Görüş Bildir

KCK ana davasında Kürtçe ve Zazaca savunma yapıldı

PKK’nın şehir yapılanması olan KCK ana davasında tutuksuz yargılanan sanıklar, savunmalarını tercüman aracılığıyla Kürtçe ve Zazaca yaptı.

KCK ana davasında Kürtçe ve Zazaca savunma yapıldı

Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya sanıklardan eski Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Veysel Yıldırım, Selahattin Elçi ve Abdulfaffur Şen katıldı. Duruşmada hakim, sanıklar üzerine atılı suçları okudu. Savunmasını tercüman eşliğinde Kürtçe yapan Selim Sadak, emekli milletvekili olduğunu, atılı suçların olduğu dönemde Siirt Belediye Başkanlığı yaptığını belirterek savunmasına başladı. Sadak, “Konuşmalarımın neresinin suç olduğunu anlamış değilim. 5 yıl Siirt Belediye Başkanlığı yaptım. O dönemde 3 emniyet müdürü, 5-6 Terörle Mücadele Şube Müdürü değişti. 10’dan fazla şube müdürü değişti. O dönemde bu iddiaların temeli hazırlanmış. O tarihte iddiaları hazırlayan görevlilerin tamamı hakkında ya dava açılmış, bazıları tutuklanmış bazıları da firari durumdadır. Emniyet görevlileri, görevlerinde suistimal yapmış. Onlar hakkındaki iddialar doğru ise benim hakkımdaki iddialar gerçek dışıdır. Onlar hakkındaki iddialar doğru değilse benim hakkımdaki söyledikleri doğru olabilir, o zaman konuşalım” dedi.

"KİMSEDEN TALİMAT ALMADIM"

Hakkında, KCK yöneticilerinden talimat aldığı yönündeki suçlamaya Sadak, şu ifadelerle cevap verdi:

"Cihan Deniz ve Hüsnü Albay ile DTP’de birlikte çalıştık. Parti Meclisi’nde görev yaptık. Van Erciş’te mitinge katıldığım doğrudur. Ben Cihan Deniz ve Hüsnü Albay’ın üstü konumundaydım. Ben yürütmede onlar da parti meclisindeydi. Bu nedenle talimat almam söz konusu değildir. Ben siyasetçiyim, yaşamını yitirenlerin ailelerinin talebi doğrultusunda cenaze törenlerine katıldım. Bu yaptığımız işler talimatla değil, bizim görevimiz icabı hem de vicdanımızın talimatına uyarak gittik. Kamuran Yüksek de o dönem parti yürütmesindeydi. Şu anda eş genel başkanı. Kamuran Yüksek’ten talimat almadım. İddiaları kabul etmiyorum. Öneriler veya istekler neden talimat olarak ilişkilendiriliyor anlamış değilim. Ben belirtilen tarihte kesinlikle Kuzey Irak’a gitmedim. 2006 yılında talep üzerine o dönem parlamentonun talebi üzerine parti adına Kuzey Irak’a gidip parlamentonun yemin törenine katıldım. KCK TM tarafından herhangi bir uyarılma söz konusu değildir. Bu söylenenler hangi tarihte nerede olmuş. Ben miting şöleninde yaptığım konuşmaların hepsini sahipleniyorum. Konuşmaların barışın gerçekleşmesi ve yasakların kaldırılması yönünde olmuştur. Konuşmalarımı demokratik temelde Kürt sorunun çözümü için yaptım."

"BELEDİYE BAŞKANLIĞINI İSTEMİYORDUM"

Mahkemenin “Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’ı tanıyor musunuz?" sorusu üzerine Sadak, şunları söyledi:

"Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal ile aynı dönemde milletvekilliği yaptık. O tarihte birbirimizi çok seviyorduk. Onlar sürgüne ben hapse gittim. Benden telefon numarası isteyip istemediklerini hatırlamıyorum. Şu anda da isterlerse veririm. Ben de bahsedilen şahısların numarası var. Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksekokulu servisine yönelik saldırıya ilişkin konuşup konuşmadığımı hatırlamıyorum. Olayın ardından ‘Silahları uzak bir yere atsalardı’ yönünde bir konuşmam olmadı. Bu yöndeki iddiayı kabul etmiyorum. Şiddete karşı olduğumu belirtiyorum."

Belediye başkanlığı adaylığını istemediği örgütün isteği doğrultusunda aday olduğu iddiası üzerine Sadak, "Burada kısmen doğruluk payı var. Ben istemiyordum. Bu görevi kabul etmem için Ahmet Türk ve Emine Ayna ısrarda bulundu. Israra rağmen kabul etmedim. Siirt’e gittim. Delegeler arasında toplantı yapıldı. Delegasyonun yüzde 96’sı benim aday olmamı istedi. O tarihte 2 başkan adayı daha vardı. Bu görevi 2 aday arkadaşımızdan birine verin dedim. Yine delegasyonun yüzde 96’sı benim aday olmamı istedi. Ben de halkın bu talebini geri çeviremezdim. Belediyeyi cendereden kurtarıp belediyeciliği yerleştirdik" diye konuştu.

"BİR BABA OLARAK KÜRT GENCİ KADAR BİR ASKERİN ÖLÜMÜNE DE ÜZÜLÜYORUM"

Mahkemenin başka bir diyeceğinin olup olmadığı sorusu üzerine Sadak, şöyle konuştu:

"Öldürmek ve ölmekle bu sorun çözülmez. Bu sorun 100 bin yıl da sürse müzakere ve diyalogla çözülür. ‘Artık yeter, Kürt sorununa demokratik çözüm’ eylemine katıldım. Zaten demokratik çözümü de istiyorum. Adil adalet güzel bir şekilde icra olursa, yani adalet gerçekleşirse ölümler durur bu sorun çözülür. 1994’te milletvekili olduğum dönemde mecliste yaptığım bir konuşmamda, siz şu anda ‘Öcalan’dan ne istiyorsunuz’ sorusu sorarsanız sizi şaşırtacak bir cevap alırsınız. Öcalan Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü cevabını duyacaksınız. Bir baba olarak Kürt genci kadar askerin ölümüne de üzülüyorum. Yürek acısı adil kararlarla çözülür. Siyasetçiler de cesareti adil karardan alırlar."

Duruşmada Veysel Yıldırım, Abdulgafur Şen ve Selahattin Elçi de tercüman aracılığıyla savunmalarını yaptı.

Duruşmaya ara verildi.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi