DTSO’nun bölgeler arası eşitsizlik raporu

‘Harcamamız düşük, paramız da yok’

Haberler 07.11.2025 - 11:03 Son Güncelleme : 07.11.2025 - 11:08

Türkiyede ekonomik büyüme rakamları ulusal düzeyde istikrarlı görünse de bölgesel düzeyde gelir, tüketim ve tasarruf göstergeleri derin uçurumlar sergiliyor.

2024 TÜİK verilerine göre Türkiyenin doğusu, hem tüketim kapasitesi hem de banka mevduatı bakımından ülkenin en kırılgan bölgesi konumunda.

Ekonomik kalkınma yalnızca üretim ve ihracat verileriyle değil, tüketim ve finansal erişim dengesiyle ölçülmelidir.

Tüketim harcamalarında bölgesel eşitsizlik

TÜİKin 2024 Hanehalkı Tüketim Harcaması araştırması, bölgesel farklılıkların tarihsel düzeyde derinleştiğini göstermektedir.

Bölge (NUTS2)

Kişi Başı Aylık Tüketim (TL)

Türkiye Ortalamasına Göre (%)

TR32 (Aydın, Denizli, Muğla)

19.544

%136

TR10 (İstanbul)

19.506

%135

TR51 (Ankara)

18.220

%127

TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis)

7.128

%49

TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır)

5.435

%37,8

TRB2 (Van, Mu, Bitlis, Hakkari)

6.038

%42

Bu tabloya göre Diyarbakır, Urfa hattında yaşayan vatandaşların kişi başı aylık tüketimi, İstanbuldakinin üçte biri düzeyinde.
Bu fark, yalnızca gelir eşitsizliğini değil, tüketim ve yaşam standardı farkını da yansıtmaktadır.

TRC2 bölgesinde bulunan Diyarbakır ve Şanlıurfa illeri 13 temel tüketim kaleminin 8inde kişi başı tüketimin en düşük olduğu bölgedir.

Bu da yoksullaşmanın yaygın olduğunun işaretidir.

Eğitim harcamalarındaki fark 26,4 kat, sağlıkta 8 kat, kültür ve spor alanında 9,7 kat, lokanta, konaklama hizmetlerinde 14,5 kata ulaşmaktadır. Finansal ve sigorta hizmetlerinde fark 16,7 kat, ulaştırmada 8,33 kattır.
Bu veriler, doğudaki ekonomik kısıtlılığın yalnızca gelir değil, fırsat eksikliği meselesi olduğunu ortaya koymaktadır.

Tüketim miktarlarındaki bölgeler arası farkların boyutu, bölgeler arası eşitsizliğin derinliğini ortaya koymaktadır. Özellikle eğitim ve sağlıktaki uçurumun fazla olması yoksulluğun kuşaktan kuşağa ulaştırılmasına neden olmaktadır.

Mevduat ve kredi birikimindeki adaletsizliğin dağılımı

Finansal göstergeler, tüketim verilerini destekler niteliktedir.
BDDKnın 2024 raporuna göre, Türkiyenin doğusu, tasarruf yapmadığı, ayrıca kredinin mevduat oranının en yüksek olduğu bölgedir.

Bölge

Kredi/Mevduat Oranı (yüzde)

Şube Başına Mevduat (milyon TL)

Şube Başına Kredi (milyon TL)

İstanbul

112

3,626

4,046

Ankara

121

2,883

3,489

Bursa,Eskişehir,Bilecik

137

2,210

3,023

Gaziantep,Adıyaman,Kilis

173

1,041

2,899

Şanlıurfa,Diyarbakır

178

0,894

1,594

Van,Muş,Bitlis,Hakkari

162

0,731

1,183

Buna göre TRC2 bölgesindeki Urfa ve Diyarbakırda her 1 TL mevduata karşılık 1,78 TL kredi kullanılmakta olduğu görülmektedir.

Bu veriler, bölgenin tasarruf değil borçlanma üzerinden döndüğünü açıkça gösterir.
İstanbulun şube başına mevduat miktarı, Diyarbakırın dört katından fazladır.

Yani, TRC2 bölgesi, Türkiyenin en yüksek kredi-mevduat oranına (yüzde 178) sahip bölgesidir.

İstanbulda her 100 TL mevduata karşı 112 TL kredi kullanılırken, Diyarbakır-Urfa hattında 178 TL kredi kullanılmaktadır.

Bu, bölgenin gelir yaratmadan borçlanarak tükettiğini göstermektedir.

Aynı zamanda Diyarbakırda mevduat, tüketim hacmine oranla İstanbulun dörtte biri düzeyindedir.

Sonuç olarak, tasarruf eksikliği yalnızca düşük gelirden değil, düşük tüketim kapasitesinden de beslenmektedir.

Bu durum kalıcı bir borç ekonomisi kültürü yaratmaktadır.

Diyarbakır özelinde göstergeler

Banka Şube Sayısı: 92 (Türkiye toplamının yüzde 1i)

ATM Sayısı: 457

Üye işyeri sayısı: 33.724

Şube başına kredi: 1,59 milyon TL

Şube başına mevduat: 0,89 milyon TL

2019-2024 arasında kredi yüzde 36 artarken mevduat yalnızca yüzde 9 artmış.

Bu tablo, Diyarbakırın gelirinin dışarıya, borcunun içeriye aktığı bir ekonomik döngüde olduğunu göstermektedir.
Finansal akışın bu şekilde bozulması, yerel ekonominin sermaye birikimi yaratamamasına neden olmakta.

Türkiyenin batısı tüketen ve biriktiren bir ekonomik yapıya sahipken, doğusu tüketemeyen ve borçlanan bir yapıya sahip.
Bu fark yalnızca sosyal adaletsizliği değil, aynı zamanda istikrarsızlık riskini büyütmektedir.

Barışın ekonomik sürdürülebilirliği, tüketim ve tasarruf dengesinin eşitlenmesiyle mümkündür.
Harcamamız düşük, paramız da yok gerçeği artık sosyolojik değil, ekonomik bir alarmdır.
Bölge için acilen, bölgeye özgü yoksulluğu azaltacak politikaların ve bölgesel kalkınma modellerinin hızlıca yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

Ana Sayfaya Git