Başkenti kana bulayan hain Ankara Bombacısının gerçek kimliği nedir? Savcılık ne diyor? Canlı Bomba kimin evinde ikamet ediyordu?

17 Şubatta gerçekleşen ve 28 kişinin öldüğü Ankara saldırısını düzenleyen canlı bombanın Eskişehir yolu üzerindeki bir inşaat halindeki bir evde kaldığı tespit edildi. Savcılık bombacının kimliğini ‘Zinar Kod adlı Abdulbaki Somer (Sömer) veya Ali Kod adlı Salih Necar’ olarak adlandırdı.

Başkenti kana bulayan hain Ankara Bombacısının gerçek kimliği nedir? Savcılık ne diyor? Canlı Bomba kimin evinde ikamet ediyordu?

Ankara'da askeri servis araçlarına yönelik olarak 17 Şubat’ta gerçekleştirilen bombalı saldırıya ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sürdürdüğü soruşturmada, 21 şüpheli gözaltına alındı. Savcılık, 14 şüpheliyi tutuklama talebiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk ederken, tutuklamaya sevk yazısında, saldırının nasıl planlandığını detaylı olarak anlattı.

Hürriyet gazetesinden Mesut Hasan Benli'nin haberine göre saldırıdan önceki trafik şöyle:

ÖNCE ARAÇ ÇETESİ DEVREDE

Turgut Kahraman, Mustafa Bulut, Murat Karacan, Hüseyin Gökduman, Metin Cura ve Serdar B., kurdukları çete sayesinde sahte belgeler düzenleyerek araç kiraladıktan sonra düşük fiyatla satıyordu. Ankara saldırısında kullanılan araç da bu şekilde çete üyeleri tarafından Tuncay U.’ya ait araç kiralama şirketinden başkasına satılmak üzere kiralandı.

Baran kod adlı örgüt üyesi, PKK/ KCK adına faaliyet yürüten Metin Arslan’a araç bulması için talimat verdi. Arslan, firari Avsan ile temasa geçerek, eylemde kullanılan 34 KK 0340 aracı 12 bin liraya satın aldı ve Lice kırsalına götürdü. Arslan, burada Erhan kod adlı İshak Özcaptu’dan (Porsipi) aldığı talimatlar doğrultusunda aracı Ankara Ulus Meydanı’nda şüphelilerden Kutbettin Onur’a teslim etti.

Kutbettin Onur, şüpheliler Hayrettin Tomak ve Hüseyin Karadaş tarafından kırsala götürülerek, eylem talimatı veren Baran kod adlı Mehmet Doğan, Erhan Kod adlı İshak Özçaptu (Porsipi), Hoca ve Şirin kod adlı kişilerle görüştürüldü. Örgüt yöneticileri Kutbettin Onur’a, “15-20 gün içinde bir kişiyi göndereceklerini ve kendisinin çalıştığı Eskişehir yolundaki inşatta kalacağı” söylendi.

BOMBA İNŞAATTA HAZIRLANDI

Abdulbaki Sömer, AŞTİ’den Kutbettin Onur’u aradı ve onun çalıştığı inşaatta kalmaya başladı. Şüpheliler Ahmet Karaman ve Muharrem Canikli, bomba malzemelerini inşaata getirdi.

Şüpheli Kutbettin Onur ve bombacının, olay tarihi ve öncesinde saldırı bölgesinde başka bir araçla çok sayıda keşif yaptıkları anlaşıldı.

VANLI BABAYLA DNA EŞLEŞTİ

Savcılık sevk yazısında eylemcinin kimliğine ilişkin ‘Zinar Kod adlı Abdulbaki Somer (Sömer) veya Ali Kod adlı Salih Necar’ ifadeleri kullanıldı. Terör örgütü TAK’ın, eylemi kendi üyeleri Van doğumlu Abdulbaki Sönmez’in (Sömer) yaptığını açıklaması üzerine baba Musa Sömer’den DNA incelemesi için kan örneği alındı. DNA sonucu dün sabaha karşı belli oldu ve Musa Sömer ile cesetten alınan örnekler eşleşti.

BURADA KALMIŞ

Hürriyet muhabiri Mesut Hasan Benli, Ankara'da 28 kişinin ölümüne yol açan bombanın hazırlandığı inşaat halindeki evi görüntüledi. Ev, bombalı eylemin gerçekleştirildiği Merasim Sokak’a 45 kilometre mesafede. Bir sitede, kaba inşaatı tamamlanmış 10 numaralı dubleks villada işçiler kalıyor. Bombalı saldırının en önemli isimlerinden Kutbettin Onur geçen hazirandan bu yana inşaatta çalışıyordu. Onur’un kullandığı 10 numaralı evi dün gezdik. Bir odada iki ranza var. Evde bulgur, makarna gibi yiyecek maddeleri de bulunuyor. İnşaatta sıva işçisi olarak çalışan Kudbettin Onur’un izin günlerinde de yine komşu inşaatlarda çalıştığı anlatılıyor.

Şantiyedeki bir görevli Hürriyet’e şöyle konuştu:

“Kutbettin Onur isimli kişi geçen haziran ayında beri bu evde kalıyordu. Geçen ay yanına Suriyeli olduğunu söylediği bir kişi geldi. Kısa bir zaman önce, Kudrettin’i yolda gördüm. ‘Ekibin nerede’ diye sordum. ‘Daha ekibimi getirmeye gideceğim’ demişti. ‘Yanındaki kişi kim’ diye sordum. Suriyeli bir misafir’ dedi. Anormal bir durumları yoktu. Emniyet görevlileri patlamadan sonra gelip evde inceleme yaptılar. Evde çok sayıda piknik tüpün parçalanmış halde olduğunu gördüm. Polis benim de tanık olarak ifademi aldı.”

Ankara, Türkiye'nin bir ili, başkenti ve en kalabalık ikinci şehri. Nüfusu 2015 itibarıyla 5.270.575 kişidir. Coğrafi olarak Türkiye'nin merkezine yakın bir konumda bulunur ve Batı Karadeniz Bölgesi'nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır. Yüz ölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Etrafı Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya ve Eskişehir illeri ile çevrilidir.

Ankara'nın başkent ilan edilmesinin ardından (13 Ekim 1923) şehir hızla gelişmiş ve günümüzde Türkiye'nin ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmaktadır. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır. Tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civarındaki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım, haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2'si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikle tekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiye'nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara'da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur. Ankara'dan otoyollar, demir yolu ve hava yoluyla Türkiye'nin diğer şehirlerine ulaşılır.

Bilinen tarihi en az 10 bin yıl öncesine, Eski Taş Çağı'na ulaşan[6] Ankara, tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosagların ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır. Yıldırım Bayezid'in Timurlenk'e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır.

İlin Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır ve kara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi ve kedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam ve Beypazarı'nın maden suyu ise ülke çapında tanınır.

Frigya dili ve Yunancada Ἄγκυρα (telâffuz: Anküra), gemi çapası demektir. Bazı efsanelere göre Ankara, Frig Kralı Midas’ın bir gemi çapası bulduğu yerdir. Büyük İskender'in Doğu Seferi sırasında Anküra’ya MÖ 333'te geldiği kayıtlara geçmiştir. 2. yüzyıla ait ve Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen bazı paralarda gemi çapası figürü bulunmaktadır.

Frigler, Galatlar ve Romalılar tarafından Ἄγκυρα olarak bilinen şehrin adı, Latin harfleri ile Batılı kaynaklara Ankyra ve Ancyra olarak geçti.Kentin adı, Türklerin Anadolu'ya gelmesinden sonra Ankara, Engürü ve Engüriye olarak değişime uğradı. Batı dillerine de Angora olarak geçti. 16. yüzyıla ait çeşitli resmî Osmanlı evraklarında Ankara (انقره) adı geçmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, 28 Mart 1930'da yabancı ülkelerden Türk şehirleri için Türkçe adların kullanılmasını resmen talep etti.Bu tarihten sonra posta idaresi Angora olarak adreslenmiş mektupları Ankara'ya ulaştırmadı. Böylece zamanla Ankara adı evrenselleşti.

Ankara ilinde keşfedilmiş en eski tarih öncesi kalıntılar Eski Taş Çağına kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepe'de rastlanmıştır.Bunlar dışında Ankara'nın Polatlı ilçesinde, MÖ 3000 yıllarına ait insan yerleşmelerine rastlanmıştı.

Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler (MÖ 1660-1190), Anadolu'ya boğazlar yoluyla gelmişlerdir. Hititlerin Anadolu’ya göç tarihleri, kesin olarak bilinmemektedir.Ankara ve çevresinde Hitit dönemine ait yerleşkelerin kalıntıları, Balıkhisar, Ballıkuyumcu, Bitik, Karaoğlan, Gâvurkale ve Külhöyük höyükleridir. MÖ 2. bin yılın sonlarına doğru Hititlerin siyasal olarak çöktüğü ve yerini Friglere bıraktığı görülmektedir.

MÖ 2. binyılın sonlarında bölgede, hızla büyüyen bir Frigya kasabası vardı. Frig Krallığı'nın başkenti olan Gordion kentinin kalıntıları Polatlı'nın 29 kilometre kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion, en parlak dönemini Frigya Kralı Midas zamanında (MÖ 725-675) yaşamıştır.Ankara'da, Frigler dönemine ait kalıntılar arasında bulunan Yumurtatepe Tümülüsü'nün bulunduğu yerin, kurulduğu dönemlerde çok önemli bir yerleşim olmasa da stratejik bir noktada olduğu düşünülmektedir.Frigler, MÖ 700'lü yıllarda Kafkaslardan gelen Kimmerler tarafından ortadan kaldırıldı.

Tunç Çağı'nın sonlarında Frigler ile birlikte Anadolu'ya gelen ve Batı Anadolu'da varlıklarını sürdüren Lidyalılar, Friglerin ortadan kalkmasını fırsat bilerek bugünkü Ankara ilini de kapsayan Kızılırmak yöresini ele geçirdiler. MÖ 7. yüzyılda Anadolu'ya hâkim oldular ve 140 yıl hüküm sürdüler.Lidyalıların sikkeyi icat ettikleri kabul edilir. Lidyalılar döneminde Anadolu'da ticaret gelişmiş, tahıl üretimi, hayvancılık, zeytinyağı ve şarap üretimi ilerlemiştir. Orta Anadolu'nun ana ulaşım yolu üzerinde bulunan Ankara ili toprakları da bu gelişmelerden istifade etmiştir. Medler ve Perslerle savaşan Lidyalılar, komşuları Ahameniş Pers Hükümdarı Kiros ile MÖ 547'de Kızılırmak kavsi içinde yaptıkları savaşı kaybederek tarih sahnesinden silinmişlerdir.

Persler, MÖ 545'ten itibaren Anadolu'ya egemen olarak, Anadolu'daki Helen kültürüne son verdiler. MÖ 5. yüzyılda Herodot, Pers İmparatorluğu'nun ordu, ticaret ve posta hattı olarak kullanılan Kral Yolu'nun Ankara'dan geçtiğini yazar. Kral Yolu, Efes'te başlıyor, Sardes şehrinden Lidya'ya, sonra Gordion, Ankyra ve Kızılırmak'tan geçerek, Kapadokya üzerinden Kilikya'ya, oradan Fırat ve Dicle nehirlerini geçip Asur'dan Susa kentine ulaşıyordu.

Ankara ili toprakları MÖ 334'teMakedonya Kralı Büyük İskender tarafından Ahameniş İmparatorluğu'ndan alınana kadar; tarihi boyunca Frigler ve Hititler'inharicinde Hattiler, Lidyalılar ve Ahamenişler egemenliğine girmiştir. MÖ 3. yüzyılda Anadolu'ya gelen savaşçı bir kavim olan Galatların Tektosaglar boyuna başkentlik etmiştir.Strabon, ünlü eseri Geographika’da, bugün merkezde bulunan Ankara Kalesi'nin Tektosaglar tarafından inşa edildiğini söyler. Daha sonra bölgede siyasal birliği kuran[31] Roma İmparatoru Caesar Divi Filius Augustus, MÖ 25 yılında Ankara'yı ele geçirmiştir.

MS 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Ankara Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Ancak il toprakları üzerindeki Doğu Roma hâkimiyeti zaman zaman kesintiye uğradı. MS 654 yılında Müslüman Araplar kısa süreliğine bölgenin kontrolünü ele geçirdiler. 833 ve 842 yıllarında Abbasi Halifesi Mutasım ve Türk komutanı Afşin Ankara kentini kısa süreliğine ele geçirdi. 871 yılında Pavlikian mezhebinden Hristiyanlar Ankara kentinin kontrolünü yaklaşık bir yıllığına ele geçirdi. Bu kesintilerden sonra her seferinde Doğu Romalılar kenti geri alarak otoriteyi sağladı.

Ankara'nın Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun eline geçmesi, Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra 1073 yılına rastlar. 12. ve 13. yüzyıllarda Selçuklu Sultanlarının da çabasıyla transit ticarette gelişme gösteren Ankara'nın merkezi, önce Ahiler'e, ardından 1304'te göreli özerklik verilerek Osmanlı İmparatorluğu'na bağlandı. İlin güneybatı ilçeleri bu dönemde Germiyanoğulları'na bağlanırken, güneydoğu ilçeleri Karamanoğulları'na bağlanmıştır. I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan ilde, 1402 yılında Büyük Timur İmparatorluğu İmparatoru Timur ile Osmanlı İmparatorluğu Padişahı Yıldırım Bayezid arasında Ankara Muharebesi yapıldı. Yıldırım Bayezid'in savaşı kaybetmesi ve Timur'a esir düşmesi sonucu Osmanlı Devleti, Fetret Devri denen bunalım ve iktidar boşluğu dönemine girdi. Ankara Muharebesi'nde bölge büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Murat zamanında yeniden onarılmıştır. 1841 yılında Anadolu Eyaleti kaldırılıp yerine vilayetler kurulunca il bir vilayet oldu. Ankara, Çorum, Yozgat, Kayseri ve Kırşehir sancakları bu vilayete bağlandı. Ankara Vilayeti 1922 yılına kadar varlığını sürdürdü.

Osmanlı hâkimiyetinin sonlarına doğru Ankara 1917'de 3 gün süren büyük bir yangın geçirmiş ve yangın 1900 kadar hanenin yanması ile sonuçlanmıştır.

Ankara ilinin Kurtuluş Savaşı'nda merkezî bir yeri olmuştur. 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Mustafa Kemal, şehri Anadolu’daki direniş hareketinin yönetimi olan Heyet-i Temsiliye'nin merkezi olarak seçti. Şehir, coğrafi olarak Anadolu'nun ortasındaydı, demir yolu ile İstanbul'a ulaşılabiliyordu, Batı Cephesine yakındı ve halkın millî mücadeleye olan desteği tamdı. İstanbul'un İngilizler tarafından resmen işgalinden iki gün sonra, 18 Mart 1920'de, İstanbul'da bulunan Meclis-i Mebusan kendini resmen feshedince, 23 Nisan 1920'de Ankara'da Büyük Millet Meclisi kuruldu. Ankara ili, Türk-Yunan Savaşı'nın en yoğun muharebesinin gerçekleştiği yer olmuştur. 1920 yazında Yunan birlikleri, Ankara şehrini ele geçirmek amacıyla Sakarya nehri kıyılarına kadar ilerlemişti. Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi sonucunda Yunan birlikleri püskürtüldü. Polatlı yakınlarında meydana gelen zorlu muharebe Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası olmuş, Mustafa Kemal Atatürk ünlü "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır" sözünü bu sırada söylemiştir. Birkaç hafta sonra Fransa ile yapılan Ankara Anlaşması ile, Türk-Fransız ihtilafı sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı sonucu toprakları üzerindeki egemenliğini kanıtlayan Türkiye, 1922 Lozan Barış Konferansı ve 1923 Lozan Antlaşması ile uluslararası toplulukta millî sınırlarını tescilledi ve bağımsızlığını onaylattı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 13 Ekim 1923'te Ankara ilinin merkezi olan Ankara kentini başkent ilan etti.

Ankara, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname sonucu İstanbul ve İzmir ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.Başlangıçta beş ilçe Ankara Büyükşehir Belediyesinin sınırlarına dâhil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.Bu sınırlar içinde kalan 16 ilçe, büyükşehir ilçe belediyeleri hâline geldi.2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.

Kaynak: Diyarbakır Söz