6. HİS

6. His diye halk ağzıyla adlandırdığımız bilimin görmezden geldiği hislerimiz var mı yok mu?

Her şeyden önce 6. Denilmesi 5 duyu organımızdan varlığından gelir oysa sadece 5 duyumuzda yok biyolojimizin çok duyusu var aslında tatmak, görmek, koklamaktan ziyade.

Eklem duyusu, gıdıklanma, kaşıntı, gibi birçok duyumuz mevcut tıpkı bunlar gibi hissetlerimizi önceden sezdiklerimizi bilim kaale almamış almıyor.

Beynin insandan insana değişen henüz keşfedilmemiş doğal yetenekleri vardır. Sezmek de bunlardan bir tanesidir.

Başka bir enerji alanından duygusal baz da kestirebilen ve bize duygusal bazda mesajlar işaretler veren bir algı sistemimizin var olduğu bir gerçek.

Zihnimizin yarattığı bu örüntü algısını geliştirebilirsek hayatımızı kolaylaştıracağı aşikâr.

İnsanların zihinlerini okuma, hava olaylarını önceden tahmin edebilme veya iş noktasında stratejik hamleleri önceden kestirebilmekte nasıl gelişim sağlanır.

Duruma uzun süre maruz kalıp odaklanarak, beyniniz kayıt ve odak alanına ilgilendiğiniz konuyu koyuyor. İpuçlarından gözlemlediklerinizden sonuçlar çıkarmaya başlıyor.

Enerjisinin çoğunu ilgilendiğiniz sonuçlarını merak ettiğiniz alana kaydırıyor. Sezgisel beceri erken dönemlerinde eksik, hatalı yarım yamalak sisli sonuçlar verebiliyor.

Zaman içerisinde insan borsa bitcoin verileri gibi alanında öngörebilir hale gelebiliyor.

Yani sezgisel gücün arka planında da mesai var o işe bir emek harcama süresi var.

Sezgileri kuvvetli olan kişilerde çoğu zaman bunu nasıl yaptığını bilmiyor çünkü akıl mantık ya da somutla açıklanabilir değil.

İçinde yaşadığımız evren bizden çok daha büyük bir şey. Sezgisel güç yoktur diyemeyiz doğrudan, bir zamanlar dünyanın düz olduğuna inanırlarmış.

Hayat her geçen gün kendini güncelliyor. Belki 20 yıl sonra bir takım olayları önceden tahmin edebilen insanlar bize normal gelecek ilgili beyin lobları ve şifreleri açıklanacak.

Geçtiğimiz şubat depremini önceden sezebilen ya da rüyalarında görebilen insanları sayısı çok fazlaydı bilimsel değil anekdotal olsa da varlıklarını inkar edemeyiz.

Bazen ıssız bir yolda yürürken arkamızda birinin olduğunu görmeden hissedebiliriz veya rüyalarımızda gördüğümüzü sonradan yaşayabiliriz.

Bunun bana göre açıklaması enerjisel alan la ilgili arkamızdan geleni gözlerimizle görmemiş kulaklarımızla duymamış olabiliriz ama bunlardan önce enerjisi ulaşmıştır bize.

Başımıza gelecek olan olayların manyetik alanda enerjisi bize doğru yol aldığından rüyalarımıza girer.

Bu tarz verisiz olarak algıladığımız duyulara bilimsel analizlerde duyu dışı algı adı verilir.

Çoğu bilim insanı bunu kabul etmese de. Aramayı düşündüğünüz insanın sizi araması bence telepatiye kanıttır. Zihinsel olarak bağlanmak mümkündür.

Lakin bunun ön şartı o insanla tanışıyor olmanız ve aynı frekans alanında bulunmanızdır.

Bilim ilgilenmiyor diyoruz ama bu konu üzerinde gece gündüz çalışmalar yürüten bilim insanları da yok değil somut verilere ulaşabilmiş değiller henüz. Ama birkaç makale var.

Bir tanesinde şöyle geçiyor; deri reseptörlerimizin görsel reseptörlerle son derece yakın olduğudur. Mekanizması tam olarak aydınlatılmamış olsa da derimiz bazı ışıklara da tepki veriyor.

Bu durum beynimize gözümüz haricinde sınırlı da olsa görsel verinin ulaşması anlamına gelebilir.

Örnekleri artırabiliriz. Bazen karşıdakinin elinizde ipucu olmamasına rağmen yalan söylediğine eminsinizdir.

(paranoyak değilseniz tabi) bu da bilinçaltınızın siz farkında olmadan o insanla ilgili topladığı verilerle ilişkilidir.

Sizin gözünüzde kaçabilir ama bilinçaltının gözünden kaçmaz ve siz bunu sezgi zannedersiniz oysa, o hissiyatı size bilinçaltı sağlamıştır.

Altıncı his mevzusu biraz da kişinin farkındalığıyla alakalıdır. Farkındalığı yüksek beynini geliştirmiş, olaylara değişik bakış açılarıyla bakabilen araştırmacı kişilerde sezgisel yeteneklerin daha canlı olduğu gözlemlenir.

Toparlayacak olursam. Sezgi, telepati, hissetme kesinlikle vardır bakalım bilimsel ispatına ömrümüz yetecek mi?