Dava AİHM’e gidiyor!

Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin mezarının bulunması için, AİHM’e dava açılacak.

Dava AİHM’e gidiyor!

Çağın Alimi Üstad Bediüzzaman Said-i Nurs-î Hazretlerinin mezarının yerine ilişkin hukuki girişimlerinden sonuç alamayan Şanlıurfa Barosu, davayı AİHM'e taşımaya karar verdi.

Şanlıurfa Barosu Başkanlığı, Üstad Said-i Nurs-î Hazretlerine ait mezarının kaçırılmasının yıl dönümünde açtıkları davanın son durumunu aktarmak için basın toplantısı düzenledi. Baro binasında gerçekleşen toplantıya baroya kayıtlı çok sayıda avukat katıldı. Toplantıda konuşan dosyayı takip eden avukatlardan Nurullah Küçükoğlu, Üstadın kayıp naaşının bulunması için Şanlıurfa Valiliği'ne başvurduklarını ifade etti. Valiliğe “valilik arşiv kayıtlarının tetkik edilerek bilgi ve belgelerin bulunması aksi durumda MİT ve Genelkurmay Seferberlik Bölge Bakanlığı'ndan bilgi istenmesini ve bilginin Baroya verilmesi” talebiyle başvuruda bulunduklarını kaydeden Küçükoğlu, valiliğinin 18 Nisan 2019’da bu talebe yazılı cevap verdiğini belirtti. Küçükoğlu, “Valilik arşivinde konu ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı belirtilerek, anılan kurumlara da 3071 sayılı dilekçe kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında baromuzca başvuru yapılabileceği ifade edilmişti” dedi.

MAHKEME REDDETTİ

Üstadın naaşının Şanlıurfa’da kaybedilmesi sebebiyle Valiliğin idari olarak bu konuda sorumluluğu bulunduğunu belirten Küçükoğlu, “Gerekli araştırmaların yapılması gerektiği halde maalesef valilikçe bu konuda araştırma yapılmayarak talebimiz reddedildi. Baromuzca Valilik aleyhine Şanlıurfa 1’inci İdare Mahkemesine 18 Haziran 2019’da idari işlemin iptali davası açıldı. Mahkeme aynı yıl 5 Temmuz’da vermiş olduğu kararda baromuzun dava açma bakımından işlem ile arasında menfaat bağının bulunmadığı gerekçesiyle açtığımız davayı ehliyet yönünden usulden reddetti” diye konuştu. 

İNSANLIĞA KARŞI SUÇ

Red kararı üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4’üncü İdari Dava Dairesi’ne yapmış oldukları istinaf sonrası 15 Eylül 2020’de istinaf başvurularının kabul edildiğini ifade eden Küçükoğlu, Şanlıurfa 1’inci İdare Mahkemesinin kararının “Kamu Kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan baroların aynı zamanda insan haklarının savunucusu olduğu ve kişi ya da kişilere karşı işlendiği iddia edilen suçların araştırılması hususunda başvuru yapma hakkının bulunduğu göz önüne alındığında; Said-i Nursi’nin naaşının kaçırıldığı iddiasıyla kayıp naaşın yeri ile ilgili olarak yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada ehliyetli olduğu anlaşıldığından istinafa konu idare mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesiyle kesin olarak oybirliğiyle bu kararı kaldırdığını kaydetti. 

AİHM’E TAŞINACAK

İstinaf Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar sonrasında Şanlıurfa 1’inci İdare Mahkemesi'nde yeniden görülen davada adı geçen mahkemece, davanın esastan reddine karar verildiğini belirten Küçükoğlu şunları söyledi: “Esastan red kararı üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4’üncü İdari Dava Dairesi, yapmış olduğumuz istinaf sonrasında 16 Mayıs 2022’de istinaf başvurumuzun bu kez reddine yine kesin olarak karar vermiştir. Mevcut durumda baromuzca Anayasa Mahkemesi iç tüzüğüne göre Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapma olanağı bulunmadığından, baromuzca bahse konu İstinaf Mahkemesi kararı, titiz bir çalışma sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınacaktır. Burada bir başka husus da dava dosyası İstinaf Mahkemesi önündeyken, Merhum Üstad Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretlerinin yasal mirasçısı adına aradıklarını belirten kimi avukatlar, bu konuda Üstadın vasiyeti olduğundan bahisle baronun bu davadan vazgeçmesi yönünde talepte bulunmuşlar ve gerekirse yasal mirasçıları adına davaya müdahale edeceklerini belirtmişlerdir. Her ne kadar ilgililer, herhalde kamuoyu nezdinde zor durumda kalmamak için resmi olarak davaya herhangi bir müdahalede bulunmamış olsalar bile, açmış olduğumuz davaya destek olmak yerine böyle bir teşebbüste bulunmalarını da esefle ve hayretle kamuoyunun dikkatine sunmak durumunda kalmış bulunmaktayız.”

ÜSTADIN VEFAT EDİŞİ

İman hakikatlerini anlatan, Risale-i Nur eserinin müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960 tarihinde Şanlıurfa'da vefat etmişti. Üstad Said Nursi vefatının ardından Balıklıgöl Dergâh (Mevlid-i Halil) Camii yanında defnedildi. Dönemin hükümeti tarafından Üstad'ın Dergâh Camisi'nde bulunan kabri parçalanmış, kabirden çıkarılan Üstad'ın naaşı, kimsenin bilmediği bir yere götürülmüştü.

NAAŞI BULUNSUN ÇAĞRISI

Öte yandan, Bediüzzaman'ın mezarının kırılarak naaşının kaçırılmasının yıl dönümü münasebetiyle Üstad'ın mezarını ziyaret eden Medya Yazarları Derneği üyeleri ve Risale-i Nur talebeleri, Üstad'ın mezar yerinin açıklanması amacıyla temsili kabri başında basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını Şanlıurfa Medya Yazarları Derneği Onursal Başkanı Abdulkadir İkbal okudu.

 SÜRGÜN HAYATINI KİM İZAH EDEBİLİR

Bediüzzaman'ın naaşı bulunmalı diyerek basın açıklamasına başlayan İkbal, "Isparta'da iken beni acele atam Hazreti İbrahim'in menzile yetiştirin diyen Bediüzzaman Said-i Nursi, Urfa'ya gelmiş ve 23 Mart 1960 tarihinde Urfa'da vefat ederek, naaşı dergâha defnedilmiştir. Merhumun vefatından tam 111 gün sonra yani 12 Temmuz 1960 tarihinde bazı nebbaşlar tarafından mezarı kırılmış mezardan naaşı çıkarılarak başka bir yere cebren götürülmüştür. Sağlığında 28 yıl süren hapis ve sürgün hayatını kim izah edebilir?" ifadelerini kullandı.

HESAP SORMA ZAMANI GELMEDİ Mİ?

Üstad'ın hayatının sürgün ve zindanlarda geçtiğine değinen İkbal, "Kendi ifadesi ile 'bir serseri gibi' memleket memleket sürgüne gönderildiğini söylemiştir. Bu da yetmezmiş gibi yazmış olduğu Kur'an'ı Kerim'in bir tefsiri olan Risale-i Nurlarında bin defadan ziyade mahkemelere verilmesi asla izahı mümkün olmayan ve tarihinde emsali olmayan bir hukuksuzluktur. Demokrasi ve insan hakları diyerek her gün avazı çıktığı kadar bağıranları ve ehli vicdanı bu zulme son vermek için davet ediyoruz. Bir insana sağlığında adeta bir cehennem hayatı yaşatanlar öldükten sonra da tahammül edemeyenlerden hesap sormanın zamanı gelmedi mi?" şeklinde konuştu.

NAZİM HİKMETİN MEZARI GETİRİLDİ.

Bediüzzaman Said Nursi'ye yapılan zulmün bir an önce bitmesi gerektiğini ifade eden İkbal, "1960 İhtilalinde idam edilen rahmetli Başbakan Adnan Menderes ve o zamanın Bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan'ın mezarları, Yassıada'dan getirildi. Onlar için anıt mezar bile yapıldı. Komünist olduğu için bu ülkeden kaçan, Rusya'da vefat eden Şair Nazım Hikmet'in mezarı bile Türkiye'ye getirildi. Onun için diyoruz ki artık bu zulme bir son verilsin. Devlet'in bütün arşivleri açılsın. Bediüzzaman'ın naaşı neredeyse tekrar ilk defnedildiği mezara getirilerek konulsun. Eğer Bediüzzaman'ı yapılan bu zulüm bugün bitmeyecekse hangi gün bitecek?" dedi. İkbal açıklamasını şu ifadelerle tamamladı: "Bediüzzaman'ın naaşının olması gereken mezarında bir Fatiha okumak Müslümanların hakkı değil midir? Bunu herkes bilmelidir ki bu iktidardan ve bütün ehli vicdandan Bediüzzaman'ın naaşını eski yerine konulması için gerekli çalışmayı yapmak ve bunu talep etmek vazgeçilmez bir hakkımızdır."

Kaynak: Diyarbakır Söz