Marka bolluğu tüketimi artırdı

Artan marka sayısı, piyasada rekabeti oluştururken, birbirine benzer birçok ürünün tüketimini de hızlandırdı. Dr. Öğr. Üyesi Selçuk Tuzcuoğlu, markanın kendisine belli bir anlam yükleyerek farklılaşıp, öne çıkabileceğini söyledi.

Marka bolluğu tüketimi artırdı

Markalar arasında yaşanan rekabet, ürünler ve tüketime bağlı olarak ilerlerken, markaların birbirine benzer ürünleri olduğu da göze çarpıyor. Son yıllarda dijital pazarlama yolu ile sosyal medya platformlarında paylaşılan ürünler de kullanıcılar tarafından hızlıca tüketiliyor. Özellikle pandemi döneminde online alışverişin artmasına paralel olarak hızlı tüketimin de arttığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Selçuk Tuzcuoğlu, konuyla ilgili değerlendirmede bulundu.

Markalar dünyasında büyük bir rekabet yaşandığını belirten Tuzcuoğlu, “Bu rekabetin sürdüğü iki farklı boyut var. Biri markanın sunduğu fonksiyonel faydalar, ki bunlar diğer markalar tarafından da kolaylıkla kopyalanabiliyor, sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü sağlamıyor. Diğer boyutu ise, markanın müşterisine sunduğu duygusal anlam. Bu noktada, markalar açısından farklılaşma çok daha kolay. Çünkü bunun taklit edilmesi kolay değil. Örneğin bir saat aldığınızda onun fonksiyonel faydası zamanı göstermektir, anlamsal faydası ise prestij sağlamasıdır. O prestij unsurunu taklit etmek diğer markalar açısından çok kolay bir şey değil” dedi.

MARKANIZA BELLİ BİR ANLAM YÜKLEYİN

Son zamanlarda bütün marka yöneticileri, markalarına farklı anlamlar yükleyerek diğerlerinden farklılaşmaya çalıştığını söyleyen Tuzcuoğlu, “Siz, kendinizi ifade etmek için de kullanabiliyorsunuz. Örneğin içtiğiniz kahvenin markası, kullandığınız arabanın markası yaşam görüşünüzü yansıtıyor. Bunlarla belli mesajlar veriyorsunuz. İşte bütün bu rekabet bu fonksiyonların kopyalanması ve kopyalanmaması açısından önem taşıyor. Eğer siz markanıza belli bir anlam yükleyemezseniz, tüketicilere sizin markanızı satın alması için yeterli bir sebep sağlayamazsanız bir emtiya haline dönüşüyorsunuz. Dolayısıyla rekabette, sadece fiyat rekabetine girmiş oluyorsunuz. ‘Benim malım daha ucuz’ deme şansınız kalıyor, bu da sizin karlılığınızı düşürüyor. Dünyanın en değerli markaları listesine baktığınızda, ilk sıralarda yer alan bütün markaların ortak özelliği kendilerine anlamsal bir farklılık yüklemiş olmaları. Teknoloji lideri olma, doğa koruyucu olma veya prestij sağlama gibi sunulan fonksiyonların çok ötesinde anlamlar yüklüyorlar. Rekabet de artık bu anlamda yaşanmaya başladı. Siz, müşteri olarak, daha çok insanı ele geçirebilmek için onlar tarafından olabildiğince kabul edilebilecek duygusal değerler yaratmanız ve sunmanız gerekiyor. Yaşanan bütün bu çarpışmalar, herkes tarafından kabul edilebilecek değerleri sunma anlamında yaşanıyor” diye konuştu.

"TÜKETİM TOPLUMUNDA YAŞIYORUZ"

Tüketiciler, tam anlamıyla bir ‘tüketim toplumu’ içerisinde yaşadığını belirten Tuzcuoğlu, “Bu kadar çok ürün bolluğu, bu kadar çok marka bolluğundan dolayı tüketim çok hızlandı. Özellikle pandemi döneminde çok ilginç gelişmeler yaşanıyor. Tüketici davranışlarında büyük değişiklikler yaşanıyor. Belli harcamaları yapamadığı için o harcamalara ayrılan bütçeler artık farklı alanlarda kullanılıyor. Satın almada alışkanlıklarımız tamamen değişmeye başladı. Eskiden AVM’de mağazalar gezerken, artık internette web sayfaları arasında gezinerek alışveriş yapıyoruz. Bazıları tarafından ise ‘tüketim çılgınlığı’ olarak yaşanan bir dönemde bulunuyoruz. Aslında bu, insani bir tepki çünkü bir şekilde çoğu insan, alışverişi bir rahatlama unsuru olarak görüyor. Aldığınız ürünlerle kendinizi ifade ediyorsunuz ve belli ürünleri satın alarak toplumda yer edindiğinizi düşünüyorsunuz” dedi.

Tüketim çılgınlığının önüne geçebilmenin mümkün olduğu söyleyen Tuzcuoğlu, şu tavsiyelerde bulundu:

“Bu tüketim çılgınlığına karşı koymanın yolu var. Satın almalarınızı biraz daha mantıki sebeplere oturtabilirseniz, duygusal faydalardan uzaklaşıp ‘Ben bununla kendimi ifade ediyorum ama çok daha ucuzu da var, ihtiyacımı böyle karşılayabilirim’ diye düşünerek çok daha anlamlı olur. Mutlulukta da bir azalma olmayacaktır.”

Kaynak: Diyarbakır Söz