İmamoğlu: İtikaf dünyevi meşguliyeti terk edip Rabbe yakınlaşmaktır

Ramazan ayının son on gününde itikaf sünnetinin ihya edilmesi hususunda açıklamalarda bulunan Diyarbakır İl Müftüsü Lütfü İmamoğlu, ayet ve hadisler ışığında itikafın ehemmiyetine vurgu yaptı.

İmamoğlu: İtikaf dünyevi meşguliyeti terk edip Rabbe yakınlaşmaktır

Onbir ayın sultanı Ramazan Ayının son on gününü ibadetle geçiren Efendimizin sünnetinin ihyası bakımından itikafın tanımını, önemine ilişkin hadisleri aktaran Diyarbakır İl Müftüsü Lütfü İmamoğlu, itikaf sünnetinin kişiye olan faydaları, bu sünnetin nerelerde ihya edilebileceği, zaman ve şartlarını belirterek hükmü ve adabı konularını ele aldı.

İtikafı "sözlükte bir şeye devam etmek, insanın kendisini bir yerde alıkoyması, bir yere kapanıp ibadetle meşgul olması" olarak tanımlayan İmamoğlu, "Dinimizdeki anlamı ise bir mescitte Allah'ın rızasını kazanmak için belli âdâb içerisinde bir müddet kalmaktır. İtikafa girene mu'tekif veya âkif ismini veriyoruz. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhivesellem Medine'de hicretin ikinci yılında Ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar her Ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir." dedi.

Hazreti Aişe Validemizin Peygamber Efendimizin itikafa girmesiyle ilgili hadisini de aktaran İmamoğlu, "Hazreti Peygamber vefat edinceye kadar Ramazan'ın son on gününde itikafa girer ve şöyle derdi: 'Kadir gecesini Ramazan'ın son on gününde arayınız!' Hazreti Peygamberden sonra zevceleri de itikafa girdi. Bir hadisi şerifte Ramazan Ayındaki on günlük itikafın iki hac ve iki umre gibi olduğunu Efendimiz Sallallahu Aleyhivesellem bizlere haber verir." ifadelerini kullandı.

"İTİKÂF KİŞİYİ TEFEKKÜRE VE ZİKRE YÖNLENDİRİR"

İtikâfın kişiye olan faydalarına da değinen İmamoğlu, "Sevgili Peygamberimizden bizlere aktarılan bir hadiste 'Kadir gecesi rüyamda bana gösterildi. Ve Kadir gecesi ba­na unutturuldu. Artık sizler onu Ramazân'ın son onunda tek sayılı ge­celerde arayınız' buyrulmaktadır. İtikâf kişiyi dünyevi meşguliyetlerden alıkoyarak Rabbine yaklaştırır ve daha çok ibadet yapma fırsatı bulur. İtikâf kişiyi tefekküre ve zikre yönlendirir. Geçmişi hatırlamak, hataları gözden geçirmek, yapılan hataların sebeplerini hatırda tutmak suretiyle tefekkür etme fırsatı çokça yakalanabilmektedir." şeklinde konuştu.

İtikâfa erkeklerin içerisinde cemaatle beş vakit namaz kılınan camide, kadınların ise evlerinin bir köşesinde veya namaz kıldıkları odalarında girebileceğini ifade eden İmamoğlu, itikafın kısımlarını anlatırken şöyle konuştu:

"İtikâf vacip, sünnet ve müstehap olmak üzere üç kısma ayrılır. Birincisi; bir kimse itikafa girmeyi nezreder, yani adarsa bu üzerine vacip olur. Vacip olan itikafta oruç şarttır. Bu nedenle nezredilen itikaf bir günden az olamaz. İkincisi Ramazan'ın son on gününde itikafa girmek sünnettir. Sünnet olan itikaf Ramazan'da olduğu için zaten oruçludur. Çünkü Peygamber Efendimiz Ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar her Ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir. Üçüncüsü bir yerleşim merkezinde bulunan Müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri üzerinden bu görev düşer. Bunların dışında zaman zaman itikafa girmek müstehap olarak kabul edilmiştir."

Diğer ibadetlerin olduğu gibi itikafın da birtakım şartlarının olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, bu şartları sıralayarak "Bütün ibadetlerde mutlaka niyet olması gerekir. Niyet etmeksizin camide beklemek itikaf yerine geçmez. Erkeğin beş vakit cemaatle namaz kılınan mescitte itikafa girmesi ve o şahsın oruçlu olması önemlidir. Kadınların hayız ve nifastan temiz olmaları gerekir. Cünüplük oruca mani olmadığı için taharet, vacip olan itikâfta bile şart değildir. Onun için itikafa giren mescit içerisinde ihtilam olursa itikafı bozulmaz, dışarı çıkarak gusül abdesti alır ve yeniden itikâfa devam eder." diye belirtti.

"VACİP VE MÜSTEHAP OLAN İTİKAFLAR İÇİN MUAYYEN BİR ZAMAN YOKTUR"

"Vacip ve müstehap olan itikaflar için muayyen bir zaman yoktur" diyen İmamoğlu; vacip olan itikafı adağı yerine gelince yapıldığını, müstehap olan itikafın ise istenildiği zaman yapılabildiğini, sünnet olan itikafın ise Ramazan'ın yirmisinde başlayıp sonuna kadar devam ettiği için zamanının belirli olduğunu söyledi.

İtikafın hükmü ve adabı hakkında da bilgi aktaran İmamoğlu, "İtikafın rüknü, belirli bir mescitte beklemek; hükmü, sevap elde etmek; adabı ise itikâfta hayır söylemek, Allah'ı zikretmeye, Kur'an-ı Kerim ve dini bilgileri okumak ve devam etmektir. İtikafa giren kimse bulunduğu mescitten ancak şer'i, tabiî ve zarurî bir ihtiyacı için dışarı çıkabilir. Böyle bir ihtiyacı olmadan mescitten çıkarsa itikafı bozulur." dedi.

Söz konusu hükümlere açıklık getiren İmamoğlu, "Bulunduğu mescitte cuma kılınmıyorsa cuma namazını kılmak için başka bir mescide gitmesi şer'i, tuvaleti için dışarı çıkması tabii, bulunduğu mescitten zorla çıkarılması ya da kendi ve eşyasından korkması sebebiyle başka bir mescide gitmesi de zaruri bir ihtiyaçtır. İtikâfta olan kimsenin yemesi, içmesi, uyuması ve ihtiyacı olan şeyleri mescitte yapması gerekir." ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, "İtikâfı bozan şeylerde vardır. İtikaf yapılan dönem içerisinde yani Ramazan'ın son 10 günü cinsel ilişkiden uzak kalmamız gerekir. Çünkü Kur'an-ı Kerimde; 'Mescitlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın' buyurulur. Onun için cinsel ilişki, herhangi bir ihtiyaç yokken mescitten dışarı çıkmak ve bayılmak itikafı bozar." şeklinde konuştu. 

Kaynak: Diyarbakır Söz