Türk müziğine damgasını vuran bestekar

- Yaşamı boyunca birçok farklı formda Türk müziğine 500'ün üzerinde eser kazandıran sanatçı, vefatının 179. yılında anılıyor

Haberler 04.12.2025 - 11:57 Son Güncelleme : 04.12.2025 - 11:57

Türk müziğinin birçok formunda 500den fazla esere imza atan, hanende, neyzen ve bestekar İsmail Dede Efendinin vefatının üzerinden 179 yıl geçti.

İsmail Dede Efendi, Süleyman Ağa ile Rukiye Hanımın oğlu olarak, 1. Abdülhamidin ilk saltanat yıllarına rastlayan 9 Ocak 1778de İstanbul Şehzadebaşında dünyaya geldi.

Kurban Bayramında doğması sebebiyle İsmail adı verilen Dede Efendi, babasının çeşitli yerlerde hamam işletmesi nedeniyle Hammamizade adıyla da tanındı.

Türk sanat musikisi çevrelerinde Derviş İsmail, Dede, Dede Efendi, Hammamizade İsmail Dede Efendi ve İsmail Dede isimleriyle anılan musikişinas Dede Efendi, ilköğrenimine 1786da çamaşırcı Mektebinde başladı.

İsmail Dede Efendi, kısa bir süre sonra yeteneği ve sesinin güzelliği dolayısıyla okulda ilahici başı olarak seçildi.

Okul arkadaşının babası, Anadolu Kesedarı Uncuzade Mehmet Emin Efendiden 7 yıl ders alan unutulmaz bestekar, eğitimi sırasında çok sayıda esere imza attı.

Dede Efendi, bir süre sonra hocası Mehmet Emin Efendi aracılığıyla Maliye Nezareti Baş Muhasebe Kaleminde Katip Muavini olarak çalışmaya başladı.

- Zülfündedir benim baht-ı siyahım ile büyük ilgi gördü

Bir yandan memuriyete bir yandan hocasının derslerine devam eden sanatçı, Mevleviliğe ilgi duyduktan sonra Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Ali Nutki Dedenin derslerini izlemek üzere haftada iki gün Mevlevihaneye gitmeye başladı.

Usta bestekar, memuriyetin yanı sıra bir okul gibi gördüğü Yenikapı Mevlevihanesinde 7 yıl ayinleri takip ederek kendini geliştirdi.

Ali Nutki Dede ile baba-oğul gibi olan Dede Efendi, şeyhinin kardeşi, müzik kuramcısı Abdülbaki Nasır Dededen de birçok konuda yararlandı, ayrıca ney üflemeyi öğrendi.

Mevlevi tarikatına girerek, 18 Mayıs 1797de Mevlevi olan Dede Efendi, derviş olabilmek için memuriyet görevinden istifa etti, 3 Haziran 1798de dergahta çileye girdi. Dede Efendi, 29 Temmuz 1798de sema meşkini bitirdi.

çilesi sırasında bestelediği ve ilk eseri olduğu sanılan, güftesi Keçecizade İzzet Mollaya ait buselik makamında semai usulündeki Zülfündedir benim baht-ı siyahım güfteli şarkısı, İstanbulda müzikle ilgili kesimin büyük ilgisini topladı.

Zülfündedir benim baht-ı siyahım/ Sende kaldı gece, gündüz nigahım/ İncitirmiş seni meğer ki ahım/Seni sevdim, odur benim günahım sözleriyle başlayan eser, dönemin hükümdarı, aynı zamanda meşhur bestekarı, 3. Selimin de ilgisini çekti.

Şarkının çile doldurmakta olan genç bir Mevlevi derviş tarafından bestelendiğini öğrenen 3. Selim, onu saraya çağırtarak, yapıtı bir kez de kendisinden dinledi ve onu saray hanendeleri arasına almak istedi. İsmail Dede Efendi, 3. Selimin huzurunda eserini icra ettikten sonra sarayda fasıllara katıldı.

Padişahın kendisiyle ilgilenmesinin ardından Dede Efendinin 1001 günlük çile süresinin son yılı, Nutki Dede tarafından bağışlandı. 1799da 9 aylık bir çileyle Dede ünvanını alan usta bestekar, 21 yaşındayken rütbe sahibi bir Mevlevi oldu.

- Enderunda hocalık yaptı

Dedeler arasına katıldıktan sonra Yenikapı Mevlevihanesinde kendisine ayrılan hücreye yerleşen Dede Efendinin ünü bütün İstanbula yayıldı. Mukabele günleri Dede Efendinin hücresi, ondan yararlanmak isteyen müzik meraklılarının uğrağı oldu.

Dede Efendinin bu dönem bestelediği Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalara saldın beni/çün nafe bağrım hun edip sahralara saldın beni/Ey kamet-i serv-i semen, salınmada ellerle sen/Haşrolamam dedikçe ben, ferdalara saldın beni dizelerine sahip Hicaz Nakış eseri de büyük yankı uyandırdı.

Yeniden saraya çağrılan Dede Efendi, bundan sonra haftada iki gün, padişah huzurunda düzenlenen küme fasıllarına hanende olarak katılmaya başladı. Bundan sonra saraya dahil olan usta bestekar, enderunda da hocalık yaptı.

Şair, yazar Ahmed Hamdi Tanpınar, Mevleviliğin Dede Efendinin üzerindeki etkisine dair kaleme aldığı Yaşadığım Gibi yazısında, Dedenin asıl mektebi, yetiştiricisi Yenikapı Mevlevihanesi olmuştur. Buradan İsmail Dede sadece musikiyi daha yüksek, kökleri daha derinde bir gelenekten öğrenmemiş ayrıca şahsiyetinin özü olacak bir nizamından almıştır. Hatta onun asıl şahsiyeti, Mevlevi potasında, insana aşıladığı hasrette teşekkül eder, demek daha doğru olur. ifadelerini kullanmıştı.

İsmail Dede Efendi, saraydan Nazlıfer Hanım ile 1802de dünya evine girdi ve bu evliliğinden 2 oğlu, 3 kızı oldu.

Sanatçı, 1804te büyük saygı ve sevgiyle bağlandığı hocası Ali Nutki Dedeyi, 1805te üç yaşındaki oğlunu, 1808de annesini kaybetti.

Büyük oğlu 1810da vefat eden Dede Efendi, bayati makamındaki, Bir gonca femin yaresi vardır ciğerimde dizesiyle başlayan bestesinde büyük oğlunun ölümünden duyduğu acıyı dile getirdi.

Türk müziğinde ilk kez kişisel bir konunun işlendiği bu mersiye, Tanzimat öncesinin kişiselliğe ve duygusallığa açılma eğilimi içinde gözlenen kendine özgü romantik bir duyarlılığın müziğe yansıması sayıldı.

- Yaşamı boyunca 500den fazla eser besteledi

Hammamizade İsmail Dede Efendi, 1808de tahttan indirilen 3. Selimin yerine 4. Mustafa padişah olunca, müzik toplantılarına son verildiği için saraydan uzaklaştı. Sultan İkinci Mahmudun siyasal karışıklığı gidermesinden sonra yeniden saraya alınan Dede Efendi, önce padişah musahib-i ardından sermüezzin oldu. Bu yıllar Dede Efendinin sanat yaşamının en parlak, en verimli dönemi oldu.

İsmail Dede Efendi, öğrencileri Mutafzade Ahmed ve Dellalzade İsmail Efendi ile padişahtan izin isteyip, hacca gitti. Hac yolunda koleraya yakalanan bestekar, 1846da hac görevini tamamladıktan sonra Mekkede hayatını kaybetti ve Hz. Haticenin ayak ucuna defnedildi.

Hocalık vasfıyla da öne çıkan İsmail Dede Efendi, Dellalzade İsmail Efendi, Mutafzade Ahmed Efendi, Yağlıkçızade Ahmed Ağa, Şakir Ağa, Hamparsum Limonciyan, Hacı Arif Bey, Eyyubi Mehmed Bey, çilingirzade Ahmed Ağa, Nikogos Ağa, Suyolcuzade Salih Efendi, Yeniköylü Hasan Efendi, Behlul Efendi, Haşim Bey, torunu Sermüezzin Rifat Bey, Gelibolu Mevlevihanesi şeyhi Hüseyin Azmi Dede ve Zekai Dede gibi pek çok değerli öğrenci yetiştirdi.

Yaşamı boyunca 500den fazla eser besteleyen ve Türk musikisinin ayin, durak, tevşih, savt, ilahi, peşrev, saz semaisi, kar, karçe, kar-ı natık, murabba, semai, şarkı, türkü, köçekçe gibi dini ve din dışı sahadaki hemen her formunda eser veren usta bestekarın son eseri, hac esnasında bestelediği, sözleri Yunus Emreye ait Yürük değirmenler gibi dönerler dizesiyle başlayan şehnaz ilahisi oldu.

- Bireysel bir üslup ortaya koydu

19. yüzyılın en büyük bestekarlarından biri olarak gösterilen Dede Efendi, aynı zamanda arabankürdi, hicaz buselik, sababuselik, neveser ve sultaniyegah gibi makamları da ilk kez kendisi seslendirdi. Sanatkarın bireysel üslubu, müzik çevrelerinde Dede Efendi tavrı olarak nitelendirildi.

Dede Efendinin bestelerinde dikkati çeken en önemli özellik ise klasik üslubunu korumuş olmasıydı. Bazı eserlerini 3. Selim ve 2. Mahmuda ithaf eden sanatçı, Türkçe ve Farsça şiirler de kaleme aldı.

2. Mahmudun Ferahfeza makamını çok sevdiğini ve bu makamda bir ayin bestelemesini söylemesi üzerine, ünlü Ferahfeza ayinini besteleyen Dede Efendinin bestelediği yedi Mevlevi ayininin ilk altısı Yenikapı, yedincisi Ferahfeza ise Beşiktaş mevlevihanelerinde ilk defa okundu.

İsmail Dede Efendinin hece vezniyle yazılmış sade şiirlere de imza attı. İyi bir hattat da olan Dede Efendinin Ayin Mecmuası adlı eserinin fotoğraf nüshası Baki Baykara Arşivinde yer alıyor.

Sanatçının bestelediği ayinlerin notaları, önce Mehmet Suphi Ezgi, Ahmet Irsoy ve Mesut Cemilden oluşan bir heyetin tespitiyle İstanbul Konservatuvarı Neşriyatı arasında (İstanbul 1935-1936), daha sonra Sadettin Heperin Mevlevi Ayinleri adlı eserinde yayımlandı.

Dede Efendinin başlıca eserleri şunlar:

Suzidil durak Ayağı tozunu sürme çekelden gözüme, rastkar-ı nev Gözümde daim hayal-i canan, hicaz nakış beste Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalara saldın beni, bayati beste Bir goncafemin yaresi vardır ciğerimde, ferahfeza beste Ey kaş-ı keman tir-i müjen canıma geçti, ferahnak beste Figan eder yine bülbül, bahar görmüştür, mahur beste Ey gonca-dehen har-ı elem canıma geçti, sultaniyegah 1. beste Misalini ve zemin ü zeman görmüştür, hüzzam nakış yürüksemai Reh-i aşkında edip kaddimi kütah gönül, neva yürüksemai Ey gonca-dehen ah-ı seherden hazer eyle, ferahnak ağır semai Dil-i biçareyi mecruh eden tiğ-i nigahındır.

Ana Sayfaya Git