İLK DÖNEM ESERLERİ-10

Evet, mâruf saatin sâniye, dakika, saat, eyyâmını sayan çarklarına benzeyen Allah'ın büyük saatindeki yevm, sene, ömr-ü beşer, deverân-ı dünya birbirine mukaddeme olarak döner, işler. Geceden sonra sabahı, kışdan sonra baharı işledikleri gibi; mevtten sonra subh-u kıyamet o destgâhdan, o saat-ı uzmâdan çıkacağını haber veriyorlar.

Bir şahsın müddet-i ömründe başına geçen bir çok kıyamet çeşitleri geçmiştir. Beş altı senede bilittifak bütün zerrâtını değiştirmiş. Belki bir senede iki defa tedricî bir kıyamet görmüş. Hem bazı envâ-ı hayvanatta bazı vakitte bir kıyamet-i nev'iye müşahede ediyoruz.

İnsanın bir şahsı, başkasının nev'i hükmündedir. Zira nur-u fikir, onun âmâline öyle bir vüs'at vermiş ki; ezmine-i selâseyi yutsa tok olmaz. Sair nev'ilerdeki ferdlerin mâhiyeti cüz'î, kıymeti şahsî, nazarı mahdut, kemâli mahsur, lezzet ve elemi ânîdir. Beşerin ise mâhiyeti ulvî, kıymeti gâlî, nazarı âmm, kemâli hadsiz, lezzeti, elemi kısmen daimîdir.

Öyle ise, çok nevilerde olan birer çeşit kıyamet-i mükerrere-i nev'iyede, insan için bir kıyamet-i şahsiye-i umumiyeye remz vardır.

Beşinci Menba: Beşerin cevher-i ruhundaki gayr-ı mahsur istidâdât ve o istidâdâtda mündemiç olan gayr-ı mahdut kabiliyât; ve o kabiliyâttan neş'et eden hadsiz müyûlât; ve o müyûlâtdan hâsıl olan lâyetenâhî âmâl; ve o âmâlden tevellüd eden gayr-i mütenâhî efkâr ve tasavvurât; şu âlem-i şehâdetin mâverâsında olan saadet-i ebediyeye elini uzatmış medd-i nazar ederek o tarafa müteveccih olmuştur. Hattâ ruhun bir şâir san'atkârı olan hasse-i hayale denilse: "Sana dünya bir milyon ömür ile verilecektir. Fakat sonun adem-i sırf, hiçlik olacaktır." Hayal, derinden derine—bunu alkışlamak yerine—teessüf edecektir. Bir hizmetkârı tatmin etmeyen şu dünya, sultan-ı ruhu nasıl tatmin edebilir? İşte hiç yalan söylemeyen fıtrattaki şu kat'î, şedid, sarsılmaz, meyl-i saadet-i ebediye; saadet-i ebediyenin tahakkukuna bir hads-i kat'î veriyor.

Altıncı Menba: Errahmânirrahîm olan Sâni-i Zülcelâlin rahmetidir. Evet nimeti nimet eden, nimeti nıkmetlikten halâs eden; ve kâinatı firâk-ı ebedîden hâsıl olan vaveylalardan kurtaran saadet-i ebediye, o rahmetin şe'nindendir ki beşerden esirgemesin. Zira bütün nimetlerin reisi, re'si, neticesi olan saadet-i ebediye verilmezse, bütün nimetler nıkmetlere tahavvül eder. O tahavvül ise, bilbedahe ve bizzarure ve umum kâinatın şehâdetiyle muhakkak olan Rahmet-i İlâhiyeyi inkâr etmek lâzım gelir. Hâlbuki rahmet, en vâzıh ve güneşten daha parlak bir hakikattir.

Bak rahmetin cilvelerinden olan "Muhabbet ve aşk ve şefkat" nimetlerine dikkat et! Eğer firâk-ı ebedî ve hicrân-ı lâyezalîye incirar etse; görürsün ki, o muhabbet, en büyük musibet olur. Şefkat en büyük maraz olur. Akıl en büyük belâ olur. Demek rahmet, rahmet olduğu için hicrân-ı ebedîyi muhabbet-i hakikiyeye karşı çıkarmaz.

Yedinci Menba: Kâinattaki bütün letâif, bütün mehâsin, bütün kemâlât, bütün incizâbât ve iştiyâkât ve terehhumât birer mezmundur ki, Sâniin lûtf-u merhametinin, ihsan ve kereminin cilvelerini bizzarure ve bilbedâhe kalbe gösteriyor. Madem bir hakikat var. Bilbedahe hakiki rahmet var. Madem hakiki rahmet var, saadet-i ebediye olacaktır..

Sekizinci Menba: Fıtrat-ı zîşuur olan vicdandır. Kim kendi uyanık vicdanını dinlese: "Ebed! ebed!" sesini işitecektir. Demek o, onun için mahlûktur. Demek bu incizab bir gaye-i hakiki ve hakikat-i cazibedarın yalnız cezbiyle olabilir.

Dokuzuncu Menba: Sâdık, masdûk, musaddak olan Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın ihbarıdır. Evet onun sözleriyle saadet-i ebediyenin kapıları açılmış. Ve ona karşı kelâmları birer penceredir. Zaten bütün kuvvetiyle bütün davaları tevhidden sonra o noktada temerküz ediyor.

Onuncu Menba: On üç asırda yedi vecihle i'câzını muhafaza eden Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın ihbârât-ı kat'iyesidir. Evet nefs-i ihbârı, haşr-i cismânînin keşşâfı ve şu remz-i hikmetin miftâhıdır. Hem tazammun ettiği ve mükerreren tefekküre emrederek nazara vaz ettiği berâhin binlerdir.

Ezcümle: Bir kıyas-ı temsilîyi tazammun eden "O sizi halden hale sokarak yaratmıştır." ve "De ki: Onu ilk önce kim yaratmışsa tekrar O diriltecek." hem bir delil-i adlîye işaret eden "Rabbin, kullarına haksızlık edecek değildir." gibi pek çok âyât-ı kesîre ile haşr-i cismânîdeki saadet-i ebediyeye nâzır pek çok dürbünleri nazar-ı beşere vazetmiştir.

DEVAM EDECEK