İşte Benim Stilim'e dönüş yapan Nur Yerlitaş'ın maaşı belli oldu, Nurella programdan ne kadar alacak?

TV8’in efsane programı İşte Benim Stilim’den ayrıla Nurella lakaplı Nur Yerlitaş programa geri döndü. Nur Yerlitaş’ın yorgunluğunu dindiren bir ücret teklif edilince hemen yarışmaya geri döndü. Nurella’nın alacağı ücret sonunda belli oldu.

Haberler 28.01.2016 - 10:10 Son Güncelleme : 28.01.2016 - 10:10

TV8in efsane programı İşte Benim Stilimden ayrıla Nurella lakaplı Nur Yerlitaş programa geri döndü. Efsane modacı Nur Yerlitaşın yorgunluğunu dindiren bir ücret teklif edilince hemen yarışmaya geri döndü. Nurellanın alacağı ücret sonunda belli oldu.

Sözcü gazetesinin haberine göre, TV8in fenomen programı İşte Benim Stilim yarışmasında jüri üyeliği yapan usta modacı Nurella lakaplı Nur Yerlitaş bu sezon yarışmayı bıraktığını duyurmuştu.

Programın yapımcısı Nur Yerlitaşa istediği parayı vermek yerine efsane modacılardan olan Neslihan Yargıcı ve karizmatik modacı Hakan Akkayayla anlaşmıştı. Fakat programın reytingleri hızla düşünce yapımcı programın kraliçesi Nur Yerlitaşla tekrar anlaşma kararı aldı.

Yeni kararı hakkında Masamı özledim geri döndüm açıklaması yapan efsane modacı Nur Yerlitaşın bu karar karşılığında ayda 400 bin lirayı cebine koyacağı ortaya çıktı.

Nur Yerlitaş Kimdir?

Nur Yerlitaş, 11 Aralık 1960 tarihinde İstanbul Vefada doğmuştur. Annesinin adı Saadet Yerlitaşdır. Benan adında bir kız kardeşi vardır. Dobralığı ile biliniyor. Bu yüzden sözünü sakınmak hiç ona göre değil. Kendisini dikişçi ve kostüm tasarımcısı olarak tarif ediyor. Bilindik ifadesiyle modacı olarak anılmak istemiyor. Bir dikiş atölyesi vardır.

80li yıllarda Paristen, Milanodan valiz içinde getirdiği kıyafetleri satarak modacılığa başlamış.

Kendisini Arızalı olarak tarif eden Nur Yerlitaş, stres atmak için bulaşık yıkıyor. Bazen gecenin bir saati geceliğinin üstüne palto giyip bir kafeye gidiyor.

Nur Yerlitaş, Nişantaşında ikamet etmektedir. İtalyanın Milano kentinde de yüksek tavanlı minik bir dairesi var. Mutfağında iki buzdolabı var. Birinde meyveler, içecekler, diğerinde pasta tipi yiyecekler bulunuyor.

Nur Yerlitaşın evinde iki yardımcısı var, banyoda hamam usulü yıkanıyor. Her sabah yardımcıları tarafından taslarla, keselerle yıkanıyor.

Derin Mermerciye de Bülent Ersoya da elbise dikiyor. Ajda Pekkan, Bülent Ersoy, Sibel Can, Petek Dinçöz ve Seda Sayanın sahne kostümlerini hep Nur Yerlitaş diker.

Nur Yerlitaş, 2007 yılında Show TVde Şebnem Dönmezin sunuculuğunu yaptığı Bak Kim Dans Ediyor adlı yarışmada jüri üyeliği yaptı.

2010 yılında Show TVde yayına giren Yemekteyiz adlı yarışmada Nur Yerlitaş, Barbaros Şansal, şarkıcı Cenk Eren, gazeteci yazar Ece Vahapoğlu ve eski Avrupa güzelimiz Neşe Erberk ile yarıştı. İlk gün Nur Yerlitaşın evsahipliği yaptığı Yemekteyize Seda Sayan da konuk olarak katıldı.

2011 yılında Show TVde yayınlanan Bugün Ne Giysem adlı yarışmada jüri üyeliği yaptı. Diğer jüri üyeleri ise Moda Tasarımcısı İvana Sert, Hakan Akkaya ve koreograf Uğurkan Erez oldu.

Nur Yerlitaş, 2011 yılında Demet Akalının Türkan klibinde Türkan Şorayı canlandırdı. Klipte birçok ünlünün yanı sıra İzzet çapada rol aldı.

Bugüne kadar hiç evlenmemiş olan Nur Yerlitaş halen bekardır.

Nur Yerlitaş, 2014 yılının Eylül ayında başlayan ve Öykü Serterin sunuculuğunu Uğurkan Erez ile beraber yaptığı Bu Tarz Benim adlı yarışma programında İvana Sert, ve Kemal Doğulu ile birlikte jüri görevi yaptı.

Metin Arolat, 7 Aralık 2014 tarihinde Bu Tarz Benim adlı yarışmaya konuk jüri üyesi olarak katılırken Emine Ün de şarkıları ile geceye renk katacak.

2015 yılı ocak ayında Tv8 kanalında başlayan ve Öykü Serterin sunuculuğunu yaptığı 2.sezon Bu Tarz Benim adlı yarışma programında Uğurkan Erez, İvana Sert, ve Kemal Doğulu ile birlikte jüri görevi yaptı.

31 Ağustos 2015 tarihinde Tv8 ekranlarında başlayan ve 25 Aralık 2015 tarihinde bitecek olan İşte Benim Stilim All Star yarışmasının finalinin ardından Nur Yerlitaş ve Kemal Doğulu jüri görevinden ayrılacaktır.

Kemal Doğulu Kimdir?

Kemal Doğulu, 14 Ekim 1979 tarihinde Mersinde beş çocuklu bir ailenin 1 numara oğlu olarak doğmuştur. Biri kız 5 kardeşin en büyüğüdür. Oyuncu Kadir Doğulu kardeşidir. Annesi ev hanımı, babası işçi emeklisidir. Babalarının çalışmak için ABDye gitmesiyle de erken yaşta sorumluluk altına girip çocuk yaşlarda iş hayatına atıldılar. Kemal Doğulu yaz aylarında bisikletçide, bakkalda çalıştı.

Kemal Doğulunun asıl hayali iyi bir kadın kuaförü olmaktı. Bu yüzden küçük yaşta annesinden gizli evde kız kardeşinin saçlarını keserek işe başladı. 12 yaşına geldiğinde artık Mersinde kuaför olan kuzeninin yanında çıraklık yapmaya başladı.

Hayatı istediği gibi sürerken amcasının zoruyla İmam Hatipe kaydoldu. Arapça ve Kuran derslerinde başarılı olamadı. Ailesinden gizli Anadolu Lisesi sınavlarına girdi ve bilgisayar bölümünü kazanarak İmam Hatipten ayrıldı.

Lise bittikten sonra kazandığı Urfa, Harran Üniversitesinde Pazarlama Bölümünü okumaya başladı. 2 sene sonra okul bitmeden dönmek zorunda kaldı. Amerikadaki babasının yanına gitmek için vize almak maksadıyla İstanbula gitti. Vize sırasını beklerken de İstanbulda Kuaför dükkanı olan kuzeni Zeki Doğulunun salonunda çalışmaya başladı. İşe çıraklıktan başlayıp ilerletti.

Orada moda dergilerine saç tasarımları yapmaya başladı. Makyaj da yapmaya başladı. Pariste bir kozmetik firmasından bir sürü iyi makyaj malzemesi aldı ve bu işe girişti. Zamanla insanlar yaptığı makyajları beğendi. Ve sıra fotoğraf çekmeye geldi. İlk çektiği fotoğraflar Elle dergisine moda sayfalarında yayınlandı. Bu işlerde kendini geliştirdi. Bütün bunların ardından hepsinin tamamlayıcısı olan imaj danışmanlığı geldi.

Uzun süre sanatçıların imaj makerlığını, makyözlüğünü, kuaförlüğünü, fotoğrafçılığını ve modelistliğini yaptı. Hande Yener, Seda Sayan, Sıla, Kutsi, Gökhan Özen, Nil Karaibrahimgil, Demet Akalın gibi isimlerin imajlarını baştan aşağıya tasarladı. Fotoğraflarını çekti. Klip yönetti.

2004 yılında New York Fashion Weekte Bahar Korçan ve Michael Kors defileleri için saç-makyaj yaptı.

2006 yılında Hande Yener ile tanıştı ve Hande Maxi adlı singlelın fotoğrafçılığını ve imaj markerlığını yaptıktan sonra bundan sonraki albümlerinde sanat yönetmenliğini, fotoğrafçılığını ve kliplerinin de yönetmenliğini üstlendi. Bir gün Hande Yenerin konserine kendi vokalisti gelmeyince onun yerine vokalist oldu. Böylece de şarkıcılığa başlamış oldu.

2008 Yılının Ocak Ayında 1 Yerde adını verdiği verdiği elektronic soundlu maxi single çıkardı.

2014 Temmuz ayında İstanbul, Nişantaşında bir kuaför salonu açtı.

Kemal Doğulu, 2014 yılının Eylül ayında başlayan ve Öykü Serterin sunuculuğunu Uğurkan Erez ile beraber yaptığı Bu Tarz Benim adlı yarışma programında İvana Sert, ve Nur Yerlitaş ile birlikte jüri görevi yaptı.

7 Aralık 2014 tarihinde Bu Tarz Benim adlı yarışmaya Metin Arolat konuk jüri üyesi olarak katılırken Emine Ün de şarkıları ile geceye renk katacak.

2015 yılı ocak ayında Tv8 kanalında başlayan ve Öykü Serterin sunuculuğunu yaptığı 2.sezon Bu Tarz Benim adlı yarışma programında Uğurkan Erez, İvana Sert, ve Nur Yerlitaş ile birlikte jüri görevi yaptı.

Acun Ilıcalının televizyon kanalı Tv8de, Temmuz 2015 tarihinde başlayacak olan Durma Dans Et adlı dans yarışmasında Tuğba Karaca sunuculuk yapacak. Programın jüri üyeleri ise Kemal Doğulu, Edis Görgülü, Cemre Kemer ve Neslihan Önder olacak.

31 Ağustos 2015 tarihinde Tv8 ekranlarında başlayan ve 25 Aralık 2015 tarihinde bitecek olan İşte Benim Stilim All Star yarışmasının finalinin ardından Nur Yerlitaş ve Kemal Doğulu jüri görevinden ayrılacaktır.

Albümleri

2008 - 1 Yerde

2009 - Kemal Doğulu 2

2010 - Ters Köşe

2011 - 4.Kemal

2012 - Aşk Kabul Ederse

Hakan Akkaya Kimdir?

Hakan Akkaya, 23 temmuz 1982 tarihinde Orduda doğmuştur. İlk orta ve lise öğrenimini de Orduda tamamladıktan sonra Üniversite için Ankaraya gitmiştir. Babası Orduda turizm ve İnşaat işleriyle meşguldü. 21 yaşında babasını kaybetti. Bir kız kardeşi var.

Üniversiteye, Ankara Bilkent Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde başladı, ama bitirmeden ikinci sene modacı olmak için ayrıldı.

19 yaşında İstanbula taşındı. İstasyon Sanat Merkezi, Moda Tasarımı Bölümünde Moda Eğitimi aldı.

İlk kez 21 yaşında iken erkek, kadın koleksiyonlarını hazırladı. İlk işi Batik Örmedeydi, ardından 2008 - 2009 yılları arası ALTINYILDIZ / FABRİKAda, 2005ten 2008e SARARda, 2002 - 2005 yılları arası ise BOYNERde Tasarım Departmanı Yöneticiliği yaptı. 1999 - 2002 yılları arasında ise BATİKte - Genel Müdür Asistanı ve Tasarım görevlerinde bulundu.

2005 yılında Nişantaşında açtığı home ofis ve Hang by Hakan Akkaya adında bir markası var. Hakan Akkaya, işadamları, iş kadınları, ünlü oyuncular hatta Dubai şeyhlerinin vazgeçemediği bir modacı oldu.

çok zengin bir ailenin çocuğu olan Hakan Akkaya moda hayatına aslında çok küçük yaşlarda girmiş. Bilenler bilir, 1987 yılında Cesur ve Güzel adlı yabancı bir dizi yayınlanıyordu televizyonda. Hakan Akkayanın babaannesi diziyi hiç kaçırmadan takip edermiş. Dizi moda dünyasında geçtiğinden ilk moda aşkı o yıllarda başlamış. Kendisini dizide ki patronlardan Ridge Forrester yerine koyarmış.

Show TV ekranlarında yayınlanan Bugün Ne Giysem adlı yarışma proğramında Sırp Asıllı eski manken İvana Sert ve yine tasarımcı,modacı olan Uğurkan Erezle birlikte jüri üyeliği yapmıştır.

23 Mart 2015 tarihinde Show TVde başlayan, sunuculuğunu Özge Ulusoyun yaptığı Bugün Yıldız Benim adlı yarışmada sesine, stiline, tarzına güvenen ev hanımları yarışacak, jüri koltuğunda Mert Ekren, modacı Hakan Akkaya ve türkücü Songül Karlı olacak.

2016 yılının başında başlayacak olan 5.sezon İşte Benim Stilim Ünlüler yarışmasında jüri koltuğunda Hakan Akkaya da oturacak.

Nur Yerlitaş ve Kemal Doğulunun olmadığı bu yeni sezonda İşte Benim Stilim Ünlüler yarışmasında yine sunuculuğu Öykü Serter yaparken, jüride Neslihan Yargıcı, İvana Sert, Hakan Akkaya ve Uğurkan Erez olacak.

Türkan Şoray Kimdir?

Oyuncu. 60lı yılların başında start alan sinema kariyeri boyunca sayısız filmde rol alan Şoray, Sultan lakabıyla anılmaktadır. Türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel ve büyük oyuncularından biri olan aktris, kariyeri boyunca hep zirvede kalmayı başarmıştır. Dramadan komediye farklı türlerdeki rolleri başarıyla canlandıran aktris, güzel, kırılgan, utangaç ama ulaşılmaz bir kadın profili çizmiş, bu özellikleri dolayısıyla da halkın sevgilisi olmuştur.

28 Haziran 1945de devlet demir yollarında memur olan Halit Şoray ve ev hanımı Meliha Şorayın kızı olarak İstanbulda dünyaya geldi. Ekonomik açıdan sıkıntılar yaşayan bir ailesi olan Şoray, öğrenimine Rami Taş okulunda başladı. Sürekli olarak mahalle değiştirdiklerinden, farklı okullara devam etmek zorunda kalan Şoray, ilköğrenimini 1956da Feriköy İlkokulunda tamamladı.

Şorayın babası bir süre sonra işini bırakıp polis memuru oldu, annesi ise bir lastik fabrikasında çalışmaya başladı. Zorlu yaşam koşulları sebebiyle Şoray, küçük yaşta evin işleriyle ilgilenmek zorunda kalmıştı. 1954te kız kardeşi Nazan Şoray dünyaya geldikten sonra anne babası arasındaki geçimsizlik üst noktalara ulaşmıştı ve çift boşanma kararı aldı. Kız kardeşiyle birlikte annesinde kalan Şoray, liseye devam ediyordu. Boşanma sonrası Karagümrükteki Sarmaşık Sokaka taşınan aileyi yine zorlu günler bekliyordu. Ancak Şorayın ev sahiplerinin kızı Emel Yıldızla taşınması hayatının dönüm noktalarından biri olacaktı. Yıldız sayesinde Yeşilçama adım atan Şorayı o dönem Nisan Haperin asistanı olan Türker İnanoğlu keşfedecekti. Köyde Bir Kız Sevdim filmindeki rol için önceden Emel Yıldızla anlaşılmasına rağmen Şoraya şans verildi. Annesi Meliha Şoray kızının aktris olmasını istemediği halde maddi sıkıntıları yüzünden çalışmasına onay vermişti. İlk filmi için kamera önüne geçen Şorayı sinemada uzun soluklu bir kariyer dönemi bekliyordu.

O dönemde henüz 15 yaşında olan ve Şadi çadırcı ile nişanlı olan Şoray, ilk filminden sonra yeni teklifler almaya başlamıştı. Bir süre sonra çadırcıdan ayrılıp İnanoğlu ile nişanlanan oyuncu, Aşk Rüzgarı ve Utanmaz Adam filmlerinden sonra basının da dikkatini çekmeye başladı ve dönemin ün yapmış haftalık popüler dergilerinden Sinema için kapak kızı seçildi. Şorayın 15 Mart 1961de basılan dergiyle artık yüzü tanınmaya başlamıştı. Sinema dergisinin ardından Artist, Büyük Gazete ve Ses gibi yayınlarda da görüldü.

Eylül 1962de bir film setinde tanıştığı Rüçhan Adlının Şorayın hayatında önemli bir rolü olacaktı. Zira baba sevgisini kendisinden 23 yaş büyük olan Adlıda bulan Şoray, bu ilişkisini yirmi yıl gibi uzun bir süre sürdürecekti. Rüçhan Adlının evli olması nedeniyle magazin basınında haklarında birçok şey yazılıp çizilen çift, tüm olumsuzluklara rağmen birlikte olmayı seçmişlerdi. Şorayın Sultan olarak anılmasında ve Şoray Kanunları olarak nitelendirilen kurallarının oluşmasında Rüçhan Adlının büyük rolü vardı. Zira Adlı, Şorayın her filmde rol almasını istemiyor, dekolte giymesine, filmlerdeki ağır çalışma koşullarına ve öpüşmesine karşı çıkıyordu. Adlı, oyuncuya bazı kısıtlamalar getiriyordu ve ona Sultanım diye hitap ediyordu. Bu hitap biçimi daha sonra dönemin ünlü yayınlarında haber oldu ve Şoray, Sultan lakabıyla anılmaya başladı.

Şoray Otobüs Yolcularından sonra, aktris olarak kendini iyice yetiştirmiş olduğu görülen Acı Hayatta rol aldı. Sinema yazarları tarafından Yılın filmi seçilen Acı Hayat, Şoraya 1964te I. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırdı. Şoray, filmografisi için oldukça önemli olan bu filmdeki rolüyle sinema eleştirmenleri ve senaristlerden büyük övgüler aldı.

Şoray sayesinde ailesinin maddi durumu da düzelmiş, üst üste çektiği filmlerle oyunculukta kendine sağlam bir yer edinmeye başlamıştı. Dönemin ünlü yapımcıları ve film şirketi sahipleri Murat Köseoğlu (Aca Film), Osman Seden (Kemal Film), Nevzat Pesen (Pesen film) Şorayı filmlerinde oynatabilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Oyuncu 60lı yıllara çok kısa sürede damgasını vurmuş, 1965te Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akınla birlikte Türk sinemasının en iyi dört kadın oyuncusundan biri olmuştu. Aynı yıl rol aldığı Sürtük adlı film, Türk sinema tarihi açısından önemliydi, zira inanılmaz bir seyirci rakamına ulaşmış, Şorayı büyük bir yıldız yapmış ve gazino filmleri dönemini başlatmıştı.

Ancak 1966dan sonra yapımcıların para makinesi olarak gördüğü Şoray, ardı ardına benzer konulu filmler çekmeye başlamıştı ve sinemalarda sadece Şoray filmleri gösteriliyordu. Bu durum oyuncunun filmlerine gösterilen ilgiden kaynaklanıyordu ancak sinema izleyicisinde bir süre sonra bıkkınlık yaratmaya başlamıştı.

70lerin başında yine zirvede görünen Şoray, 1972 yılıyla birlikte mesleki yaşamında yeni bir döneme başladı. Zira film sayısını ciddi anlamda azaltma kararı almıştı. Aynı yıl çektiği Cemo ve Dönüş filmleriyle başarı kazanan Şoray için Dönüş filmi ayrı bir önem taşıyordu. çünkü oyuncunun ilk yönetmenlik deneyimiydi. Tepkilerle karşılaşsa da o dönemde hapiste olan Yılmaz Güneyden rejisörlüğü için kutlama mesajı alan Şorayın kendine güveni arttı. Film yılın en büyük hsılat getiren yapımı olmasının dışında 1973 yılında Moskova Film Festivalinde özel bir ödül aldı. İkinci yönetmenlik denemesi olan Azapta için 1973te kamera arkasına geçen Şoray, ilki kadar başarılı olamadı.

70li yıllarda ortaya çıkan porno film furyasının yanında muhtıra nedeniyle de Şoray, bu süreç içinde çok az yapımda yer aldı. Bunlardan biri de Atıf Yılmazın yönetmenliğinde büyük ses getiren ve başrollerini Kadir İnanırla birlikte paylaştıkları Selvi Boylum Al Yazmalımdı.

80ler, Şorayın hem özel hayatında hem de sinema kariyerinde önemli değişikliklerin gerçekleştiği yıllar oldu. Zira oyuncu, 1983te Rüçhan Adlıyla 20 yıl süren ilişkisini sona erdirdikten sonra, Şoray kanunlarının pek hükmü kalmamıştı. Kendisi gibi oyuncu olan Cihan Ünalla yine 1983te dünya evine giren Şorayın 1 yıl sonra annesi hayata gözlerini yumdu. 1985 yılında kızı Yağmur Ünal dünyaya geldikten sonra Şoray film çalışmalarına bir süre ara verdi ve 1987de Hayallerim Aşkım ve Sende başrolde oynadı. Aynı yıl Ünaldan boşanan Şoray, Rumuz Goncagül, Gramofon Avrat, Soğuktu ve Yağmur çiseliyordu gibi başarılı filmlerde rol aldı. 1993te Aziz Nesinin aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan Tatlı Betüş isimli TV dizisinde kamera önüne geçtikten sonra ona Altın Portakalda ikinci kez en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıracak olan Bir Aşk Uğruna 1994te vizyondaydı. Aynı yıl babasını bir yıl sonra da büyük aşkı Rüçhan Adlıyı kaybeden Sultan, Yerçekimli Aşklar, Nihavend Mucize gibi yapımlardan sonra, Türk televizyon tarihinde çok önemli bir yere sahip olan İkinci Baharda Hanım rolünü canlandırdı. 2001de TV izleyicisiyle Haluk Bilginerle başrolleri paylaştıkları Tatlı Hayat ile yeniden buluşan Şoray, 1997den sonra ilk kez uzun bir metrajlı bir filmle kamera önüne geçecekti: Gönderilmemiş Mektuplar.

Şoray, Mürüvvetsiz Mürüvvet ve Cemile isimli TV dizilerinden sonra 2006da Uğur Yücelin yönetmenliğini yaptığı Hayatımın Kadınısın isimli filmle izleyiciyle buluşmuştur.

Haziran 2015 ayında Muğlanın Menteşe ilçesinde çekimlerine başladıkları, senaryosunu Onur Ünlünün yazdığı ve Yağmur Ünalın yapımcılığını üstlendiği Uzaklarda Arama adlı filmin yönetmenliğini annesi Türkan Şoray yapacak. Yağmur Ünal, ayrıca bir hayat kadınını canlandıracağı bu filmde ilk defa oyunculuk da yapacak. Filmin oyuncuları ise Sevda Erginci, Doğa Konakoğlu, Eşref Kolçak, Tanem Sivar, Fırat Tanış, Kaan Urgancıoğlu, Suna Selen, Elif Atakan, Mustafa Uğurlu, Ekin Türkmen, Pınar Göktaş, Sercan Badur, Mehtap Bayri gibi oyuncular olmuştur.

Bülent Ecevit Kimdir?

Mustafa Bülent Ecevit, 1925 doğumlu gazeteci, siyasetçi, şair, yazar. 5 kez Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olma ünvanını taşıyan Ecevit, dürüst siyasetçi kimliğinin yanısıra edebiyata düşkünlüğüyle, yazdığı kitapları ve şiirleriyle de hep göz önünde olmuştur. 20. yüzyılın ikinci yarısında, Türk siyaset sahnesinin en önemli isimlerinden biridir, Türkiyenin Karaoğlanıdır.

Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1925te Beşiktaş, İstanbulda doğdu. Annesi Fatma Nazlı, İstanbul doğumluydu ve bir ressamdı. İstanbul ve Ankara Konservatuarlarında öğretmenlik yapmıştı. Türkiyenin ilk profesyonel kadın ressamlarından biriydi. Babası Ahmet Fahri Ecevit, Kastomonu doğumluydu ve Ankara Hukuk Fakültesinde bir adli tıp profesörüydü. Fahri Ecevit, 1943te siyasete atıldı ve CHPnin Kastamonu milletvekili oldu, 1950de bu görevinden ayrıldı. Ecevit soyadı, Kastamonundaki bir bucağın isminden geliyordu. Annesi ve babası Osmanlı Devletinin seçkin isimlerindendi, ayrıca dedelerinden biri alay komutanı, diğeri ise müderristi.

Liseyi Robert Kolejde edebiyat kolunda okuyan Ecevit, 1944te bu okulu bitirdi. Önce Ankara Üniversitesine, sonra da Dil Tarih Coğrafya Fakültesine kayıt yaptırdı. Hint felsefesiyle ve Doğu mistizmiyle ilgileniyordu.

1944te Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çevirmen olarak başladığı çalışma hayatına, 1946da Londradaki elçilikte Türk Basın Ateşeliği katibi olarak devam etti. Bu sırada da Londra Üniversitesine kayıt yaptırmıştı, burada İngiliz dili ve edebiyatı, Sanskritçe, Bengalce ve sanat tarihi üzerine eğitim aldı ancak eğitimini tamamlamadı. Katiplik görevinden 1950 yılında ayrıldı ve aynı yıl Cumhuriyet Halk Partisinin çıkarttığı Ulus Gazetesinde işe başladı. Bunun sebebi ise babasının Londrada yaşamasından memnun olmaması ve dönemin başbakan yardımcısı Nihat Erimi araya sokarak Ecevite Ulus Gazetesinde iş bulmasıydı. çalkantılı bir dönemde bu mesleği yürütmeye çalışan Ecevit, dönemin Demokrat Partisinin basın üzerindeki baskılarından nasibini aldı. Ulus Gazetesi, Demokrat Parti tarafından kapatıldı, bunun üzerine Ecevit, Halkçı Gezetesinde, Forum Dergisinde ve Yeni Ulus Gazetesinde yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi, aynı zamanda bu gazetelerde yazılar da yazıyordu.

Ulus Gazetesinde başlayan siyaset ilgisi, onu 1954 yılında CHPnin çankaya Ocağına kaydolmaya itti. Bu sırada gazetecelik görevine devam eden Ecevit, 1955 yılında Amerikanın Kuzey Carolina eyaletine bağlı Winston-Salemde, The Journal and Sentineladlı gazetede konuk gazeteci olarak çalışmaya başladı. Bu görev, Amerikan Basın Enstitüsü ve ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Eğitim Mübadele Programının, Amerikayı genç ve yetenekli yazarlara tanıtmak için sarfettiği çabaların sonucu olarak doğmuş, Ecevit de bu programa dahil edilmek istenmişti. Daha sonra Türkiyeye geri döndü.

1957de Rockefeller Foundation Fellowship isimli kurumdan kazandığı burs ile, Harvard Üniversitesinde inceleme yapmak üzere Amerikaya döndü. Burada 8 ay boyunca Orta Doğu tarihi ve psikoloji üzerine incelemelerde bulundu. Aynı yıl, 27 Ekim 1957de, İsmet İnönünün damadı Metin Tokerin adaylığı ona devretmesinin yardımıyla CHPden milletvekili adayı oldu; böylece aktif siyaset hayatı da başlamış oldu.

Ecevit, 1957den 1980e kadar Ankaradan ve Zonguldaktan CHP milletvekili oldu. 1960ta Kurucu Meclis Üyesi, 1961de çalışma Bakanı oldu. Bakanlık görevini 1965e kadar sürdürdü. 1965te Zonguldaktan milletvekili seçildi. Bu seçimleri Süleyman Demirelin başında bulunduğu Adalet Partisi kazanınca, CHP muhalafet partisi oldu. Bu tarihten sonra da Bülent Ecevit, Ortanın Solu fikrini benimsemeye ve bu akımın öncüsü olmaya başladı. Ama zaman zaman komünizme kaymakla suçlandı. 1971 Darbesinden sonra oluşturulan hükümete, CHPnin de katkıda bulunduğu gerekçesiyle partiden istifa etti. İsmet İnönünin 12 Mart Muhtırasına karşı tavrı, Eceviti bu davranışa itti. CHPnin değişmez genel başkanı gibi görülen İsmet İnönüye karşı, istifa ettikten sonraki dönemde bir karşı hareket yürütme çalışmalarına başladı.

1972 yılında yapılan 5. Olağanüstü Kurultayda güvenoyunu Ecevitin alması üzerine İsmet İnönü istifa etti. Böylece Ecevit, 4 Mayıs 1972de CHP Genel Başkanı seçildi. 1973 seçimlerinde en çok oyu aldığı halde hükümet kuramayan Ecevit, 1974 yılının çok tartışlan CHP-MSP (Milli Selamet Partisi) koalisyonunun başbakanı oldu. Aynı yıl 20 Temmuz 1974 tarihli Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirdi.

Ecevitin cumhurbaşkanı Fahri Korutürk onayıyla 1977de kurduğu azınlık hükümeti güvenoyu alamayınca, 2. Milliyetçi Cephe, Demirel başkanlığında AP, MHP ve MSP ile kuruldu. Aynı zamanda 5 Haziran 1977 seçimlerinde CHPnin aldığı %41lik oy oranı, Eceviti tek başına iktidara getiremese de, Türkiye tarihinde sol bir partinin aldığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçti. 21 ay boyunca bu hükümetin başbakanlığını yürüttü. Ecevit bu yeni hükümete karşı yeni bir oluşum başlatma işine girdi ve kendi deyimiyle kumar borcu olmayan 11 milletvekili arayışına girdi. İstanbul Güneş Motelde Adalet Partili 11 milletvekiliyle görüşmesi, tarihe Güneş Motel Olayı olarak geçti. Ecevitin bu girişimi başarılı oldu ve 1978de yeni hükümeti kurarak başbakanlık koltuğuna oturdu. Ancak bu 11 vekilin hakkında çıkan yolsuzluk söylentileri Ecevitin dürüstlük ilkesine zarar verdi.

Ülkede gittikçe tırmanan gerginlik, şiddetli sol-sağ çatışmaları ve eleştiriler bir yandan darbe yolunu açarken, bir yandan da Ecevitin 1979 ara seçimerlerinde başarısız olmasına yol açtı. Bunun sonucunda Süleyman Demirel, MHP ve MSP ile bir azınlık hükümeti kurdu. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, askeri darbelerin antidemokratik olduğunu düşünerek karşı çıktığı askeri yönetim tarafından üç kez hapse mahkum edildi, birçok siyasetçi ile birlikte 10 yıl süreyle politikadan uzaklaştırıldı.

Bu çalkantılı dönemde Ecevit, gazeteciliğe dönmeye karar verdi ve 1981de Arayış Dergisini çıkartmaya başladı ancak dergi askeri yönetim tarafından kapatıldı.

1985 yılı, Ecevitin isminin yanında her zaman hatırlanacak olan bir olaya şahit oldu; Demoktarik Sol Parti, Ecevit siyasi yasaklı olduğu için eşi Rahşan Ecevitin başkanlığında kuruldu. 1987 yılında yasağı kalkan Ecevit, partinin başına geçti. Ancak 1987de yapılan seçimlerde partisi barajı aşamayınca siyasetten çekilme kararı aldı. 1989da Genel Başkanlık koltuğu boşalınca, Olağanüstü Kurulda tekrar DSPye dönmesine ve Genel Başkan olmasına karar verildi ve 1991 seçimlerinde Zonguldaktan milletvekili oldu. Bu seçimler sonucunda Demirel önderliğindeki Doğru Yol Partisi ve Erdal İnönünin Sosyal Demokrat Halkçı Partisi bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu hükümet, APyi ve CHPyi siyaset sahnesine tekrar kazandırdı; AP kendisini feshettiyse de CHP Deniz Baykalın girişimleriyle yoluna devam etti. Bunun sonucunun solun parçalanması olduğu düşünüldüğü için CHP ve DSPyi birleştirme girişimleri, Ecevitin Baykalinkinden farklı kulvardaki siyasi tarzı nedeniyle gerçekleşmedi.

1994 seçimlerinden sonra DSP, solun en büyük partisi konumuna geldi. DTP ve ANAP ile kurulan hükümette başbakan yardımcısı, daha sonraki DSP-DYP-ANAP azınlık hükümetinde de başbakan oldu. 1999 seçimleri sonrasında ise 2002 yılına kadar DSP hükümeti ile başbakan oldu. Ancak 2002 seçimlerinde DSP barajı aşamadı ve Ecevit, yaşının da oldukça ilerlediğini ve sağlığının bozulduğunu göz önüne alarak siyasetten çekilme kararı aldı.

Ecevit, dürüstlüğüyle tanınan bir siyasetçi olmasının dışında aynı zamanda bir şair ve yazardı. Birçok yapıtı Türkçeye çevirdi, İngilizce, Sanskritçe ve Bengalce çalışmaları ve incelemeleri yürüttü. 1976da Şiirler, 1978de Işığı Taştan Oydum, 1997de El Ele Büyüttük Sevgiyi ve 2005te Bir Şeyler Olacak Yarın isimli şiir kitaplarını çıkarttı. Şiir kitapları dışında, siyaset konulu kitapları işe şöyleydi; Ortanın Solu (1966), Bu Düzen Değişmelidir (1968), Atatürk ve Devrimcilik (1970), Kurultaylar ve Sonrası (1972), Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı (1974), Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar (1975), Dış Politika (1975), Dünya Türkiye Milliyetçilik (1975), Toplum Siyaset Yönetim (1975), Türkiye / 1965 1975 (1976), İşçi Köylü Elele (1976) ve Umut Yılı (1977).

Ecevit, 1946 yılında, Robert Kolejden sınıf arkadaşı olan Rahşan (Aral) Ecevit ile hayatını birleştirdi. Ecevitin Rahşan Hanıma karşı beslediği aşk, şiirleri ve ikilinin 60 yıllık birlikteliği her zaman Türk halkı tarafından gıptayla takip edildi.

Bülent Ecevit, 18 Mayıs 2006 tarihinde geçirdiği beyin kanaması sonucunda GATAda tedavi altına alındı. Yaklaşık 6 ay boyunca bu hastanede tedavi gördü, yoğun bakımda kaldı. 5 Kasım 2006da, 81 yaşında, solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Devlet Mezarlığına gömülebilmesi için 9 Kasımda yapılan kanun değişikliği sonucu 11 Kasım 2006da buraya defnedildi.

Bülent Ecevit, Türk siyasetinde ayrı bir yere sahip olan bir siyasetçidir. Edebiyata düşkünlüğü, siyasetçi kimliği kadar ilgi görmüştür. Siyaset ve şiir kitaplarının dışında Özgür İnsan (1972), Arayış (1981), Güvercin (1988) gibi dergiler çıkartmıştır. Bitlis ve Meclis sigaralarını içer, klasik Batı müziğini ve Türk halk müziğini sever. Kendisine 6 kez suikast girişiminde bulunulmuştur. En göze batan noktalardan biri de, eniştesi İsmail Hakkı Okdayın ona hediye ettiği 70 yıllık Erika marka daktilosudur. Bu daktiloyu ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesine armağan etmiş, kendisini de yazılarını hep bu daktilonun başında yazarken hafızalara kazımıştır. 1973 yılında, CHPnin seçim kampanyası sırasında yaşlı bir kadının sarfettiği Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlanı görmek istiyom cümlesinden sonra Ecevit, Türk siyasi sahnesinin Karaoğlanı olarak anılmaya başlamıştır.

Üniversite mezunu olmadığı için cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturamasa da 5 kez Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ünvanını taşımıştır. Ölümünün ardından tüm gazetecilerin tek bir ağızdan söylediği şey, Ecevitin gazetecilere karşı hiçbir zaman olumsuz bir tavır sergilemediği ve onları hep el üstünde tuttuğu olmuştur. Bunun arkasında yatan en önemli neden, asıl mesleinin gazetecilik olmasıdır. Can Dündarla yaptığı röportajda Biliyor musunuz, Rahşan da ben de siyaset sevemedik. demiştir, hep bir kır evinde yaşayıp şiir yazmak istemiştir. Hiçbir zaman gösterişe yaklaşmamış, seçkin olmamış, hep halkın içinde, dengeli, ciddi, ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, inatçı, uzlaşmacı bir Atatürkçü olmuştur. Tüm bunların yanında Ecevitin en önemli özelliklerinden biri ise dürüstlüğüdür.

Yılmaz Güney Kimdir?

Yönetmen, oyuncu, senarist ve öykü yazarı. Gerçek adı Yılmaz Pütündür. Türk sinemasında çığır açan yapımlara imza atmış, Yeşilçamın klişelerini sarsmış, siyası duruşu, mahkmiyeti ve başarılı yönetmenliğiyle kilometre taşı olmuştur. çirkin Kral lakaplı Güney, hapishane yıllarında kaleme aldığı Yol adlı filmin senaryosuyla Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır. Umut, Arkadaş ve Sürü Güneyin önemli filmlerinden bazılarıdır.

1 Nisan 1937de bir işçi ailesinin iki çocuğundan biri olarak Adananın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adanada tamamlayan Güney, çocukluk yıllarında pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satıcılığına kadar çeşitli işlerde çalıştı. Güney, ilerleyen yıllarda And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtımcılığı yaptı. Edebiyatla ilgilenen ve öyküler yazan Güney, üniversite eğitimini almak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Bu süre içinde usta yönetmen Atıf Yılmazla tanışan Güney, rejisörün desteğiyle sinema dünyasına ilk adımını attı. 1959 yılında yönetmenliğini Atıf Yılmazın yaptığı Bu Vatanın çocukları ve Alageyik filmlerinin senaryolarını yazan ve oyuncu olarak da bu yapımlarda performans gösteren Yılmaz, Karacaoğlanın Karasevdası isimli filmde yönetmen yardımcılığı yaptı. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere öyküler yazan Güneyin edebiyat ve kalemle ilişkisi de hep güçlü oldu. Ancak Onüç dergisinde yayımlanan Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı, 1961 yılında 18 ay hapis cezasına ve 8 ay Konyaya sürgün cezasına mahkm oldu.

1963 yılında mahkmiyet sonrası yeni hayatına merhaba diyen Güney, tutkuyla bağlı olduğu sinemaya döndü. Küçük bütçeli ve sıradan macera filmlerinde rol almaya başlayan Güney, şiddet temalı bu filmlerde canlandırdığı ezilen ama yazgısını kabul etmeyen; kötülüğe karşı tek başına direnip mücadele eden dürüst Anadolu çocuğu karakteriyle popüler oldu. Anadolu izleyicisi Güneyin çizdiği bu profille kendini özdeşleştiriyordu ve aktör bu özellikleriyle kendine sağlam bir yer edindi.

Güneyin o dönemde izleyiciyle buluştuğu filmlerden biri de çirkin Kraldı. Bu filmden sonra çirkin Kral olarak anılmaya başlayan aktör, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Ömer Lütfü Akadın yönetmenliğini yaptığı Hudutların Kanunu filmindeki sade ve abartısız performansıyla Türk sinemasında yeni bir oyuncu tipi yarattı. Efsaneleşmeye doğru hızla giden aktör, Yeşilçamdaki iyi karakterlerin yakışıklı, kötü karakterlerinse çirkin oyuncular tarafından canlandırıldığı sistemi tersine çevirdi. Onunla birlikte sade ve doğal oyunculuk taçlandı.

Güneyin yönetmenlik süreci At Avrat Silah isimli filmle start aldı. 1968 yılındaysa filmografisinde ilk önemli filmi olan Seyyit Hanı çeken Güney, filmde doğu topraklarındaki bir sevda öyküsünü anlatıyordu. Üslup ve anlatım açısından büyük övgü alan bu filminden sonra Aç Kurtlar ve Bir çirkin Adam için yönetmen koltuğuna oturan Güney vatani görevini yapmak için askere gitti.

1970 yılında Türk sineması için önemli bir yere sahip olan Umut adlı filmi izleyiciyle buluşturdu. Umut, eski faytonu ve atıyla kalabalık ailesini geçindirmeye çalışan Cabbarın mücadele dolu hayatını anlatıyordu ve Güneyin yaşamıyla paralellikler içeriyordu. Anlatımının gerçekçiliğiyle dikkat çeken film, Adana Altın Koza Film Şenliğinde en iyi film ödülünün sahibi oldu. Ancak sansür kurulu tarafından yasaklanmasının ardından Danıştay kararıyla yeniden izleyiciyle buluştu. Umut, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgiyle karşılandı ve Yılmaz Güney sinemasında bir dönemi kapayıp yepyeni bir dönemi açan bir film olarak Türk sinema tarihinin de başyapıtları arasında yerini aldı.

Güneyin 1971 yılında yönetmenliğini yaptığı Ağıt, Acı ve Umutsuzlar adlı filmlerinin üçünün de Adana Altın Koza Film Şenliğinde dereceye girmesiyle festival tarihinde bir ilk gerçekleşiyordu. Aynı yıl, gözaltına alınan Güney bir hafta süreyle gözaltında tutulduktan sonra 3 aylığına Nevşehire sürgüne gönderildi.

12 Mart 1972de gerçekleşen darbe sırasında adının siyasal olaylara karıştığı gerekçesiyle tutuklanan Güney 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl Boynu Bükükler adlı romanını Boynu Bükük Öldüler adıyla yayımladıktan sonra Orhan Kemal Roman Ödülünü kazanan yönetmenin mahkmiyeti, Bülent Ecevitin iktidar olduğu 1974 senesinde genel affın yürürlüğe girmesiyle sona erdi. Bu zorlu sürecin ardından filmografisi için oldukça önemi olan ve aynı adı taşıyan şarkısıyla da klasikler arasına giren Arkadaşı çeken Güney, filmde iki üniversite öğrencisinin, aralarındaki toplumsal uçurumların farkına varmalarını işliyordu. Ülkemizdeki kültür şokunun resmedildiği film büyük ilgiyle karşılandı. Yılmaz Güney, Endişe ismindeki filminin Adanadaki çekimleri sırasında karıştığı bir olay sırasında bir yargıcın hayatına son verdiği için 19 yıl hapis cezasına mahkm oldu. Cezaevinde bulunduğu dönemde Güney adlı bir dergi çıkaran ve senaryo çalışmalarına devam eden rejisörün, o dönemde kaleme aldığı Sürü, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Büyük ilgi gören filmden sonra Şerif Gören tarafından çekilen ve senaryosunu Güneyin yazdığı yol filmi Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı.

1981de Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak ayrılan ve sonrasında yurt dışına kaçan Güney, Yolun kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünün sahibi oldu. Güney yurda dönme çağrılarına uymaması sebebiyle 1983te Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve aynı yıl Fransada Duvar adlı filmin yönetmenliğini yaptı.

Yılmaz Güneyin fırtınalı yaşamı 9 Eylül 1984te son yıllarını geçirdiği Pariste mide kanseri sebebiyle sona erdi.

Mehmet Kurtuluş Kimdir?

Fatih Akın ile beraber çalıştığı projeler ile bilinen Türk kökenli Alman oyuncu. Tiyatro kökenli bir oyuncu olan Kurtuluş, 1998 yılında Fatih Akının yönettiği Kısa ve Acısız adlı sinema filmi ile öne kavuştu. 20den fazla filmde rol alan Kurtuluş, 2007 yılında, Osman Sınavın yönettiği Pars adlı sinema filmi sayesinde Türk izleyicilerle de buluştu.

Mehmet Kurtuluş, 27 Nisan 1972 tarihinde, Uşak, Türkiyede dünyaya geldi. Ailesi, Mehmet daha henüz 1.5 yaşındayken Almanyaya çalışmak için göçünce, çocukluğunu kardeşi ile beraber Salzgitter, Lower Saxony, Almanyada geçirdi.

1989 yılında, henüz lisede okurken ilk tiyatro çalışmalarına başlayan Kurtuluş, 1991 yılında liseden mezun olmasının ardından tiyatro ile olan bağını kopartmadı ve 1993 yılında, Braunschweig Devlet Tiyatrosuna geçerek profesyonal bir oyuncu oldu.

1994 ve 1995 yıllarında, Hamburgda Komödie am Winterhuder Fhrhaus adlı komedi oyununda rol aldığı sırada ünlü oyuncu Eleyn Hamann tarafından keşfedildi ve bu sayede T.V. dünyasının kapıları kendisine açıldı.

1998 yılında, Hamburger Kammerspiele adlı özel tiyatroda, Türk kökenli Alman yönetmen Fatih Akın ile tanışması, Kurtuluşun sinema sektörüne yönelmesine yardımcı oldu. 1998 yılında, Akının yönettiği Kısa ve Acısız adlı filmde rol alan Kurtuluş, 2000 yılında Im Juli ve 2004 yılında Gegen die Wand adlı filmlerle tekrar Akınla çalışma fırsatını buldu.

Mehmet Kurtuluş, 2007 yılında, Osman Sınavın yönettiği Pars; Kiraz Operasyonu adlı film sayesinde Türk izleyicilerle buluşma fırsatını elde etti. Pars Narko Terör adlı T.V. dizisinin devamı olan film, gişede 2 milyon dolar hasılat elde etti.

Mehmet Kurtuluş, 2007 yılında Alman oyuncu Dsire Nosbusch ile evlendi.

2015 yılında Büyük Oyun adlı sinema filminde terörist Hazar karakterini canlandırırken Samuel Jackson ile birlikte oynadı.

2015 yılının Eylül ayında yapımcı Timur Savcının yapımcılığını üstlendiği, Star TVde başlayacak olan Kösem Sultan dizisinde Safiye Sultanı Hülya Avşar canlandıracak. Kösem Sultanı ise Beren Saat canlandıracak. Ekin Koçun canlandırdığı I. Ahmetin eşi olacak olan Kösem Sultanın çocukluğunu ve gençliğini Yunan oyuncu Anastasia Thsilimpou 9 bölüm canlandıracak. Mehmet Kurtuluşda Derviş Mustafa karakterine hayat verecek.

Ana Sayfaya Git
  • ©Copyright 2024 | Tüm Hakları Saklıdır