Görüş Bildir

Fuhşiyat sorunu engellenmelidir

Diyarbakır başta olmak üzere bölgede artan fuhşiyat kent sakinlerini rahatsız ederken bölge alimleri, bu manevi sorunun bireysel değil toplumsal olduğuna dikkat çekiyor.

Fuhşiyat sorunu engellenmelidir

DİYARBAKIR-Özellikle Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesinde, son zamanlarda artan günlük kiralık evler, köşe başlarını tutan fuhuş çeteleri ve gayr-i meşru ilişkilere karıştığı bilinen simaların artması endişelere neden oluyor.

Bu tür görüntülerin bireysel olmaktan ziyade toplumsal bir sorun haline geldiğine dikkati çeken İTTİHADUL ULEMA Genel Sekreteri Molla Muhammed Özer, halkın bu tür sorunlara karşı müdahale şeklinin kısıtlı olabileceğini belirterek burada en büyük sorumluluğun yetkili mercilere düştüğüne vurgu yaptı.

İslam dininin, aileyi korumak ve neslin devamı için meşru evliliği getirdiğini, bunun yanında zinayı da haram kıldığını hatırlatan Özer, "Allah-u Te'ala'nın koyduğu sınırları aşan kendi haddini aşmış, topluma da zarar vermiş olacaktır. Bu kanun ve kuralları uygulamak için de 'emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münker' kaidesi tüm Müslümanlara vacip kılınmıştır." dedi.

"İmkanlar ölçüsünde münkeratı engellememiz lazım"

"Kişi; bir münkeri gördüğü zaman onu eliyle düzeltsin, gücü yetmiyorsa diliyle, ona da güç yetiremiyorsa kalbiyle buğz etsin" hadis-i şerifini hatırlatan Özer, "Bu hadisten herkes kendi sorumluluğunu çıkarabilir. Bir şehrin yöneticisinin bunu düzeltme yöntemi farklı, sıradan vatandaşın müdahalesi ayrı ve bir alimin daha farklı olur. Buradaki sorumluluğu genelleştirirsek imkanlar doğrultusunda kötülüğü kabul etmememiz lazım." ifadelerini kullandı.

"Allah'ın reddettiği bir durumu kabul etmemiz mümkün değildir"

Ahlaksızlığı dayatmaktan ziyade alıştırma yöntemiyle yapıldığının altını çizen Özer, duruma verdiği örnekle açıklık getirdi.

Özer, "Bilindiği üzere bir kapta bulunan kurbağaların üzerine sıcak su dökülürse bu hayvanlar kaçışır. Fakat kabın altı ateşlenerek bu su ısıtılırsa kurbağalar kaçışmaz, içinde kalarak can vermiş olurlar. Şu anda bizi de bu duruma alıştırmaya, fikir veya kişi özgürlüğü gibi kavramlarla yavaş yavaş rıza göstermeye çalışıyorlar. Bir Müslüman olarak hiçbir şekilde Allah'ın reddettiği bir durumu kabul etmemiz mümkün değildir." şeklinde konuştu.

"Aileler kendi çocuklarına sahip çıkıp bilinçlendirmeli"

Cadde ve sokaklarda karşılaşılan gayri ahlaki karelere dikkat çeken Özer, "Park ve bahçelere baktığımızda, insanların kendi mahremiyle yaşabileceği münasebetin hayvani bir şekilde dışarıya taşınmaya çalışıldığını görüyoruz. Toplumun buna rıza göstermemesi lazım. Burada ailelere sorumluluklar düşmektedir. Aileler kendi çocuklarına sahip çıkıp bilinçlendirmeli ve şeytanperest insanların şerrinden uzak tutmalı. Bir binada veya mahallede hayvani ilişkiler yapılıyorsa ve oradakiler buna tepki göstermiyorsa Allah muhafaza onların çocukları da bu nefisperestlerin ağına düşebilir." dedi.

Mevcut kanunlara göre zinanın topluma açık alanlarda "yapılmaması gereken bir durum" olduğunu ve buna devletin de müsaade etmemesi gerektiğini söyleyen Özer, fuhşun bir anda artmasının gelişi güzel olmadığını, bölgeye özel planlanmış bir ifsat çalışması olduğuna vurgu yaptı.

"Şer odaklı ve kötü emelli insanlar bunu bilinçli olarak şehre yerleştirmeye çalışıyor"

Diyarbakır'ın peygamberler ve sahabeler şehri olarak zikredildiğini hatırlatan Özer, "Zannımca buraya özgü özel bir proje uygulanıyor. Bazı şer odaklı ve kötü emelli insanlar bunu bilinçli olarak şehre yerleştirmeye çalışıyor. Kürtlerin en fazla öne çıkan bariz özelliklerinden biri namus mefhumudur. İşte bu durum Kürtler içerisinde oluyorsa ayriyeten katmerli bir ayıptır. Buna muhakkak engel olmak gerekir. Şayet buna engel olunmazsa ailenin temeline dinamit yerleştirilmiş olur. Yani kişinin birkaç dakikalık hevesatı uğruna şer'i yollar varken gayr-i şer'i yola tevessül etmesiyle toplumun temeline dinamit koyar." diye belirtti.

Toplum içerisinde artan fuhuş ve benzeri münkeratın beraberinde doğal afetleri de arttırdığına vurgu yapan Özer, "Hadislerle de sabittir ki bir toplumda zina yaygınlaşırsa depremler fazla olur ve daha önce görülmemiş hastalıklarda görülür. Şu anda dünya zaten bir hastalığa bulaşmış ve kurtulamadı. Buna rağmen serkeşlik yapılırsa ve Allah'a karşı isyan edilirse Allah-u Te'ala dünyada olduğu gibi ahirette de cezalandırır." ifadelerini kullandı.

Özer, "Allah, nefsine esir olmuş kişilerin yanı sıra buna susanları, ses çıkarmayanları, rıza gösterenleri ve memnun olanları da cezalandıracağından buna rıza gösteremeyiz. Bu münkerat engellenmediği takdirde toplum bir felakete sürüklenecek ve bundan hiç kimse selim kalamayacak, kurtulamayacaktır." dedi.

"Bayanların uygunsuz kıyafetlerle tarihi camilere gelip dolaştıklarına şahit oluyoruz"

Toplum içerisinde özellikle erkeklerin kendilerini gerçek manada muhafaza etmelerinin çok zor olduğunu kaydeden Özer, "Çünkü bir bayanın ev içerisinde giyinmesinin dahi doğru karşılanmadığı kıyafetlerle dışarıda, çarşı-pazarlarda gezdiklerini görüyoruz. Özellikle Diyarbakır'da tarihi camiler dediğimiz alanlara bayanların uygunsuz kıyafetlerle gelip dolaştıklarına şahit oluyoruz. Bu konuda gerek müftülükler ve gerekse belediye olarak gerekli tedbirleri almalı, girişlerin uygun kıyafetlerle yapılmasını sağlamalıdır." şeklinde konuştu.

Başta Diyarbakır olmak üzere diğer şehirlerde de bulunan ziyaretgahların amacı dışında kullanılmasının uygun olmadığını söyleyen Özer, "Kentimizde ve diğer şehirlerde bulunan Peygamber türbelerinin mesire alanı haline getirilmemesi, toplumun buna gerekli duyarlılığı göstermesi lazım. Kabir ziyareti adabınca Hazreti Süleyman ve Eğil'deki türbeler ziyaret edilmelidir. Bir Allah dostunun huzuruna diriyken nasıl çıkılıyorsa medfun bulunduğu türbeye de aynı üslup ve giyimle çıkılması gerekir." dedi.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi