Diyarbakır’ın Efsanevi Kedileri

Rivayetler, efsaneler, mitolojiler, söylenceler…Her şehrin kendine has onlarca efsanesi vardır. Bizim size aktaracağımız ise Diyarbakır’dan. İşte Diyarbakır’ın efsanevi kedileri…

Diyarbakır’ın Efsanevi Kedileri

Rivayetler, efsaneler, mitolojiler, söylenceler… Hayalin ve gerçeğin nerede başlayıp nerede bittiğinin tam anlamıyla çözülemediği bir sürü hikaye. Bu yazı dizimizde, şehir efsanelerini merak edenler için ilk önce Diyarbakır’a yolumuz düşüyor. Diyarbakır’ın efsanevi kedileri konusunda bilginiz var mı? 

Diyarbakır’ın efsanevi kedileri: Kırklar Meclisi Efsanesi

Rivayetlere göre; eski zamanlarda Diyarbakır Fatihpaşa mahallesi’nde yaşlı, yalnız ve dul bir adam yaşarmış. Bu yaşlı adam yalnızlığını Diyarbakır’ın surlarındaki serçeler ve güvercinlerle, evindeki çiçeklerle paylaşırmış. Surların olduğu yerlerde çok vakit geçirdiği için mahalle sakinleri ona ‘sırrını surlara anlatan adam’ lakabını koymuşlar. Bir sabah, her zaman yaptığı gibi, kuşlar için cebine doldurduğu yemlerle yola çıkan adam surların dibinde bir grup çocuğun kuyruğuna teneke bağladıkları için bağıran bir kara kedi görmüş. Kedinin halini görünce, çocukları kovup kediyi kurtarmış. Yavaşça kucağında sakinleştirdiği kediyi sokağa bırakmaya gönlü razı gelmediği için onu da eve götürmeye karar vermiş. 

Zaman ilerledikçe kedi ile aralarında bağ kurulmuş. Artık kedide her sabah yaşlı adama yarenlik edip, onunla birlikte yollara düşüyormuş, akşam tekrar birlikte eve dönüyorlarmış. Kış geldiğinde, yaşlı adam kedisi üşümesin diye onu sıkıca kapatıp sobasını da sıcacık yaktığı evde bırakırmış. 
Bir sabah, kedisini kucağına aldığında tüylerinin çok soğuk olduğunu gören adam şaşırarak tüm evi soğuk geçiren bir yer var mı diye kontrol etmiş. Evin herhangi bir yerden soğuk almadığını görünce şaşkınlığı artmış. İlerleyen günlerde de aynı şey olunca, yaşlı adam gece uyumadan kediyi gözlemeye karar vermiş. Derken gecenin ilerleyen saatlerinde kedi yattığı yerden kalkıp adamın başucuna gelmiş. Adamın uyuyup uyumadığını kontrol eder gibi onu izlemeye, incelemeye başlamış. Yaşlı adamın uyuduğunu düşünerek, dilinin altından çıkardığı küçük mavi bir boncuğu adamın kulağına dikkatlice yerleştirmiş. Daha sonra sessiz bir şekilde kapıyı aralayarak dışarı çıkmış.

Efsane Burada Başlıyor…

Kedi önde, onu takip eden yaşlı adam arkada, Diyarbakır’ın surları arasında bir yola gelmişler. Kara kedi, Diyarbakır surlarının en büyük kapılarından birisi olan Mardin Kapıdan çıkmış ve Hatun Kastal Bahçelerine girmiş. Buradan da çıktıktan sonra Dicle Nehri’ni geçerek Kırklar Dağı’nın eteğine gelmiş. Kedi, bahçesinde çiçeklerin ve çok görkemli şadırvanların olduğu Kavs Köşkü’nün avlusuna girmiş. Kara kedi’nin peşinden giden yaşlı adam gizlenerek onu izlemeye devam etmiş. 

Çok geçmeden kara kedi hafiften silkelenerek insan şekline girmiş. Daha sonra Kavs Köşkü’nün kapısından çok sayıda kedi girmeye başlamış. Her giren kedi silkelenerek insana dönüşüyormuş. Sayıları tam kırk olunca aralarında konuşmaya başlamışlar. Yaşlı adamın büyük bir korkuyla ve heyecanla izlediği bu sahne, kendi aralarında şehrin ve şehirde yaşayan insanların sorunlarını tartışmalarıyla devam etmiş. Bir süre bu toplantıyı izleyen adam, sessizce evine dönmüş ve boncuğu yeniden kulağına yerleştirerek uykuya dalmış. 

Sabah uyandığında, kedisini yerinde yatarken görünce hayranlık ve sevinçle onu kucağına almış ve ‘’benim iyi kalpli kedim, dün gece seni takip ettim. Sırrını neden benden gizledin ki?’’ diyerek kedisini sevmeye devam etmiş. Kedi, yaşlı adamın bu tepkisi karşısında hiçbir şey yapmamış. Yaşlı adam, kedisi için yiyecek hazırlamaya gidip geri döndüğünde kedisini yerinde göremeyince heyecana kapılmış fakat artık çok geçmiş. Sırrının açığa çıktığını öğrenen kedi sırra kadem basmış. 
Rivayet odur ki; kırk kedinin kırklar meclisi şehrin sorunlarını çözmekte ve insanları mutlu etmekte çok başarılıymış. Ancak sırları çözülmeye başlayınca, şehrin sıkıntıları, dertleri artmaya başlamış.
 

Kaynak: Diyarbakır Söz