Türkiye'de doğurganlık hızı 11 yıldır aralıksız düşüyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkan Yardımcısı Furkan Metin, nüfus artış hızının azalmasına ilişkin, "Türkiye, 1990'lı yıllarda 20 yaşındaki genç gibiydi. Doğurganlıktaki düşüş, bu şekilde devam ederse yaklaşık 40 yıl içerisinde ortanca yaşımız 45'in üzerine çıkabilir. 45 yaşındaki Türkiye'nin enerjisiyle, 1990'lı yıllarda 20-25'li yaşlarda olan Türkiye'nin enerjisi bir olmayacak." ifadelerini kullandı.

Haberler 09.12.2025 - 13:16 Son Güncelleme : 09.12.2025 - 13:16

Türkiyenin nüfus artış hızının son yıllarda belirgin biçimde yavaşlaması, ülkenin demografik yapısında köklü ve kalıcı değişimlere yol açabileceği endişesini beraberinde getiriyor.

Doğurganlık hızındaki gerilemenin uzun vadede sadece nüfus artışını yavaşlatmakla kalmayacağını savunan uzmanlar, iş gücünün azalması, sosyal güvenlik sistemine yük binmesi, sağlık ve bakım harcamalarının artması gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalınabileceğine dikkati çekiyor.

- Doğurganlık hızı 2014ten itibaren aralıksız düştü

TÜİKin yaptığı araştırmaya göre, toplam doğurganlık hızı, 2001de 2,38 çocukken 2014ten itibaren aralıksız düşüş eğilimine girdi. Bu doğrultuda, 2014te 2,19 olan sayı, 2015te 2,16ya, 2016da 2,11e, 2017de 2,8e ve 2018de 2ye kadar geriledi.

2018den itibaren ise toplam doğurganlık hızı 2li rakamların altında kaldı. Doğurganlık hızı, 2019da 1,89a, sonra sırasıyla 2020de 1,77ye, 2021de 1,71e, 2022de 1,63e, 2023te 1,51e ve son olarak 2024te 1,48e düştü. Bu durum, nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1in altında kaldığını gösterdi.

Uzmanlar, bu eğilimin devam etmesi halinde Türkiyenin, AB ortalamasının da altına düşebileceği uyarısında bulunuyor.

Türkiyenin yaşadığı bu dönüşümü AA muhabirine değerlendiren TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan Metin, doğurganlık hızı oranının 1,4e düşmesiyle yüksek alarm seviyesine gelindiğini söyledi.

Metin, Türkiyenin geçen yıl itibarıyla çok yaşlı ülkeler sınıfına dahil olduğunun altını çizerek, gelecek 25 yılda yaşlı nüfus oranının yüzde 25in üzerine çıkabileceğini kaydetti.

- Türkiye, 1990lı yıllarda 20 yaşındaki genç gibiydi

Yaşanan bu düşüşe paralel olarak ortalama yaşın hızla arttığına dikkati çeken Metin, Türkiye, 1990lı yıllarda 20 yaşındaki genç gibiydi. Doğurganlıktaki düşüş bu şekilde devam ederse yaklaşık 40 yıl içerisinde ortanca yaşımız 45in üzerine çıkabilir. 45 yaşındaki Türkiyenin enerjisiyle, 1990lı yıllarda 20-25li yaşlarda olan Türkiyenin enerjisi bir olmayacak. ifadelerini kullandı.

Mevcut durumda çok ciddi nüfus krizinin yaşandığını kaydeden Metin, doğurganlık hızındaki düşüşlerin 10 yıl daha devam etmesi durumunda, geri dönüşü olmayan bir yola girileceğine dikkat çekti.

Yaşlı nüfus oranının artmasının sosyoekonomik sorunları da beraberinde getirebileceğini aktaran Metin, sosyal güvenlik sisteminin mevcut haliyle devam edemeyeceğini söyledi.

- Türkiye, sezaryen doğum oranlarında dünyada ilk sırada

Metin, Türkiye, sezaryen doğum oranlarında dünyada ilk sırada. İnsanlar hem geç evleniyor hem sezaryenle çocuk sahibi oldukları için arzu etseler de 2 ve 3 çocuğun üzerine çıkmakta zorlanıyorlar. değerlendirmesini yaptı.

Tek çocuk sahibi olanları veya evlenmeyenleri ileride yalnızlığın beklediğini söyleyen Metin, şunları kaydetti:

Avrupada birçok ülkenin yaşlanmayla ilgili yaşadığı sorunları Türkiyede görmeye başlayacağız. Şu anda kapısını çaldığımız her 5 hanenin 1inde yalnız biri yaşıyor. Bu yalnız yaşayanların da yüzde 35ini 55 yaş üstü kadınlarımız oluşturuyor. Dolayısıyla ailenin önemi ilerleyen yaşlarda ortaya çıkıyor. Ancak o ilerleyen yaşlardaki çocuk yapma pişmanlığı fayda vermiyor. Ülke olarak bu eşiği maalesef şu an kaçırıyoruz.

- Şu anda Türkiye gittikçe yaşlanan bir ülke

Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin de ülkede yaşanan nüfus krizinin yeni olmadığını, son 20 yıldır devam ettiğini söyledi.

Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra devlet politikalarıyla nüfusun artırılmak istendiğini anımsatan Şahin, Atatürkün 100 milyonluk Türkiye hayali var. Bunlar hatıratlarda mevcut. 1930da çıkan Hıfzıssıhha Kanununun bir maddesiyle 6 ve daha fazla çocuğu olan annelere madalya verildi, maddi yardımda bulunuldu. Ayrıca keyfi düşükler yasaklandı. Dolayısıyla biraz başarı elde edildi. dedi.

Şahin, 1950lerin sonlarına doğru nüfusu düşürmek için gazeteler öncülüğünde kampanyalar başlatıldığını vurgulayarak, Bu kampanyaya dışarıdan vakıflar ve dernekler de müdahil oldu. Türkiyenin nüfusunun planlanmasına yönelik çalışmaları oldu. 1963te Sağlık Bakanlığına bir rapor hazırlandı, 2 sene sonra Nüfus Planlaması Kanunu çıkartıldı. Türkiye nüfusunu azaltmak için bütün imkanlar kullanıldı. diye konuştu.

- Topyekun bir seferberlik lazım

Nüfus planlamasında yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Şahin, Konut mimarisi yeniden ele alınmalı. 1+1 ve 2+1 evler çocuklar için adeta hapishane durumunda. Konut kültürümüzün değişmesi lazım. dedi. Şahin, Eğitim sürelerinin kısaltılması lazım. Eğitimi tekrar elden geçirmeliyiz. ifadesini kullandı.

Halkta, ekonomik kaygılardan dolayı nüfusun artmadığı yönünde ön yargının bulunduğunu dile getiren Şahin, Bu doğru değil. Bunu söylediğimiz zaman tepki gösteriyorlar. Eğer öyle olsaydı şu anda İsveç, Norveç, İngiltere ve Almanyanın nüfusu artardı. Şu anda zengin olan ülkelerin nüfusu artmıyor. Bu kültür işidir. Sınırsız çoğalalım demiyoruz. Şu anda Türkiye gittikçe yaşlanan bir ülke. Bugün Türkiye, kendi fındığını, pamuğunu, çayını toplayacak insan gücünden maalesef mahrum durumda. Dolayısıyla gelecek çok iyi görünmüyor, topyekun bir seferberlik lazım. ifadelerini kullandı.

Ana Sayfaya Git