Yüzleşme barışın onuru

Kayıp yakınlarının eylemi 322'inci haftaya girerken, Eski MİT'çi Eymür'ün "Devlet infazları biliyor" itirafı eylemde hatırlatılarak "Onurlu barışın gerçekleşmesinin yolu yüzleşmekten geçer" denildi.

Yüzleşme barışın onuru

Fırat AVCIL/Ahmet DEMİR

DİYARAKIR-İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları her hafta muttat olarak düzenledikleri eylemlerinin 322'nci haftasında da "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelerek, faili meçhul bir şekilde kaybedilen yakınlarının akıbetini sordu. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Kürt işverenlerin katledilmesine ilişkin açılan davanın duruşmasında, eski MİT'çi Mehmet Eymür'ün verdiği ifadeleri anımsatarak, "Devlet her şeyi biliyor. Devlet bildiği her şeyi açıklamak zorunda ve geçmişle yüzleşmek zorundadır. Onurlu bir barışın gerçekleşmesinin yolu da yüzleşmekten geçer" dedi.

KAYIP YAKINLARI EYLEMDE

Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Mezopotamyada Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, insan hakları aktivistleri ile kayıp yakınları katıldı.

YAĞMUR ALTINDA KONUŞTULAR

Yağmur altına gerçekleşen eylemde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu ve "Onlar bir gece ansızın evlerinden alındılar ve bir daha geri dönmediler" yazılı pankart açılırken, kayıp yakınları, kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Eylemde, 1996 yılında Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde kendilerine ait araziyi suladıkları sırada, Dicle Emniyet Müdürlüğü’nün arka kısımlarına konumlanan Özel Hareket Timleri tarafından açılan ateş sonucu vurularak yaşamını yitiren Hatice Atalay’ın, faillerinin yargı önüne çıkarılması talep edildi.

GEÇMİŞLE YÜZLEŞİLMELİDİR

Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Kürdistan'da işlenen faili meçhul cinayetlerin faillerinin herkes tarafından bilindiğini belirterek, Kürt işverenlerin katledilmesine ilişkin Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Ayhan Çarkın'ın aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında açılan davanın duruşmasında, eski MİT'çi Mehmet Eymür ifadelerini anımsattı. Bilici, Kürdistan'da uygulanan insanlık dışı suçların bir devlet politikası haline geldiğini ifade ederek, "Devlet her şeyi biliyor. Devlet bildiği her şeyi açıklamak zorunda ve geçmişle yüzleşmek zorundadır. Onurlu bir barışın gerçekleşmesinin yolu da yüzleşmekten geçer. Artık bu uygulamalarınızdan vazgeçin. Geçmişte insanlığa karşı işlediğiniz suçları ve katilleri açığa çıkartın" diye konuştu.

DİCLE'DE İNFAZ EDİLENLER

Ardından İHD Bölge Temsilcisi Abdullselam İnceören, 10 Eylül 1996'da Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde özel hareket timleri tarafından katledilen Hatice Alay'ın katlediliş öyküsü anlatıldı. İnceören, evinden bir kilometre uzaklıkta ve Dicle Emniyet Müdürlüğü'nün karşısında bulunan bahçeyi sulamaya giden Atalay'ın emniyetin arka kısmında bulunan Ziyaret Tepesi'nden sürekli konuşlandırılan özel hareket timleri tarafından uzun namlulu silahlarla ateş edilerek katledildiğini aktardı. İnceören, "Açılan ateş sonucu Atalay yaralanırken, hastaneye ulaştırılması saat 18.00'e kadar askerlerce engellenir ve olay yerinde yaşamını yitirir. Daha sonra olay yerine savcı ve doktorun gelmesinin ardından Atalay'ın cenazesini ailesine teslim edilir" dedi. Açıklama ardından 10 dakikalık oturma eylemi yapıldı.

EYMÜR'ÜN İFADELERİNİN YANKISI

Öte yandan,  Tanık olarak dinlendiği Kürt işverenlerin katledilmesine ilişkin davada, "MGK karar veriyordu, MİT öldürüyordu" diyen MİT Kontraterör Daire eski Başkanı Mehmet Eymür'ün anlatımları, dava avukatlarına göre "tarihi" nitelikte. İşlenen suçlara dair perde arkasında bırakılan tüm bilgilerin açığa çıkması için ciddi bir kamuoyu baskısının oluşması gerektiğini vurgulayan avukatlar, davaya olan ilgisizliği eleştirdi.

MGK'NIN KARARLARI DOĞRULTUSUNDA

MİT'çi Tarık Ümit'in elinde, 29 Kürt işverenin isim listesinin olduğunu bir çoğunun Tarık Ümit'in kendisi tarafından katledildiğini belirtip, Mehmet Emin Soyda, Avukat Cihat Tokaş, Abdullah Cantürk, Hurşit Savaş, Hamdi Yağ, Hasan Yağ, Hasan Kuş, DEP'li yönetici Dr. Cabar (soyismini vermedi), Dursun Karataş, Nevzet Telli ve Nezit Karakuş gibi bazı isimleri sıralayan Eymür, Tarık Ümit ile yaptıkları görüşmenin notlarının da MİT'in arşivinde olduğunu söyledi. Eymür, anlatımlarında yer alan önemli noktalardan biri de 29 kişilik bu listenin dışında yine Tarık Ümit'in elinde bulunduğunu söylediği aralarında Mehmet Ali Birand'ın da bulunduğu 54 kişilik bir başka ölüm listesi.

BİR DEVLET POLİTİKASIDIR

Av. Selim Okçuoğlu, çok önemli beyanlarda bulunan Eymür'ün yaşanan "faili meçhul" cinayetlere dair bildiklerini anlatıp, kanatini söylemesiyle işlenen cinayetlerin bir devlet politikası olarak işlendiğini itiraf ettiğinin altını çizdi.

Eymür'ün anlatımlarının, benzer içerikteki davalarda da karşılaşılmayan biçimde bu güne kadar yapılmış en somut tanıklık olduğunu belirten Okçuoğlu, Eymür'ün dava sanıklarından olan Ayhan Çarkın'un geçmiş yıllarda bulunduğu itirafları teyit eder anlatımlarda bulunduğunu kaydetti. Okçuoğlu, o açıdan şimdiye kadar Çarkın'ın itirafları ile belli bir mesafe alınmaya çalışılan davada, bu yöndeki itibarsızlaştırma çabalarına Eymür'ün anlatımlarının noktayı koyduğunu belirtti. Bu anlatımların da hem bu davayı ve hem de diğer "faili meçhul" davaları önemli ölçüde etkileyeceğini vurgulayan Okçuoğlu, "Bu itirafları tarihi itiraflar olarak görmek gerekiyor. Gerisi de gelebilir, ama bunun için de ciddi bir kamuoyu baskısının oluşması gerekiyor" dedi.

BİLİNENLER DOĞRULANDI

Av. Mehmet Emin Aktar da, soruşturma evresinde de benzer anlatımlarda bulunan Mehmet Eymür'ün söyledikleri ile işlenen cinayetler konusunda bilinenlerin bir dönem MİT Kontraterör Daire Başkanlığı yapmış bir isimce doğrulandığını ifade etti. Aktar, bu anlatımlara dair şunları söyledi: "O dönemde devlet içerisinde bu suçları işleyen bir yapının varlığı ve bunların aslında merkezi bir kararla hayata geçirilen sistemsel bir örgüt olduğu ve birçok Kürt işadamı ve aydının öldürülmüş olduğu teyit oldu." Aktar, gelen bu itirafla o dönem işlenen suçların açığa çıkması için davanın öneminin daha da artmasına rağmen, Kürt siyasetinin davaya yeteri kadar ilgi göstermediği eleştirisinde bulundu.

Kaynak: Diyarbakır Söz