Görüş Bildir

Türkan Şoray sonunda doktor da oldu, Sultan Türkan Şoray nasıl doktor oldu, kimdir?

Türk sineması'nın efsane sanatçısı Türkan Şoray'a Beykent Üniversitesi tarfaından fahri doktara ünvanı verildi. Bu önemli törende konuşma yapan Türkan Sultan, , "Çok acılı günler geçiriyoruz. Masum insanlarımızı kaybettik. Yüreğimiz karardı. Artık sevgiyle, kardeşlik duygularıyla, kenetlenmemiz gerektiği zaman diye düşünüyorum" dedi. Konuşmasını bu şekilde sonlandırdı.

Türkan Şoray sonunda doktor da oldu, Sultan Türkan Şoray nasıl doktor oldu, kimdir?

Beykent Üniversitesi Türk Sineması'nın Sultanı Türkan Şoray'a fahri doktora unvanı verdi. Beykent Üniversitesi Ayazağa Kampüsü'nde gerçekleştirilen törene kızı Yağmur Ünal ile gelen Türkan Şoray'a sinema eleştirmeni Atilla Dorsay da eşlik etti. Beykent Üniversitesi Rektörü Mehmet Emin Karahan, öğretim üyeleri ve öğrencilerin katıldığı törende alkışlar ve sevgi gösterileri ile karşılanan Türkan Şoray'ın rol aldığı filmlerden kesitler sunuldu.

Konuşmasına ülke gündemine damgasını vuran terör olaylarına değinerek başlayan Türkan Şoray, "Çok acılı günler geçiriyoruz. Masum insanlarımızı kaybettik. Yüreğimiz karardı. Artık sevgiyle, kardeşlik duygularıyla, kenetlenmemiz gerektiği zaman diye düşünüyorum. Milletçe sevgi ile kenetlenmeliyiz" ifadesini kullandı.

Beykent üniversitesi tarafından verilen fahri doktora ünvanına teşekkür eden Türkan Şoray, "Bu şekilde onurlandırılmak ömrümün sonuna kadar unutamayacağım bir anı olacak. Bu onuru ömrümün sonuna kadar taşıyacağım" dedi.

Sinemanın hayatındaki yerini anlatan Şoray “Bugün 'hayat bana çok güzellikler verdi' diye düşünüyorum. Sinema, sanat dünyayı güzelleştirir. Benim de hayatımı güzelleştirdi. Bu bana hayatın bir lütfu. İyi ki sinemacı olmuşum. 50 senemi, ömrümü sinemaya adamışım. Teşekkürler sinema" ifadelerini kullandı.

Türkan Şoray'a fahri doktorasını takdim eden Rektör Mehmet Emin Karahan, daha sonra Şoray'a doktora cübbesini giydirdi. Törenin ardından basın mensuplarının sorunlarını yanıtlayan Şoray, beyaz camda olduğu gibi günlük hayatta da son derece doğal olduğu övgülerine “Ben buyum, her zaman aynı Türkan'ım" diyerek yanıt verdi. Rektör Karahan da Mevlana'nın sözlerini hatırlatarak "Türkan Şoray, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan biri" yorumunda bulundu.

Törenin ardından, Türkan Şoray'ın rol aldığı filmlerde kullandığı kostümlerin ve film afişlerinin yer aldığı sergi gezildi.

Türkan Şoray,  8 Mart " Dünya Kadınlar Günü" kutlamaları çerçevesinde ECE  Türkiye Proje Yönetimi tarafından yönetilen Park  Afyon Alışveriş Merkezi'nde hayranları ile bir araya geldi. Alışveriş merkezinde hayranları ile bir araya gelen Şoray, alışveriş merkezi yönetimi tarafından başına karanfiller dökülerek karşılandı. Sahneye çıktıktan sonra hayranlarını selamlayan Şoray, ardından kendisini bekleyen kalabalığa büyük bir sürpriz yaparak " Türkan Şoray Söylüyor" albümünde yer alan ve kendisinin seslendirdiği "Söyle Buldun mu?" isimli şarkıyı canlı olarak söyledi. Hayranlarından büyük alkış alan Şoray'ın stüdyo dışında ilk defa kameralar karşısında canlı olarak bir şarkı söylediği belirtildi.

Katılımın yoğun olduğu etkinlikte vatandaşlar Şoray'a ulaşmak için elinden geleni yaparken birçoğunun ise bu anı ölümsüzleştirmek için cep telefonlarına sarıldıkları gözlendi.

Diğer yandan Şoray'ı ulaşmak için yoğun bir uğraş veren 59 yaşındaki hayranı Gülşen Aynalı ise Şoray'a gözyaşları arasında uzun uzun sarıldıktan sonra kendi yaptığı yazmayı Şoray'a hediye etti.

Usta sanatçı Türkan Şoray'ın boğaz manzaralı olan Bebek sırtlarındaki anılarla dolu olan villasını satışa çıkaracağı öğrenildi. Şoray'ın evini satma kararı alma nedeninin ise, asansör olduğu belirtildi. Türkan Şoray, üç katlı boğaz manzaralı villası için 15 milyon lira istiyor.

Sanatçı Şoray'ın bacaklarındaki sağlık sorunları nedeni ile asansöre ihtiyaç duyduğu, ancak villasında asansör olmadığından dolayı burayı satmak istediği, yerine ise kullanımı daha kolay bir ev almak istediği öğrenildi.

Evi çok seven, ancak bacaklarındaki sorun yüzünden üst katlara çıkmakta zorlanan Türkan Şoray, “Evim çok güzel ama ben bundan sonra kullanımı daha kolay, modern bir ev almak istiyorum.” diye konuştu. Şoray'ın bu sözlerinden evini çok sevdiği, ancak sağlık sorunlarından dolayı zorlandığı ve daha kullanışlı bir evde yaşamak istediği anlaşılıyor.

Türkan Şoray sevgililer gününde sinema açılışına katıldı.Türk sinemasının önemli isimlerinden Türkan Şoray 14 Şubat sevgililer günün bir açılış için alışveriş merkezindeydi. Şoray, kendisiyle selfie çektirmek isteyen hayranlarının izdihamına uğradı. Güvenlik görevlileri Şoray’ı uzaklaştırdı. 15 Şubat 2016 - Usta oyuncu Türkan Şoray, 14 Şubat sevgililer gününde Kocaeli’deki bir sinemanın resmi açılış töreni için geldi. Kurdele kesiminden sonra Şoray’ın hayranları ona büyük bir ilgi gösterdi. Selfie çektirmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. Yaşanan izdihamın ardından Şoray, güvenlik görevlileri tarafından sinema salonuna alındı.

Türkan Şoray, salonda hayranları ile buluşup fotoğraf ve CD imzaladı ve selfie çekildi. Türkan Şoray, hayranlarının büyük ilgisi karşısında şaşkınlık yaşadı. Buluşmanın ardından konuşan Şoray: “Kocaeli sanata çok yakın bir şehir. Bu çok güzel bir şey. Bu sinemanın açılmış olmasını bunu gösteriyor. Demek ki, Kocaeli halkından, İzmit halkından sanata talep var. Bu açıdan salonlar bunun göstergesidir. Kocaeli halkını sanata bu kadar değer verdiği için kutluyorum: Ben bu gün böyle anlamlı bir günde burada bulunmaktan gurur duydum. Bu sıcacık gönülleri olan Kocaeli halkına mutluluklar diliyorum.” diye konuştu.

Türk sinemasının en ünlü kadın oyuncularından birisi olan yeşilçamda sayısız filmlere imza atan özellikle selvi boylum al yazmalı filmi ile yıldızının zirvesine çıkan Türkan Şoray setlerden sahnelere hızlı giriş yaptı.Usta oyuncu Olmaz Bu iş olmaz adlı şarkının klip çekimi ile ekranlara çıktı. Şoray, albüm pastası keserek basın mensuplarına ikram etti. Basın toplantısı sonrasında ise Şoray, albümünü imzalayarak basın mensuplarına hediye etti.

Türk sinemasının Sultan'ı Türkan Şoray, yıllar sonra sevenlerinin karşısına filmle değil kariyerinde ilk defa çıkardığı 'Türkan Şoray Söylüyor' isimli albümün çıkış şarkısı olan, 'Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz' isimli şarkının klibiyle çıktı. Albüm ve klibin tanıtımı için, Doğan Music Company (DMC) Genel Müdürü ve aynı zamanda da albümün yapımcısı Samsun Demir ile birlikte basın mensuplarının karşısına geçen Şoray, albümünün ve ilk çektiği klibin tanıtımını yaptı. Basın mensuplarıyla albüm üzerine sohbet eden Şoray, albüm pastası keserek basın mensuplarına ikram etti. Basın toplantısı sonrasında ise Şoray, albümünü imzalayarak basın mensuplarına hediye etti.

"BU HAYATTAN AYRILDIKTAN SONRA DA SESİMİN BENİ SEVENLERE HATIRA KALMASINI İSTEDİM"

Albüm tanıtımı için basın mensuplarıyla bir araya gelen Türk sinemasının duayen ismi Türkan Şoray, yıllardır albüm yapma isteğinin olduğunu belirterek, "Albüm yapmaya birçok defa teşebbüs edildi. Olmadı, talihsizlik oldu. Son dönemlerde de, aslında hep sinema ön planda oldu ama hep bir albüm yapmak arzum vardı. Ama sonu hep hüsranla bitti. Samsun Bey, benim bu duygumu hissetti herhalde. Sinemayı bıraktıktan sonra veya bu hayattan ayrıldıktan sonra sesimin de beni sevenlere hatıra kalmasını istiyordum. Bunu hissetti herhalde Samsun Bey ve bana bu teklifi getirdiği zaman ben çok mutlu oldum. Onun için benim bu arzumu gerçekleştirmeme sebep olduğu için ben Samsun Bey'e çok teşekkür ediyorum. 200'ün üstünde sinema filmim var. Kral TV'de falan klipler seyrederdim acaba bir gün benim de böyle klibim olacak mı falan derdim. Kısmetmiş, bilmiyorum izlerken ne hissedeceğim. Herhalde benim için değişik bir heyecan olacak" diye konuştu.

Doğan Music Company (DMC) Genel Müdürü Samsun Demir ise, "Bugün çok güzel bir anı birlikte yaşayacağız. Biz sayın Türkan Şoray'la bir yıl önce birlikte bir albüm yapmaya karar verdik. Türkan hanımı ikna ettik. Çünkü Türkan Hanım yıllardır bu konuda birçok teklif almıştı fakat kısmet diyelim. Birlikte konuştuk, ikna ettik. Türkan hanım da sevenlerime bir hatıram olsun diyerek teklifimizi kabul etti. Albümümüzü de çok yakın bir zaman önce de çıkarttık ve çıktığı günden itibaren de bir baktık ki listelerde üst sıralarda yer alıyor. Türkan hanımın sevenleri, bugüne kadarki onu seven kişiler o şarkı söylediğinde, yine o sevgilerini gösterdiler. Bu liste başarısı bizi çok sevindirdi. Hem de onun sevenlerinin ne kadar sadık olduğunu gösterdi. Biz istiyoruz ki bu albümden sonra da yine başka bir albüm yaparak Türkan hanımı müzikten uzak tutmayalım. Yine müzikle devam etsin istiyoruz" şeklinde konuştu.

 Ekranların sevilen yüzlerinden birisi olan oynadığı bir çok film ile 7 den 77 ye herkes tarafından sevgilisi olan özellikle Kadir İnanır İle oynadığı Alyazmalı filmi ile mest eden Türkan Şoray Solist için ilk adımı attı bile.Türk sinemasının Sultan’ı Türkan Şoray’ın sesiyle çıkan ‘Türkan Şoray Söylüyor’ albümünün ilk klibi, ‘Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz’ parçasına çekildi. “Yüzlerce filmim ve kitaplarım var. Bir de benden, sesimden hatıra kalsın istedim bu albümü yaparak. Hiçbir şarkıcılık iddiası olmadan yalnızca sevdiğim şarkıları sevenlerimle paylaştım, hepsi bu." sözlerinde bulundu.

Türk sinemasının ”Sultan”ı Türkan Şoray, çıkarttığı albüm sonrası ilk klibini ”Olmaz olmaz bu iş olamaz” şarkısına çekti.Şoray, bugüne kadar rol aldığı yüzlerce sinema filmi ve dizi projeleriyle buluştuğu hayranlarının karşısına bu kez 4 dakikalık kısa film tadında bir kliple çıktı.

– “Sesimden hatıra kalsın istedim”

Türkan Şoray, yaptığı yazılı açıklamada, duygularını şu sözlerle ifade etti:

“Yüzlerce filmim ve kitaplarım var. Bir de benden, sesimden hatıra kalsın istedim bu albümü yaparak. Hiçbir şarkıcılık iddiası olmadan yalnızca sevdiğim şarkıları sevenlerimle paylaştım, hepsi bu.”Beykoz Kundura Fabrikası’nda çekilen ve 24 saatte tamamlanan klibin yönetmenliğini Hasan Kuyucu üstlenirken, bir dans grubu da Şoray’a eşlik etti.Şoray, yayınlanan klipte hem yönetmen hem de şarkıcı kimliğiyle görülüyor.“Türkan Şoray Söylüyor” albümünde “Tek Başına”, “Duydum ki unutmuşsun”, “Hasret”, “Kıskanırım seni ben”, “Olmaz olmaz bu iş olamaz”, “Damarımda kanımsın”, “Sevmekten kim usanır” ve “Dertler benim olsun” eserleri yer alıyor.Şoray’ın, önümüzdeki günlerde Anadolu’nun pek çok şehrinde albümünü imzalayacağı bildirildi.

Yeşilçam'ın sultanlar sultanı Türkan Şoray ve kızı bugün gündemde. 'Uzaklarda Arama' filminin yapımcılığını Yağmur Ünal'ın yaptığı yönetmen koltuğuna da Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray oturdu.Yağmur Ünal'ın yapımcılığının yanı sıra oyunculukta yaptığı filmde Yağmur Ünal hangi sahneyi çekerken hastalandı.Türkan Şoray'ın 30 yıl sonra yönetmen koltuğuna oturduğu 'Uzaklarda Arama'da kızı Yağmur Ünal da oynadı. Filmin yapımcılığını da üstlenen Yağmur Ünal, 'Turki Ekstra'ya verdiği röportajda en zorlandığı sahneyi anlattı

Türk sinemasının son elli yılına damgasını vuran ve Yeşilçam’a adını Sultan yazdıran Türkan Şoray, kendisinin yönetmenlik, kızı Yağmur Ünal’ın yapımcılık yaptığı ve başrol oynadığı “Uzaklarda Arama” filmiyle yeniden hayata döndüğünü söyledi. İlk oyunculuk deneyimini yaşayan Yağmur Ünal da, “Oyunculuğa iddialı girmedim. Ama oyuncu anne-babanın kızı olarak sorumluluğum çok ağır” dedi.Türkan Şoray, Uzaklarda Arama ile yıllar sonra yeniden yönetmen koltuğuna oturdu. Türkan Şoray, sinemaya veda ettiği bir dönemde gündeme gelen bu filmin kendisini yeniden hayata bağladığını blirterek şunları söyledi: “Kızımla birlikte el ele bir yolculuğa çıktık. Birlikte yaptığımız filmin tatlı meyvelerini almaya başladık. Bu proje olgunlaşmadan önce dizi sektörünün sinemanın çok önüne geçtiğini, belki de sinemayı bırakma zamanımın geldiğini düşünüyordum. Geçirdiğim rahatsızlık çok halsiz bırakmıştı. Tam böyle bir ruh halindeyken Yağmur yapımcı olmaya karar verdi. Bu film tamamen Yağmur’un projesiydi. Kızım yapımcı olarak çok iyi imkanlar sundu. Yönetmenlik ücretini de ödedi. Bu film beni hayata döndürdü diyebilirim”Kızı Yağmur’un oyunculuk performansını değerlendiren Türkan Şoray, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yağmur aslında babasından oyunculuk dersleri alabilirdi. O yapımcılığa yoğunlaştı. Ama gördük ki oyunculuk Yağmur’un genlerinde var. Uzaklarda Arama filminde çok zor bir rolü başarıyla oynadı. Normal hayattan kopuk, hayal dünyasında yaşayan bir kızı canlandırdı. O kadar inandırıcıydı ki. Yağmur bunu kendiliğinden becerdi. Her şeyden önce oyuncunun doğal olması lazım. Yağmur olduğu gibiydi. Ben çok iyi buldum.”

Türkan Şoray, filmi yönetirken kızı Yağmur’un soğuk sular içindeki çekim sırasında “üşür, hasta olur” kaygısının aklına gelmediğini söyledi.

Türkan Şoray, bir anne olarak o dışarı ince giysi ile çıkarken aman üşütürsün diye uyardığını belirterek "Ama film çekimi sırasında soğuk sulara birkaç kez girmesini istedim. Olmadı tekrar dedim. O an yönetmendim. Annelik başka yönetmenlik başka” diye konuştu.Yağmur Ünal ise annesi Türkan Şoray ile bir film yapma hayali olduğunu, bunu gerçekleştirdiği için büyük mutluluk duyduğunu vurgulayarak “Herkes gibi ben de çocukluğumdan beri anneme hayranım. İlk başta oyunculuğu hiç düşünmemiştim, hep yapımcılığa yoğunlaştım. Son ana kadar kararsızdım. Bir yandan hep annemin yaşadıklarını yaşamak istiyordum. Birden bire filmin içinde buldum kendimi. Sette 110 kişilik kocaman bir aileydik. Muğla halkı çok yardımcı oldu. İki aylık çalışmamızda hiç üzülmedik, hep güldük, eğlendik” diye konuştu.Yağmur Ünal, annesinin şefkat dolu olduğunu ancak, yönetmen koltuğunda en iyi çekim için defalarca tekrar yaptırırken hiç acımadığını söyledi.Annesi kadar babası Cihan Ünal’ın da usta bir oyuncu olduğunu anımsatan Yağmur Ünal, bunun sinema kariyerinde ağır sorumluluğunu omuzlarında hissettiğini kaydetti. Türkan Şoray ve Cihan Ünal’ın kızı olmanın sorumluluğunun farkında olduğunu anlatan Yağmur Ünal, "Aslında filmin kamera arkasında yapımcı olduğumdan oyunculuğa iddialı girmedim. Ama güzel ilerlediğini düşünüyorum. Annemin yıllarca yaşadıklarını hissettim. Çok güzel duygular yaşadım” diye konuştu.Yağmur Ünal, sanat yaşamında yapımcı olarak ilerlemeyi planladığını, dizi sektöründe bu unvanla başarılı işler çıkarmaya çalıştığını da sözlerine ekledi.

Özellikle kadir İnanır ile çevirdiği selvi boylum al yazmalım filmi ile hafızalara kazınan yılların ünlü sanatçısı türkan Sultan sektör değiştirdi.Bir döneme damgasını vuran yeşilçam filmlerinde kendi kurallarını koyan usta oyuncu türkan şoray oyunculuktan sonra solistlik işine de soyundu o şarkıları yorumladı.Yeşilçam'ın al yazmalısı Türkan Şoray'ın, " Türkan Şoray Söylüyor" isimli ilk albümü yarın internet ortamında, 14 Aralık'ta ise müzik marketlerdeki yerini alacak.Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, yaklaşık 40 yıldır albüm yapması için teklifler alan Şoray, albümünde "Tek Başına", "Duydum ki Unutmuşsun", "Hasret", "Kıskanırım Seni Ben", " Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz", "Damarımda Kanımsın", "Sevmekten Kim Usanır" ve "Dertler Benim Olsun" isimli unutulmaz eserleri yorumladı. Türkan Şoray albümünde "Tek Başına", "Duydum ki Unutmuşsun", "Hasret", "Kıskanırım Seni Ben", "Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz", "Damarımda Kanımsın", "Sevmekten Kim Usanır" ve "Dertler Benim Olsun" isimli unutulmaz eserleri yorumladı.Albümde ayrıca "Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz" ile "Damarımda Kanımsın" şarkılarının David Saboy imzalı 2 remix çalışması da yer alıyor. DMC etiketiyle sunulan albümün müzik direktörlüğünü Metin Özülkü gerçekleştirdi.Açıklamada görüşlerine yer verilen Şoray, söylediği şarkıların hepsinin kendisi için çok özel olduğunu belirterek, "Söylerken büyük keyif aldım. Sevenlerimehatıram" ifadelerini kullandı.Sinemaya ilk kez 1960 yılı yapımı "Köyde Bir Kız Sevdim" filmiyle başlayan Şoray, rol aldığı 200'ün üzerindeki filmde zaman zaman söylediği şarkılarla da hayranlarının beğenisini kazandı. Türk sinemasının Sultan’ı Türkan Şoray’ın 34 yıl sonra yönetmen koltuğuna oturduğu Uzaklarda Arama filmi gişede beklentiyi karşılamadı.usta oyuncu Türkan Şoray Antalya Uluslararası Film Festivali, 52 yıldır Türk sinemasının tanıtılmasında çok önemli bir görev üstlendi yıllarca sinemacı arkadaşlarım, bizler festivale katılmanın heyecanını yaşadık onurunu yaşadık dedi. 52. UluslararasAntalya Film Festivali'nin açılış filmi olarak, yönetmenliğini oyuncu Türkan Şoray'ın yaptığı, kızı Yağmur Ünal'ın da yapımcılığını üstlendiği 'Uzaklarda Arama' filminin gösterimi Antalya Kültür Merkezi Aspendos Salonu'nda yapıldı.

Salona kızı Yağmur Ünal ve filmin oyuncularıyla gelen Türkan Şoray'ı, davetliler ayakta uzun süre alkışladı. Şoray, katılımcılara geceyi kendisiyle paylaştıkları için teşekkür ederek, kendisinin ilk 'Altın Portakal' alan sanatçı olduğunu söyledi. Antalya'nın evi gibi olduğunu belirten Şoray, "Festivalin bu kadar uzun, yıllarca sürmesi biraz da Antalya halkının desteğiyle sevgisiyle oluyor. Antalya Uluslararası Film Festivali, 52 yıldır Türk sinemasının tanıtılmasında çok önemli bir görev üstlendi, yıllarca sinemacı arkadaşlarım, bizler festivale katılmanın heyecanını yaşadık, onurunu yaşadık" dedi.

Festivalin açılış filminin kendi filmlerinin seçilmesinden onur duyduğunu ifade eden Şoray, 30 yıl aradan sonra yönetmenlik deneyimi olduğunu belirtti. Çekim sırasında yaşadıklarını paylaşan Türkan Şoray, "Ekip 110 kişiydi galiba, değil mi yapımcı kızım? Benim kızım hiçbir masraftan kaçınmadı" şeklinde espri de yaptı. Şoray, "İlk önce sevgi bağı kurduk, güzel şey ürettik. İki ay boyunca Muğla'da kaldık, sevgiyle yapılabilecek her şey çok güzel oluyor. 'Biz bu filmde bunu yaşadık' diye düşünüyorum. Film çok bir zor süreç, doğum yapar gibi" diye konuştu.

Gösterimin ardından bir süre alkışlanan Şoray, birçok kez kente geldiğini, jüri olarak, oyuncu olarak, onur ödülü aldığını vurgulayarak şunları söyledi: "Bu seferki gelişim çok farklı bir anlam taşıyor, çok mutluyum. Bu filmde şunu söylemek istedim ben, ön yargılı olmamak lazım, kendimizi karşımızdakinin yerine koymamız lazım. Yani empati duygusu ve hoşgörü, bunları uygularsak o zaman birbirimizi anlayacağız, seveceğiz, birbirimizden nefret etmeyeceğiz. Dünyada huzur ve mutluluk olacak."

Türkan Şoray Kimdir?

Oyuncu. 60'lı yılların başında start alan sinema kariyeri boyunca sayısız filmde rol alan Şoray, "Sultan" lakabıyla anılmaktadır. Türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel ve büyük oyuncularından biri olan aktris, kariyeri boyunca hep zirvede kalmayı başarmıştır. Dramadan komediye farklı türlerdeki rolleri başarıyla canlandıran aktris, güzel, kırılgan, utangaç ama ulaşılmaz bir kadın profili çizmiş, bu özellikleri dolayısıyla da halkın sevgilisi olmuştur.

 28 Haziran 1945'de devlet demir yollarında memur olan Halit Şoray ve ev hanımı Meliha Şoray'ın kızı olarak İstanbul'da dünyaya geldi. Ekonomik açıdan sıkıntılar yaşayan bir ailesi olan Şoray, öğrenimine Rami Taş okulunda başladı. Sürekli olarak mahalle değiştirdiklerinden, farklı okullara devam etmek zorunda kalan Şoray, ilköğrenimini 1956’da Feriköy İlkokulu'nda tamamladı.

Şoray’ın babası bir süre sonra işini bırakıp polis memuru oldu, annesi ise bir lastik fabrikasında çalışmaya başladı. Zorlu yaşam koşulları sebebiyle Şoray, küçük yaşta evin işleriyle ilgilenmek zorunda kalmıştı. 1954’te kız kardeşi Nazan Şoray dünyaya geldikten sonra anne babası arasındaki geçimsizlik üst noktalara ulaşmıştı ve çift boşanma kararı aldı. Kız kardeşiyle birlikte annesinde kalan Şoray, liseye devam ediyordu. Boşanma sonrası Karagümrük'teki Sarmaşık Sokak’a taşınan aileyi yine zorlu günler bekliyordu. Ancak Şoray'ın ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız'la taşınması hayatının dönüm noktalarından biri olacaktı. Yıldız sayesinde Yeşilçam'a adım atan Şoray'ı o dönem Nisan Haper’in asistanı olan Türker İnanoğlu keşfedecekti. Köyde Bir Kız Sevdim filmindeki rol için önceden Emel Yıldız'la anlaşılmasına rağmen Şoray'a şans verildi. Annesi Meliha Şoray kızının aktris olmasını istemediği halde maddi sıkıntıları yüzünden çalışmasına onay vermişti. İlk filmi için kamera önüne geçen Şoray'ı sinemada uzun soluklu bir kariyer dönemi bekliyordu.

O dönemde henüz 15 yaşında olan ve Şadi Çadırcı ile nişanlı olan Şoray, ilk filminden sonra yeni teklifler almaya başlamıştı. Bir süre sonra Çadırcı'dan ayrılıp İnanoğlu ile nişanlanan oyuncu, Aşk Rüzgarı ve Utanmaz Adam filmlerinden sonra basının da dikkatini çekmeye başladı ve dönemin ün yapmış haftalık popüler dergilerinden “Sinema" için kapak kızı seçildi. Şoray'ın 15 Mart 1961'de basılan dergiyle artık yüzü tanınmaya başlamıştı. Sinema dergisinin ardından Artist, Büyük Gazete ve Ses gibi yayınlarda da görüldü.

Eylül 1962’de bir film setinde tanıştığı Rüçhan Adlı’nın Şoray’ın hayatında önemli bir rolü olacaktı. Zira baba sevgisini kendisinden 23 yaş büyük olan Adlı'da bulan Şoray, bu ilişkisini yirmi yıl gibi uzun bir süre sürdürecekti. Rüçhan Adlı'nın evli olması nedeniyle magazin basınında haklarında birçok şey yazılıp çizilen çift, tüm olumsuzluklara rağmen birlikte olmayı seçmişlerdi. Şoray’ın Sultan olarak anılmasında ve "Şoray Kanunları" olarak nitelendirilen kurallarının oluşmasında Rüçhan Adlı'nın büyük rolü vardı. Zira Adlı, Şoray'ın her filmde rol almasını istemiyor, dekolte giymesine, filmlerdeki ağır çalışma koşullarına ve öpüşmesine karşı çıkıyordu. Adlı, oyuncuya bazı kısıtlamalar getiriyordu ve ona "Sultanım" diye hitap ediyordu. Bu hitap biçimi daha sonra dönemin ünlü yayınlarında haber oldu ve Şoray, "Sultan" lakabıyla anılmaya başladı.

Şoray “Otobüs Yolcuları”ndan sonra, aktris olarak kendini iyice yetiştirmiş olduğu görülen Acı Hayat'ta rol aldı. Sinema yazarları tarafından “Yılın filmi” seçilen Acı Hayat, Şoray'a 1964’te I. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırdı. Şoray, filmografisi için oldukça önemli olan bu filmdeki rolüyle sinema eleştirmenleri ve senaristlerden büyük övgüler aldı.

Şoray sayesinde ailesinin maddi durumu da düzelmiş, üst üste çektiği filmlerle oyunculukta kendine sağlam bir yer edinmeye başlamıştı. Dönemin ünlü yapımcıları ve film şirketi sahipleri Murat Köseoğlu (Aca Film), Osman Seden (Kemal Film), Nevzat Pesen (Pesen film) Şoray'ı filmlerinde oynatabilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Oyuncu 60'lı yıllara çok kısa sürede damgasını vurmuş, 1965'te Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın'la birlikte Türk sinemasının en iyi dört kadın oyuncusundan biri olmuştu. Aynı yıl rol aldığı “Sürtük” adlı film, Türk sinema tarihi açısından önemliydi, zira inanılmaz bir seyirci rakamına ulaşmış, Şoray’ı büyük bir yıldız yapmış ve gazino filmleri dönemini başlatmıştı.

Ancak 1966'dan sonra yapımcıların para makinesi olarak gördüğü Şoray, ardı ardına benzer konulu filmler çekmeye başlamıştı ve sinemalarda sadece Şoray filmleri gösteriliyordu. Bu durum oyuncunun filmlerine gösterilen ilgiden kaynaklanıyordu ancak sinema izleyicisinde bir süre sonra bıkkınlık yaratmaya başlamıştı.

70’lerin başında yine zirvede görünen Şoray, 1972 yılıyla birlikte mesleki yaşamında yeni bir döneme başladı. Zira film sayısını ciddi anlamda azaltma kararı almıştı. Aynı yıl çektiği Cemo ve Dönüş filmleriyle başarı kazanan Şoray için Dönüş filmi ayrı bir önem taşıyordu. Çünkü oyuncunun ilk yönetmenlik deneyimiydi. Tepkilerle karşılaşsa da o dönemde hapiste olan Yılmaz Güney'den rejisörlüğü için kutlama mesajı alan Şoray'ın kendine güveni arttı. Film yılın en büyük hâsılat getiren yapımı olmasının dışında 1973 yılında “Moskova Film Festivali”nde özel bir ödül aldı. İkinci yönetmenlik denemesi olan Azapta için 1973'te kamera arkasına geçen Şoray, ilki kadar başarılı olamadı.

80’ler, Şoray’ın hem özel hayatında hem de sinema kariyerinde önemli değişikliklerin gerçekleştiği yıllar oldu. Zira oyuncu, 1983’te Rüçhan Adlı’yla 20 yıl süren ilişkisini sona erdirdikten sonra, Şoray kanunlarının pek hükmü kalmamıştı. Kendisi gibi oyuncu olan Cihan Ünal’la yine 1983’te dünya evine giren Şoray’ın 1 yıl sonra annesi hayata gözlerini yumdu. 1985 yılında kızı Yağmur Ünal dünyaya geldikten sonra Şoray film çalışmalarına bir süre ara verdi ve 1987’de Hayallerim Aşkım ve Sen’de başrolde oynadı. Aynı yıl Ünal’dan boşanan Şoray, Rumuz Goncagül, Gramofon Avrat, Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu gibi başarılı filmlerde rol aldı. 1993’te Aziz Nesin’in aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan Tatlı Betüş isimli TV dizisinde kamera önüne geçtikten sonra ona Altın Portakal’da ikinci kez en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıracak olan Bir Aşk Uğruna 1994’te vizyondaydı. Aynı yıl babasını bir yıl sonra da büyük aşkı Rüçhan Adlı’yı kaybeden Sultan, Yerçekimli Aşklar, Nihavend Mucize gibi yapımlardan sonra, Türk televizyon tarihinde çok önemli bir yere sahip olan İkinci Bahar’da Hanım rolünü canlandırdı. 2001’de TV izleyicisiyle Haluk Bilginer’le başrolleri paylaştıkları Tatlı Hayat ile yeniden buluşan Şoray, 1997’den sonra ilk kez uzun bir metrajlı bir filmle kamera önüne geçecekti: Gönderilmemiş Mektuplar.

Şoray, Mürüvvetsiz Mürüvvet ve Cemile isimli TV dizilerinden sonra 2006’da Uğur Yücel’in yönetmenliğini yaptığı “Hayatımın Kadınısın” isimli filmle izleyiciyle buluşmuştur.

Haziran 2015 ayında Muğla’nın Menteşe ilçesinde çekimlerine başladıkları, senaryosunu Onur Ünlü'nün yazdığı ve Yağmur Ünal’ın yapımcılığını üstlendiği "Uzaklarda Arama" adlı filmin yönetmenliğini annesi Türkan Şoray yapacak. Yağmur Ünal, ayrıca bir hayat kadınını canlandıracağı bu filmde ilk defa oyunculuk da yapacak. Filmin oyuncuları ise Sevda Erginci, Doğa Konakoğlu, Eşref Kolçak, Tanem Sivar, Fırat Tanış, Kaan Urgancıoğlu, Suna Selen, Elif Atakan, Mustafa Uğurlu, Ekin Türkmen, Pınar Göktaş, Sercan Badur, Mehtap Bayri gibi oyuncular olmuştur.

Yılmaz Güney Kimdir?

Yönetmen, oyuncu, senarist ve öykü yazarı. Gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Türk sinemasında çığır açan yapımlara imza atmış, Yeşilçam’ın klişelerini sarsmış, siyası duruşu, mahkûmiyeti ve başarılı yönetmenliğiyle kilometre taşı olmuştur. Çirkin Kral lakaplı Güney, hapishane yıllarında kaleme aldığı Yol adlı filmin senaryosuyla Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır. Umut, Arkadaş ve Sürü Güney’in önemli filmlerinden bazılarıdır.

 1 Nisan 1937'de bir işçi ailesinin iki çocuğundan biri olarak Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamlayan Güney, çocukluk yıllarında pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satıcılığına kadar çeşitli işlerde çalıştı. Güney, ilerleyen yıllarda And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtımcılığı yaptı. Edebiyatla ilgilenen ve öyküler yazan Güney, üniversite eğitimini almak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Bu süre içinde usta yönetmen Atıf Yılmaz'la tanışan Güney, rejisörün desteğiyle sinema dünyasına ilk adımını attı. 1959 yılında yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik filmlerinin senaryolarını yazan ve oyuncu olarak da bu yapımlarda performans gösteren Yılmaz, Karacaoğlan'ın Karasevdası isimli filmde yönetmen yardımcılığı yaptı. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere öyküler yazan Güney'in edebiyat ve kalemle ilişkisi de hep güçlü oldu. Ancak Onüç dergisinde yayımlanan "Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri" adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı, 1961 yılında 18 ay hapis cezasına ve 8 ay Konya'ya sürgün cezasına mahkûm oldu.

1963 yılında mahkûmiyet sonrası yeni hayatına merhaba diyen Güney, tutkuyla bağlı olduğu sinemaya döndü. Küçük bütçeli ve sıradan macera filmlerinde rol almaya başlayan Güney, şiddet temalı bu filmlerde canlandırdığı ezilen ama yazgısını kabul etmeyen; kötülüğe karşı tek başına direnip mücadele eden dürüst Anadolu çocuğu karakteriyle popüler oldu. Anadolu izleyicisi Güney'in çizdiği bu profille kendini özdeşleştiriyordu ve aktör bu özellikleriyle kendine sağlam bir yer edindi.

Güney'in o dönemde izleyiciyle buluştuğu filmlerden biri de Çirkin Kral'dı. Bu filmden sonra Çirkin Kral olarak anılmaya başlayan aktör, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Ömer Lütfü Akad'ın yönetmenliğini yaptığı Hudutların Kanunu filmindeki sade ve abartısız performansıyla Türk sinemasında yeni bir oyuncu tipi yarattı. Efsaneleşmeye doğru hızla giden aktör, Yeşilçam'daki iyi karakterlerin yakışıklı, kötü karakterlerinse çirkin oyuncular tarafından canlandırıldığı sistemi tersine çevirdi. Onunla birlikte sade ve doğal oyunculuk taçlandı.

Güney'in yönetmenlik süreci At Avrat Silah isimli filmle start aldı. 1968 yılındaysa filmografisinde ilk önemli filmi olan Seyyit Han'ı çeken Güney, filmde doğu topraklarındaki bir sevda öyküsünü anlatıyordu. Üslup ve anlatım açısından büyük övgü alan bu filminden sonra Aç Kurtlar ve Bir Çirkin Adam için yönetmen koltuğuna oturan Güney vatani görevini yapmak için askere gitti.

1970 yılında Türk sineması için önemli bir yere sahip olan Umut adlı filmi izleyiciyle buluşturdu. Umut, eski faytonu ve atıyla kalabalık ailesini geçindirmeye çalışan Cabbar'ın mücadele dolu hayatını anlatıyordu ve Güney'in yaşamıyla paralellikler içeriyordu. Anlatımının gerçekçiliğiyle dikkat çeken film, Adana Altın Koza Film Şenliği'nde en iyi film ödülünün sahibi oldu. Ancak sansür kurulu tarafından yasaklanmasının ardından Danıştay kararıyla yeniden izleyiciyle buluştu. Umut, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgiyle karşılandı ve Yılmaz Güney sinemasında bir dönemi kapayıp yepyeni bir dönemi açan bir film olarak Türk sinema tarihinin de başyapıtları arasında yerini aldı.

Güney'in 1971 yılında yönetmenliğini yaptığı Ağıt, Acı ve Umutsuzlar adlı filmlerinin üçünün de Adana Altın Koza Film Şenliği'nde dereceye girmesiyle festival tarihinde bir ilk gerçekleşiyordu. Aynı yıl, gözaltına alınan Güney bir hafta süreyle gözaltında tutulduktan sonra 3 aylığına Nevşehir'e sürgüne gönderildi.

12 Mart 1972'de gerçekleşen darbe sırasında adının siyasal olaylara karıştığı gerekçesiyle tutuklanan Güney 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl Boynu Bükükler adlı romanını Boynu Bükük Öldüler adıyla yayımladıktan sonra Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanan yönetmenin mahkûmiyeti, Bülent Ecevit'in iktidar olduğu 1974 senesinde genel affın yürürlüğe girmesiyle sona erdi. Bu zorlu sürecin ardından filmografisi için oldukça önemi olan ve aynı adı taşıyan şarkısıyla da klasikler arasına giren Arkadaş'ı çeken Güney, filmde iki üniversite öğrencisinin, aralarındaki toplumsal uçurumların farkına varmalarını işliyordu. Ülkemizdeki kültür şokunun resmedildiği film büyük ilgiyle karşılandı. Yılmaz Güney, Endişe ismindeki filminin Adana'daki çekimleri sırasında karıştığı bir olay sırasında bir yargıcın hayatına son verdiği için 19 yıl hapis cezasına mahkûm oldu. Cezaevinde bulunduğu dönemde Güney adlı bir dergi çıkaran ve senaryo çalışmalarına devam eden rejisörün, o dönemde kaleme aldığı Sürü, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Büyük ilgi gören filmden sonra Şerif Gören tarafından çekilen ve senaryosunu Güney'in yazdığı yol filmi Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı.

1981'de Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak ayrılan ve sonrasında yurt dışına kaçan Güney, Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünün sahibi oldu. Güney yurda dönme çağrılarına uymaması sebebiyle 1983'te Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve aynı yıl Fransa'da Duvar adlı filmin yönetmenliğini yaptı.

Yılmaz Güney'in fırtınalı yaşamı 9 Eylül 1984'te son yıllarını geçirdiği Paris'te mide kanseri sebebiyle sona erdi. 

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi