TÜSİAD Başkanı Symes: 4 milyon genç kadınımızın ne işe ne de eğitime erişimi var

Dünyanın üye sayısı en fazla kadın sivil toplum kuruluşlarından biri olan Uluslararası Soroptimist Federasyonu’nun 20. Uluslararası Konvansiyonu (20th Soroptimist International Convention) Hilton İstanbul Bosphorus Kongre ve Sergi Sarayı’nda devam ediyor.

TÜSİAD Başkanı Symes: 4 milyon genç kadınımızın ne işe ne de eğitime erişimi var

Üçüncü günde düzenlenen bir oturumda konuşan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, OECD verilerine göre Türkiye’nin yüzde 31 ile eğitim ve istihdama katılmayan kişi sayısında en yüksek yüzdeye sahip olduğunu vurgulayarak, “ Bu sanırım herkesegöseriyor iş dünyası olarak ne kadar çok çalışmamız gerektiğini bu konuda. Bu işin kadın kısmına bakacak olursak, 4 milyon genç kadınımızın ne işe, ne de eğitime erişimi var.“ dedi.

Her dört yılda bir dünyanın farklı bir ülkesinde gerçekleşen ve 12'inci 1983 yılında Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonu’nun ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen Konvansiyon, 32 yıl aradan sonra “Liderlik İçin Eğitim: Kadınları Güçlendiren Yeni Fikirler” teması ile yeniden İstanbul’da toplandı. Hilton İstanbul Bosphorus Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilen konvansiyona kadın ve genç kızların sorunları konusunda çalışan dünya çapında uzmanlar, akademisyenler, konusunda uzman iş ve meslek kadınları ve dünyanın her yerinden Soroptimist delege ve üyelerden oluşan çok sayıda davetli katıldı. Açılışı önceki gün yapılan konvansiyonun üçüncü gününde “Türkiye’de İş, Eğitim ve Sağlıkta Kadının Statüsü” başlıklı oturum gerçekleştirildi. Sabancı Üniversitesi İşletme Profesörü Nakiye Boyacıgiller’in yaptığı oturumda, TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, TÜSİAD Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma Grubu ve SUTEKS Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger, Vodafone İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel ve ABD’de bulunan Intel New Technologies Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz video konferans yöntemi ile katıldı.

Oturumda konuşan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, Son 45 yılda Avrupa’da üç kadın başkanı olan tek kuruluş olduklarını ifade ederek, “2007’den beri üç kadın yöneticisi olan. Bu noktadan baktığımızda Türkiye’de birçok değişikliğinin olduğunu söyleyebiliriz. Şuan TÜSİAD başkanı olarak bütün verilere baktığımda bazen beni çok korkutuyor. İşimizin zor olduğunu düşünüyorum. OECD 2015’in becerilerle ilgili bir verisine bakıyorum. Çok önemli bir veri genç girişimcilerle ilgili 15-29 yaşındaki kişiler arasında yapılmış. Eğitim ve istihdama katılmayan kişilerin sayısında Türkiye yüzde 31 ile maalesef en yüksek yüzdeye sahip ülke. Bu herkese sanırım gösteriyor iş dünyası olarak ne kadar çok çalışmamız gerektiğini bu konuda. Bu işin kadın kısmına bakacak olursak, 4 milyon genç kadınımızın ne işe, ne de eğitime erişimi var. Bu nedenle ‘TÜSİAD olarak en önemli konular nelerdir’ diye soracak olursanız. Ben eğitimi birinci sıraya koyarım. “ dedi.

SADECE OFISTEKI ŞIDDET DEĞIL, DIŞARIDAKI ŞIDDET PROJEMIZ IÇINDE YER ALACAK

Symes , siyasi platforma kadın temsiliyetinin de önceliklerden biri olması gerektiğinin altına çizerek,şunları söyledi:

“ Bir kadın Başbakanımız oldu. Meclisin oluşumuna bakacak olursak çok parlak bir tablo yok. Son olarak kadına yönelik şiddet ile ilgili biz TÜSİAD olarak görüşlerimizi paylaşabilirim. Sabancı Üniversitesi ile bu yıl çok büyük bir proje yürütüyoruz. Çok ciddi bir programa üyelerimizle birlikte başlayacağız. Çalışanlarımızı eğiteceğiz sadece ofisteki şiddet değil, dışarıdaki şiddet projemiz içinde yer alacak. Böylece iş gücümü sorunun daha fazla farkında olacak. Önceliğimizle başlayayım kısaca kadının ekonomiye katılımının arttırılması, istihdam düzeyinin arttırılması. Türkiye’nin çok büyük bir fırsat kaynağı olduğunu söylüyoruz demokratik olarak. 2020 en fazla bu alana ulaşacağımızı söylüyoruz. Yani 2015 yılındayız önümüzdeki 5 yıl bu potansiyeli kullanmamız için yapacak çok şeyimiz var. Türkiye yeni gelişen bir pazar olarak başarılı olduğunu görüyoruz fakat kadınların kullanılmaması, kadınların istihdamda yer almaması ve gençlerimizin eğitime erişimindeki bu eksiklik. Türkiye’nin gücünü düşündüğünüzde bunları sağladığımızda ancak bu gücü kullanabiliriz.”

2 YILDA DA GENÇ NESIL KADINLARI PROGRAMA DAHIL ETMEK ÖNCELIĞIMIZ OLACAK

Cinsiyet eşitsizliğinin sadece Türkiye’nin değil küresel bir problem olduğuna vurgu yapan Symes, şöyle devam etti:

“TÜSİAD’da bu konuda çok aktif bir çalışma grubumuz var. Bizim üyelerimizi bu panelde de göreceğiniz gibi çok başarılı işler yapmakta. Bu 142 ülke arasında 125’inciyiz demiştim. Onun için kadının katılımını da arttırırsak bu oranı da yükseltmiş oluruz. TÜSİAD olarak aslında toplumdaki geleneksel düşünce kalıplarının ve normlarının büyük bir engel olduğunu düşünüyoruz. Kamuoyunun bilincini arttırmaya yönelik bununla ilgili çok güzel film ve programlar var. Kadınların iş gücüne katılımıyla ilgili olarak kreşlerimiz var, bunu kadınlara daha yardımcı olacak yaygın bir şekilde kullanmalıyız. TÜSİAD olarak, kadınların yönetim mekanizmalarında, yönetim kurullarında yer almalarını ve bu yönetim kurullarının kadınları desteklemelerini sağlamaya yöneleceğiz. Türkiye ile dile getirmek istediğim, iş dünyası ile ilgili istatistiğe baktığımızda diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında en önemli sorunlardan bir tanesi eğitime erişim diyebiliriz. TÜSİAD’ın 2015-2016 programı tamamen kadının gücünü dahil edici programlar. Önümüzdeki 2 yılda da genç nesil kadınları programa dahil etmek önceliğimiz olacak.”

CINSIYET EŞITLIĞINI TAM OLARAK SAĞLAMIŞ BIR TÜRKIYE VE DÜNYA DILIYORUM

TÜSİAD Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma Grubu ve SUTEKS Yönetim Kurulu Başkanı Nur Ger ise, Soroptimistlerin kadınların küresel sesi olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Türkiye’de de bizler sizin deneyimlerinizden yararlanırız. Sizin yolculuğunuz bizim de yolculuğumuz. Kadınların güçlendirilmesi hedefine yönelik olarak ve cinsiyet eşitliğini sağlamak. SUTEKS’in deneyimini paylaşmak için üzere buraya davet edildim. Sizinle paylaştığımız film Birleşmiş Milletlere (BM) gönderildi. Ve BM bize örnek bir şirket olarak 2013 yılında cinsiyet eşitliğini sağlama alanında ödül verdi. Kadınlar serbest çalışabiliyorlar. Daha fazla fırsat veriliyor sadece kadınlara değil bütün şirket çalışanlarımıza tanıdığımız fırsatlar var bu anlamda. Kadının güçlendirilmesi alanında Türkiye’de çok uzun yıllar çalışmış birisi olarak bundan sonra daha hızlı gelişmelerin olabileceğini görebiliyorum. Sizin başkanınızın da dediği gibi umuyorum ölmeden önce cinsiyet eşitliğini tam olarak sağlamış bir Türkiye ve dünya diliyorum.”

BENCE EN ÖNEMLI SORUN SOSYAL KARiYER

ABD’de bulunan ve oturuma video konferans yöntemi ile katılan Intel New Technologies Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz de, şunları söyledi:

“Ülkemizde yüzde 30’dan daha az bir katılım var kadınların iş gücüne katılımı en önemli problemlerden birisi. Bence en önemli sorun sosyal kariyer. Kadınların eğitime erişimi, çocuklu kadınların erişimi, esnek çalışma saatleri, kendi işlerini finanse edememeleri, sermayeye erişimlerinin olmaması gibi bir takım ortak problemler dünya ve Türkiye’de olduğu gibi. Türkiye de yeni gelişin pazarlar konusun da kalıpları ileriye taşıdı. Teknolojinin bu konuda nasıl bir araç olarak kullanılabileceğini görme deneyimlerini yaşadım kadını güçlendirmek adına iş anlamında, kadınları ekonomik olarak güçlendirme anlamında. Kendi şirketimden bir örnek vermek istiyorum. Intel’in kültürel çeşitlilik anlamında bir proje yürüteceği anons edildi. Bu konunun bir parçası da kadının teknolojisi sektöründe, silikon vadisinden başlamak üzere bizim kendi entüstrimizden başlayarak kadının iş gücüne katılımını arttırmamız gerektiğini düşündük. Böyle bir söz verdik.”

HERKESIN SESI VAR BU ANLAMDA MAĞDURLARA ULAŞMAK IÇIN KULLANABILIRIZ

Konvansiyonda bugün Dünyada kitapları en çok satanlar listesinde yer alan aynı zamanda şiddet mağduru kadınların hikayelerini kamuoyuna sunan ‘sesler yüzler’ projesinin kurucusu Amerikalı Yazar Anne Ream de bir konuşma yaptı. Ream şöyle dedi:

“Benim yaptığım iş tamamen hikayelerle ilgili sosyal adalet ve hakların çekişme noktasında gördüğümüz şeyler, görmediğimiz, görmemeyi seçtiğimiz şeyler bulmayı seviyorum. Bizim sahip olduğumuz deneyimler, bazen yaşadığımız en tramvatik şeyler ve hissettiklerimizi söyleyemediğimiz nokta. Kadına yönelik şiddete geldiğimizde bu ikisi arasında çok büyük bir uçurum olabiliyor. Bu salondaki herkesin sesi var bu anlamda mağdurlara ulaşmak için kullanabiliriz. ‘Sesler ve yüzler’ projesiyle ilgili biraz daha bilgi vermek istiyorum. Biz sesleri, yüzleri ve öyküleri bir araya getirmeye çalışıyoruz. Kadınların cesaretli bir şekilde hikayelerini kullanmaları, paylaşmaları ve sosyal adalet sağlamada bunun kullanılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Gelip buraya çıkıp konuşabilen kadınlar gerçekten de kamuoyunun dikkatini çekebilirler. Kendi hikayelerini ve burada yaşadıklarını yazma anlamında benim son birkaç yıldır çalıştığım kitapta bu amaçlı. Bu kitapta bazı mağdurların hikayelerini de paylaşıyorum. Dünkü gezide ‘Hikayeler neden büyük önem taşıyor?’ şeklinde bir konuşmamız oldu. Öyküler olduğu zaman Dünya’nın bazen görmediği konularda farkındalık uyandırabiliyorsunuz. Bilmek ve görmek. Bunları nihayet bildiğiniz noktada da harekete geçmeniz lazım. Hikayeler doğru ve iyi bir şekilde aktarıldığı zaman bizim vicdanımıza yüklenir ve bu doğru bir şeydir. ‘Sesler ve Yüzler’ projesinde yapmaya çalıştığımız şey bu değişimi yaratacak öykülere bir araya getirmek. “

ARTIK KÜRESEL BIR ARAÇ OLUŞTURMA YOLUNDA ÇALIŞMALIYIZ

Konvansiyonda bugün “Kadına Yönelik Şiddeti Yenmek” başlıklı Anna Simon’un moderatörlü yaptığı BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonu Raportörü Rashida Manjoo, Yazar Anne Ream, Silviana Arbia ve Alice Nkom katıldığı bir oturum daha gerçekleştirildi. Oturumda ‘Kadına yönelik şiddet nasıl önlenebilir?’ sorusuna yanıt veren BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonu Raportörü Rashida Manjoo, “Sadece suç işleyen kişiler üzerinde değil, hükümetlerin üzerinde de böyle bir sorumluluk geliştirme konusu. Konvansiyonda atılan adımlar gerçekten güzeldi. Uluslararası ve bölgesel sistemler hakkında bilgiler aldık. Bunu bir başlangıç noktası alarak aldık. Artık küresel bir araç oluşturma yolunda çalışmalıyız. Avrupa ve Amerika dünya değildir. Sonuçta dünyanın geri kalan kısmı da var. Ve bir şekilde batılı çıkarlarla, batılı bakış açılarından daha genel düşünmemiz lazım. Bu anlamda geleceğe yönelik adımları nasıl atabiliriz. Bütün üye ülkelerin hesap verilebilirlik ve sorumlu tutulabilecek bir araç geliştirmeliyiz.” dedi.

KENDIMIZI BU KONUDA BAŞARILI OLAMADIĞIMIZI KABUL ETMEK GEREKIYOR

Manjoo’dan sonra söz alan Anne Ream ise , “Evet bu önemli bir mesaj işte ‘o ülke yanlış yapıyor’ diye biz de yanlış yapıyoruz, şeklinde algılanma olmaması lazım. Mesela, Latin Amerika’ya seyahat ettiğimizde Meksika’daki kadına yönelik şiddeti engellemek adına Amerika’ya geri geldiğimde konuşmalarımda anlattığımda ‘Çok kötü, şok oldum. Orada bak neler oluyor, Meksika’da’ gibi tepkiler vermişlerdi. Tamamen o bölgeye özgü bir şey. Bizim kendi ülkemizin de çok fazla soruları var. Bunu belli bölgelere indirgemek yerine veya bir ülke içindeki bölgelere indirgemek yerine kendimizi bu konuda başarılı olamadığımızı kabul etmek gerekiyor.” dedi.

Kaynak: DHA