YEZİDİLİK (1)

Okuyacağınız makale dünya dinlerinden olan ve membaını bu coğrafyadan alan Yezidilik ile ilgili araştırma yazıdır.

YEZİDİLİĞİN DOĞUŞU:

Bu dinin başlangıç noktası çok eskiye dayandığından Yezidiliğin doğuşu, ismini nereden aldığına dair çok farklı görüşler vardır.

Yezidilerin emevi sülalesinden Yezid B. Muaviye den geldiğinin iddiası kuvvetlidir. Diğer iddialara göre kurucusu Suriye’nin balbek kazasının beytifar köyünde doğan şehy Adi B. Musafir olduğudur.

İlk yezidiler Irak, Suriye, civarından olup zamanla yakın çevre olan Diyarbakır ve ilçelerine, Mardin ve bazı ilçelerine, Şanlıurfa ilçe ve köylerine dağılıp yaşamlarını devam ettirdikleri yönündedir.

Şeyh Adi B. Musafir Irak’ın musul kentinde Laleş köyüne yerleştikten sonra burada bir zaviye kurar. (ölümünde de o zaviyeye gömülür)

Bugün Laleşte ki zaviye Yezidilerin hac mekanlarından biridir. Ama kaynaklarda şu şekil çelişki mevcuttur;

Şeyh Adi, koyu bir sünni (şafii) dir. Şeyh Adi aynı zamanda adeviye veya sohbetiye diye anılan bir sufi tarikatının da kurucusudur.

Ölümünden sonra adeviye tarikatının müridleri ve ileri gelenleri tarafından düzenlenen yeni kurallar teşkilatı içinden çıkılamaz hale sürükler 2’ye ayrılan grup içinde çatışmalar yıllar sürer.

Bu savaşlardan sonra rafizi ve yezidi mezheplerinin ortaya çıktığı söylenir.

Yezidilerin asıllarının Arap olduğu yalnız göçlerle ve kültür etkileşimleriyle dillerinin değiştiği Kürtçeye dönüştüğü iddia edilir.

Hem önceki dönemlerde hem hâlâ var olan yezidiler arasında Kürtçenin 4 ana lehçesinden biri olan kurmanci lehçesini konuştukları bilinir.

Çalışmalardan harmanladığım bilgilere göre Yezidilik farklı dinlerden birer parça barındırıyor bünyesinde.

Tarihte geriye doğru gidildikçe bu dinin birçok aşamadan geçtiği dinin kurallarındaki değişikliklerden görülüyor.

Dünya genelinde bugün adı bile hatırlanmayan sayısız din ve mezhep var. Yezidiliğe ilginin canlı kalmasını sağlayan husus, Hristiyan ve Müslüman din adamları ve seyyahların Yezidileri ‘şeytana tapanlar’ şeklinde isimlendirmiş olmasıdır.

Cumhuriyetle beraber modernleşme çabaları kurumsallaşarak, öngörülen ulusçu modele göre tüm farklılıklar tek potada eritilmeye çalışılarak tek kimlik altında toplanmak istenmiş.

Bu durumun aksi ülkenin bütünlüğüne tehdit olarak algılandığından var olan tüm karşı düşünce sistemi ya da dini örgütlenmelere bir yafta yapıştırarak dışlama ve eritme politikası güdüldüğünü görüyoruz.

Zira yezidiler kendi inançlarına göre şeytana tapmıyorlar, Allah’a tapıyorlar sadece algı operasyonuna uğramışlardır.

şeytana tapma” tezinin çürütülememesinin biraz da kabahatlisi Yezidilerin kendileridir.

Oldukça dışarıya kapalı hayat sürmüşlerdir. Dinlerinin yayılması gibi bir dertleri yoktur, çünkü onlara göre sonradan yezidi olunmaz. Yezidi olmak için yezidi doğmak lazımdır.

Kimseyle paylaşmadıkları 2 kutsal kitapları mevcuttur. Kitab-ı el cilve ve Mushaf-ı reş. Kitaplarını yezidi olmayanlara okutmak yasaktır. (değiştirilir, dejenereye uğrar korkusuyla)

Bu nedenle şeytana tapma hususunda itiraz edip savunma gereği duymamışlardır yıllarca.

Yaygın görüşe göre Sünnilik ile yola çıkan Yezidilerin, (zerdüştlük ’ten döndüklerini iddia edenler de var) dinleri tahrifata uğrayarak belli kesimlerce yoldan saptırılarak sürekli göçebe yaşam tarzının da etkisiyle, diğer geleneklerle kaynaşarak

Üstüne bir de siyasi darbelerle günün sonunda ilginç bir din halini aldığını söyleyebilirim.

İNANÇ VE İBADETLERİ:

Her şeyden önce Allah’a iman ediyorlar. Meleklerin varlığına inanmak Yezidiliğin en önemli ilkelerinden.

MELEK TAVUS: Yezidilerce tüm melek aleminin reisi olup Huda’nın emirlerini kendi suretinde veya insan suretine girerek şeyh ve nebilere ulaştırır. Melek Tavus’un Allah tarafından affedildiğine inanıyorlar.

Bazı kaynaklarda Melek Tavus’un Azrail bazı kaynaklarda Cebrail olarak geçtiği gözlenir.

Kutsal kitaplarında geçen peygamberler, Adem, Şit, Nuh, İsa, Yunus ve haşiye peygamberlerdir.

Yezidilik te tenasüh (reenkarnasyon, ruh göçü) inancı vardır.

Kişiler öldükten sonra ya insanlara, ya hayvanlara, ya da cansız cisimlere geçtiklerine inanırlar. Bu arada cehennem inançları yoktur.

Onlara göre Melek Tavus gözyaşları ile doldurduğu küpleri ile cehennem ateşini söndürmüştür.

Kelime-i şahadetleri şöyledir: “ La ilahe illallah, emin Cebrail habibullah” Allahtan başka ilah yoktur, Melek Tavus Allah’ın sevgili bir meleğidir.

Yezidilerin/Ezidilerin, toplu olarak konakladıkları hiçbir köyde veya nahiyede ibadethaneleri görülmemiştir.

NAMAZ: Sabah ve akşam olmak üzere 2 vakit namaz kılarlarmış eski yezidiler rükû ve secde gibi hareketler olmadan. Kutsal kitaplarında namaz ile ilgili farz ya da zorunluluk olmadığından zamanla kılınmaz hale gelmiştir.

İbadetlerini gizli olarak yaptıkları bilinir. Osmanlı arşivlerinden çıkan inançlarına ait bazı esaslar şöyledir;

_ kadın ve erkek tüm yezidiler nisan, eylül ve kasım aylarında Melek Tavus’un heykelini ziyaret etmek zorundadır. Bu kurala uymayan yezidiler kâfir sayılır.

_ Her yezidi yılda bir defa Şeyh Adi’nin türbesini ziyaret etmek zorundadır.

(bu kural artık uygulanamıyor, çünkü yezidiler dünyanın birçok ülkesine dağıldığından Musul sincar dağlarındaki Laleş türbesine gidebilmek meşakkatli ve masraflı olduğundan)

_ Bir yezidinin orucunu kendi mahallinde tutması gerekir çünkü oruçluyken şeyh ya da pirinin evine gidip onun ikram ettiği kutsal saydıkları şarap ile orucunu açması gerekir.

Yezidiler 3 gün oruç tutarlar, şeyh, pir ve nebi saydıkları din adamları ise 80 gün oruç tutarlar. Yılın belirli aylarına bölerek yirmişer gün olmak kaydıyla.

Çok uzun yazıların okunmadığını bildiğimden, yazının devamını haftaya bırakıyorum.