İlmi bir program kapsamında Diyarbakıra gelen Yemenli Alim Şeyh Lebb Necb, fıkhın yalnızca ibadetlerde değil, toplumsal düzenin kurulmasında da belirleyici bir ilim olduğunu söyledi. Necb, Fıkıh, Müslümanın Rabbiyle ve kullarla olan ilişkisini düzenler. Namazda, ticarette, aile hukukunda rehberlik eder. ifadelerini kullandı.
İslam fıkhının Müslümanın hayatını kuşatan bir rehber olduğunu belirten Necb, fıkhın Müslümanların hem bireysel hem de toplumsal hayatındaki belirleyici rolüne dikkat çekti.
İslam fıkhı, hell ve haramı bilme ilmi olarak hayatın her alanına rehberlik eder
Fıkhın ibadetlerden ticarete, aile hukukundan yargıya kadar tüm alanları kapsadığını belirten Necb İslam fıkhı, ictihad yoluyla elde edilen şer hükümleri bilmektir. Onu hell ve haram ilmi olarak da adlandırabiliriz. çünkü mükelleflerin hiçbir fiili ve sözü yoktur ki Allah Telnın şeriatında onun hakkında bir hüküm bulunmasın. Buradan, fıkhın Müslümanların hayatındaki önemi açıkça anlaşılır. Zira fıkıh, kulun Rabbi ile olan ilişkisini ibadetlerinde düzenler; namazında, zektında, orucunda. Aynı şekilde fıkıh, kulların birbirleriyle olan ilişkilerini de düzenler; mali muamelelerde, aile hukukunda, yargı işlerinde, hadlerde ve fıkhın diğer bütün alanlarında. Fıkhın küll ve cüz yönleri vardır. Fıkıh kaideleri, altında sayısız fer meselelerin toplandığı bu küll esaslardır. şeklinde konuştu.
Fıkıh, sahabe-i kiramın Resulullahtan aldığı mirasın canlı bir devamıdır
Mezheplerin İslamın ilmi sürekliliğini ve sahabe mirasının korunmasını temsil ettiğini ifade eden Necb, Fıkıh, sahabe-i kiramın Resulullahtan alıp aktardığı mirasın devamıdır. Bugün İslam dünyasında yaygın olan mezhepler Hanef, Malik, Şafi ve Hanbel mezhepleri işte bu sahabe fıkhının bir devamıdır. Bunlar yeni ortaya çıkmış veya aslı olmayan şeyler değildir; bilakis çok sağlam ve köklü bir temele dayanırlar. Bu sebeple, Allah rahmet eylesin, limlerin fıkıh öğrenme yöntemi, dört mezhepten birinde derinleşmek şeklindeydi. Her biri, kendi ülkesinde yaygın olan mezhebe göre fıkıh öğrenirdi. Kendi beldesindeki köklü limlerden fıkıh alır, küçük metinlerden büyük eserlere doğru aşamalı olarak ilerlerdi. Bu yüzden, limlerin biyografilerini okuduğumuzda, her birinin mutlaka bir mezhebe nispet edildiğini görürüz: Falanca Hanef, falanca Malik, falanca Şafi, falanca Hanbel denirdi. ifadelerini kulandı.
Doğrudan delillerden hüküm çıkarmaya kalkışan kimselerin, büyük bir fıkh sapma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecekleri uyarısında bulunan Necb son olarak şu ifadeleri kullandı:
Bugün bazı çevrelerde, Mezhepleri bırakıp doğrudan delillerden fıkıh çıkaralım şeklinde bir anlayış yayılmaktadır. Bunun sebebi, bazı insanların yanlış bir kanaate sahip olmalarıdır; onlar zannediyorlar ki mezhep fıkhı, delil fıkhına aykırıdır. Oysa gerçekte dört mezhebin fıkhı tamamen delillere dayanır. Bu yüzden onlara diyoruz ki: limlerin yürüdüğü yolu izlemek istiyorsanız, mezhep metoduna sarılın. Zira doğrudan delillerden hüküm çıkarmaya kalkışan kimse, büyük bir fıkh sapma kapısını açmış olur; limlerin yolundan çıkar, başka bir yola girer. Daha önce de söylediğimiz gibi, mezhebe bağlılık ümmetin tarihinde çok eskidir; sahabe dönemlerinden bu yana varlığını sürdürmüştür. Bu nedenle, dört mezhepten birine göre fıkıh okuyan kardeşlerime her biri kendi ülkesine göre şu tavsiyede bulunuyorum: Bu yöntemin güzelliklerini insanlara tanıtsınlar. Ayrıca mezhepliliği eleştiren kardeşlerime de diyorum ki: Sözlerini yeniden gözden geçirsinler ve bilsinler ki mezheplere bağlılık, geçmişte ve günümüzde Rabbani limlerin takip ettiği yoldur.