Türkan Şoray sonunda doktor da oldu, Sultan Türkan Şoray nasıl doktor oldu, kimdir?

Türk sineması'nın efsane sanatçısı Türkan Şoray'a Beykent Üniversitesi tarfaından fahri doktara ünvanı verildi. Bu önemli törende konuşma yapan Türkan Sultan, , "Çok acılı günler geçiriyoruz. Masum insanlarımızı kaybettik. Yüreğimiz karardı. Artık sevgiyle, kardeşlik duygularıyla, kenetlenmemiz gerektiği zaman diye düşünüyorum" dedi. Konuşmasını bu şekilde sonlandırdı.

Haberler 16.03.2016 - 13:26 Son Güncelleme : 16.03.2016 - 13:26

Beykent Üniversitesi Türk Sinemasının Sultanı Türkan Şoraya fahri doktora unvanı verdi. Beykent Üniversitesi Ayazağa Kampüsünde gerçekleştirilen törene kızı Yağmur Ünal ile gelen Türkan Şoraya sinema eleştirmeni Atilla Dorsay da eşlik etti. Beykent Üniversitesi Rektörü Mehmet Emin Karahan, öğretim üyeleri ve öğrencilerin katıldığı törende alkışlar ve sevgi gösterileri ile karşılanan Türkan Şorayın rol aldığı filmlerden kesitler sunuldu.

Konuşmasına ülke gündemine damgasını vuran terör olaylarına değinerek başlayan Türkan Şoray, çok acılı günler geçiriyoruz. Masum insanlarımızı kaybettik. Yüreğimiz karardı. Artık sevgiyle, kardeşlik duygularıyla, kenetlenmemiz gerektiği zaman diye düşünüyorum. Milletçe sevgi ile kenetlenmeliyiz ifadesini kullandı.

Beykent üniversitesi tarafından verilen fahri doktora ünvanına teşekkür eden Türkan Şoray, Bu şekilde onurlandırılmak ömrümün sonuna kadar unutamayacağım bir anı olacak. Bu onuru ömrümün sonuna kadar taşıyacağım dedi.

Sinemanın hayatındaki yerini anlatan Şoray Bugün hayat bana çok güzellikler verdi diye düşünüyorum. Sinema, sanat dünyayı güzelleştirir. Benim de hayatımı güzelleştirdi. Bu bana hayatın bir lütfu. İyi ki sinemacı olmuşum. 50 senemi, ömrümü sinemaya adamışım. Teşekkürler sinema ifadelerini kullandı.

Türkan Şoraya fahri doktorasını takdim eden Rektör Mehmet Emin Karahan, daha sonra Şoraya doktora cübbesini giydirdi. Törenin ardından basın mensuplarının sorunlarını yanıtlayan Şoray, beyaz camda olduğu gibi günlük hayatta da son derece doğal olduğu övgülerine Ben buyum, her zaman aynı Türkanım diyerek yanıt verdi. Rektör Karahan da Mevlananın sözlerini hatırlatarak Türkan Şoray, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan biri yorumunda bulundu.

Törenin ardından, Türkan Şorayın rol aldığı filmlerde kullandığı kostümlerin ve film afişlerinin yer aldığı sergi gezildi.

Türkan Şoray, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları çerçevesinde ECE Türkiye Proje Yönetimi tarafından yönetilen Park Afyon Alışveriş Merkezinde hayranları ile bir araya geldi. Alışveriş merkezinde hayranları ile bir araya gelen Şoray, alışveriş merkezi yönetimi tarafından başına karanfiller dökülerek karşılandı. Sahneye çıktıktan sonra hayranlarını selamlayan Şoray, ardından kendisini bekleyen kalabalığa büyük bir sürpriz yaparak Türkan Şoray Söylüyor albümünde yer alan ve kendisinin seslendirdiği Söyle Buldun mu? isimli şarkıyı canlı olarak söyledi. Hayranlarından büyük alkış alan Şorayın stüdyo dışında ilk defa kameralar karşısında canlı olarak bir şarkı söylediği belirtildi.

Katılımın yoğun olduğu etkinlikte vatandaşlar Şoraya ulaşmak için elinden geleni yaparken birçoğunun ise bu anı ölümsüzleştirmek için cep telefonlarına sarıldıkları gözlendi.

Diğer yandan Şorayı ulaşmak için yoğun bir uğraş veren 59 yaşındaki hayranı Gülşen Aynalı ise Şoraya gözyaşları arasında uzun uzun sarıldıktan sonra kendi yaptığı yazmayı Şoraya hediye etti.

Usta sanatçı Türkan Şorayın boğaz manzaralı olan Bebek sırtlarındaki anılarla dolu olan villasını satışa çıkaracağı öğrenildi. Şorayın evini satma kararı alma nedeninin ise, asansör olduğu belirtildi. Türkan Şoray, üç katlı boğaz manzaralı villası için 15 milyon lira istiyor.

Sanatçı Şorayın bacaklarındaki sağlık sorunları nedeni ile asansöre ihtiyaç duyduğu, ancak villasında asansör olmadığından dolayı burayı satmak istediği, yerine ise kullanımı daha kolay bir ev almak istediği öğrenildi.

Evi çok seven, ancak bacaklarındaki sorun yüzünden üst katlara çıkmakta zorlanan Türkan Şoray, Evim çok güzel ama ben bundan sonra kullanımı daha kolay, modern bir ev almak istiyorum. diye konuştu. Şorayın bu sözlerinden evini çok sevdiği, ancak sağlık sorunlarından dolayı zorlandığı ve daha kullanışlı bir evde yaşamak istediği anlaşılıyor.

Türkan Şoray sevgililer gününde sinema açılışına katıldı.Türk sinemasının önemli isimlerinden Türkan Şoray 14 Şubat sevgililer günün bir açılış için alışveriş merkezindeydi. Şoray, kendisiyle selfie çektirmek isteyen hayranlarının izdihamına uğradı. Güvenlik görevlileri Şorayı uzaklaştırdı. 15 Şubat 2016 - Usta oyuncu Türkan Şoray, 14 Şubat sevgililer gününde Kocaelideki bir sinemanın resmi açılış töreni için geldi. Kurdele kesiminden sonra Şorayın hayranları ona büyük bir ilgi gösterdi. Selfie çektirmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. Yaşanan izdihamın ardından Şoray, güvenlik görevlileri tarafından sinema salonuna alındı.

Türkan Şoray, salonda hayranları ile buluşup fotoğraf ve CD imzaladı ve selfie çekildi. Türkan Şoray, hayranlarının büyük ilgisi karşısında şaşkınlık yaşadı. Buluşmanın ardından konuşan Şoray: Kocaeli sanata çok yakın bir şehir. Bu çok güzel bir şey. Bu sinemanın açılmış olmasını bunu gösteriyor. Demek ki, Kocaeli halkından, İzmit halkından sanata talep var. Bu açıdan salonlar bunun göstergesidir. Kocaeli halkını sanata bu kadar değer verdiği için kutluyorum: Ben bu gün böyle anlamlı bir günde burada bulunmaktan gurur duydum. Bu sıcacık gönülleri olan Kocaeli halkına mutluluklar diliyorum. diye konuştu.

Türk sinemasının en ünlü kadın oyuncularından birisi olan yeşilçamda sayısız filmlere imza atan özellikle selvi boylum al yazmalı filmi ile yıldızının zirvesine çıkan Türkan Şoray setlerden sahnelere hızlı giriş yaptı.Usta oyuncu Olmaz Bu iş olmaz adlı şarkının klip çekimi ile ekranlara çıktı. Şoray, albüm pastası keserek basın mensuplarına ikram etti. Basın toplantısı sonrasında ise Şoray, albümünü imzalayarak basın mensuplarına hediye etti.

Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray, yıllar sonra sevenlerinin karşısına filmle değil kariyerinde ilk defa çıkardığı Türkan Şoray Söylüyor isimli albümün çıkış şarkısı olan, Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz isimli şarkının klibiyle çıktı. Albüm ve klibin tanıtımı için, Doğan Music Company (DMC) Genel Müdürü ve aynı zamanda da albümün yapımcısı Samsun Demir ile birlikte basın mensuplarının karşısına geçen Şoray, albümünün ve ilk çektiği klibin tanıtımını yaptı. Basın mensuplarıyla albüm üzerine sohbet eden Şoray, albüm pastası keserek basın mensuplarına ikram etti. Basın toplantısı sonrasında ise Şoray, albümünü imzalayarak basın mensuplarına hediye etti.

BU HAYATTAN AYRILDIKTAN SONRA DA SESİMİN BENİ SEVENLERE HATIRA KALMASINI İSTEDİM

Albüm tanıtımı için basın mensuplarıyla bir araya gelen Türk sinemasının duayen ismi Türkan Şoray, yıllardır albüm yapma isteğinin olduğunu belirterek, Albüm yapmaya birçok defa teşebbüs edildi. Olmadı, talihsizlik oldu. Son dönemlerde de, aslında hep sinema ön planda oldu ama hep bir albüm yapmak arzum vardı. Ama sonu hep hüsranla bitti. Samsun Bey, benim bu duygumu hissetti herhalde. Sinemayı bıraktıktan sonra veya bu hayattan ayrıldıktan sonra sesimin de beni sevenlere hatıra kalmasını istiyordum. Bunu hissetti herhalde Samsun Bey ve bana bu teklifi getirdiği zaman ben çok mutlu oldum. Onun için benim bu arzumu gerçekleştirmeme sebep olduğu için ben Samsun Beye çok teşekkür ediyorum. 200ün üstünde sinema filmim var. Kral TVde falan klipler seyrederdim acaba bir gün benim de böyle klibim olacak mı falan derdim. Kısmetmiş, bilmiyorum izlerken ne hissedeceğim. Herhalde benim için değişik bir heyecan olacak diye konuştu.

Doğan Music Company (DMC) Genel Müdürü Samsun Demir ise, Bugün çok güzel bir anı birlikte yaşayacağız. Biz sayın Türkan Şorayla bir yıl önce birlikte bir albüm yapmaya karar verdik. Türkan hanımı ikna ettik. çünkü Türkan Hanım yıllardır bu konuda birçok teklif almıştı fakat kısmet diyelim. Birlikte konuştuk, ikna ettik. Türkan hanım da sevenlerime bir hatıram olsun diyerek teklifimizi kabul etti. Albümümüzü de çok yakın bir zaman önce de çıkarttık ve çıktığı günden itibaren de bir baktık ki listelerde üst sıralarda yer alıyor. Türkan hanımın sevenleri, bugüne kadarki onu seven kişiler o şarkı söylediğinde, yine o sevgilerini gösterdiler. Bu liste başarısı bizi çok sevindirdi. Hem de onun sevenlerinin ne kadar sadık olduğunu gösterdi. Biz istiyoruz ki bu albümden sonra da yine başka bir albüm yaparak Türkan hanımı müzikten uzak tutmayalım. Yine müzikle devam etsin istiyoruz şeklinde konuştu.

Ekranların sevilen yüzlerinden birisi olan oynadığı bir çok film ile 7 den 77 ye herkes tarafından sevgilisi olan özellikle Kadir İnanır İle oynadığı Alyazmalı filmi ile mest eden Türkan Şoray Solist için ilk adımı attı bile.Türk sinemasının Sultanı Türkan Şorayın sesiyle çıkan Türkan Şoray Söylüyor albümünün ilk klibi, Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz parçasına çekildi. Yüzlerce filmim ve kitaplarım var. Bir de benden, sesimden hatıra kalsın istedim bu albümü yaparak. Hiçbir şarkıcılık iddiası olmadan yalnızca sevdiğim şarkıları sevenlerimle paylaştım, hepsi bu. sözlerinde bulundu.

Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray, çıkarttığı albüm sonrası ilk klibini Olmaz olmaz bu iş olamaz şarkısına çekti.Şoray, bugüne kadar rol aldığı yüzlerce sinema filmi ve dizi projeleriyle buluştuğu hayranlarının karşısına bu kez 4 dakikalık kısa film tadında bir kliple çıktı.

Sesimden hatıra kalsın istedim

Türkan Şoray, yaptığı yazılı açıklamada, duygularını şu sözlerle ifade etti:

Yüzlerce filmim ve kitaplarım var. Bir de benden, sesimden hatıra kalsın istedim bu albümü yaparak. Hiçbir şarkıcılık iddiası olmadan yalnızca sevdiğim şarkıları sevenlerimle paylaştım, hepsi bu.Beykoz Kundura Fabrikasında çekilen ve 24 saatte tamamlanan klibin yönetmenliğini Hasan Kuyucu üstlenirken, bir dans grubu da Şoraya eşlik etti.Şoray, yayınlanan klipte hem yönetmen hem de şarkıcı kimliğiyle görülüyor.Türkan Şoray Söylüyor albümünde Tek Başına, Duydum ki unutmuşsun, Hasret, Kıskanırım seni ben, Olmaz olmaz bu iş olamaz, Damarımda kanımsın, Sevmekten kim usanır ve Dertler benim olsun eserleri yer alıyor.Şorayın, önümüzdeki günlerde Anadolunun pek çok şehrinde albümünü imzalayacağı bildirildi.

Yeşilçamın sultanlar sultanı Türkan Şoray ve kızı bugün gündemde. Uzaklarda Arama filminin yapımcılığını Yağmur Ünalın yaptığı yönetmen koltuğuna da Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray oturdu.Yağmur Ünalın yapımcılığının yanı sıra oyunculukta yaptığı filmde Yağmur Ünal hangi sahneyi çekerken hastalandı.Türkan Şorayın 30 yıl sonra yönetmen koltuğuna oturduğu Uzaklarda Aramada kızı Yağmur Ünal da oynadı. Filmin yapımcılığını da üstlenen Yağmur Ünal, Turki Ekstraya verdiği röportajda en zorlandığı sahneyi anlattı

Türk sinemasının son elli yılına damgasını vuran ve Yeşilçama adını Sultan yazdıran Türkan Şoray, kendisinin yönetmenlik, kızı Yağmur Ünalın yapımcılık yaptığı ve başrol oynadığı Uzaklarda Arama filmiyle yeniden hayata döndüğünü söyledi. İlk oyunculuk deneyimini yaşayan Yağmur Ünal da, Oyunculuğa iddialı girmedim. Ama oyuncu anne-babanın kızı olarak sorumluluğum çok ağır dedi.Türkan Şoray, Uzaklarda Arama ile yıllar sonra yeniden yönetmen koltuğuna oturdu. Türkan Şoray, sinemaya veda ettiği bir dönemde gündeme gelen bu filmin kendisini yeniden hayata bağladığını blirterek şunları söyledi: Kızımla birlikte el ele bir yolculuğa çıktık. Birlikte yaptığımız filmin tatlı meyvelerini almaya başladık. Bu proje olgunlaşmadan önce dizi sektörünün sinemanın çok önüne geçtiğini, belki de sinemayı bırakma zamanımın geldiğini düşünüyordum. Geçirdiğim rahatsızlık çok halsiz bırakmıştı. Tam böyle bir ruh halindeyken Yağmur yapımcı olmaya karar verdi. Bu film tamamen Yağmurun projesiydi. Kızım yapımcı olarak çok iyi imkanlar sundu. Yönetmenlik ücretini de ödedi. Bu film beni hayata döndürdü diyebilirimKızı Yağmurun oyunculuk performansını değerlendiren Türkan Şoray, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yağmur aslında babasından oyunculuk dersleri alabilirdi. O yapımcılığa yoğunlaştı. Ama gördük ki oyunculuk Yağmurun genlerinde var. Uzaklarda Arama filminde çok zor bir rolü başarıyla oynadı. Normal hayattan kopuk, hayal dünyasında yaşayan bir kızı canlandırdı. O kadar inandırıcıydı ki. Yağmur bunu kendiliğinden becerdi. Her şeyden önce oyuncunun doğal olması lazım. Yağmur olduğu gibiydi. Ben çok iyi buldum.

Türkan Şoray, filmi yönetirken kızı Yağmurun soğuk sular içindeki çekim sırasında üşür, hasta olur kaygısının aklına gelmediğini söyledi.

Türkan Şoray, bir anne olarak o dışarı ince giysi ile çıkarken aman üşütürsün diye uyardığını belirterek Ama film çekimi sırasında soğuk sulara birkaç kez girmesini istedim. Olmadı tekrar dedim. O an yönetmendim. Annelik başka yönetmenlik başka diye konuştu.Yağmur Ünal ise annesi Türkan Şoray ile bir film yapma hayali olduğunu, bunu gerçekleştirdiği için büyük mutluluk duyduğunu vurgulayarak Herkes gibi ben de çocukluğumdan beri anneme hayranım. İlk başta oyunculuğu hiç düşünmemiştim, hep yapımcılığa yoğunlaştım. Son ana kadar kararsızdım. Bir yandan hep annemin yaşadıklarını yaşamak istiyordum. Birden bire filmin içinde buldum kendimi. Sette 110 kişilik kocaman bir aileydik. Muğla halkı çok yardımcı oldu. İki aylık çalışmamızda hiç üzülmedik, hep güldük, eğlendik diye konuştu.Yağmur Ünal, annesinin şefkat dolu olduğunu ancak, yönetmen koltuğunda en iyi çekim için defalarca tekrar yaptırırken hiç acımadığını söyledi.Annesi kadar babası Cihan Ünalın da usta bir oyuncu olduğunu anımsatan Yağmur Ünal, bunun sinema kariyerinde ağır sorumluluğunu omuzlarında hissettiğini kaydetti. Türkan Şoray ve Cihan Ünalın kızı olmanın sorumluluğunun farkında olduğunu anlatan Yağmur Ünal, Aslında filmin kamera arkasında yapımcı olduğumdan oyunculuğa iddialı girmedim. Ama güzel ilerlediğini düşünüyorum. Annemin yıllarca yaşadıklarını hissettim. çok güzel duygular yaşadım diye konuştu.Yağmur Ünal, sanat yaşamında yapımcı olarak ilerlemeyi planladığını, dizi sektöründe bu unvanla başarılı işler çıkarmaya çalıştığını da sözlerine ekledi.

Özellikle kadir İnanır ile çevirdiği selvi boylum al yazmalım filmi ile hafızalara kazınan yılların ünlü sanatçısı türkan Sultan sektör değiştirdi.Bir döneme damgasını vuran yeşilçam filmlerinde kendi kurallarını koyan usta oyuncu türkan şoray oyunculuktan sonra solistlik işine de soyundu o şarkıları yorumladı.Yeşilçamın al yazmalısı Türkan Şorayın, Türkan Şoray Söylüyor isimli ilk albümü yarın internet ortamında, 14 Aralıkta ise müzik marketlerdeki yerini alacak.Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, yaklaşık 40 yıldır albüm yapması için teklifler alan Şoray, albümünde Tek Başına, Duydum ki Unutmuşsun, Hasret, Kıskanırım Seni Ben, Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz, Damarımda Kanımsın, Sevmekten Kim Usanır ve Dertler Benim Olsun isimli unutulmaz eserleri yorumladı. Türkan Şoray albümünde Tek Başına, Duydum ki Unutmuşsun, Hasret, Kıskanırım Seni Ben, Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz, Damarımda Kanımsın, Sevmekten Kim Usanır ve Dertler Benim Olsun isimli unutulmaz eserleri yorumladı.Albümde ayrıca Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz ile Damarımda Kanımsın şarkılarının David Saboy imzalı 2 remix çalışması da yer alıyor. DMC etiketiyle sunulan albümün müzik direktörlüğünü Metin Özülkü gerçekleştirdi.Açıklamada görüşlerine yer verilen Şoray, söylediği şarkıların hepsinin kendisi için çok özel olduğunu belirterek, Söylerken büyük keyif aldım. Sevenlerimehatıram ifadelerini kullandı.Sinemaya ilk kez 1960 yılı yapımı Köyde Bir Kız Sevdim filmiyle başlayan Şoray, rol aldığı 200ün üzerindeki filmde zaman zaman söylediği şarkılarla da hayranlarının beğenisini kazandı. Türk sinemasının Sultanı Türkan Şorayın 34 yıl sonra yönetmen koltuğuna oturduğu Uzaklarda Arama filmi gişede beklentiyi karşılamadı.usta oyuncu Türkan Şoray Antalya Uluslararası Film Festivali, 52 yıldır Türk sinemasının tanıtılmasında çok önemli bir görev üstlendi yıllarca sinemacı arkadaşlarım, bizler festivale katılmanın heyecanını yaşadık onurunu yaşadık dedi. 52. UluslararasAntalya Film Festivalinin açılış filmi olarak, yönetmenliğini oyuncu Türkan Şorayın yaptığı, kızı Yağmur Ünalın da yapımcılığını üstlendiği Uzaklarda Arama filminin gösterimi Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonunda yapıldı.

Salona kızı Yağmur Ünal ve filmin oyuncularıyla gelen Türkan Şorayı, davetliler ayakta uzun süre alkışladı. Şoray, katılımcılara geceyi kendisiyle paylaştıkları için teşekkür ederek, kendisinin ilk Altın Portakal alan sanatçı olduğunu söyledi. Antalyanın evi gibi olduğunu belirten Şoray, Festivalin bu kadar uzun, yıllarca sürmesi biraz da Antalya halkının desteğiyle sevgisiyle oluyor. Antalya Uluslararası Film Festivali, 52 yıldır Türk sinemasının tanıtılmasında çok önemli bir görev üstlendi, yıllarca sinemacı arkadaşlarım, bizler festivale katılmanın heyecanını yaşadık, onurunu yaşadık dedi.

Festivalin açılış filminin kendi filmlerinin seçilmesinden onur duyduğunu ifade eden Şoray, 30 yıl aradan sonra yönetmenlik deneyimi olduğunu belirtti. çekim sırasında yaşadıklarını paylaşan Türkan Şoray, Ekip 110 kişiydi galiba, değil mi yapımcı kızım? Benim kızım hiçbir masraftan kaçınmadı şeklinde espri de yaptı. Şoray, İlk önce sevgi bağı kurduk, güzel şey ürettik. İki ay boyunca Muğlada kaldık, sevgiyle yapılabilecek her şey çok güzel oluyor. Biz bu filmde bunu yaşadık diye düşünüyorum. Film çok bir zor süreç, doğum yapar gibi diye konuştu.

Gösterimin ardından bir süre alkışlanan Şoray, birçok kez kente geldiğini, jüri olarak, oyuncu olarak, onur ödülü aldığını vurgulayarak şunları söyledi: Bu seferki gelişim çok farklı bir anlam taşıyor, çok mutluyum. Bu filmde şunu söylemek istedim ben, ön yargılı olmamak lazım, kendimizi karşımızdakinin yerine koymamız lazım. Yani empati duygusu ve hoşgörü, bunları uygularsak o zaman birbirimizi anlayacağız, seveceğiz, birbirimizden nefret etmeyeceğiz. Dünyada huzur ve mutluluk olacak.

Türkan Şoray Kimdir?

Oyuncu. 60lı yılların başında start alan sinema kariyeri boyunca sayısız filmde rol alan Şoray, Sultan lakabıyla anılmaktadır. Türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel ve büyük oyuncularından biri olan aktris, kariyeri boyunca hep zirvede kalmayı başarmıştır. Dramadan komediye farklı türlerdeki rolleri başarıyla canlandıran aktris, güzel, kırılgan, utangaç ama ulaşılmaz bir kadın profili çizmiş, bu özellikleri dolayısıyla da halkın sevgilisi olmuştur.

28 Haziran 1945de devlet demir yollarında memur olan Halit Şoray ve ev hanımı Meliha Şorayın kızı olarak İstanbulda dünyaya geldi. Ekonomik açıdan sıkıntılar yaşayan bir ailesi olan Şoray, öğrenimine Rami Taş okulunda başladı. Sürekli olarak mahalle değiştirdiklerinden, farklı okullara devam etmek zorunda kalan Şoray, ilköğrenimini 1956da Feriköy İlkokulunda tamamladı.

Şorayın babası bir süre sonra işini bırakıp polis memuru oldu, annesi ise bir lastik fabrikasında çalışmaya başladı. Zorlu yaşam koşulları sebebiyle Şoray, küçük yaşta evin işleriyle ilgilenmek zorunda kalmıştı. 1954te kız kardeşi Nazan Şoray dünyaya geldikten sonra anne babası arasındaki geçimsizlik üst noktalara ulaşmıştı ve çift boşanma kararı aldı. Kız kardeşiyle birlikte annesinde kalan Şoray, liseye devam ediyordu. Boşanma sonrası Karagümrükteki Sarmaşık Sokaka taşınan aileyi yine zorlu günler bekliyordu. Ancak Şorayın ev sahiplerinin kızı Emel Yıldızla taşınması hayatının dönüm noktalarından biri olacaktı. Yıldız sayesinde Yeşilçama adım atan Şorayı o dönem Nisan Haperin asistanı olan Türker İnanoğlu keşfedecekti. Köyde Bir Kız Sevdim filmindeki rol için önceden Emel Yıldızla anlaşılmasına rağmen Şoraya şans verildi. Annesi Meliha Şoray kızının aktris olmasını istemediği halde maddi sıkıntıları yüzünden çalışmasına onay vermişti. İlk filmi için kamera önüne geçen Şorayı sinemada uzun soluklu bir kariyer dönemi bekliyordu.

O dönemde henüz 15 yaşında olan ve Şadi çadırcı ile nişanlı olan Şoray, ilk filminden sonra yeni teklifler almaya başlamıştı. Bir süre sonra çadırcıdan ayrılıp İnanoğlu ile nişanlanan oyuncu, Aşk Rüzgarı ve Utanmaz Adam filmlerinden sonra basının da dikkatini çekmeye başladı ve dönemin ün yapmış haftalık popüler dergilerinden Sinema için kapak kızı seçildi. Şorayın 15 Mart 1961de basılan dergiyle artık yüzü tanınmaya başlamıştı. Sinema dergisinin ardından Artist, Büyük Gazete ve Ses gibi yayınlarda da görüldü.

Eylül 1962de bir film setinde tanıştığı Rüçhan Adlının Şorayın hayatında önemli bir rolü olacaktı. Zira baba sevgisini kendisinden 23 yaş büyük olan Adlıda bulan Şoray, bu ilişkisini yirmi yıl gibi uzun bir süre sürdürecekti. Rüçhan Adlının evli olması nedeniyle magazin basınında haklarında birçok şey yazılıp çizilen çift, tüm olumsuzluklara rağmen birlikte olmayı seçmişlerdi. Şorayın Sultan olarak anılmasında ve Şoray Kanunları olarak nitelendirilen kurallarının oluşmasında Rüçhan Adlının büyük rolü vardı. Zira Adlı, Şorayın her filmde rol almasını istemiyor, dekolte giymesine, filmlerdeki ağır çalışma koşullarına ve öpüşmesine karşı çıkıyordu. Adlı, oyuncuya bazı kısıtlamalar getiriyordu ve ona Sultanım diye hitap ediyordu. Bu hitap biçimi daha sonra dönemin ünlü yayınlarında haber oldu ve Şoray, Sultan lakabıyla anılmaya başladı.

Şoray Otobüs Yolcularından sonra, aktris olarak kendini iyice yetiştirmiş olduğu görülen Acı Hayatta rol aldı. Sinema yazarları tarafından Yılın filmi seçilen Acı Hayat, Şoraya 1964te I. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırdı. Şoray, filmografisi için oldukça önemli olan bu filmdeki rolüyle sinema eleştirmenleri ve senaristlerden büyük övgüler aldı.

Şoray sayesinde ailesinin maddi durumu da düzelmiş, üst üste çektiği filmlerle oyunculukta kendine sağlam bir yer edinmeye başlamıştı. Dönemin ünlü yapımcıları ve film şirketi sahipleri Murat Köseoğlu (Aca Film), Osman Seden (Kemal Film), Nevzat Pesen (Pesen film) Şorayı filmlerinde oynatabilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Oyuncu 60lı yıllara çok kısa sürede damgasını vurmuş, 1965te Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akınla birlikte Türk sinemasının en iyi dört kadın oyuncusundan biri olmuştu. Aynı yıl rol aldığı Sürtük adlı film, Türk sinema tarihi açısından önemliydi, zira inanılmaz bir seyirci rakamına ulaşmış, Şorayı büyük bir yıldız yapmış ve gazino filmleri dönemini başlatmıştı.

Ancak 1966dan sonra yapımcıların para makinesi olarak gördüğü Şoray, ardı ardına benzer konulu filmler çekmeye başlamıştı ve sinemalarda sadece Şoray filmleri gösteriliyordu. Bu durum oyuncunun filmlerine gösterilen ilgiden kaynaklanıyordu ancak sinema izleyicisinde bir süre sonra bıkkınlık yaratmaya başlamıştı.

70lerin başında yine zirvede görünen Şoray, 1972 yılıyla birlikte mesleki yaşamında yeni bir döneme başladı. Zira film sayısını ciddi anlamda azaltma kararı almıştı. Aynı yıl çektiği Cemo ve Dönüş filmleriyle başarı kazanan Şoray için Dönüş filmi ayrı bir önem taşıyordu. çünkü oyuncunun ilk yönetmenlik deneyimiydi. Tepkilerle karşılaşsa da o dönemde hapiste olan Yılmaz Güneyden rejisörlüğü için kutlama mesajı alan Şorayın kendine güveni arttı. Film yılın en büyük hsılat getiren yapımı olmasının dışında 1973 yılında Moskova Film Festivalinde özel bir ödül aldı. İkinci yönetmenlik denemesi olan Azapta için 1973te kamera arkasına geçen Şoray, ilki kadar başarılı olamadı.

80ler, Şorayın hem özel hayatında hem de sinema kariyerinde önemli değişikliklerin gerçekleştiği yıllar oldu. Zira oyuncu, 1983te Rüçhan Adlıyla 20 yıl süren ilişkisini sona erdirdikten sonra, Şoray kanunlarının pek hükmü kalmamıştı. Kendisi gibi oyuncu olan Cihan Ünalla yine 1983te dünya evine giren Şorayın 1 yıl sonra annesi hayata gözlerini yumdu. 1985 yılında kızı Yağmur Ünal dünyaya geldikten sonra Şoray film çalışmalarına bir süre ara verdi ve 1987de Hayallerim Aşkım ve Sende başrolde oynadı. Aynı yıl Ünaldan boşanan Şoray, Rumuz Goncagül, Gramofon Avrat, Soğuktu ve Yağmur çiseliyordu gibi başarılı filmlerde rol aldı. 1993te Aziz Nesinin aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan Tatlı Betüş isimli TV dizisinde kamera önüne geçtikten sonra ona Altın Portakalda ikinci kez en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıracak olan Bir Aşk Uğruna 1994te vizyondaydı. Aynı yıl babasını bir yıl sonra da büyük aşkı Rüçhan Adlıyı kaybeden Sultan, Yerçekimli Aşklar, Nihavend Mucize gibi yapımlardan sonra, Türk televizyon tarihinde çok önemli bir yere sahip olan İkinci Baharda Hanım rolünü canlandırdı. 2001de TV izleyicisiyle Haluk Bilginerle başrolleri paylaştıkları Tatlı Hayat ile yeniden buluşan Şoray, 1997den sonra ilk kez uzun bir metrajlı bir filmle kamera önüne geçecekti: Gönderilmemiş Mektuplar.

Şoray, Mürüvvetsiz Mürüvvet ve Cemile isimli TV dizilerinden sonra 2006da Uğur Yücelin yönetmenliğini yaptığı Hayatımın Kadınısın isimli filmle izleyiciyle buluşmuştur.

Haziran 2015 ayında Muğlanın Menteşe ilçesinde çekimlerine başladıkları, senaryosunu Onur Ünlünün yazdığı ve Yağmur Ünalın yapımcılığını üstlendiği Uzaklarda Arama adlı filmin yönetmenliğini annesi Türkan Şoray yapacak. Yağmur Ünal, ayrıca bir hayat kadınını canlandıracağı bu filmde ilk defa oyunculuk da yapacak. Filmin oyuncuları ise Sevda Erginci, Doğa Konakoğlu, Eşref Kolçak, Tanem Sivar, Fırat Tanış, Kaan Urgancıoğlu, Suna Selen, Elif Atakan, Mustafa Uğurlu, Ekin Türkmen, Pınar Göktaş, Sercan Badur, Mehtap Bayri gibi oyuncular olmuştur.

Yılmaz Güney Kimdir?

Yönetmen, oyuncu, senarist ve öykü yazarı. Gerçek adı Yılmaz Pütündür. Türk sinemasında çığır açan yapımlara imza atmış, Yeşilçamın klişelerini sarsmış, siyası duruşu, mahkmiyeti ve başarılı yönetmenliğiyle kilometre taşı olmuştur. çirkin Kral lakaplı Güney, hapishane yıllarında kaleme aldığı Yol adlı filmin senaryosuyla Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır. Umut, Arkadaş ve Sürü Güneyin önemli filmlerinden bazılarıdır.

1 Nisan 1937de bir işçi ailesinin iki çocuğundan biri olarak Adananın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adanada tamamlayan Güney, çocukluk yıllarında pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satıcılığına kadar çeşitli işlerde çalıştı. Güney, ilerleyen yıllarda And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtımcılığı yaptı. Edebiyatla ilgilenen ve öyküler yazan Güney, üniversite eğitimini almak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Bu süre içinde usta yönetmen Atıf Yılmazla tanışan Güney, rejisörün desteğiyle sinema dünyasına ilk adımını attı. 1959 yılında yönetmenliğini Atıf Yılmazın yaptığı Bu Vatanın çocukları ve Alageyik filmlerinin senaryolarını yazan ve oyuncu olarak da bu yapımlarda performans gösteren Yılmaz, Karacaoğlanın Karasevdası isimli filmde yönetmen yardımcılığı yaptı. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere öyküler yazan Güneyin edebiyat ve kalemle ilişkisi de hep güçlü oldu. Ancak Onüç dergisinde yayımlanan Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı, 1961 yılında 18 ay hapis cezasına ve 8 ay Konyaya sürgün cezasına mahkm oldu.

1963 yılında mahkmiyet sonrası yeni hayatına merhaba diyen Güney, tutkuyla bağlı olduğu sinemaya döndü. Küçük bütçeli ve sıradan macera filmlerinde rol almaya başlayan Güney, şiddet temalı bu filmlerde canlandırdığı ezilen ama yazgısını kabul etmeyen; kötülüğe karşı tek başına direnip mücadele eden dürüst Anadolu çocuğu karakteriyle popüler oldu. Anadolu izleyicisi Güneyin çizdiği bu profille kendini özdeşleştiriyordu ve aktör bu özellikleriyle kendine sağlam bir yer edindi.

Güneyin o dönemde izleyiciyle buluştuğu filmlerden biri de çirkin Kraldı. Bu filmden sonra çirkin Kral olarak anılmaya başlayan aktör, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Ömer Lütfü Akadın yönetmenliğini yaptığı Hudutların Kanunu filmindeki sade ve abartısız performansıyla Türk sinemasında yeni bir oyuncu tipi yarattı. Efsaneleşmeye doğru hızla giden aktör, Yeşilçamdaki iyi karakterlerin yakışıklı, kötü karakterlerinse çirkin oyuncular tarafından canlandırıldığı sistemi tersine çevirdi. Onunla birlikte sade ve doğal oyunculuk taçlandı.

Güneyin yönetmenlik süreci At Avrat Silah isimli filmle start aldı. 1968 yılındaysa filmografisinde ilk önemli filmi olan Seyyit Hanı çeken Güney, filmde doğu topraklarındaki bir sevda öyküsünü anlatıyordu. Üslup ve anlatım açısından büyük övgü alan bu filminden sonra Aç Kurtlar ve Bir çirkin Adam için yönetmen koltuğuna oturan Güney vatani görevini yapmak için askere gitti.

1970 yılında Türk sineması için önemli bir yere sahip olan Umut adlı filmi izleyiciyle buluşturdu. Umut, eski faytonu ve atıyla kalabalık ailesini geçindirmeye çalışan Cabbarın mücadele dolu hayatını anlatıyordu ve Güneyin yaşamıyla paralellikler içeriyordu. Anlatımının gerçekçiliğiyle dikkat çeken film, Adana Altın Koza Film Şenliğinde en iyi film ödülünün sahibi oldu. Ancak sansür kurulu tarafından yasaklanmasının ardından Danıştay kararıyla yeniden izleyiciyle buluştu. Umut, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgiyle karşılandı ve Yılmaz Güney sinemasında bir dönemi kapayıp yepyeni bir dönemi açan bir film olarak Türk sinema tarihinin de başyapıtları arasında yerini aldı.

Güneyin 1971 yılında yönetmenliğini yaptığı Ağıt, Acı ve Umutsuzlar adlı filmlerinin üçünün de Adana Altın Koza Film Şenliğinde dereceye girmesiyle festival tarihinde bir ilk gerçekleşiyordu. Aynı yıl, gözaltına alınan Güney bir hafta süreyle gözaltında tutulduktan sonra 3 aylığına Nevşehire sürgüne gönderildi.

12 Mart 1972de gerçekleşen darbe sırasında adının siyasal olaylara karıştığı gerekçesiyle tutuklanan Güney 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl Boynu Bükükler adlı romanını Boynu Bükük Öldüler adıyla yayımladıktan sonra Orhan Kemal Roman Ödülünü kazanan yönetmenin mahkmiyeti, Bülent Ecevitin iktidar olduğu 1974 senesinde genel affın yürürlüğe girmesiyle sona erdi. Bu zorlu sürecin ardından filmografisi için oldukça önemi olan ve aynı adı taşıyan şarkısıyla da klasikler arasına giren Arkadaşı çeken Güney, filmde iki üniversite öğrencisinin, aralarındaki toplumsal uçurumların farkına varmalarını işliyordu. Ülkemizdeki kültür şokunun resmedildiği film büyük ilgiyle karşılandı. Yılmaz Güney, Endişe ismindeki filminin Adanadaki çekimleri sırasında karıştığı bir olay sırasında bir yargıcın hayatına son verdiği için 19 yıl hapis cezasına mahkm oldu. Cezaevinde bulunduğu dönemde Güney adlı bir dergi çıkaran ve senaryo çalışmalarına devam eden rejisörün, o dönemde kaleme aldığı Sürü, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Büyük ilgi gören filmden sonra Şerif Gören tarafından çekilen ve senaryosunu Güneyin yazdığı yol filmi Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı.

1981de Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak ayrılan ve sonrasında yurt dışına kaçan Güney, Yolun kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünün sahibi oldu. Güney yurda dönme çağrılarına uymaması sebebiyle 1983te Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve aynı yıl Fransada Duvar adlı filmin yönetmenliğini yaptı.

Yılmaz Güneyin fırtınalı yaşamı 9 Eylül 1984te son yıllarını geçirdiği Pariste mide kanseri sebebiyle sona erdi.

Ana Sayfaya Git
  • ©Copyright 2024 | Tüm Hakları Saklıdır