Bugün Roboski katliamının 4. yılı, Roboski'de öldürülen 34 kişi nasıl bombalandı olay nasıl oldu?

Bugün Uludere yani Roboski katliamının üzerinden tam 4 yıl geçti. Türk Silahlı Kuvettleri (TSK)’nın terörist diye bomba yağdırdığı Roboski olayında tam 34 kaçakçı bombaların hedefi olarak öldürüldü. 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan Roboski katliamı nasıl oldu, neler yaşandı olaydan sonra? Detaylar haberimizde…

Haberler 28.12.2015 - 12:52 Son Güncelleme : 28.12.2015 - 12:52

Uludere olayı,Uludere katliamı,Roboski katliamı veya Uludere operasyonu, 28 Aralık 2011 akşamı Türk Hava Kuvvetlerinin, Şırnakın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda 34 vatandaşın hayatını kaybetmesi olay. Olaydan bir kişi yaralı olarak kurtuldu. Operasyonda hayatını kaybedenlerin, Iraktan Türkiyeye mazot ve sigara getirmek için PKKnın kullandığı yol üzerinden geçen Kürt kökenli vatandaşların oluşturduğu bir kaçakçı kafilesi olduğu anlaşıldı.

Genelkurmay Başkanlığı olay sonrası açıklamasında 28 Aralık 2011 tarihinde saat 18.39da tespit edilen grubun PKKnın kullandığı yolları kullanması sebebiyle vurulmasına karar verildiğini ve operasyonun TSİ 21.37 - 22.24 arasında gerçekleştiğini belirtti. 16 Mayıs 2012 tarihinde olayın, Amerika Birleşik Devletlerinden paylaşılan istihbarat nedeniyle gerçekleştiği belirtilse de daha sonra yapılan açıklamalarda bu bilgi yalanlandı.

Olayın ardından İnsan Hakları Derneği ile İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) ortak bir heyet oluşturarak bölgede incelemede bulundu. İnsan hakları heyeti, Uluderede 34 insanın öldürülmesini yargısız infaz olarak değerlendirdi ve olayı toplu katliam olarak nitelendirdi.

Tepkiler

Olay dünya basınında Hava saldırısı Kürt köylüleri öldürdü (BBC), Cenazelerini traktörle taşıdılar (CBS News), Hava saldırısı Kürt köylüleri öldürdü (CNN), Kaçakçılar militan sanılarak öldürüldü (Daily Mail), Türk hava saldırısı Kürtleri Vurdu (The Wall Street Journal), Türk Hava Kuvvetleri Kürt köyünü bombaladı, 35 kişiyi öldürdü (Le Monde), 35 Kürt öldürüldü, ordu PKKyla karıştırdık dedi (Libration) başlıklarıyla yer aldı.Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, olayı felaket olarak tanımladı ve konunun Avrupa Birliği raporlarında mutlaka yer alacağını söyledi.

Ailelere tazminat

3 Ocak 2012de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılan açıklamada, yaşanan olayla ilgili resmi özür beklenmesinin yanlış olduğu, öldürülen sivillerin ailelerine tazminat ödeneceği belirtildi.[18] Aileler, Şubat 2012de Başbakanlık tarafından verilen 123er bin liralık toplam 4 milyon 182 bin lira tutarındaki tazminatı kan parası ve sus payı olarak gördükleri için kabul etmediler.

TBMM raporu

Olayı araştırmak üzere TBMMde Uludere Alt Komisyonu kuruldu.Ayrıca Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) olayı Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıdı. Başvuruda Türkiyede etkin bir soruşturma yürütülmeyeceği şüphesi vurgulanarak sorumluların ancak uluslararası yargılama mekanizmaları sayesinde açığa çıkarılacağı belirtildi.TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, konuyla ilgili hazırladığı raporda olayda kasıt olmadığını bildirdi.

Soruşturma

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili soruşturma hakkında Haziran 2013te görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı 7 Ocak 2013 tarihli gerekçeli kararında, gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığının anlaşıldığı denerek takipsizlik kararı verildi.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvurular

Mağdur avukatları, iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine Temmuz 2014te Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesine gönderdiği 28 sayfalık görüşünde, Daha sonra bir hata olduğunun anlaşılması, kullanılan gücü otomatik olarak haksız hale getirmez. Aksini düşünmek, devlete ve kanun adamlarına görevlerini yaparlarken, belki de kendilerinin ve diğerlerinin yaşamlarına zarar verebilecek gerçekçi olmayan bir külfet yüklemek olur. Bununla birlikte olayın içinde bulunduğu koşullar, güç kullanılmasını gerektiren makul bir inancın varlığını göstermelidir dedi.

ABDnin rolü

The Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan bir habere göre, bombardımanın hemen öncesinde Amerika Birleşik Devletlerine ait bir Predator insansız hava aracı köylülerden oluşan kafileyi tespit etti ve hareketlerini izledi. ABDnin Ankarada görev yapan asker personeli, kafiledekilerin sivil olduğundan emin değildi ve durumu Türk yetkililerine bildirdi. ABDnin insansız hava aracının elde ettiği görüntüler kafiledekilerin kim olduğunu tespit etmekte yardımcı olabilirdi, ancak Türk yetkililer insansız hava aracının olay yerinden ayrılmasını istedi. Bu isteği yerine getiren ABDli yetkililer, bombalama kararını Türk Silahlı Kuvvetlerine bıraktılar. Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı, bu haberin gerçeği yansıtmadığını ve olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İnsansız Hava Aracı tarafından yapıldığını açıkladı.

Batman 2. İnsansız Hava Aracı Filo Komutanlığında görev yapan Hava Pilot Kurmay Binbaşı Ali İhsan Şahin, 25 Kasım 2013te Genelkurmay Askeri Savcılığında tanık olarak verdiği ifadede, görüntülerin ilk tespit edildiği bölgede bir hareketlilik olduğu bilgisinin Irakın kuzeyinde faaliyet gösteren Amerika Birleşik Devletlerinin predatör İHAsı tarafından Türk makamlarına bildirildiğini, bu bilgi üzerine sorumlu birliklerin tamamının görüntüyü izlemeye başladığını söyledi.

MİTin rolü

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ocak 2012de düzenlediği bir basın toplantısında MİTin Uludere olayıyla ilgili yanlış istihbarat verdiğine ilişkin bir husus bulunmadığını ve olayla ilgili grup, yer, tarih, sayı ve geçiş güzergahlarına ilişkin MİTin herhangi bir istihbarat paylaşımı gerçekleştirmediğini dile getirdi.

Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Kasım 2014te düzenlediği bir basın toplantısında MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdalın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetlerin yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir. Sonuçta, MİTten gelen birden fazla resm istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşanmıştır diye konuştu.

Eylül 2015te Cumhuriyet gazetesinin ulaştığı belgelere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığının Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği bir yazıda MİTinn Bahoz Erdalın eylem hazırlığında olduğuna ilişkin doğruluğu kuvvetle muhtemel notuyla ilettiği istihbaratın, bombardıman kararında önemli rol oynadığını bildirdiği ortaya çıktı.

Takipsizlik kararıyla kapatılan soruşturmada yer alan tanık ve şüpheli ifadelerine göre, bombardımandan önce (insansız hava aracını kontrol eden yüzbaşı dahil) ilgili tüm askeri birliklerin kanaatinin sınıra yaklaşan grubun terörist değil, kaçakçı olduğu, buna karşın Genelkurmayın bombalama kararı verdiği Cumhuriyet gazetesi tarafından ortaya çıkarıldı.

Ana Sayfaya Git
  • ©Copyright 2024 | Tüm Hakları Saklıdır