Kırklareli kırsalında buz olmuş iki erkek cesedi kime ait? Kaçak mülteci cesetleri üzerinde araştırılıyor mu? Cinayet mi? Donarak mı öldüler?

Yine bir cinayet... Bu kez yer Kırklareli... Ormanlık alanda donmuş halde bulunan iki erkek cesedi. Kırklareli Kırsalında gece saatlerinde bulunan iki erkek cesedi üzerinde başlatılan çalışma sonrasında, yurt dışına çıkmak üzere Kırklareli'ne gelmiş kaçak mültecilere ait olabileceği açıklandı. Cesetler otopsi için Kırklareli Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

Haberler 08.02.2016 - 10:08 Son Güncelleme : 08.02.2016 - 10:08

Yine bir cinayet... Bu kez yer Kırklareli... Ormanlık alanda donmuş halde bulunan iki erkek cesedi. Kırklareli Kırsalında gece saatlerinde bulunan iki erkek cesedi üzerinde başlatılan çalışma sonrasında, yurt dışına çıkmak üzere Kırklareline gelmiş kaçak mültecilere ait olabileceği açıklandı. KIRKLARELİnin Şükrüpaşa Köyünde ormanlık alanda donarak ölmüş iki erkek cesedi bulundu. Cesetlerin, yasa dışı yollardan Bulgaristana çıkış yapmak isteyen kaçaklara ait olduğu tahmin ediliyor.

Olay, Bulgaristana sınır olan Şükrüpaşa Köyüne 2 kilometre mesafedeki çayırlar Mevkiinde meydana geldi. Ormanlık alandaki çeşmenin yakınında iki kişinin yerde hareketsiz yattığını gören orman işçileri, durumu jandarma ve sağlık ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, yaptıkları kontrolde 25-30 yaşlarındaki yabancı uyruklu oldukları sanılan iki kişinin donarak öldüğünü belirledi. Hava sıcaklığının sıfırın altında, kar kalınlığının ise yaklaşık 20 santimetre olduğu bölgeye güçlükle ulaşılırken, cesetler, nöbetçi savcı ve jandarmanın incelemesinin ardından traktöre konularak köy meydanına getirildi. Burada cenaze aracına konulan cesetler, otopsi için Kırklareli Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.

Kırklareli, eski ismi Kırk Kilise (Yunanca: Ε Saranta Eklesies; Bulgarca: Lozengrad), Kırklareli ilininmerkezi olan şehirdir.

Kırklareli tarih boyunca konumu itibariyle birçok antik yerleşim merkezine sahip bir ilimizdir. Buzul çağı sonlarında uzunca bir süre sular altında kaldığı anlaşılan Kırklareli ve civrında insana dir ilk madd belgeler neolitik dönem özelliklerini vermektedir. Daha sonra bilinen ilk yerleşik kabilelerden ismini alan Trakya, Kırklareli de dahil olmak üzere Roma dönemi ortalarına kadar kısmen veya tamamen bağımsızlıklarını küçük birer krallık veya prenslik olarak devam ettirebilmişlerdir.

Bir geçiş bölgesi olması nedeniyle Roma ve Bizans dönemlerinde pek çok istilalara uğrayan Kırklareli ilk defa I. Murat zamanında 1363 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. Bu tarihten itibaren uzunca bir barış süreci yaşayan Kırklareli Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sıralarında Bulgar ve Yunan işgaline maruz kalarak büyük eziyet ve sıkıntılar yaşadıktan sonra 10 Kasım 1922de nihai özgürlüğüne kavuşmuştur.Kırklarelinin halkı ise genellikle Bulgaristan ve Yunanistan, ayrıca Boşnak, Arnavut gibi diğer Avrupa muhacırlarından oluşmaktadır.

İnsanların Trakyaya ilk olarak yaklaşık 1.000.000 yıl önce geldiği düşünülmektedir. Günümüzden 14.000 yıl öncesine kadar süregeldiği kabul edilen[kaynak belirtilmeli] ve kültür tarihinin en uzun dönemi olan bu süreç Eski Taş çağı ya da Avcılık ve Toplayıcılık Dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bu dönem boyunca av ve yenebilir bitki, yemiş toplayıcılığına dayalı bir beslenme düzeni ve göçebe bir yaşam biçimi hakim olmuş, kalıcı barınaklar yapılmamıştır. Oldukça uzun olan bu süreç içerisinde, dünya iklimi ile birlikteTrakyanın ikliminde de önemli değişiklikler olmuş, birbiri ardına kuru soğuklardan yağışlı sıcağa kadar değişen iklim dönemleri, on binlerce yıl bölgeye hakim olmuştur. Bu dönemde, insanların el becerilerinde önemli gelişmeler olmuş, aletlerin büyük bölümü çakmak taşından ya da ağaç ve kemiklerden yapılmıştır. Bu döneme ait, Trakyada bilinen en eski ve önemli buluntular, İstanbul yakınlarındaki Yarımburgaz Mağarası, Eskice Sırtı ile Ağaçlı Kumluğundan gelmektedir. Yapılan arkeolojik kazılardan, Balkanlar ve Yakın Doğunun en uzun ve süreli tabakalaşmasının burada olduğu saptanmıştır. Yarımburgaz Mağarasında, Marmara Bölgesinin doğal çevre değişimini çok açık bir şekilde sergileyen jeolojik katmanlar ile birlikte, yaklaşık 600.000 yıl öncesine ait kültür katları da çok iyi korunmuş olarak bulunmuştur.

Dünya ikliminin günümüz koşullarına yakın bir duruma gelmesi ile birlikte, yaklaşık 8000 yıl önce Trakyanın doğal çevre ortamı ve bitki örtüsü de bugünküne benzer özellikler kazanmış, insanlar değişen çevre koşullarına, gelişen teknolojileri ile uyum sağlamışlardır. Bu değişim, Anadoluda 10 - 12 bin yıl kadar önce başlamıştır. İnsanlar ilk kez buğday,arpa, mercimek gibi tahılları tarıma alıp koyun, keçi, sığır ve domuz gibi hayvanları evcilleştirerek çiftçiliğe başlamış; ahşap, kerpiç ve taştan ilk kalıcı konutları yapmışlardır. Ancak bu gelişmelerin, çok zengin doğal çevre olanaklarına sahip olan Trakyada Anadoludan daha sonra, yaklaşık olarak günümüzden 7000 yıl önce başladığı görülmektedir. Dönemin başlarından itibaren beslenmede su ürünleri, avcılık ve yaban yemiş toplayıcılığı da çiftçiliğin yanında devam etmiştir. Bölgede bilinen en eski çiftçi yerleşmeleri Enezyakınlarındaki Hoca çeşme ile İstanbul yakınlarındaki Fikirtepedir. Hoca çeşmede yapılan arkeolojik kazılar, MÖ 6200 yıllarında tarihlenen ve tümü ile Orta Anadolu özellikleri gösteren, tarım ve hayvancılık yapan bir topluluğun ilk olarak burada yerleştiğini, daha sonra bunların yerel koşullara uyum sağlayarak, Bulgaristanda bilinen kültürleri oluşturduğunu ortaya koymuştur. Hoca çeşmenin en eski katmanları, Balkanlarda şimdiye dek bilinen en eski neolitik kültürü oluşturmaktadır.

Trakyanın Neolitik Dönem kültürlerini en iyi yansıtan merkezlerden biri de Kırklareliye 3 kilometre uzaklıktaki Aşağıpınar tarih öncesi yerleşim alanıdır. Burada şimdiye kadar rastlanan en eski kültür katı MÖ 5800 yıllarına tarihlenmektedir. Anadolu Kronolojisine göre Son Neolitik, Balkan Kronolojisinde ise Orta Neolitik çağa, Karanavo II döneminde tarihlenen bu ilk yerleşim Demir çağına dek süregelecek olan Trakya kültürünün de temellerinin atıldığı bir süreci temsil etmektedir. Bu dönem yapıtları, kalın ahşap direklerden oluşan bir çatı sistemine sahiptir. Yine bu direklerin arası dallarla örülmekte ve kalın bir kerpiç toprağı ile sıvanmış duvarlar yapılmaktaydı. çok odalı olan yapıların içlerinde, ayrıca dallar ile örülmüş bölme duvarları, kil sekiler, ocak, fırın ve ambar gibi işlevsel alanlar da bulunmaktaydı. Bunların yanı sıra bazı yapıların içine kült amaçlı (din) olduğu düşünülen küçük bir bölüm, dokuma tezgahına ayrılmış bir alan ile çok sayıda tahıl taneleri bulunmuştur. Yanarak kömürleştiği için günümüze kadar gelebilen tahıl tanelerinin incelenmesinden, MÖ 5800 yıllarında Aşağıpınar insanlarının iki tür buğday, arpa, burçak ve mercimek ekip biçtikleri, büyük bir olasılıkla da yağı için badem depoladıkları anlaşılmaktadır. Beslenmede ayrıca domuz, koyun, keçi ve sığırın yanı sıra geyik, karaca ve yaban sığırı avının da önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Şiddetli bir yangın ile tahrip olduğu anlaşılan Aşağıpınarın ilk tabakası her bakımdan Balkan Neolitik Kültürlerinin özelliklerini taşımaktadır. Ancak bu en alt tabaka, Anadolu kökenli çiftçi-köylülerin aradan geçen 300-400 yıl içinde Trakyanın yerel koşullarına uyum gösterdiğini ortaya koymuştur. Artık bu topluluklar evlerini kerpiç ya da taş yerine meşe ağaçları, saz ve kamış kullanarak yapmaya başlamış, köylerde evler bitişik olarak değil, bağımsız birimler durumuna getirilmiştir. Yine bir değişiklik de evcil hayvanların arasında koyun ve keçinin yerini, Trakya ortamına daha yugun olan sığırın almş olmasıdır.

Kırklareli, Türkiyenin kuzeybatısında, Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde yer almaktadır. Dünyadaki konumu itibariyle, 41 derece, 13 dakika, 34 saniye ve 42 derece, 05 dakika, 03 saniye kuzey enlemleri ile 26 derece, 54 dakika, 14 saniye ve 28 derece, 06 dakika, 15 saniye doğu boylamları arasında bir yerdedir. Kuzeyinde Bulgaristan; doğusunda Karadeniz; güneydoğusu ve güneyinde Tekirdağ (Saray, çorlu,Muratlı ve Hayrabolu); batısında ise Edirne, güneyi ve güney batısında (Uzunköprü, Havsa ve Lalapaşa ilçeleri) bulunmaktadır. Toprakları, kuzeyden Bulgaristan sınırını oluşturan Revze Deresi Vadisi, doğudan Karadeniz, güneyde Ergene Irmağı ana vadisi ve batıdan ise Ergene Irmağına karışan Teke Deresinin su bölüm çizgisi olan sırtlarla kuşatılmıştır. Yüz ölçümü 6650 km2 olup, il merkezinin denizden yüksekliği 203 metredir.

Başlıca akarsuları Ergene Nehri ve Rezve Deresidir. Bitki örtüsü olarak ormanlık ve step özelliği göstermektedir

Ana Sayfaya Git