Yılmaz Morgül Survivor'da kral olmaya gidiyor, Yılmaz Morgül'den yarışmacılara gözdağı neler dedi neler?

TV8’in efsane programı Survivor’ın ünlüler takımına katılan efsane sanatçı Yılmaz Morgül’den iddialı açıklamalar geldi. Yılmaz Morgül “Kimse beni küçümsemesin. 10 kişi üzerime gelsin, sapasağlam çıkarım” diyerek adeta herkese meydan okudu. Usta şarkıcı Yılmaz Morgül’ün açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.

Yılmaz Morgül Survivor'da kral olmaya gidiyor, Yılmaz Morgül'den yarışmacılara gözdağı neler dedi neler?

TV8’in efsane programı Survivor’ın ünlüler takımına katılan efsane sanatçı Yılmaz Morgül’den iddialı açıklamalar geldi. Yılmaz Morgül “Kimse beni küçümsemesin. 10 kişi üzerime gelsin, sapasağlam çıkarım” diyerek adeta herkese meydan okudu. Usta şarkıcı Yılmaz Morgül’ün açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.

Şarkıcıların efsanesi Yılmaz Morgül’ün açıklamaları şu şekilde…

Yılmaz Morgül: Acun bey de buna itiraz etmedi. Sonuçta benim sağlığım önemli. Hastalığım sırasında uzun süre kemoterapi gördüm. Sonrasında vücudumdaki bütün tüyler döküldü. Tedavi bittikten sonra da tüylerim sıklaşacağına seyrekleşti. Zaten oldum olası çok tüylü biri olmadım. Yüzümde çıkıyor fakat tek tük. Çirkin bir görüntü olmaması, kendimi iyi hissetmem için bana traş izni de verildi. Eski yarışmada dansçı Hasan da kafasını traş ediyormuş. O yüzden burada sadece bana uygulanan özel bir durum yok. Herkesin içi rahat olsun. Tek sıkıntım saçlarım olabilir. Onu da bandanayla halledeceğim…

Çocukluğumuz balık tutarak, sahilde yüzerek geçti. O yüzden çok iyi yüzücüyümdür. Ve balık tutmasını da çok iyi bilirim. Yemek yapmakta da iddialıyım. Bir konuda çok doğru yazmışsın. Şimdi herkes beni 'hanım evladı' gibi görüyor ama bilmiyorlar ki o ekibin en güçlü, en azimli yarışmacısı benim. Hepsi ters köşe olacak. Öyle böcekten de fareden de korkmam. Bana saygısızlık yapanın, arkamdan konuşanın haddini de bildiririm. Ama hadsizleşmeden, saygı kuralları içerisinde... Mevlana'dan bir söz söylerim, ne diyeceklerini bilemezler. Ağlama konusunda haklısın... İnsanın orada psikolojisi bozuluyor. Çok aç kalırsam, annemi, ailemi özlersem vallahi ağlarım…

Ailem sporcu; dedem güreşçi, abim boksör, iki kız kardeşim de krosçu... Hepsinin dereceleri var. Madalyalı yarışmacılar yani... Ben de çocukluğumdan beri yüzüyorum, spor yapıyorum. Kimse beni küçümsemesin. 10 kişi üzerime gelsin, sapasağlam çıkarım. O yüzden herkes önyargılarını bir kenara bırakacak. Eğer yarışmaya böyle başlarsak kaybeden ben olmam. Akıllı olan benim bilgimden, gücümden, tecrübemden faydalanır. İnşallah aklın ve insani duyguların ağırlıkta olduğu bir ünlüler grubumuz olur. Duanızı benden eksik etmeyin. Hakkınızı helal edin. Ve Allah'a emanet olun..." diyerek meydan okudu.

Yılmaz Morgül Kimdir?

Yılmaz Morgül, 14 Ocak 1964 tarihinde İstanbul'un Beykoz ilçesinde yedi çocuklu Morgül ailesinin altıncı çocuğu olarak doğmuştur. Aslen Rize’lidir. Babaannesinin ud çalıp söylemesi ve babası İbrahim Bey'in usta bir tulum müzisyeni olması nedeniyle müzikle içiçe büyüdü. 7 yaşındayken babası öldü.

İlk, orta ve lise öğrenimi boyunca müsamerelerde şarkılar söyledi, korolarda yer aldı, tiyatro oyunlarında roller üstlendi. Onbir yaşına geldiğinde Yurdaer Doğulu Müzik Merkezinde müzik eğitimine başladı.

Yılmaz Morgül, İshakağa İlkokulu, Ziya Ünsel Ortaokulu, Ferit İnal Lisesi, Kadıköy Belediye Konservatuarında okudu. Bütün okul yaşamı boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Tarla işçiliğinden garsonluğa, komilikten inşaat sahalarına kadar kendi harçlıklarını kazanarak okudu.

Yılmaz Morgül, bugüne kadar Üsküdar, Kalamış, Beşiktaş, Kadıköy ve Bakırköy Musikî Cemiyetleri'nden dersler alarak kendini hazırladı. Yurdaer Doğulu Müzik Merkezi’inde eğitim aldı.

1988 yılında ilk olarak Adana'da Divan Otel'inde assolist olarak sahneye çıktı. "Elveda İstanbul" adındaki ilk albümünü 1995 yılında çıkardı. 1996 yılında çıkardığı ikinci albümünde Orhan Gencebay'ın "Dertler Benim Olsun", Cengizhan Altuntaş ve Mehmet Ilgın'ın "Ağlama Değmez Hayat"ını kendi tarzıyla yeniden seslendirdi. Zeki Müren'in unutulmaz filmlerinden biri olan "Bahçevan"ın aynı isimli şarkısını yeniden okudu.

1994 yılında "Elveda İstanbul" şarkısıyla artık bütün ülkenin tanıdığı bir sanatçı oldu.

“Gökkuşağı” adında Türkiye’yi tanıtan programı sundu. Türkiye’nin bütün yörelerinde ve Azerbaycan, Avusturya, Belçika, Amerika, Avustralya, Hollanda, Fransa, Almanya, İsveç, İsviçre gibi ülkelerde konserler verdi.

1997 yılında çıkardığı Üçüncü albümü “Masum Yalanlar”da çıkış parçası, "Her Kuşun Eti Yenmez" isimli Serdar Ortaç şarkısı oldu.

Avustralya’nın Brisbeyn şehrinde 1997 yılında 32 ülkenin katıldığı Güney Pasifik Şarkı Yarışmasına "Uluslararası Star"konumuyla katılıp "En İyi Yorumcu" ödülü aldı.

Levent Kırca - Oya Başar ile "Olacak O Kadar TV"de bir yıl çalıştı.

Cilt kanserine yakalandı, Yedi yıl boyunca Amerika’da tedavi gördü.

Olay TV’de “Yılmaz Morgül Şov” isimli bir program yaptı.

Yılmaz Morgül, beş yıl aradan sonra müzik dünyasına iddialı bir şekilde giriş yaparak, büyük titizlikle hazırlanan maxi single çalışması ''Yalnızlık Makamı'' Esen Müzik etiketiyle 17 Mart 2015 tarihinde tüm müzik marketlerde ve dijital kanallarda yerini aldı.

7 Şubat 2016 tarihinde başlayacak olan “Survivor 2016” yarışmasına Yılmaz Morgül de Ünlüler takımında katılacak.

7 Şubat 2016 tarihinde TV8 ekranlarında başlayacak olan ve sunuculuğunu Acun Ilıcalı’nın yapacağı “Survivor 2016” yarışması gönüllüler takımında; Aylin Şallı, Damla Can, Efecan Dianzenza, Gizem Kerimoğlu, Gizem Memiç, Gülnihal Candan, İbrahim Giydirir, Semih Öztürk, Serkay Tütüncü, Zafer Mete yarışacak.

Ünlüler takımında ise: Çağan Atakan Arslan (Soldier), Ebru Öztürk, Eda Akkaya, Ezgi Avcı, İbrahim Yattara, Nagihan Karadere, Serkan Ercan (Ütopya), Tuğba Özay, Yılmaz Morgül, Yunus Günçe yarışacaktır.

Albümleri

1995 - Elveda İstanbul

1996 - Yılmaz Morgül II

1997 - Masum Yalanlar

2000 - Olduğum Gibiyim

2001 - Türk Sanat Müziği Klasikleri

2003 - Can Parçam

2005 – Cennet

2008 - Türk Sanat Müziği Klasikleri

2010 - YLMZMRGL

2015 - Yalnızlık Makamı (maxi single)

Fatih Ürek Kimdir?

Sevgi, Selvi, Nurgül adında 3 ablası olan Fatih Ürek bir yaşındayken, Erzurum'da bir sucuk fabrikasında kasaplık yapan, aslen Malatya’lı olan babası Şerafettin Ürek'in Bursa'ya taşınması ile orada büyüdü. Annesi Seher Hanımdır. İlkokulu Bursa’da okudu. Babası çalışmak için İstanbul'a gitti. Babası altı ayda bir eve geliyordu bu yüzden onu annesi büyüttü. Orta birde beklemeye kalır: ‘‘O sene Bursa Devlet Tiyatrosu'nun figüran kadrosuna girdi. 20 yaşına kadar tiyatroda çalıştı. Sonra haksızlık yapıldığını düşündüğü için işten çıktı. Bu dönemde; züccaciyecide, mobilyacıda çalıştı, kuş sattı.

Ablasıyla bir gün; Taylan Gazinosu'na yemeğe gittiklerinde orada ona şarkı söyle diye ısrar ettiler, beğenilince ardından İş teklif ettiler. Böylece sahneye adım atmış oldu. Bu arada züccaciyecide çalışmaya devam ederek bir hoca tutup şarkı çalışmaya başladı.

Gençliğinde ses sanatçısı olmaya karar verdikten sonra Bursa’da Taylan Gazinosunda çalışmaya başladı, daha sonra da 1989 yılında İstanbul'a taşındı. Önce Şişli'de oturdu, sonra para kazanmaya başladıkça semt değiştirdi, önce Etiler'e, oradan Tarabya ve Sarıyer'e taşındı.

1993 yılında çıkardığı Yaktı Yaktı albümüyle, Times Dergisinin düzenlediği ankette "Best Album Cover Of All Time" ödülünü kazandı.

Fatih Ürek, köfte dudaklarıyla çizgi film kahramanı Fred Çakmaştaş'a benzetilmektedir. Parıltılı pantolon, Transparan gömlek, Yılan dansı ve "Hadi Hadi" şarkısıyla gülen suratı hafızalara kazınmıştır.

Fatih Ürek’e ilk defa Mehmet Ali Erbil ‘‘top’’ diyerek aklı sıra espri ile karışık aşağılamıştır. Ancak Fatih Ürek, bu tip saldırılara cevap vermemektedir.

Bodrum'da cafe açan Fatih Ürek, İstanbul Astoria'da ikamet etmektedir.

Zayıflamak için mide ameliyatı geçiren ve kısa sürede 30 kilo veren Fatih Ürek, imajını da yeniledi. 5 Eylül 2015 Cumartesi akşamı yayınlanan İşte Benim Stilim All Star yarışmasına konuk sanatçı olarak katıldı.

Zeki Müren Kimdir?

Klasik Türk Müziği ses sanatçısı, söz yazarı ve besteci. Türk Sanat Musikisi'nin unutulmaz seslerinden biri olan Zeki Müren, duygulu sesi, farklı yorum tarzı ve feminen görüntüsüyle, Türkiye'de birçok toplumsal tabuyu aşmıştır. Sanatını icra ederken takındığı efendi ve kibar tavrıyla ülkenin ilk sivil "paşa"sı olmuş; güçlü sesi, müzik kariyerindeki başarısı ve sahnedeki görkemiyle "san'at güneşi" ünvanına layık görülmüştür.

6 Aralık 1931'de, Bursa'nın Tophane semtinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Bursa'da tamamladı. İnşaat mühendisi olan babası Kaya Müren, oğlunun musiki yeteneğinin ve hevesinin farkına vardı. Zeki Müren, Tamburi İzzet Gerçeker'in hocalığında solfej ve sanat müziği usül dersleri almaya başlayarak, kişisel yetilerini edindiği bilgilerle geliştirdi.

1946'da, ilk bestelerini yapmaya başlayan Müren, eğitim hayatına İstanbul'da devam etmeye karar verdi. Büyük musiki üstadlarından ders almak, onları birebir dinlemek istiyordu. Bu hevesi kırmayan baba Müren, oğlunu İstanbul Boğaziçi Lisesi'ne yatılı olarak gönderdi.

1949'da, lise eğitimine devam ederken, sinema yönetmeni ve senaryo yazarı Arşavir Alyanak'ın babası ve ünlü bir musiki üstadı olan Agopos Efendi ile udi Kirkor Efendi'den dersler almaya başladı. Sonraki yıllarda, Refik Fersan ve Şerif İçli hocalardan fasıl musikisi, Klasik Türk müziği makamları, usül ve kuramları üzerine öğretiler aldı; Şükrü Tunar'la besteleme çalışmaları yaptı. Yine 1949'da, ilk şarkısı ve akrostişi "Zehretme bana hayatı cananım"ı besteledi. Bu şarkı İstanbul Radyosu'nda Suzan Güven tarafından "Bursalı Zeki Müren'in acemkürdi şarkısı..."anonsuyla okunduğunda, 17 yaşında bir lise öğrencisiydi.

1950 yılına gelindiğinde Müren, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi (Şimdiki adıyla Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) 'nin Yüksek Süsleme Bölümü, Sabiha Gözen Atölyesi'nde yüksek tahsiline başladı. Aynı yıl, açılan bir sınavda, 186 kişi arasından birinci seçilerek İstanbul Radyosu sanatçıları arasına katıldı. Ancak Müren'in hayatını asıl değiştiren olayın tarihi, 1 Ocak 1951'di. O gün, İstanbul Radyosu sanatçılarından Perihan Altındağ Sözeri'nin aniden rahatsızlanması üzerine, onun yerine konser vermek için radyodan çağrılmıştı. Programda, 45 dakikalık muhteşem bir canlı performans sergileyen Müren'in musiki kariyeri, bu konserden sonra yükselişe geçti.

Sanatçının ilk profesyonel plak çalışması, aslında bu konserden önce, 1950 yılındaydı ve plağa Şükrü Tunar'ın güftesini yaptığı "Bir Muhabbet Kuşu" şarkısını okumuştu. Radyo programlarında seslendirdiği parçalarla yeteneğini sergileyen ve geniş bir dinleyici kitlesi edinen Müren'in ismi artık büyük harflerle yazılıyordu.

1954 yılında, müzikal başarılarının yanı sıra, o zamanların sinema ilahesi Cahide Sonku'yla başrolünü paylaştığı ilk beyaz perde çalışması olan "Beklenen Şarkı" filmini çevirdi. O dönemde halen öğrenci olan Müren, akademide üçüncü sınıftaydı. Henüz sahneye çıkmadığı için radyo programları vesilesiyle sesi tanınıyordu, ama insanlar sanatçının yüzünü merak ediyordu. On güzel bestesinin de yer aldığı müzikal niteliğindeki bu film, Zeki Müren'i görmek isteyenlerin akınıyla gişe rekorları kırdı. 17 filmde daha başrol oynayan unutulmaz sanatçı, sinema oyuncusu olarak da büyük beğeni topladı ve o dönemler telaffuz edilen en yüksek rakamlı sözleşmelere imza attı. 1955 yılında, Arena Tiyatrosu'nun "Çay ve Sempati" adlı oyununda da başrol oynadı. Filmlere kendi bestelediği şarkıların isimlerini verdi: Berduş, Hayat Bazen Tatlıdır, Altın Kafes, Bir Yaz Yağmuru, vs. Bundan sonrası için ünlü sanatçı, sahne ve plak çalışmalarına ağırlık vermeye başladı.

1955 yılında, müzik kariyerinde önemli bir noktaya gelen Müren, "Manolyam" adlı kürdilihicazkar makamındaki parçasıyla, Türkiye'de ilk defa verilmeye başlanılan "Altın Plak Ödülü"nün ilk sahibi olmayı başardı. Sanatını bu ödülle taçlandıran şarkıcı, dönemin en popüler ve aranılan yüzü haline geldi. Öyle ki, ünlü gazinolar sanatçıyla çalışmak için birbirleriyle kıyasıya rekabete girişti; sahne aldığı mekanlar cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ağırladı. Vurgulu ve ince yorumuyla, ahenkli sesiyle kulağa; tasarımı kendine ait gösterişli ve ilgi uyandıran kostümleriyle de göze hitap eder hale gelmişti (Bir gazino çalışmasında o zamana kadarki en uzun ökçeli ayakkabıyı giymişti: 20cm). Türkiye'de ilk defa saz ekibini de standart kıyafetlerle birörnek giydiren Müren, sahnede bütünlük oluşturarak, müziğine neredeyse tiyatral bir görkem katıyordu. Bu vesileyle kendisine, sadece ömrü boyunca değil, ölümünden sonra da adıyla birlikte telaffuz edilmeye devam edecek olan "sanat güneşi" betimlemesi atfedildi.

Birçok sanatsal yeteneğe sahip olduğunu, ortaya koyduğu başarılı yapıtlarla kanıtlayan Müren, 1965 yılında, farklı zamanlarda yazdığı şiirlerini biraraya getirerek "Bıldırcın Yağmuru" adıyla yayınladı. Amatör olarak resimle ve desen tasarımıyla da ilgilendi ve birkaç sergi açarak bu alandaki yeteneğini gözler önüne serdi. 70'li yıllar boyunca birçok kaset çalışması yayınlayan sanatçı, televizyonun gündelik hayattaki payını arttırmasıyla birlikte, sahnelerden ekranlara doğru geçiş yapmaya başladı. Sayısız kurum ve kuruluş tarafından birçok ödüle layık görüldü ve sanatını aynı saygın çizgiden kopmaksızın sürdürdü. Sert ifadesine rağmen, duygusal besteleri ve nezaketiyle, Türkiye'nin ilk sivil "paşa"sı oldu. 70'li yılların sonuna doğru, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı nedeniyle, sanatsal çalışmalarında perde arkasında kalmayı tercih etti. Sahnelerden uzaklaşarak, varlığını, dönemin müzikal modası olan video kliplerde hissettirdi.

1980'de Kuşadası'nda ve 1983'de Paris'te kalp krizi geçirdikten sonra, Bodrum'daki evinde istirahate çekildi. 1984'de, oldukça uzun bir zamandan sonra geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, Bodrum kalesinde son konserini verdi. Aldığı ilaçlar yüzünden artan kilosu ve yıpranmış görüntüsüyle değil de, parıltılı kostümler içindeki görkemli haliyle hafızalarda kalmak isteyen Müren, evine kapanarak insanlardan uzaklaştı. 24 Eylül 1996 tarihinde, TRT tarafından adına düzenlenmiş bir ödül töreninin TV çekimleri için İzmir Stüdyosuna gelen sanatçı, Ajda Pekkan ve Muazzez Ersoy'un da bulunduğu program esnasında kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Üç yıldan aradan sonra çıkarmayı planladığı, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy'la düetlerin yer alacağı yedi şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamamıştı.

Hemen hemen her albümü büyük başarılara imza atan Zeki Müren, Türk toplum yapısıyla tezat düşen görüntüsüne rağmen, farklı kesimlerden insanların sevgisini kazanabilmiş nadir sanatçılardandır. 45 yıllık sanat hayatında, yüzün üzerinde besteye imza atan sanat güneşi, ikiyüzün üzerinde plak ve albüm çalışması yayınlamıştır. Almanya, Amerika, Yunanistan gibi ülkelerde de kasetleri satılmıştır. İngiltere'nin dünyaca ünlü şarkıcılarından Morrissey ve Marc Almond, Zeki Müren'i en sevdikleri ses sanatçıları arasında baş sırada göstermektedirler.

Müren'in radyolarda başlayan canlı performans geçmişi artarak devam etmiş ve Türkiye'nin en çok konser veren sanatçısı haline gelmiştir. Öyle ki, bir yıl içinde yaklaşık yüz konsere çıktığı olmuştur. Çok sevdiği Bodrum'da evinin bulunduğu koy bugün, kendi adıyla anılmaktadır. Aynı zamanda sanatçının evi, müzeye dönüştürülmüştür ve sahne kostümlerinden resim çalışmalarına kadar birçok yapıtı burada sergilenmektedir. Müren'in cenazesi, binlerce kişinin katılımıyla, görkemli bir törenle kaldırılmıştır. Kabri Bursa Emirsultan mezarlığında bulunmaktadır ve mirasının büyük bir bölümünü Mehmetçik Vakfı'na bağışlamıştır.

ALBÜMLERİ

SENEDE BİR GÜN (1970); PIRLANTA 1 (1973); PIRLANTA 2 (1973); PIRLANTA 3 (1973); PIRLANTA 4 (1973); HATIRA(1973); ANILARIM (1974); MÜCEVHER (1975); GÜNEŞİN OĞLU (1976); NAZAR BONCUĞU (1977); SÜKSE (1978); KAHIR MEKTUBU (1981); ESKİMEYEN DOST (1982); HAYAT ÖPÜCÜĞÜ (1984); MASAL (1985); HELAL OLSUN (1986); AŞK KURBANI (1987); GÖZLERİN DOĞUYOR GECELERİME (1988); AYRILDIK İŞTE (1989); KARANLIKLAR GÜNEŞİ (1989); ZİRVEDEKİ ŞARKILAR (1989); DİLEK ÇEŞMESİ (1989); BİR TATLI TEBESSÜM (1990); DORUKTAKİ NAĞMELER (1991); SORMA (1992)

Ölümünden Sonra Yayınlanan Albümler

MUAZZEZ ABACI & ZEKİ MÜREN DÜET (2000); SELAHATTİN PINAR ŞARKILARI (2005); SADETTİN KAYNAK ŞARKILARI (2005); ZEKİ MÜREN: 1955-1963 KAYITLARI (2005); BATMAYAN GÜNEŞ (2006)

Muazzez Abacı Kimdir?

Muazzez Abacı, 12 Kasım 1947 tarihinde Ankara’da doğmuştur. Babasının adı Oktay Altıoklar'dır. İlkokula yatılı olarak başladığı Ankara Koleji'nde liseye kadar okudu.

Henüz 5 yaşındayken dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes'e, çıkarıldığı sahnede 'Üsküdar'a Giderken Aldı da Bir Yağmur' şarkısını söyledi.

1967 yılında stajyer sanatçı olarak Ankara Radyosuna girdi. İlk konserini 1970'te verdi. İki yıl sonra ise 1972 de 'Silemezler Gönlümden' şarkısıyla adını bir anda tüm müzik dünyasına duyurmayı başardı. 1973 yılında “Bir Sen Kaldın İçimde” adlı ilk plağını çıkardı. 1974 yılında ise “Bebek Maksim Gazinosu”nda İstanbul sahnelerine ilk adımımı attı. Radyo yıllarından sonra ise gazinoların vazgeçilmez assolistlerinden biri olmuştur.

1990 yılında Cemal Safi'nin sözlerini yazdığı “Vurgun” adlı şarkı ve albümle kariyerinin zirvesine çıktı.

Muazzez Abacı, henüz 18 yaşındayken Diyarbakır emniyetinden polis memuru Abdurrahman Abacı ile 1965 yılında evlendi, Muazzez Abacı. Biricik kızı Saba (d.1969) bu evlilikten dünyaya geldi. Abdurrahman Abacı’dan 1970 de boşandı. İkinci evliliğini avukat Atilla Kurtbaş'la 1973 yılında yaptı. ancak bu evlilik sadece iki yıl sürmüştür.

Muazzez Abacı,1980 yılında cezaevinde olan ünlü kabadayı Hasan Heybetli ile evlendi. Bu evlilik 3 yıl sürdü. Birkaç yıl ayrı yaşan çift, 1989 yılında yeniden dünya evine girdi. Fakat bu evlilik de uzun sürmedi.

Albümleri

1974 - Muazzez Abacı ve Mustafa Sağyaşar

1974 - Muazzez Abacı Midi Long Play

1974 - Muazzez Abacı – Akşam Dönüşü Geçtim

1974 - Muazzez Abacı – Yine Neşeyi Muhabbet

1975 - Muazzez Abacı – Yeşil Gözlerinden Muhabbet Kaptım

1975 - Muazzez Abacı Söylüyor

1975 - Ölümsüz Eserlerle Muazzez Abacı

1978 - Dönüş

1981 - Yasemen

1982 - Muazzez Abacı Söylüyor

1983 - Muazzez Abacı 83

1986 - Geceler

1986 - Şakayık

1989 - Felek

1990 - Vurgun

1991 - Sensiz Olmadı

1992 - Efendim

1993 - Musikinin Altın Çağı Vol.1

1993 - Musikinin Altın Çağı Vol.2

1994 - Kar Yangınları

1994 - Güller Arasından

1995 - Tutkunum

1996 - Söyleme Bilmesinler

1998 - Cesaretim Var

1998 - Muazzez Abacı ve Zeki Müren Düet

2001 – Hükümlüyüm

Celal Bayar Kimdir?

1883 yılında Bursa'nın Gemlik ilçesinin Umurbey köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimden sonra memuriyet yaşamına atıldı. Adalet, reji ve bankacılık alanında memuriyet görevlerinde bulundu. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilânından sonra İttihat ve Terakki çalışmalarına katıldı. Bu cemiyetin İzmir Şubesi Genel Sekreterliğini yaptı.

12 Ocak 1920'de toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne Saruhan Sancağı Milletvekili olarak katıldı. Millî Mücadele'nin başlaması ile birlikte Anadolu'ya geçerek bu hareketteki yerini aldı.

Millî Mücadele sırasında Batı Anadolu'da etkinlik gösterdi. Aynı zamanda Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Bursa Milletvekili olarak görev aldı. 1921'de İktisat Bakanı oldu.

Lozan Barış Konferansı'na danışman göreviyle katıldı. 1923 seçimlerinden sonra İkinci Büyük Millet Meclisi'ne İzmir Milletvekili olarak girdi.

1924 yılında İş Bankası'nın kurulmasında önemli rol oynadı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki savaşım çabalarında politikacı ve iktisatçı kimliği ile parladı. 1937-1939 yılları arasında Başbakanlık yaptı. Daha sonra siyasî yaşamını İzmir Milletvekili olarak sürdürdü.

Çok partili siyasî yaşama geçilmesi üzerine 1946 yılında arkadaşları ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu ve başkanlığına getirildi. Partisinin 1950 seçimlerini kazanmasından sonra aynı yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce Türkiye'nin üçüncü Cumhurbaşkanı seçildi. (22 Mayıs 1950)

10 yıl boyunca sürdürdüğü bu görevden 27 Mayıs harekâtı ile 1960 yılında uzaklaştırıldı.

Yassıada Mahkemesi tarafından idama mahkum edildi. (15 Eylül 1961)

Cezası daha sonra müebbet hapse çevrildi. Yassıada'dan Kayseri Bölge Cezaevi'ne nakledilen Bayar, 7 Kasım 1964'de rahatsızlığı nedeniyle serbest bırakıldı.

1903 yılında Reşide Hanım'la evlenen ve üç çocuğu olan Celal Bayar, 22 Ağustos 1986 gününde İstanbul'da vefat etti.

Levent Kırca Kimdir?

Levent Kırca, 1948 doğumlu oyuncu, yönetmen. "Olacak O Kadar" programıyla 17 yıl ekranlarda olan Kırca, unutulmaz tiplemeler yarattı. Aynı zamanda birçok tiyatro oyununa imza attı.

Levent Kırca, 28 Eylül 1948 tarihinde Samsun Ladik’de doğmuştur. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuştur. İlk kez sahneye çıkışı 1965 yılında Cüneyt Gökçer’in öğrencisi olarak Ankara Devlet Tiyatrosu’nda gerçekleşti. 1966 yılında öğrenciyken Buzlar çözülmeden oyunuyla sahneye çıktı. Hemen ardından Orhan Erçin Tiyatrosu’nda tuluat ve ortaoyunu oynadı. Daha sonra Maltepe Komedi Tiyatrosu, Ankara Birlik Sahnesi ve Halk Oyuncuları’nda görev aldı.

Vasıf Öngören sayesinde epik tiyatroyla tanıştı. Onun tiyatrosunda “Adam Adamdır”, “Asiye Nasıl Kurtulur?”, Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” oyunlarında oynadı.

Daha sonra televizyona geçiş yapan Kırca, birçok dizinin yapımcılığını üstlendi, aynı zamanda bu dizilerde rol aldı. Bunlar; “Sağlık Olsun”, “Ne Olur Ne Olmaz”, “Nasreddin Hoca Oyun Treni”, “Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?”, “Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?” idi.

1978 yılında sinemaya “Altınşehir” adlı filmle el attı. 1979’da “N’olacak Şimdi?” adlı filmde oynadı. Aynı yıllarda Arkadaş kabare tiyatrosu’nu, 1980′de Levent Kırca tiyatrosu’nu kurdu. Bunun ardından “Mavi Muammer” (1985), “Ölürsün Gülmekten” (2000), “son” (2001), “Şeytan Bunun Neresinde” (2002) ve “Kendini Bırak Gitsin” (2004) geldi. Yine 2004’te “Ağa Kızı adlı dizide oynadı. Bu filmlerde rol almasının yanısıra “Son” filminin senaryosunu yazdı, aynı zamanda “Son” ve “Şeytan Bunun Neresinde” filmlerinin yönetmenliğini üstlendi. 2006 yapımı “Reyting Kasabası” filmini de yönetti.

Bir yandan sinemayla uğraşan Kırca, diğer yandan “Hodri Meydan Topluluğu” adlı tiyatro grubunu kurdu. Bu toplulukla “Sefiller”, “Üç Baba Hasan”, “Kadıncıklar”, “Güzel ve Çirkin” gibi oyunlar sergiledi. Eski eşi Oya Başar da bu oyunların kadrosunda bulunuyordu.

Levent Kırca’yı Türk halkının zihnine kazıyan en önemli yapım, 1988'de başlayıp 21 yıl boyunca ekrana gelen “Olacak O Kadar” dizisi oldu. Dizideki “Küçük Hüsamettin”, “Cevat Kelle”, “Bestami” gibi tiplemeler yıllarca akıllardan silinmedi aynı zamanda dizi, birçok genç yeteneği tiyatroya kazandırdı. 2002 yılının sonunda ise “Levent Kırca Tv” adlı bir kanal kurdu ancak kanal, 3 ay sonra yayından kaldırıldı. Birkaç gün boyunca RTÜK’ü protesto etmek için açlık grevi yaptı.

Levent Kırca Mart 2009 Belediye Seçimleri için DSP'den Üsküdar Belediye Başkanlığı için aday olmuştur, fakat 4'üncü sırayı alarak kazanamamıştır.

Levent Kırca, 1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Devlet Sanatçısı ünvanı Nisan 2015 ayında geri alındı. Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi'nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardandır.

1 Mart 2011 tarihinden itibaren yayın hayatına günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi'nin yazarıdır. Aynı zamanda Vatan Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu üyesidir.

Levent Kırca'ya 2015 temmuz ayında karaciğer kanseri teşhisi kondu ve tedavisine başlandı.

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gören tiyatrocu Levent Kırca 12 Ekim 2015 tarihinde 67 yaşında hayatını kaybetti.

Evlilikleri

1. Evliliği: 1975 yılında TRT’de yazar ve yönetmenlik yapan Nur Diner ile evlendi. 1985 yılında boşandı. Bu evlilikten de Oğulcan Kırca ve Özdeş Kırca adında iki oğlu oldu.

2. Evliliği: ikinci evliliğini haziran 1985 yılında Oya Başar ile yaptı. Bu evlilikten Umut Kırca ve Ayşe adında 2 çocuğu bulunuyor. 2000 yılında boşanıp, 2001 yılında ikinci kez evlendiler, ama 2005 yılında tekrar boşandılar.

Tiyatro oyunlarının Bazıları :

2012 - Azınlık

2011 - Fırıldak

2009 - Üç Baba Hasan

2008 - Toros Canavarı

2005 - Ateşin Düştüğü Yer

2000 - Sefiller

1999 - Güzel Ve Çirkin

1983 - Kadıncıklar

1982 - Generallerin Aşkı

Dosya

İki perde Azizlik

Gereği düşünüldü

Nemo bankası

1970 - Oyun Nasıl Oynanmalı

Filmleri

2011 - Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas

2010 - Son İstasyon

2009 - Olacak O Kadar (Dizi)

2006 - Rating Kasabası (Oyuncu ve yönetmen)

2004 - Ağa Kızı (Dizi)

2004 - Kendini Bırak Gitsin

2002 - Şeytan Bunun Neresinde, (Oyuncu ve yönetmen)

2001 - Son, (Oyuncu, senarist ve yönetmen)

2000 - Üç Baba Hasan (Oyuncu ve yönetmen)

2000 - Ölürsün Gülmekten

1986 - Yeniden Olacak O Kadar(Dizi)

1985 - Mavi Muammer

1979 - N'Olacak Şimdi

1978 - Taşı Toprağı Altın Şehir

1974 - Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Dizi)

Oya Başar Kimdir?

Oya Başar, 22 Nisan 1956 İstanbul’da doğdu. Komedyen, sinema ve tiyatro oyunusu. Tiyatro sanatçısı Levent Kırca'nın eski eşi. Baba tarafı Selanikli, anne tarafı Kürttür.

Yaklaşık 8 yaşında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'na giren Oya Başar, İstanbul'da eğitimini tamamladıktan sonra, çeşitli tiyatrolarda çalıştı. Devekuşu Kabare, İstanbul Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu gibi daha bir çok tiyatroda çalıştı. Televizyon dizileri yaptı.

Ardından "Levent Kırca - Oya Başar Tiyatrosu" kuruldu. 1988 yılında başlayan dünyanın en uzun soluklu programlarından olan "Olacak o Kadar" TV dizisinde de oyuncu, yönetmen ve yapımcı olarak çalıştı.

Son dönemde Şehir Tiyatrosu'na tekrar dönerek, müzikal oyun Yedi Kocalı Hürmüz oyununu oynadı.

Oya Başar, “Kadın ile Memur” oyununda BKM'de, “Yedi Kocalı Hürmüz” oyununda “İstanbul Şehir Tiyatrosu”, “Üç Baba Hasan”, “Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası”, “Gereği Düşünüldü” oyununda “Oya Başar Levent Kırca Tiyatrosu”, “Morfin”oyununda “Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu”, “Haneler” oyununda “Devekuşu Kabare” tiyatrosunda oynamıştır.

Oya Başar, meme kanserine yakalandı tedaviler sonucunda iyileşti. Levent Kırca’dan boşandıktan uzun bir süre sonra “7 Kocalı Hürmüz” oyunundan tanıştığı ve hastalığı sürecinde hiç kendisini yalnız bırakmayan tiyatro sanatçısı Ali Karagöz’e aşık olduğunu söylüyor.

2011 de BKM’de “Kadın ve Memur” oyununda yer almıştır.

Oya Başar, “Benim Annem Bir Melek” (2008), "Sev Kardeşim” (2006), "Kendini Bırak Gitsin” (2004), "Ah Yaşamak Var Ya!” (2002), "Son” (2001), "Ölürsün Gülmekten” (2000), "Sokak Şarkıcıları” (2000), “Mavi Muammer” (1985), "Gözüm Gibi Sevdim” (1982), "Berduşlar” (1982) ve daha pek çok film ve dizide rol aldı. Halen tv ve tiyatro çalışmalarına aktif olarak devam etmektedir.

2014 yılı Kasım ayında Show TV’de yayınlanmaya başlayan, Türker İnanoğlu yapımcılığında Erler Filmin yaptığı “Roman Havası” adlı dizide başrolü Oya Başar, Levent Ülgen, Cezmi Baskın, Petek Dinçöz, Erkan Şahin ve Günay Karacaoğlu paylaşmaktadır. Dizide ayrıca İlhan Daner, Lalizer Kemaloğlu, Boğaç Aksoy, Gökhan Şahin, Gülay Baltacı, Mehtap Ar, Hakan Dülger, Çiğdem Aygün, Galip Erdal, Goncagül Narlı ve Mesut İzgi gibi usta isimler yer alıyor.

Evlilikleri

1. Evliliğini 1985 yılında Levent Kırca ile yapmış ve 2000 yılında boşanmışlardır.

2. Evliliğini 19 Şubat 2001 de tekrar Levent Kırca ile yapmış ve 2005 yılında boşanmışlardır.

Tiyatro sanatçısı Oya Başar, çocukları Umut (d.1982) ve Ayşe Kırcayla birlikte Yeniköydeki yalısında yaşamını sürdürüyor

Yapımcı olduğu Filmler

2002 - Şeytan Bunun Neresinde (Sinema Filmi)

2001 - Son (Sinema Filmi)

Oyuncu Olduğu Filmler

2015 - Yusuf ve Yusuf (Kadriye) (Sinema Filmi)

2014 - Roman Havası (TV Dizisi)

2011 - 2012 - Alemin Kıralı (Asalet) (TV Dizisi)

2008 - 2009 - Benim Annem Bir Melek (Neriman Turuncu) (TV Dizisi)

2006 - Sev Kardeşim (Meryem) (TV Dizisi)

2004 - Kendini Bırak Gitsin (TV Dizisi)

2002 - Ah Yaşamak Var Ya! (Hatun) (TV Dizisi)

2001 - Son (Necla Fidan) (Sinema Filmi)

1986 - Olacak O Kadar (Nebalet) (TV Dizisi)

1986- Mavi Muammer 3 / Ölürsün Gülmekten (Video)

1985 - Mavi Muammer 2 / Silahtan Ödüm Patlar (Video)

1985 - Mavi Muammer (Video)

1982 - Gözüm Gibi Sevdim (Ayşe) (Sinema Filmi)

1982 - Berduşlar (Nesrin) (Sinema Filmi)

1978 - Çilekeş (Suna) (Sinema Filmi)

1978 - Neşeli Günler (Ayşen Gruda Seslendirmesi) (Sinema Filmi)

1977 - Vahşi Sevgili (Fadimenin Kardeşi) (Sinema Filmi)

1977 - Sen Ve Ben (Sinema Filmi)

1977 - Ne Zaman Geleceksin (Sinema Filmi)

1977 - Kördüğüm (Emine) (Sinema Filmi)

1976 - Zühtü (I) (Döndü) (Sinema Filmi)

1976 - Mahallede Şenlik Var (Sinema Filmi)

1976 - Lüküs Hayat (Hizmetçi) (Sinema Filmi)

1976 - Kaybolan Saadet (Sevim) (Sinema Filmi)

1976 - Bulunmaz Uşak (Sinema Filmi)

1976 - Bitmeyen Şarkı (Nebahat) (Sinema Filmi)

1976 - Analar Ölmez (Öğretmen) (Sinema Filmi)

1975 - Canavar Cafer (Gazete Çalışanı) (Sinema Filmi)

1974 - Sokak Şarkıcıları (TV Dizisi)

1966 - Oduncunun Çocukları (Sinema Filmi)

Kaynak: Diyarbakır Söz