Yüzbaşı Ömer Şevki Efendi ile Fatma Hanımın oğlu Ömer Seyfettin, 11 Mart 1884te Balıkesirin Gönen ilçesinde dünyaya geldi.
Usta edebiyatçı, 7 yaşına kadar kaldığı Gönende, 4 yaşından itibaren medrese eğitimi veren mahalle mektebine gitti.
Babasının Ayancıka atanmasının ardından sübyan mektebine başlayan yazar, verilen eğitimi beğenmeyen ailesi tarafından 1892de İstanbulda Mekteb-i Osmaniye yazdırıldı.
Ömer Şevki Efendi, kendisi gibi asker olmasını istediği oğlunu, Eyüpsultan Askeri Baytar Rüştiyesine yerleştirdi. Burada tiyatroyla tanışan ve yazmaya ilgi duyan Ömer Seyfettin, rüştiyeden arkadaşı Aka Gündüz ile Edirne Askeri İdadisinde eğitimine devam etti. Her iki okul, usta yazarın askeri kimliğinin yanı sıra edebiyata yönelmesinde önemli rol oynadı.
- İstanbul Kara Harp Okulunu bitirdi
Lise son sınıftayken yazdığı şiirleri çeşitli dergilere gönderen Seyfettinin ilk şiiri, Mecmua-i Edebiyyede okuyucuyla buluştu.
Ömer Seyfettin, 1900de İstanbul Kara Harp Okuluna girdi. Okuldan 1903te mezun olan yazar, kura sonucu Kuşadası Redif Taburuna atandı. Aynı yıl taburda yaşanan karışıklıklar dolayısıyla Kuşadası yerine Rumelide göreve başladı.
Selanik ve Manastıra bağlı Pirlepede çeşitli görevlerde bulunan yazar, elde ettiği başarılar dolayısıyla 2 liyakat madalyasıyla ödüllendirildi. İsyanın bastırılmasının ardından 6 Eylül 1904te, bağlı bulunduğu taburla Kuşadasına döndü.
Askeri okullardaki eğitimini başarıyla tamamlayan Seyfettin, 1907de İzmirde açılan Jandarma Okulunda öğretmenlik yaptı ve jandarma örgütünün İzmirdeki kuruluş çalışmalarında yer aldı. Ömer Seyfettin, burada İzmir, Ahenk ve 11 Temmuz adlı gazete ve dergilerde yazılar kaleme aldı.
Usta edebiyatçı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Baha Tevfik ve Şahabettin Süleymanın da aralarında bulunduğu önemli yazar ve fikir insanlarıyla tanıştı. Yazar, idadiden arkadaşı Aka Gündüzden sonra edebi çevresini genişletmeye başladı.
- Fransızca şiirlerinde Perviz imzasını kullandı
Baha Tevfikin teşvikiyle Fransızcasını ilerleten Seyfettinin bu dilde yazdığı birkaç şiir, Perviz imzasıyla Mercure de Soleil mecmuasında yayımlandı. Aynı yıllarda Serbest İzmir, Sedad ve Muktebes adlı süreli yayın organlarında Seyfettinin yazı ve şiirleri okuyucuya ulaştı.
Ömer Seyfettin, ordudaki görevinden 1911de ayrılarak Selanike gitti. Askeri rüştiyede başlayan şiir yazma merakı, artık hayatı boyunca sürdürmek istediği bir uğraş haline geldi.
Selanik ve Manastırda yayımlanan, Bahçe, Kadın, Hüsn ve Şiir, Tenkid ve Piyano mecmualarına şiirler gönderen yazar, Fransız edebiyatından özellikle Catulle Mendesten çeviriler de yaptı.
Edebiyat-ı Cedide topluluğuna uygun şiirler ya da Fransız edebiyatından çevirilerle meşgul olan Seyfettin, daha önce bir iki deneme yaptığı hikayeye, bir daha vazgeçmemek üzere döndü.
Ömer Seyfettin ve arkadaşları, 1911de Genç Kalemler dergisini okurla buluşturdu. Derginin ilk sayısında Seyfettinin imzasız yazdığı Yeni Lisan adlı başmakale, milli edebiyatın meydana gelmesinde ilk basamağı teşkil etti. Türklerde edebiyat alanında yeni bir uyanışın gerçekleştiğine işaret eden makale ve dergi, Türk edebiyatının dönüm noktalarından biri olarak gösterildi.
- Balkan Savaşları başlayınca orduya döndü
Yazar Seyfettin, Balkan Savaşlarının başlaması üzerine, yaklaşık 1 yıllık yoğun matbuat ve edebi faaliyetten sonra yeniden orduya döndü.
Garp ordusunda önce Kosovada Sırplara, sonra Yanyada Yunanlılara karşı yaklaşık 5 ay savaşan Seyfettin, esir düştü ve Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında 10 ay kadar esaret hayatı yaşadı. Yazar, 17 Aralık 1913te İstanbula döndü.
Esaret yıllarını tefekkür dönemi olarak değerlendiren usta edebiyatçı, bir taraftan hikayeler kaleme alırken diğer taraftan dil, kültür ve hayat üzerine düşüncelerini geliştirmeye çalıştı.
Ziya Gökalp ile tanışmasının ardından memleket gerçeklerine yönelen yazar, ilk hikayesini Balkanlardaki görevi sırasında tuttuğu günlüklerden hareketle İrtica Haberi adıyla Genç Kalemlerde yayımladı.
Usta edebiyatçı, 23 Şubat 1914te askerlikten bir kez daha ayrılarak İstanbula döndü.
Kısa süre sonra annesini kaybeden yazar, Türk Sözünde yeniden yazarlığa başladı ve bir süre de Yeni Mecmuanın yayın sorumluluğunu üstlendi.
Kabataş Erkek Lisesi ve İstanbul Erkek Muallim Mektebinde öğretmenlik yapan yazar Seyfettin, Ali Canip ile kısa süre Tetkikat-ı Lisaniyede encümen üyeliği yaptı. Ömer Seyfettin, ders kitapları ve müfredat çalışmalarına katıldı, kaleme aldığı yazılarında ise yabancı okulların kapatılması ve bunların yerine milli okulların açılması yönünde görüşlerini dile getirdi.
Harbiye Nezaretinin kültür ve sanat insanları için 1915te çanakkale cephesine düzenlediği geziye katılan usta kalem, aynı yıl İttihat ve Terakki Fırkasının ileri gelenlerinden Besim Ethem Beyin kızı Calibe Hanım ile evlendi. çiftin, Hatice Fahire Güner adını verdikleri kızı, 1917de dünyaya geldi. Seyfettin, çok uzun sürmeyen bu evliliğin ardından 1918de yalnızlık ve bekarlık günlerine döndü.
- Vefat ettiğinde 36 yaşındaydı
Ömer Seyfettinin Yeni Mecmuanın başında bulunduğu dönem, hikayeciliği yönünden en üretken yıllar oldu. Eski Kahramanlar serisindeki hikayelerini de yazdığı 1917-1918de, 32 hikayesi yayımlandı.
Usta hikayeci, ölümüne kadar geçen sürede bir taraftan sağlık problemleriyle uğraşırken diğer yandan yazmaya ve öğretmenliğe devam etti. İşgal günlerinin acı ve endişesi içinde hastalığı ilerleyen yazar, yatağa düştü.
Henüz 36 yaşındayken 6 Mart 1920de şeker hastalığı nedeniyle vefat eden Ömer Seyfettinin cenazesi, Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığına defnedildi. Burası tramvay garajı yapılınca Seyfettinin kabri, 23 Ağustos 1939da Zincirlikuyu Mezarlığına taşındı.
Roman denemeleri Ashab-ı Kehfimiz, Harem, Yalnız Efe ve Efruz Bey ile 150 civarında hikayeyi kaleme alan yazar, mensur şiir, fıkra, hatırat, mektup, makale ve çeşitli türlerdeki tercümelerden oluşan geniş bir külliyata imza attı.
Modern Türk hikayeciliğinin kurulmasında öncü rol üstlenen Seyfettin, hikayelerinin konularını belirlerken sadece kişisel tecrübesiyle sınırlı kalmadı.
Seyfettin, çocukluğundan itibaren okuduğu okullar, çalıştığı, gezip gördüğü yerlerde edindiği izlenimler, duyduğu, dinlediği olaylar, okuduğu kitapların yanında, yaşadığı devirdeki sosyal ve siyasi olaylar, Türk tarihi, Türk kültür ve medeniyeti gibi konularla hikayelerinin çerçevesini oluşturdu.