Doğu'nun derin, şiirin güçlü, umudun bitimsiz sesi

Türk şiiri ve düşünce dünyasında derin izler bırakan, Türk şiirindeki son büyük atılım olarak adlandırılan İkinci Yeni Hareketi'nin kurucu figürlerinden şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç'un vefatının üzerinden 4 yıl geçti.

Haberler 18.11.2025 - 12:19 Son Güncelleme : 18.11.2025 - 12:20

Tam adı Ahmed Sezai Karakoç olan usta edebiyatçı, Birinci Dünya Savaşında Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşen tüccar Yasin Bey ile Emine Hanımın oğlu olarak 22 Ocak 1933te Diyarbakırın Ergani ilçesinde dünyaya geldi.

çocukluğu Ergani, Maden ve Piranda (Dicle) geçen Karakoç, 1944te Erganide ilkokulu tamamladı. Parasız yatılı Maraş Ortaokulunu 1947de bitiren şair, 1950de Gaziantep Lisesinden mezun oldu.

Okumaya büyük bir sevgi besleyen usta kalem, ilkokulda Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyup dinledi, ortaokulda Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalpin eserlerini okudu, lisede Batı klasiklerine başladı.

- O güne kadar İslam, içimizde sakladığımız bir inanç idi

Necip Fazıl Kısakürekin çıkardığı Büyük Doğu dergisinin tutkulu bir okuyucusu olan Karakoç, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin sınav sonuçlarını beklerken, Necip Fazıl Kısakürek ile tanışmak üzere yanına gitti. Kısakürek tanıştıktan sonra bir daha hiç ayrılmayan Karakoç bu tanışmayı şu sözlerle anlatmıştı:

O güne kadar İslam, içimizde sakladığımız bir inanç idi. Kimselere pek açılamıyorduk. Yasak, mağdur ve mazlum bir düşünce gibiydi ruhumuzda. Ama işte görmüştük, İstanbulda çıkan bir dergide onu çağdaş bir üslupla savunan bir kalem vardı. İslamın yükselen, yeni, canlı sesiydi bu. Bu, benim için büyük bir mutluluk olmuştu. çünkü bir umut doğmuştu: Bütün sıkıntıları göğüsleyebilirdim.

Sezai Karakoç, 1950li yıllarda sanat edebiyat sayfalarını yönettiği Büyük Doğuda ilk yazılarını da kaleme aldı.

Usta yazar, 1955te de üniversitenin maliye bölümünden mezun oldu. Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde 1955te çalışmaya başlayan edebiyatçı, girdiği sınavı kazanarak 11 Ocak 1956da maliye müfettiş yardımcısı oldu. Karakoç, 1959da gelirler kontrolörü olarak İstanbula atandı, görevi gereği yurdun birçok yerini görme imkanı buldu. Askerlik vazifesini ise 1960-1961de Ankara ve Ağrıda yaptı.

- İlk şiir kitabı Körfez adıyla yayımlandı

Sezai Karakoç 1959da kendi imkanlarıyla yayımladığı ilk şiir kitabına ilişkin yaptığı bir açıklamada şunları anlatmıştı:

İlk şiir kitabımı hazırladım. Tüm şiirlerimi basacak param olmadığı için şiirleri ikiye ayırdım. Daha metafizik ve ferdi olanları KÖRFEZ adı altında topladım ve arkadaşlarım Doğan Yel ve Cafer Canlıdan borç alarak kendim bastırdım. Matbaa hakkında da ciddi bir fikrim olmadığından kartvizit basan bir matbaada basıldı bu ilk şiir kitabım.

Şiirin yanı sıra düşünce dünyasıyla ilişkileri devam eden Karakoç, 1963ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde Karakoç imzasıyla günlük yazılar kaleme aldı.

Usta kalem, 1974e kadar aralarında Yeni İstiklal, Babıalide Sabah ve Milli Gazetenin de bulunduğu gazetelerde günlük yazılar yazdı, 1975ten itibaren kendi çıkardığı Diriliş dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı.

Türk edebiyatının en sevilen şiirlerinden biri haline gelen Mona Rosa şiiriyle okuyucunun kalbinde taht kuran Karakoç, şiir ve yazılarında, dergilerinde, kitaplarında ortaya koyduğu dünyayı gerçekleştirmek üzere 1990da Diriliş Partisini kurdu. Karakoç, 7 yıl partinin genel başkanlığı görevini yürüttü. Diriliş Partisi, 19 Mart 1997de kapatıldı.

- Şiiriyle hakikat önündeki perdeleri küremeye çalışan şair

Dünya savaşlarından yenik çıkan İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edinen ve bu uğurda, yazı hayatı boyunca diriliş kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalışan fikir adamı, başta şiir, siyaset ve düşünce olmak üzere, dünya Müslümanlarının uyanışına eserleriyle emek verdi.

Düşünce dünyasını sistematize eden diriliş kavramını ilk kez 1954te kullanan Karakoçun Tunus ve Cezayirdeki bağımsızlık savaşlarını konu alan Bir Milletin Basübadelmevti yazısının yer aldığı ilk dergi girişimi Yeni Ay, savcılığın izin vermemesi sebebiyle dağıtıma çıkmadan toplatıldı.

Yazar Murat Güzel, AA için verdiği bir mülakatta Karakoçun şiir evrenini şu cümlelerle aktarmıştı:

Sezai Karakoçta aşk, hürriyet, arayış ve ölüm gibi var olmanın dinamitlendiği noktalar, trajik espriyi, irrasyonele, absürde bulanmış mutlakı zapt etme yönünde gelişir. Bu tavrın geçerliliğini şiirinin dilinde de izlemek mümkündür. çok sıradan, dolaşıma yeni girmiş bir kelimenin yanında uzunca bir süre kullanılmış, bu sebeple birçok tedai kazanmış, dini-metafizik çağrışımları bulunan başka bir kelime görmek mümkündür. Bu iki farklı öbeğe ait kelimelerin rahatça, herhangi bir anlam belirsizliğine ya da tağşişine uğramadan bir arada oluşu kimilerince irrasyonelin yükselmesi olarak yorumlanabilir. Oysa Sezai Karakoç, kelimeleri ve şiiriyle hakikat önündeki perdeleri küremeye çalışmaktadır.

Karakoç, ikinci dergi girişimini ise üniversite son sınıftayken iki sayı çıkan Şiir Sanatı dergisiyle yaptı. Garip akımının yalınlaştırdığı şiir ortamına bir lirizm aşısı yapan dergide Karakoçun yanı sıra Cemal Süreya, Gülten Akın, Orhan Duru, Muzaffer Erdost, Rami Ayas, Seyfettin Başçıllar, Erdal Öz, Nuri Pakdil, Güner Başar, Nahit Güçlü, Baha Galip Tunalıgil, Abdullah Rıza Ergüven ve Şahinkaya Dilin şiirleri yer aldı.

- Dirilişin yılmaz savaşçısı

Yayımlandığı yıllarda içerdiği yazılar nedeniyle defalarca kapatılan ve toplatılan Diriliş dergisi, bir edebiyat ve sanat dergisi olmasının yanı sıra, İslam düşüncesi ve siyasetinin şekillendiği bir yayın organı da oldu.

Dergide, bir taraftan Seyyid Kutup, Malik b. Nebi, Muhammed Hamidullah, Malcolm X, Muhammed İkbal, S. Hüseyin Nasr Türk okuyucusuyla tanıştırılıp, çağdaş Afrika edebiyatı tercüme edilirken, bir taraftan da başta Mesnevi olmak üzere Kuşeyri, İbni Hazm, Niyazi Mısri, Muhyiddin Arabi, Firdevsi ve Aziz Mahmut Hüdainin eserleri tercüme edildi.

Doğu kadar Batı düşüncesi ve edebiyatına da açık olan Dirilişte, Soren Kierkegaard, Martin Heidegger, Rene Guenon, Erich Fromm, Goethe, Rimbaud, Rilke, Ezra Pound, Virginia Wolf ve Faulknerin de aralarında bulunduğu çok sayıda edebiyatçının yazı ve şiirleri okuyucuya sunuldu.

Sezai Karakoç, yazın hayatı boyunca kendi adının yanı sıra Mehmet Leventoğlu, Zülküf Canyüce, Sait Yeni, M. Cemil, Mehmet Yasin, M. Yasin, Mehmet Yasinoğlu, Zafer Karip, M.B.Y, S.K, S.Y, M.L, M.Y, M.S. Karakoç, Mehmet C. Güneş müstearlarını kullandı.

Usta edebiyatçı, 1968de MTTB Milli Hizmet Armağanı, 1970de sürgündeki Macar yazarlarının takdir ve şükranlarının nişanesi olarak Gümüş Hürriyet Madalyası, 1982de Türkiye Yazarlar Birliği Hikaye Ödülü, 1988de Üstün Hizmet Ödülü, 1991de ise 22. Dünya Şairleri Kongresinde World Academy of Art and Culture Ödülüne layık görüldü.

Adı, Diyarbakırda bir bulvara da verilen Sezai Karakoç, 16 Kasım 2021de İstanbuldaki evinde kendi ifadesiyle dünya sürgününü tamamladı. Karakoçun cenazesi Şehzadebaşında Gün Doğmadan şiirinde Yerleşecek yer aramamak, caminin avlusunda, soğuk bir taşa oturmak, gün doğmadan Şehzadebaşında mısrasıyla yer verdiği Şehzadebaşı Camii Haziresine defnedildi.

Edebi ve düşünce hayatını diriliş nesli olarak tanımladığı gençliğin yetişmesine adayan Karakoçun şiirleri Büyük Doğu, Hisar (1951-54), Mülkiye (1952-53), İstanbul (1953-57) Şiir Sanatı (1955), Hamle (1955), Pazar Postası (1957-58), Türk Yurdu (1959), Hür Söz (1961), Soyut (1965), Hilal (1965) ve Diriliş (1960-92) dergilerinde yayımlandı.

Usta kalemin Mona Roza şiiri, 1950li yılların başlarında büyük ilgi görürken, ikinci şiiri Rüzgar da 1951de Hisar dergisinde çıktı.

Ana Sayfaya Git