Açlık grevleri sonlandırıldı!

Öcalan'a yönelik tecrid iddiasıyla girişilen açlık grevleri ile ölüm orucu eylemleri sona erdirildi. Öcalan'ın çağrısı üzerine eylem sona erdi.

Açlık grevleri sonlandırıldı!

Asrın Hukuk Bürosu Avukatı Newroz Uysal, İmralı'da görüştükleri Abdullah Öcalan'ın hazırladığı bir metinde, açlık grevlerine ilişkin, "Başta açlık grevi ve ölüm orucuna kendini yatırmış arkadaşlar olmak üzere iki avukatımın yapacağı geniş açıklamalar ışığında eyleminizin sona ermesini bekliyorum. Bana ilişkin maksadınızın hasıl olduğunu da rahatlıkla belirtip hepinize en derin sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum. Asıl bundan sonrasında da bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi de özenle belirtiyor ve umuyorum." değerlendirmesine yer verildi.

HABER MERKEZİ

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, Abdullah Öcalan’a yönelik tecrid uygulandığı iddiası üzerine 8 Kasım’da başlattığı, daha sonra cezaevindeki tutukluların katılımıyla yayılan açlık grevleri ve ölüm oruçları dün itibariyle sonlandırıldı. Eylem, İMralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığıyla verdiği mesaj doğrultusunda bitirildi.

HDP Milletvekili Tayip Temel, Leyla Güven’le başlayan açlık grevleri ile 30 mahpusun ölüm orucu eyleminin, Öcalan’ın talebi doğrultusunda bittiğini söyledi. Açıklamanın ardından 200 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven ile diğer milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç’ın hastaneye kaldırıldı.

ÖCALAN ÇAĞRI YAPTI

Avukatları aracılığıyla açıklama yapan Abdullah Öcalan, açlık grevleri ve ölüm oruçlarının amacına ulaştığını belirterek, eylemin sona erdirilmesi çağrısı yaptı.

AVUKATLARIN AÇIKLAMASI

Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Öcalan’la yaptıkları görüşme ve sonrasındaki sürece ilişkin dün İstanbul’da basın toplantısı düzenleyerek, müvekkillerinin imzalı mektubunu kamuoyuna duyurdu.

Avukatların açıklaması şöyle:

7 MADDELİK METİN: İmralı ada cezaevinde, müvekkilimiz Sayın Öcalan ile 22 Mayıs tarihinde yeni bir avukat görüşmesi gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Sayın Öcalan daha önce kamuoyuna paylaşmış olduğu metnin bir bütün olarak önemini bir kez daha vurguladı. 2 Mayıs tarihli ve dört müvekkilimizin birlikte kaleme aldığı yedi maddelik metnin tartışılmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Toplumsal uzlaşı, demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış konularının tartışılmasının Türkiye’nin temel ihtiyacı olduğu görüşündeydi.

2013 YAKLAŞIMI: Kendisinin de bu maddelerin Türkiye siyasetinin temel değerleri haline gelmesi açısından üzerine düşeni yapacağını belirtti. 2013 yaklaşımı ve duruşunun Türkiye’de yarattığı ortamı ve umudu herkesin bildiğini ve bu mesajının daha fazla tartışılması gerektiğini ifade etti.

MÜZAKERE SÜRECİ DEĞİL: Bu görüşmelerin yaptırılmasının bir müzakere sürecinin varlığı anlamına gelmediğini, önceki görüşmede olduğu gibi yine hatırlattı. Mesajlarının tüm demokrasi güçlerine, Türkiye’nin her yelpazesindeki siyasi yapılarına ve devlete olduğunu söyledi. Bu tutumuna karşı “Tüm çevrelerden nasıl bir karşılık verileceğini 30-40 gün sonra anlarız” diyerek şu anda hiçbir çevrenin tutumu için herhangi bir yorum yapmadığına tanıklık ettik.

HAKLAR ANAYASAL GÜVENCEYE ALINMALI: 6 Mayıs’ta kamuoyuna sunduğumuz yedi maddelik mesajda önemli bir konu da Rojava, Kuzey Suriye, SDG ve Suriye’de sorunların çözümünün nasıl olması gerektiği maddesiydi. Bu konuda düşüncelerini tekrarladı. İmkan olursa Suriye’nin bütünlüğü içinde Kürt sorunu dahil Suriye’nin tüm sorunları konusunda pozitif rol oynayacağını söyledi. Kendi düşüncelerinin ve çözüm önerilerinin Suriye’nin sorunlarını çözeceğini, Kürtlerin ve diğer toplulukların temel haklarının anayasal güvenceye alınmasının zorunluluğunu da özellikle vurguladı. Bu tartışmaların daha derin, tarihi sonuçlara yol açacak şekilde yürütülmesi, günlük, dar siyasi gündemlere sıkıştırılmaması temel ihtiyaç durumundadır. Bu minvalde Türkiye ve Ortadoğu’nun tarihsel ve derin sorunları olduğunu, Sayın Öcalan’ın da bu sorunların akli, politik ve kültürel yaklaşımlarla çözülebileceğini belirttiğini hatırlatmak isteriz.

TECRİT BARIŞ İKLİMİNİ ZEDELİYOR: İmralı tecridi hukuken ciddi bir problem olduğu gibi siyaseten de Türkiye’nin barış iklimini zedeleyen bir olgudur. Sayın Öcalan’ın politik bir özne olarak rolünü kısmen dahi olsa oynayabildiği zamanlar ise köklü sorunlara çözüm önerilerini sunabildiği dönemler olarak ülke iklimine olumlu tesirde bulunduğu deneyimlenmiştir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin ağırlaştığı son dört yılda Türkiye’de ve bölgede savaş, kaos ve krizlerin derinleşmesiyle birlikte tüm toplumsal kesimlere karamsarlık hakim olmuştur. Buna karşın yirmi gün içerisinde sadece iki defa görüşlerini sınırlı bir şekilde paylaşma imkanı bulmuş olması dahi derinleşen sorunlara dönük farklı ve yeni bir perspektifin geliştirilebileceğinin umudunu büyütmüştür.

DEMOKRATİK KAMUOYU SORUMLULUK ÜSTLENMELİ: Bizler de bu görüşmelerde, Sayın Öcalan’ın onurlu barış temelinde sorunların demokratik müzakere yöntemi ile çözülmesi yönündeki pozisyonunu koruduğunu, gelecek açısından umutlu olduğunu ve kendine güvendiğini açıkça gördük. Bu vesile ile İmralı cezaevinde uzun yıllardır sergilenen gayri hukuki tutumun bir bütün olarak aşılması için demokratik kamuoyunun sorumluluk üstlenmesi ve sürecin takipçisi olması gerekliliğine olan inancımızı belirtiyoruz. Yasal hakların tesisinin hiçbir tartışma ve ayrımcılığa yer vermeksizin sağlanması konusunda gerek yönetsel gerekse de yargısal mercilerin sorumluluklarını yerine getirmeleri hukukun gereği olduğu kadar ahlaki bir sorumluluktur.

ANNELERİN TUTUMU ÇOK ÖNEMLİ: Görüşme içeriğinde birçok konu tartışılmış olsa da temel gündem maddesi kritik bir aşamaya gelen açlık grevleri ve ölüm oruçları olmuştur. Bu görüşmede Sayın Öcalan eylemcilerin iradesi ve fedakârlığı konusunda teşekkürlerini ifade ederek, bu tutumu onurlu bir duruş olarak değerlendirmiştir. Aynı zamanda annelerin tutumunu da çok önemli bulmuş, yüksek değer atfetmiştir. Bu vesileyle kendisinin annelere özel selamlarını iletiyoruz.

ISRARLI VURGU: Sayın Öcalan görüşme esnasında açlık grevleri ve ölüm oruçlarının amacına ulaştığını, artık sonlandırılması gerektiği yönündeki çağrısını ısrarla vurguladı. Bu çağrıdan sonra grevcilerin eylemi bırakacağına inanıyoruz. Esas olanın demokratik siyasal mücadele kültürü olduğunu, grevcilerin bedenen, ruhen ve zihnen sağlıklı olmalarının her şeyden önemli olduğunu ifade etti. Açlık grevleri konusunda Gandi’yi örnek vererek, Gandi’nin açlık grevini toplumsal mücadeleyle anlamlı kıldığını ifade etti. Bu bağlamda Öcalan açlık grevi ve ölüm orucu eylemcilerine hitaben bir mektup kaleme almıştır. Bu mektubun kendileriyle paylaşılmasını talep etmiştir. Görüşme sonrasında tarafımıza ulaştırılan, Sayın Öcalan’ın açlık grevi ve ölüm orucu eylemcilerine hitaben kendi el yazısı ve imzasının olduğu mektubunu başta eylemciler olmak üzere kamuoyunun takdirine sunarız.

HDP DİYARBAKIR İL BAŞKANLIĞI

Öcalan'ın, avukatları ve ailesiyle görüştürülmediği iddiasıyla Diyarbakır'da tutuklu olduğu E Tipi Cezaevi'nde 8 Kasım 2018'de açlık grevine başlayan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Genel Başkanı ve HDP Hakki Milletvekili Leyla Güven, 25 Ocak'ta sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi. Eylemine Diyarbakır Bağlar'daki evinde de devam eden Güven'e, HDP'nin Van milletvekilleri Murat Sarısaç ve Tayip Temel ile Diyarbakır milletvekili Dersim Dağ da Mart 2019'dan itibaren açlık grevine başlayarak destek verdi. Öcalan'ın, 22 Mayıs'ta görüştüğü avukatları aracılığıyla çağrıda bulunmasının ardından bugün HDP il binasında basın toplantısı düzenleyen milletvekilleri, açlık grevlerini sonlandırma kararı aldıklarını açıkladı. Basın toplantısına katılan milletvekilleri Murat Sarısaç, Tayip Temel ve Dersim Dağ ile evinde bulunan Leyla Güven, açlık grevlerini bitirme kararının ardından ambulanslarla kentteki özel hastaneye kaldırıldı.

200 günlük açlık grevini sonlandıran Leyla Güven hastaneye götürülürken yaptığı açıklamada, "Bu eylemin birinci gününden bugüne kadar ilgi gösteren herkese, katkı sunan herkese çok teşekkür ediyorum" dedi.

CEZAEVİNDEKİ TUTUKLULAR

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde ölüm orucunda olan Ahmet Topkaya, Ferhat Turgay, Abdulhalik Kaplan, Enver Dönmez ve Ergin Akhan ile açlık grevindeki Sercan Gümüş, Nimetullah Günkılıç, Rıdvan Kaya, Hayati Özman ve Cüneyt Aslan araştırma hastanesine askerler eşliğinde getirildiği sırada çekilen görüntülerde, tutuklu yakınlarının sloganlar attığı görülüyor.

Kaynak: Diyarbakır Söz