Dava AİHM’e gidiyor!

Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin mezarının bulunması için, AİHM’e dava açılacak.

Haberler 13.07.2022 - 00:12 Son Güncelleme : 01.01.0001 - 00:00

çağın Alimi Üstad Bediüzzaman Said-i Nurs- Hazretlerinin mezarının yerine ilişkin hukuki girişimlerinden sonuç alamayan Şanlıurfa Barosu, davayı AİHMe taşımaya karar verdi.

Şanlıurfa Barosu Başkanlığı, Üstad Said-i Nurs- Hazretlerine ait mezarının kaçırılmasının yıl dönümünde açtıkları davanın son durumunu aktarmak için basın toplantısı düzenledi. Baro binasında gerçekleşen toplantıya baroya kayıtlı çok sayıda avukat katıldı. Toplantıda konuşan dosyayı takip eden avukatlardan Nurullah Küçükoğlu, Üstadın kayıp naaşının bulunması için Şanlıurfa Valiliğine başvurduklarını ifade etti. Valiliğe valilik arşiv kayıtlarının tetkik edilerek bilgi ve belgelerin bulunması aksi durumda MİT ve Genelkurmay Seferberlik Bölge Bakanlığından bilgi istenmesini ve bilginin Baroya verilmesi talebiyle başvuruda bulunduklarını kaydeden Küçükoğlu, valiliğinin 18 Nisan 2019da bu talebe yazılı cevap verdiğini belirtti. Küçükoğlu, Valilik arşivinde konu ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı belirtilerek, anılan kurumlara da 3071 sayılı dilekçe kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında baromuzca başvuru yapılabileceği ifade edilmişti dedi.

MAHKEME REDDETTİ

Üstadın naaşının Şanlıurfada kaybedilmesi sebebiyle Valiliğin idari olarak bu konuda sorumluluğu bulunduğunu belirten Küçükoğlu, Gerekli araştırmaların yapılması gerektiği halde maalesef valilikçe bu konuda araştırma yapılmayarak talebimiz reddedildi. Baromuzca Valilik aleyhine Şanlıurfa 1inci İdare Mahkemesine 18 Haziran 2019da idari işlemin iptali davası açıldı. Mahkeme aynı yıl 5 Temmuzda vermiş olduğu kararda baromuzun dava açma bakımından işlem ile arasında menfaat bağının bulunmadığı gerekçesiyle açtığımız davayı ehliyet yönünden usulden reddetti diye konuştu.

İNSANLIĞA KARŞI SUç

Red kararı üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4üncü İdari Dava Dairesine yapmış oldukları istinaf sonrası 15 Eylül 2020de istinaf başvurularının kabul edildiğini ifade eden Küçükoğlu, Şanlıurfa 1inci İdare Mahkemesinin kararının Kamu Kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan baroların aynı zamanda insan haklarının savunucusu olduğu ve kişi ya da kişilere karşı işlendiği iddia edilen suçların araştırılması hususunda başvuru yapma hakkının bulunduğu göz önüne alındığında; Said-i Nursinin naaşının kaçırıldığı iddiasıyla kayıp naaşın yeri ile ilgili olarak yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada ehliyetli olduğu anlaşıldığından istinafa konu idare mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle kesin olarak oybirliğiyle bu kararı kaldırdığını kaydetti.

AİHME TAŞINACAK

İstinaf Mahkemesinin vermiş olduğu karar sonrasında Şanlıurfa 1inci İdare Mahkemesinde yeniden görülen davada adı geçen mahkemece, davanın esastan reddine karar verildiğini belirten Küçükoğlu şunları söyledi: Esastan red kararı üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4üncü İdari Dava Dairesi, yapmış olduğumuz istinaf sonrasında 16 Mayıs 2022de istinaf başvurumuzun bu kez reddine yine kesin olarak karar vermiştir. Mevcut durumda baromuzca Anayasa Mahkemesi iç tüzüğüne göre Anayasa Mahkemesine başvuru yapma olanağı bulunmadığından, baromuzca bahse konu İstinaf Mahkemesi kararı, titiz bir çalışma sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınacaktır. Burada bir başka husus da dava dosyası İstinaf Mahkemesi önündeyken, Merhum Üstad Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretlerinin yasal mirasçısı adına aradıklarını belirten kimi avukatlar, bu konuda Üstadın vasiyeti olduğundan bahisle baronun bu davadan vazgeçmesi yönünde talepte bulunmuşlar ve gerekirse yasal mirasçıları adına davaya müdahale edeceklerini belirtmişlerdir. Her ne kadar ilgililer, herhalde kamuoyu nezdinde zor durumda kalmamak için resmi olarak davaya herhangi bir müdahalede bulunmamış olsalar bile, açmış olduğumuz davaya destek olmak yerine böyle bir teşebbüste bulunmalarını da esefle ve hayretle kamuoyunun dikkatine sunmak durumunda kalmış bulunmaktayız.

ÜSTADIN VEFAT EDİŞİ

İman hakikatlerini anlatan, Risale-i Nur eserinin müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960 tarihinde Şanlıurfada vefat etmişti. Üstad Said Nursi vefatının ardından Balıklıgöl Dergh (Mevlid-i Halil) Camii yanında defnedildi. Dönemin hükümeti tarafından Üstadın Dergh Camisinde bulunan kabri parçalanmış, kabirden çıkarılan Üstadın naaşı, kimsenin bilmediği bir yere götürülmüştü.

NAAŞI BULUNSUN çAĞRISI

Öte yandan, Bediüzzamanın mezarının kırılarak naaşının kaçırılmasının yıl dönümü münasebetiyle Üstadın mezarını ziyaret eden Medya Yazarları Derneği üyeleri ve Risale-i Nur talebeleri, Üstadın mezar yerinin açıklanması amacıyla temsili kabri başında basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını Şanlıurfa Medya Yazarları Derneği Onursal Başkanı Abdulkadir İkbal okudu.

SÜRGÜN HAYATINI KİM İZAH EDEBİLİR

Bediüzzamanın naaşı bulunmalı diyerek basın açıklamasına başlayan İkbal, Ispartada iken beni acele atam Hazreti İbrahimin menzile yetiştirin diyen Bediüzzaman Said-i Nursi, Urfaya gelmiş ve 23 Mart 1960 tarihinde Urfada vefat ederek, naaşı dergha defnedilmiştir. Merhumun vefatından tam 111 gün sonra yani 12 Temmuz 1960 tarihinde bazı nebbaşlar tarafından mezarı kırılmış mezardan naaşı çıkarılarak başka bir yere cebren götürülmüştür. Sağlığında 28 yıl süren hapis ve sürgün hayatını kim izah edebilir? ifadelerini kullandı.

HESAP SORMA ZAMANI GELMEDİ Mİ?

Üstadın hayatının sürgün ve zindanlarda geçtiğine değinen İkbal, Kendi ifadesi ile bir serseri gibi memleket memleket sürgüne gönderildiğini söylemiştir. Bu da yetmezmiş gibi yazmış olduğu Kuranı Kerimin bir tefsiri olan Risale-i Nurlarında bin defadan ziyade mahkemelere verilmesi asla izahı mümkün olmayan ve tarihinde emsali olmayan bir hukuksuzluktur. Demokrasi ve insan hakları diyerek her gün avazı çıktığı kadar bağıranları ve ehli vicdanı bu zulme son vermek için davet ediyoruz. Bir insana sağlığında adeta bir cehennem hayatı yaşatanlar öldükten sonra da tahammül edemeyenlerden hesap sormanın zamanı gelmedi mi? şeklinde konuştu.

NAZİM HİKMETİN MEZARI GETİRİLDİ.

Bediüzzaman Said Nursiye yapılan zulmün bir an önce bitmesi gerektiğini ifade eden İkbal, 1960 İhtilalinde idam edilen rahmetli Başbakan Adnan Menderes ve o zamanın Bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkanın mezarları, Yassıadadan getirildi. Onlar için anıt mezar bile yapıldı. Komünist olduğu için bu ülkeden kaçan, Rusyada vefat eden Şair Nazım Hikmetin mezarı bile Türkiyeye getirildi. Onun için diyoruz ki artık bu zulme bir son verilsin. Devletin bütün arşivleri açılsın. Bediüzzamanın naaşı neredeyse tekrar ilk defnedildiği mezara getirilerek konulsun. Eğer Bediüzzamanı yapılan bu zulüm bugün bitmeyecekse hangi gün bitecek? dedi. İkbal açıklamasını şu ifadelerle tamamladı: Bediüzzamanın naaşının olması gereken mezarında bir Fatiha okumak Müslümanların hakkı değil midir? Bunu herkes bilmelidir ki bu iktidardan ve bütün ehli vicdandan Bediüzzamanın naaşını eski yerine konulması için gerekli çalışmayı yapmak ve bunu talep etmek vazgeçilmez bir hakkımızdır.

Ana Sayfaya Git