STÖ’lerden Kürt Dil Bayramı açıklaması

15 Mayıs Kürt Dil Bayramı kapsamında Adliye önünde açıklama yapan sivil toplum örgütleri, asimilasyon ve tekçi politikalarından vazgeçilerek, çok dilli ve kültürlü yaşama olanak sağlanmasını talep etti.

STÖ’lerden Kürt Dil Bayramı açıklaması

Diyarbakır Barosu,  Kürt Dil Ağı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği’nin  (MED-DER) katılımıyla 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı kapsamında, Diyarbakır Adliye Binası önünde basın açıklaması yaptı.  Açıklamayı Diyarbakır Barosu Kürtçe Dil Komisyonu Başkanı Elif Birlikli okudu.

KÜRT DİLİNİN MİHENK TAŞI: HAWAR

15 Mayıs tarihçesine değinen Birlikli, “15 Mayıs 1932 tarihinde Celadet Alî Bedirxan ve arkadaşları tarafından hazırlanan Kürtçe Hawar dergisi yayın hayatına başlamıştır. Hawar Dergisi, Latin alfabesiyle yayınlanmış ilk Kürtçe dergi olmasının yanı sıra Kürt Dilinin gelişimine çok büyük katkılar sunmuştur. Kürt Dili açısından bir mihenk taşı olan bu derginin yayın hayatına başladığı 15 Mayıs günü; 2006 yılından itibaren Kürt Dil Bayramı olarak kabul edilmekte ve kutlanmaktadır” dedi.

'15 GÜNDE BİR DİL KAYBOLUYOR'

UNESCO Dil Atlası’na göre, Dünyada yaklaşık 2 bin 500 dilin kaybolma tehlikesi altında olduğunu kaydeden Birlikli, her 15 günde bir dilin kaybolduğunu söyledi. Birlikli kaybolan dilleri şu şekilde sıraladı: “Türkiye'de konuşulan Kapadokya Yunancası, Mlahso, Ubıhça dilleri çoktan yok olmuş, Kürtçenin bir lehçesi olan Zazaca dahil olmak üzere Batı Ermenicesi, Abhazca, Adigece, Kabar-Çerkes, Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Romanca, Suret, Gagavuzca, Ladino, Turoyo ve Hertevin dilleri de maalesef yok olma tehlikesi altındadır.”

TÜRKİYE’NİN DİL POLİTİKASI

UNESCO’ya göre, toplumların kendi ana dillerini konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun koşulların yaratılması gerektiğini vurgulayan Birlikli, “Bunun yolu ise azınlık ya da farklı dilleri tanıyan, koruyan ve anadilde eğitimi destekleyen politikalar oluşturmaktan geçmektedir. Türkiye’nin dil politikası, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana eşitlikten uzak iç siyasi dengelere göre yasaklayıcı ve engelleyici bir seyir izlemektedir.  1983 tarihinde yürürlüğe giren ve ancak 1991 tarihinde kaldırılan 2932 Sayılı Türkçeden Başka Dillerle yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun ile Türkçe dışındaki dillerin kullanılması yasaklanmış, bu dönemde Kürtçe konuşan, yazan çizen binlerce kişi cezai yaptırımlara maruz kalmıştır” dedi. 

‘KAYYUMLAR KAZANIMLARI TÜRKÇELEŞTİRDİ’

Birlikli, devam eden süreçte Kürtçenin günlük yaşamda ve basın yayın araçlarında kullanılması konusunda çeşitli iyileştirmeler yapılmış olsa da, dil konusunda özgürlükçü ve bütünlüklü bir politikadan hala çok uzak olunduğunun altını çizdi.  Kayyımlarla birlikte hayata geçirilen dil politikalarının kaldırıldığını belirten Birlikli, “Yerel yönetimlerin dil alanında devletin tekçi politikasına karşı toplumsal ihtiyaç ve talepler doğrultusunda, kültür sanat alanından eğitime, sağlık alanından sosyal yaşama kadar birçok alanda kısıtlı imkan ve araçlarla hayata geçirdiği çok dilli politikayı esas almış kazanımların kayyumlarla birlikte sonlandırıldı. Dil ve kültür konusunda halkın hizmetine sunulmuş eğitim ve sanat merkezleri kapatılmış, çok dilli tabelalar yerine yalnızca Türkçe tabelalar devri yeniden başlamıştır. Özetle çok dilliği esas alan yerel yönetim anlayışı terk edilmiştir. 

KÜLTÜREL HAFIZA YOK EDİLDİ

Aynı şekilde 1913’te başlayan ve 1980’lere kadar devam eden dönemde ülke genelinde Türkçe olmayan yerleşim yerlerinin isimleri eşitlikten uzak, çok dilliği reddeden bu politika kapsamında değiştirilmiş ve Türkçeleştirilmiştir. Bu değişiklikler ile hem tarihsel hem de kültürel hafıza yok edilmek istenmiştir” ifadelerini kullandı.

‘ASİMİLASYON POLİTİKALARINI TERK EDİN’

Başta tarih boyunca baskı ve asimilasyona uğrayan Kürt Dili ve kültürü olmak üzere, tehlike altında olan ve yok sayılan bütün dillerin korunmasını talep eden Birlikli, “Geliştirilmesi ve kullanılması konusunda asimilasyon politikası terk edilerek, dil konusunda yasal düzenlemelerle desteklenecek özgürlükçü politikalar geliştirmeye, isteyen tüm yurttaşların kendi ana dillerinde eğitim ve öğrenim görebilmesi konusunda başta TBMM olmak üzere tüm yetkilileri gerekli düzenlemeleri yapmaya çağırıyoruz” dedi.

Birlikli, imzacısı olan kurumların dil konusundaki taleplerini şu şekilde sıraladı:

“*Anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması ve bu hakkın kullanımı için yasal düzenlemelerin yapılmasını,

*Asimilasyon ve tekçi politikalarından vazgeçilerek çok dilli ve kültürlü ve yaşama olanak sağlanmasını,

*İsimleri değiştirilen yerleşim yerlerinin isimlerinin iade edilmesini,

*Dil öğrenimi ve kullanımıyla ilgili, başta Medeni Ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme olmak üzere diğer tüm uluslararası metinlere konulan çekincelerin kaldırılmasını ve bu konuda Anayasal düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz.”

Açıklamada imzası bulunan kurumlar şu şekilde: “Adıyaman Barosu, Batman Barosu, Bingöl Barosu, Bitlis Barosu, Dersim Barosu, Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, Kürt Dili ve Kültürü Ağı Hukuk Masası, Mardin Barosu, Muş Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Diyarbakır Şubesi, Siirt Barosu, Şanlıurfa Barosu, Şırnak Barosu, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, Van Barosu.”

Kaynak: Diyarbakır Söz