DEVLET MEMURLUĞUNDAN FUTBOLCULUĞA

DEVLET MEMURLUĞUNDAN FUTBOLCULUĞA

DEVLET MEMURLUĞUNDAN FUTBOLCULUĞA

İlginç bir hayat hikayesi olan Tayfun,devlet memuru olduktan sonra üniversiteyi kazanıyor,futbolcu olmayı aklının ucundan geçirmezken,bir anda her şey değişiyor ve futbolcu oluyor.

 

Futbola başlama hikâyenin ilginç olduğunu biliyoruz. Bunu bizimle paylaşır mısın?

Ankara'da Meteoroloji Meslek Lisesi'ni bitirdikten sonra direkt devlette göreve başladım. Kura çektim ve memleketim Anamur'a tayin oldum. Hedefim bir sene Meteoroloji'de memurluk yapıp Ankara'ya tayin istemek ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nde görev almaktı. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği'ni kazanmıştım. Okulumu bir sene dondurdum. Hem ailemin yanında memuriyetime devam ediyor hem de Anamurspor takımında amatör düzeyde futbol oynuyordum. Ama ileride futbolcu olmak gibi bir hedefim yoktu. Anamurspor'la Mersin şampiyonu olduk ve 3.Lig'e yükselme maçlarına gittik. Grup maçları Konya'daydı. İlk maçı kazandık, ikinci maçta berabere kalsak bile 3.Lig'e çıkıyorduk ama 90. dakikada gol yiyerek 2-1 yenildik ve elendik. İleriye dönük "Futbolcu olur muyum?" gibi düşüncelerim de o kötü yenilgiyle iyice soğudu. Ankara'ya tayin oldum ve Jeoloji Mühendisliği'ne devam ettim. 6-7 ay futbol oynamadım. Sonra Anamurspor yine amatör kümede şampiyon oldu ve 3.Lig'e terfi maçlarına beni de çağırdılar. 1.5 ay izin aldım. O sezon 90. dakikada attığımız golle 3.Lig'e çıktık. Artık bir karar aşamasına gelmiştim. Memuriyetten istifa ettim, okulumu dondurdum ve 3.Lig'de Anamurspor'da oynadım. O sezon 23 gol atınca da Ankaragücü'ne transfer oldum.

Stoperliğe Hakan Şükür'le başladım

Forvet olarak başlıyorsun ama zaman içinde stoper oynadığını da gördük. Bu arada çok kritik goller de atıyorsun. Bu değişkenliği neye bağlıyorsun? "Nerede göre varsa orada oynarım" diye bir anlayışın mı var?

Asıl mevkiim santrfor. Konyaspor'a transfer olduğum ilk sezonda takımın başında Hüsnü Özkara vardı. Bir Galatasaray maçı öncesi hocamla "Eğer bir sakatlık olursa Hakan Şükür'ü ben tutarım" diye şakalaşıyordum. O da bana "Kendini konsantre et, bir aksilik olursa seni oynatırım" diyordu. İlk yarının son dakikasında stoperimiz Ömer kırmızı kart gördü. Devre arasında hocam "Hemen ısınmaya başla, Hakan Şükür'ü tutacaksın" dedi. Maç 0-0 gidiyordu. İkinci yarıda oyuna girdim, Hakan Şükür'le adam adama oynamaya başladım ve 1-0 kazandık. Ondan sonra yine santrfor oynamaya devam ettim. Fakat sakatlıklar ve formsuzlar olunca yine stoper oynatılmaya başladım ve o sezonu böyle tamamladım. Daha sonra da bu ikili görevim devam etti.

Bu bir avantaj sayılabilir mi? Çünkü stoperken de santrforken de karşındaki oyuncunun özelliklerini çok iyi biliyorsun.

Elbette avantaj. Stoper oynarken, karşımdaki santrforun nereye koşu yapacağını önceden hissedebiliyorum. Forvet oynarken de bir stoper için nelerin zor olduğunu hesap ediyorum ve onu uygulamaya çalışıyorum.

Ankaragücü macerası senin için çok parlak geçmemişti. Neydi oradaki sıkıntı?

Ersun Yanal'ın ilk sezonuydu. Ben de çok iyi başladım ve 4-5 hafta banko oynadım. Fakat daha sonra sakatlandım ve 2-3 ay takımla çalışamadım. Yeni transferler iyi performans gösterince düzenli şekilde oynayamadım. Zaten ikinci sezonun başında ayrılıp Kayserispor'a transfer oldum.

İsmet Arıkan beni futbolcu yaptı

Hayatında Ersun Hoca da varken şunu sormak lazım, senin üzerinde en büyük emeği olan antrenör kim?

Futbolcu olmamdaki tek pay Anamurspor'daki hocam İsmet Arıkan'a aittir. Çünkü kolay bir şey değildi. Bütün hedefim, geleceğim, üniversiteyi bitirerek mühendis olmak ve devlet memurluğunda yükselmekken, tamamen farklı bir dünyaya adım attım. Bu kararı almamda da İsmet Arıkan öncü oldu.

Sende bir ümit ışığı görmüş olmalı. Çünkü önemli bir risk üstleniyordun ve sonunda futbolcu da olamayabilirdin. O dönemde İsmet Arıkan seni nasıl ikna etti?

Tabii, çok büyük bir risk vardı. İyi performans gösterip gösteremeyeceğin meçhul, bir de sakatlıklar sözkonusu. Bu arada memuriyetten de istifa ediyorsun. Risk var elbette. İsmet Arıkan, geçmişi başarılı bir teknik adamdı ve 18 yaşımdayken beni "Hakan Şükür'ün 18 yaşındaki halini biliyorum, sen ondan daha iyi olacaksın" diye motive ediyordu. "Memur olsan, en üst seviyede bile görev yapsan, futbolculuktan bir sezonda kazanacağın parayı kazanamazsın" diyordu. Bir yandan da ailemi ikna etme boyutu vardı, onu da İsmet Hoca yaptı. Annem postanede memur, babam öğretmen. Onlar da bu riski almamı istemiyordu. Dolayısıyla futbolcu olmamdaki aslan payı İsmet Hocamın diyebilirim.

O zaman senin idol olarak gördüğün futbolcu da Hakan Şükür olmalı.

Tabii, tamamen Hakan Şükür. Hem oynadığım mevki, hem de oyun tarzım nedeniyle idolüm Hakan Şükür'dü. İsmet Hocamın o sözleri de beni heyecanlandırıyordu. Elbette ben Hakan Şükür'den daha yetenekli değilimdir ama hocam beni o şekilde motive ediyordu.

İngiltere Ligi'nden de maçlar izliyoruz, skor ne olursa olsun takımlar aynı oyunu oynamayı sürdürüyor. Oynadıkları futboldan keyif almaya çalışıyorlar sanki.

Savunma yapmak çok fazla keyif vermeyen ve zahmetli bir iştir. Aslında topa sahip olmak futbolcu için çok daha zevklidir. Bizim ligimizde iyi oynayan takım golü bulduktan sonra geri çekilirken, o ana kadar savunmasından çıkmayan rakip takım birden bire farklı bir kimliğe bürünüyor ve atak yapmaya başlıyor.

Aslında saha kenarında teknik direktörleri görüyoruz, böyle durumlarda takımlarını öne çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Neden futbolcular bu talimatlara kulak asmıyor?

Bu durum Türk futbolcusunun eksikliğinden kaynaklanıyor. Dediğiniz gibi İngiltere'de her dakikada aynı futbolu oynayan takımlar görüyoruz. Ben güzel oyunumu oynayayım, galip de gelsem, mağlup da olsam fark etmez anlayışındalar.

Türkiye'de güzel oyun için sabır yok

Belki erken ama ileride teknik direktörlük gibi planların var mı? Eğer teknik adam olursan hangi anlayışı benimseyeceksin?

Eğer İngiltere'de teknik direktörlük yaparsam tabii ki güzel oyundan yana olurum Ama Türkiye'de bunu yapamazsınız. Burada bir teknik adamın ömrü en fazla 3, bilemediniz 5 maçtır. Fatih Terim Galatasaray'da 4 yıl üst üste şampiyon oldu, UEFA Kupası'nı kazandırdı, ama ikinci döneminde ona bile sabredemediler. İngiltere'de veya Avrupa'nın herhangi bir kulübünde teknik direktörler uzun süre çalışma rekorları kırıyor.

Hepimiz başarıyı getiren şeyin istikrar olduğunu biliriz de uygulamada istikrarı neden sağlayamayız?

Evet, herkes istikrardan yana. Ama dediğiniz gibi hepsi lafta kalıyor. Taraftarın ve medyanın baskısı yönetimleri çaresiz bırakıyor.

Bu sözünü ettiğiniz medya yorumcuları sizi sadece büyük maçlarda değerlendiriyor. Orada karakter oyuncusu konumunda olmanız size ne hissettiriyor?

Tabii ki üzülüyoruz. Turkcell Süper Lig sadece 3 takımdan ibaret değil. Şampiyon olan takımı veya Avrupa kupalarına gidecek takımı Anadolu takımlarından alınacak puanlar belirleyecek. Dilerim Anadolu takımlarına olan ilgi giderek yükselir.

Temel eksiklik nerede peki? Bizim futbola bakışımızla mı ilgili?

Elbette, anlayışla ilgili bir şey bu. Avrupa'da 39-40 yaşında futbolcular kontrat imzalayabiliyor. Maldini, Carboni hâlâ dünyanın en iyi takımlarında oynayabiliyor. Bunları gördükten sonra Türkiye'de de bazı şeylerin değişmesi lazım. Bu örnekler çoğalınca bize de yol açılabileceğini düşünüyorum.

O atmosferi yaşamak için Avrupa'yı tercih ederim

Bu yaşta olgunluk dönemini yaşıyorsun. Diyelim ki seneye büyüklerden bir teklif geldi; bu arada Avrupa'nın orta düzey takımlarından da bir teklif aldın. Hangisi tercih edersin?

Yurt dışını tercih ederim. Oradaki futbol çok daha farklı gibi geliyor bana. Oradaki maçları izliyoruz, öncesi ve sonrasıyla Fair-Play örneklerini gördükçe o statlardaki futbol bana çok başka görünüyor. Fenerbahçe'ye, Galatasaray'a transfer olsam, stresten, baskıdan bunalıma girerim diye düşünüyorum. Ama Avrupa'da takım çıkıyor, futbolunu oynuyor, kazanıyor ya da kaybediyor, taraftarı tribüne çağırıp alkışlıyor. Futbolcular belki saha içinde kıran kırana mücadele ediyor ama maç bitince birbirini tebrik ediyor. Hakem belki maçın skorunu etkileyecek bir hata yapıyor ama herkes onu da tebrik ediyor. İki teknik direktör maçı yanyana izliyor ve 90 dakikanın sonunda hemen birbirlerine koşup kutluyorlar. Bunları gördükten sonra elbette Türkiye'de futbol oynamak istemem.

Ülkemizde olmuyor mu böyle şeyler?

Ben hiç görmedim. Bazen derbilerde Gerets gidip Zico'yu tebrik ediyor ama bunun Anadolu'nun her yerinde, 2.Lig'den 3.Lig'e kadar olması lazım. Mesela ben kendime ilke edindim; her maçtan önce giderim, rakip takımın hocasına ve yedek kulübesindekilere başarılar dilerim. Maçtan sonra da soyunma odasına gider tebrik ederim ya da biz yendiysek "Geçmiş olsun" derim. Mutlaka o takımda beraber oynadığımız arkadaşlarım veya daha önce çalıştığım bir teknik adam vardır. Sonuç ne olursa olsun maç bitmiş artık ama dostluklar devam ediyor.

 Devamlı kaşı açılan, kafasına file geçirilen bir Tayfun vargücüyle mücadele ediyor. O anda neler hissediyorsun?

Acıyı hiç hissetmiyorsunuz. Sözünü ettiğiniz maç İnönü'deki Beşiktaş maçıydı. Kafamda file varmış, dikiş varmış gibi düşünceler aklımda yoktu. Biz bu maçı nasıl 1-0 bitiririzin hesabını yapıyordum. Kaptan Yasin cezalı, Ümit ağabey de sakattı ve ben ilk defa kaptan olarak sahaya çıkmıştım. Sakatlık da olunca kafamda, "Kaptan gemiyi terk etmez" gibi bir düşünce oluştu ve devam ettim. Maçı da kazandık ve unutulmaz bir anı oldu benim için.

Futbol ve ailem

Tayfun Türkmen özel hayatında nasıl yaşar?

Futbolun dışındaki hayatım tamamen ailemle geçiyor. 10 aylık bir kızım var ve vaktimi hep onunla değerlendiriyorum. Konya büyük olmakla birlikte yeni gelişmekte olan bir şehir. Ama aileniz yanınızda olduktan sonra hoş vakit geçirebiliyorsunuz. Konyaspor'da son derece mutluyum. Dört sezon aynı takımda oynamak da istisnai bir durum zaten

Gelecekte teknik direktörlük yapmayı düşündüğünü söylemiştin. Bu konuda örnek aldığın birisi var mı?

Ersun Yanal var. Ersun Hoca'nın çalışma disiplinini ve yöntemlerini beğeniyorum. Çalıştığı bütün kulüplerde başarılı olmuş bir antrenör. Üç büyük takım ona nasıl görev vermiyor diye çok şaşırıyorum. Vestel Manisaspor'un elde ettiği başarıya bakıyorum, öyle çok coşkulu bir taraftarı da yok. Oysa Ersun Hoca İstanbul'daki takımlardan birinde teknik direktör olsa, o baskılı ve coşkulu futbol anlayışıyla taraftarları ayağa kaldırır.

Ekstra çalışma şart

Bugün futbola başlayan gençler için bir tavsiyede bulunsan; mesela Tayfun Türkmen 14 yaşında olsaydı neleri yapar, neleri yapmazdı?

Futbolcu olmak için en önemli şey çalışmak ve ekstra antrenman yapmak. Takımla birlikte yapılan 1.5 saatlik antrenmanlar bugünün şartlarında iyi bir futbolcu olmak için yetmez. Altyapıdaki bir genç "Ben futbolcu olacağım" diyorsa ekstra çalışmalı. Zaten böyle yapanlar futbolcu oluyor. Ama kim yetinme duygusuna kapılıp "Ben artık Süper Lig'deyim, bu bana yeter" diyorsa, onların her geçen gün geriye düştüğüne tanık oluyoruz.

Üniversite öğrencisi bir oyuncu olarak okumakla aran nasıl?

Jeoloji Mühendisliği'ni bıraktıktan sonra Ankara Üniversitesi BESYO'ya kayıt yaptırdım ama okula devam edemiyorum. Açıkçası hikâye, roman okuma fırsatı bulamıyorum. Ama eğitim açısından bakıldığında futbolcuların düzeyi oldukça düşük. Bu konuda YÖK'ün bir kolaylık getirmesi gerekiyor. Kendimden örnek vermem gerekirse, Selçuk Üniversitesi'ne yatay geçişimi yapsalar okuluma giderim, sınavlarıma girerim ve eğitimimi sürdürürüm.

Fair-Play anlamında bu noktadaki eksiklik de bizi geriye düşürüyor olabilir mi?

Elbette, eğitimle çözülebilecek bir mesele bu. İnsanları küçük yaşta nasıl eğitirseniz karşılığını da aynı şekilde alıyorsunuz. Küçük yaşta şiddet, küfür ve kaos ortamında yetişen çocuk, büyüdüğünde de aynı yönde eğilimler gösterecektir. Tribündeki olaylar da bununla alakalı.

Alex büyük bir tehlike

Türkiye'de beğendiğin oyuncular kimler? Ya da seni hangi oyuncular zorluyor?

Santrfor oynarken uzun boylu stoperlerden hoşlanmıyorum. Yabancı oyunculardan en çok beğendiğim oyuncu Alex. Kadıköy'de defans oynadığım bir maç oldu. Top ona geldiğinde inanılmaz şeyler oluyordu. Sağdan gelene mi pas verecek, soldan geleni mi görecek, ara pası mı yapacak, defansın arkasına lop top mu atacak, yoksa dripling mi yapacak diye her şeyi birden düşünmeye çalışıyorsunuz. Çünkü her an her şeyi yapabilecek bir oyuncu. Bunlar da yanındaki arkadaşlarını çok rahatlatıyor.

Kaynak: Diyarbakır Söz