Annesinin okuduğu günlük sonrasında, kız çocuğunun 11 yaşında tecavüze uğradığı gerçeği açığa kavuştu

Genç kızların hayallerini süsleyen günlük, bu kez bir tecavüzü gün yüzüne çıkardı. Bolu Mudurnu ilçesi Hacımusalar Köyü’nde 4 yıl önce 11 yaşındayken yaşdaşı bir erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğradığını günlüğüne yazıp, kimseye gösteremeyen kız çocuğunun annesinin okuduğu günlük sonrasında gerekler deşifre edildi. Şu an 15 yaşında olan erkek çocuk, 4 yıl önce kıza tecavüz etme gibi bir durum yoktur, yalan söylüyor diye açılan dava da kendini savundu

Haberler 16.02.2016 - 18:00 Son Güncelleme : 16.02.2016 - 18:00

Genç kızların hayallerini süsleyen günlük, bu kez bir tecavüzü gün yüzüne çıkardı. Bolu Mudurnu ilçesi Hacımusalar Köyünde 4 yıl önce 11 yaşındayken yaşdaşı bir erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğradığını günlüğüne yazıp, kimseye gösteremeyen kız çocuğunun annesinin okuduğu günlük sonrasında gerekler deşifre edildi. Şu an 15 yaşında olan erkek çocuk, 4 yıl önce kıza tecavüz etme gibi bir durum yoktur, yalan söylüyor diye açılan dava da kendini savundu

2011 yılının Mart ve Haziran ayları arasında Mudurnu İlçesine bağlı Hacımusalar Köyünde meydana gelen olayda, L.A., evlerinin arka tarafındaki bahçede Oyun oynarken D.A.ya cinsel istismarda bulundu. 4 yıl sonra D.A.nın günlüğünü okuyarak durumu öğrenen annesi, şikayette bulundu.

Şu anda 15 yaşında olan L.A., Bolu Ağır Ceza Mahkemesinde çocuğun cinsel istismarı suçundan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davada hakim karşısına çıktı.

Tutuksuz yargılanan L.A., yaptıklarının yanlış olduğunu bilmediklerini, oyun oynadıklarını sandıklarını söyledi.

Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, cinsel istismar eyleminin sabit olduğu anlaşılsa da çocukların olayın anlam ve sonuçlarını algılayacak yaşta olmadığı, söz konusu suçun tahrip izi oluşturmadığı gerekçesiyle sanık çocuğa ceza verilmemesini talep etti.

Duruşma, eksik evrakın tamamlanması için ertelendi.

Mudurnu, Bolunun bir ilçesidir. İl merkezine 52 km uzaklıktaki Mudurnu İlçesi eski Türk evleri bakımından önemli bir özelliğe sahiptir. Yeşilin hakim olduğu ilçede bulunan 165 adet ev ve 8 Cami, çeşme ve hamam olmak üzere toplam 173 adet mimari değeri yüksek yapı nedeniyle Kentsel Sit Alanı ilan edilmiştir. Türk sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri ise Armutçular Konağı ve Keyvanlar Konağıdır. Yöresel ev yemeklerinin tanıtıldığığı konaklardan oda kiralamak,da mümkün.İlçe sınırlarındakiAbant Gölü, Sülük Gölü, Karamurat Gölü, Şeyh-ül Ümran Tepesi (Şeyh-ül imran bayramı temmuz ayının ilk haftası yapılır) görülmeye değer yerlerinden olup tüm Mudurnuyu kuş bakışı izleme imknı sunar. Ana gelir kaynağı hayvancılık olan Mudurnuda bayanların hünerle işlediği iğne oyası da önemli bir gelir kaynağıdır. Ayrıca pişmaniye adıyla bildiğimiz Mudurnu Saray Helvalarının üretim merkezi olan Mudurnu birçok isimle kendini Türkiye ve dünya çapında duyurmuştur. Demirciler çarşısında eskilerin el işlerini bu güne taşıyan birkaç esnaf bulmak da mümkündür.

Mudurnuya 5 km mesafede bulunan Babas Kaplıcasının metabolizma hastalıkları ve hafif diabetliler üzerinde olumlu etkileri vardır. Konaklama tesisi olarak restore edilmiş konaklar tarih öncesinin ihtişamını taşımaktadır. Mudurnunun 30 km kuzeybatısında yer alan Sarot Kaplıcası Taşkesti - Ilıca Köyü hudutları içerisindedir. Bolu ili dahilinde bulunan bütün maden sularından ayrı bir özellik taşıyan kaynak, sıcak ve sülfatlıdır.

İlk Türk yerleşiminin Selçuklu döneminde başlandığını bildiğimiz Mudurnu, daha sonra Osmanlı İmparatorluğunun çekirdeğini oluşturan ana bölge içinde yer alır. Osman Bey döneminde yoğun Türk akınlarına uğrayan Mudurnu, Samsa çavuş ve Köse Mihalin rehberliğinde Osmanlı Beyliğinin ilk topraklarına katılır. I. Murat Döneminde, Osmanlı Devletinin ilk düzenli ordusunun temeli olan Yaya Örgütünü oluşturan ve yine Osmanlının ilk Maliye Hazine örgütünü kuran Halil Hayrettin Paşa (çandarlı Kara Halil) Mudurnuludur. Şeyh Fahreddin-i Ruminin öğrencisi olup, Mudurnu ahi örgütlerinde yetişen çandarlı, daha sonra Osmanlının ilk veziri olacaktır.

Yıldırım Beyazıt döneminde yapılan Yıldırım Beyazıt Camii (1374) ve Yıldırım Beyazıt Hamamı (1382) altıyüz yıldır ayakta durmaktadır. Fetret Devrinde güvenli bir Osmanlı beldesi olarak bilinen Mudurnu, Şehzade Mehmet çelebi ve Emir Süleymana bir dönem sığınak olmuştur. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Anadolu, işgal edilmeye başlanmıştır.

Mudurnu ve yöresindeki yurtsever güçler, Osmanlı Teşkilatı Mahsus Lideri Kuşçubaşı Eşref öncülüğünde 30 Mayıs 1919da Mudurnu Redd-i İlhak Cemiyetini, 20 Ekim 1919da Mudurnu Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurarlar. Anadolu isyanının alevlenmeden söndürülmesini amaçlayan İtilaf Devletleri ve Osmanlı saray yönetiminin siyasi ve dini etkisi ile örgütlenen Hilafet ve şeriat yanlısı kuvvetler, 21 Nisan 1920de Mudurnu şehir merkezini basarak, Kaymakam Ali Naili ve Savcı Salih Zeki Beyi hapsederler. Kaymakamlık makamına çevre köylülerinden Hacı Hamdiyi oturturlar.

Kuva-i Milliyeciler şehri terkederler. 4 Mayıs 1920de Mudurnuya gelen çolak İbrahim Bey kuvvetleri Mudurnuyu hilafetçilerin elinden kurtarırlar. çevre köylüleri tekrar toparlayan Düzce ve Bolu isyancıları 13 Mayıs 1920de tekrar Mudurnuyu kuşatırlar. 13-14-15 Mayıs günleri boyunca devam eden çatışmalar sonrasında, şehir halkı topyekün Kuva-i Milliye saflarında yer alır ve hilafet kuvvetleri dağıtılır.

Ana Sayfaya Git