Doğu ve Güneydoğu bölgesinde 40 yıldan buyana devam ede gelen kirli savaşın yarattığı toplumsal travma, rehabitile edilemezken, son dönemlerde tırmanış gösteren şiddet ve terör, özellikle geleçek nesli vahim derecede olumsuz etkiliyor.
İl ve ilçe merkezlerinde yoğunlaşan çatışmalar, örgüt militanlarının sokaklarda silahla dolaşmaları, kazdıkları hendeklere patlayıcı yerleştirmeleri, çocukların silah ve patlayıcılarla iç içe büyümesine yol açıyor.
PKKlıların döşediği mayın ve patlayıcıların, oyuncak zannedip oynadıkları sırada infilak etmesi sonucu bir çok çocuk hayatını kaybediyor, bazıları da sakat kalıyor.
DÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kula, çocuğun şiddetle bu kadar yoğun yaşaması, şiddeti kanıksaması ileriki hayatında mutlaka karşısına gelecektir dedi.
Doğu ve Güneydoğu bölgesinde 4 yıldan buyana devam ede gelen kirli savaşın yarattığı toplumsal travma, rehabitile edilemezken, son dönemlerde tırmanış gösteren şiddet ve terör, özellikle geleçek nesli vahim derecede olumsuz etkiliyor. İl ve ilçe merkezlerinde yoğunlaşan çatışmalar, örgüt militanlarının sokaklarda silahla dolaşmaları, kazdıkları hendeklere patlayıcı yerleştirmeleri, çocukların silah ve patlayıcılarla iç içe büyümesine yol açıyor.
Özellikle Diyarbakırın Silvan ve Sur, Şırnakın Silopi, Cizre ve İdil ile Mardinin Nusaybin ilçesinde yaşayan çocuklar, terör örgütü mensuplarının kazdıkları hendekler, kurdukları barikatlar ve çektikleri brandalar arasında yaşamını sürdürüyor.
TERÖR VE ŞİDDET SALDIRILARI çOCUKLARI ÖLDÜRÜYOR
Örgüt üyelerinin döşediği mayın ve patlayıcıların, oyuncak zannedip oynadıkları sırada infilak etmesi sonucu bazı çocuklar yaşamını yitiriyor, bazıları da gözünü, bacağını ve kolunu kaybederek sakat kalıyor. Saldırılar nedeniyle Diyarbakırın Silvan ilçesinde evinden ekmek almak için çıkan 13 yaşındaki Fırat Simpil ile Bismil ilçesinde 9 yaşındaki Elif Şimşek gibi yaşamları kararan çocuklar da bulunuyor.
EĞİTİMDEN MAHRUM BÜYÜYORLAR
Saldırıları nedeniyle güvenlik endişesi yaşayan aileler, çocuklarını okula göndermeye çekiniyor. Bu nedenle çok sayıda çocuk, eğitimden mahrum büyüyor. Akranları gibi okul sıralarında elleri kalem tutması gereken çocuklar, ya silahların gölgesinde sokaklarda oynuyor ya da eve hapis yaşam sürüyor. Yaşadıkları travma nedeniyle psikolojik destek verilmesi gereken çocuklar, ileriki zamanda özgür ve barış içinde yaşamanın hayalini kuruyor.
ŞİDDET, İNSAN DOĞASINA AYKIRI
Dicle Üniversitesi (DÜ) Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin Kula, kimlikleri oluşurken çevreden gelen etkilerin çocukların hayatında uzun süre devam ettiğini söyledi. çocukların zihin dünyalarının görsellerden etkilendiğini ve eylemin niçin yapıldığını bilmediklerini vurgulayan Kula, sürekli silah sesleri duyan veya silahlı insanları gören çocukların ruhsal açıdan bunu normal algılamaya başlayacağına dikkati çekti.
Şiddetin insanın doğasına aykırı olduğunu, şiddeti çocukların anlamlandıramadığı oyun gördüğünü anlatan Kula, Bu tür davranışlar çocuğun hem evde ve sokakta hem de ileride kişiliğinin, kimliğinin oluşmasında ayrılmaz parçası olur. İleriki dönemlerde toplumsal hayatta kanıksanmış davranış haline gelir değerlendirmesinde bulundu.
çOCUKLARIN ÖZENTİYE SAHİP OLMALARI
Kula, anne ve babaların çocuklarına bu tür davranışların doğal ve normal olmadığını güzel şekilde anlatmaları gerektiğini vurguladı.
Sokakta öğrenmiş olduğu bir davranışı çocuk, mutlaka evde annesine, babasına uygular. Anne-baba çocukta olumsuz bir durum gördüğü zaman Yarın, okulda veya ergenliğe geçtiği zaman düzelir diyerek yarınlara atarsa sanki elinde bir canlı bomba veya çok tehlikeli bir canavar yetiştirmiş gibi bir nesil yetişmiş olur diyen Kula, bunun da toplum için felaket olacağını belirtti.
Kula, konuşmasını şöyle sürdürdü:
çocuklar sokakta oyun oynarken bile şiddet içeren oyuncaklar yapabiliyorlar. Şiddet içeren şeyler oyuncak haline geliyor. Bu, ileride normal hale dönüşür. Silah resmi yapıyor. Oyuncak alacaksa çocuk gidip silah tercih ediyor oysaki silah veya şiddet içeren aletler çocuğun fıtratına aykırıdır. çocukların karakteristik özelliklerinden birisi özentiye sahip olmalarıdır. çevrelerinde gördükleri şiddet içeren sahneleri kısa sürede benimseyebilirler. Kendilerinden parça haline dönüştürüyorlar.
ŞİDDETLE BÜYÜYEN çOCUK, KENDİSİNİ KONTROL EDEMEZ
çocukların 8 yaşına kadar edindikleri davranışlar veya sahip oldukları birtakım düşüncelerin kimlikleri ve kişiliklerinin oluşumunda belirleyici rol oynadığına değinen Kula, şiddet ortamında kalan çocuğun normalleşmesi için psikolojik veya büyüklerin ve tecrübeli insanların desteğine ihtiyacı bulunduğunu kaydetti.
çocuğun bu yaşlarda şiddetle bu kadar yoğun yaşaması, şiddeti kanıksaması çocuğun ileriki hayatında da, ev, sosyal ve iş hayatında mutlaka karşısına gelecektir. İstese de istemese de kendisini kontrol edemez diyen Kula, çocukların benimsedikleri davranışı ileriki yaşantısında mutlaka yapacağını anlattı.
çocuklara değer verilmesi gerektiğini vurgulayan Kula, çocuklarımıza yeteri kadar değer veremezsek kendi bünyesinde, zihin dünyasında, kişiliğinin gizeminde şiddeti barındıran bir canavar, her an patlamaya hazır bir bomba gibi olur ve topluma uyumda büyük sorunlar yaşar dedi.
Olumsuz davranış sergileyen çocuklara çevredeki insanların duyarsız kalmaması gerektiğine dikkati çeken Kula, sözlerini şöyle tamamladı: Görmezlikten geliyorsa veya neme lazımcı olup, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığıyla hareket ediyorsa, emin olun ki bu çocuklar en büyük zararı ileriki yaşamlarında çevrelerine verecektir. Bu nedenle Acaba ben ne yapabilirim? Bunun doğrusunu nasıl söyleyebilirim? diyerek, bireysel sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor.