'İntihar etmiyor ettiriliyor'

İntiharın bireysel bir karar olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Bilal Sambur, “İnsanları, içinde bulundukları sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel faktörlerin oluşturduğu ortam içerisinde intihara yönlendiriyorlar.” dedi.

'İntihar etmiyor ettiriliyor'

İntiharların insan psikolojisine etkileri ile ilgili merak edilenleri değerlendiren Prof. Dr. Bilal Sambur, insanların intihar etmediklerini, intihar ettirildiklerini belirtti. Sambur, intihar sebeplerinin manevi boşluk, ekonomik sıkıntılar ve psikolojik nedenlerden kaynaklandığının altını çizdi.

“İNTİHAR DÜNYA VE TÜRKİYE SORUNU”

İntiharın büyük bir insanlık sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. Sambur, “Maalesef binlerce insan intihardan dolayı hayatına son veriyor. Bu bir dünya ve Türkiye sorunu. Psikolojik ve depresyondan kaynaklanan bir sorun. Tek boyutlu bir açıklaması yok. İntihar çok köklü bir sorun. Şunu söylemek istiyorum, insanlar intihar etmiyor, intihar ettiriyorlar. Yani intihar icat edilen, yaptırılan bir şey. İntihar sadece insanların bireysel birtakım bunalımlarından ve sorunlarından kaynaklanan bireysel olarak aldıkları bir karar değil. İnsanları, içinde bulundukları sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel faktörlerin oluşturduğu ortam içerisinde intihara yönlendiriyorlar.” dedi.

Sambur, “Burada intihar konusunu konuşurken çok stratejik bir hata yapılıyor. Hemen o kişinin bir takım psikolojik sorunlarının olduğu, ailevi sorunlarının olduğu ve evlilik hayatında başarısız olduğu gibi bireysel faktörler üzerine odaklanılıyor. Oysa o bireysel ruh hali, insanı intihara sürükleyen ruh halinin arkasında kurumsal bir durum var. O kurumsal statükonun insanları neden intihara sürüklediği üzerinde düşünmek lazım. İntihar; sosyal, ekonomik ve siyasal şartların özellikle bir araya gelmesiyle insanların artık başka seçenek bulamamaları sonucunda, o statükoya kendi hayatlarına son vermek suretiyle vermiş oldukları bir cevaptır diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

“ÜLKEMİZ DÜNYADA EN MUTSUZ OLAN ÜLKELER ARASINDA”

Türkiye'de mutluluk sorununun varolduğuna değinen Sambur, “Ülkemiz uzun süreden beri dünyada mutlu olan ülkeler sıralamasında en mutsuz olan ülkeler arasında. Gençlerimiz mutsuz, çalışanlar mutsuz. Mutsuz olmalarının temelinde umutlarını yitirmeleri var. Umutsuzluk ve mutsuzluk bir araya geliyor. Genç insanlar yıllarca büyük emekler sarf ederek çok ağır eğitim şartlarında okuyorlar, çalışıyorlar, çabalıyorlar. Sonra bir hayat kurmaya ve bir iş bulmaya çalışıyorlar. Normal bir insani standartta yaşamak istiyorlar ve birdenbire bunun mümkün olmadığını görüyorlar. Yani her seferinde yükseliyorlar ve birdenbire yukarıda, bir engele çarpıyorlar veya bir cam tavana çarpıp yere çakılıyorlar. Bu da onları mutsuz ve huzursuz edip çaresiz bırakıyor ve ‘benim bu dünyadaki yerim ne? Ben niye yaşıyorum?’ sorusunu soruyorlar ve intihar dahil her türlü çıkış yolunu maalesef deneyebiliyorlar.” şeklinde belirtti.  

“İNSANLARIN ADALET İHTİYACININ TATMİN EDİLMESİ LAZIM”

Adaletin tesis edilmesinin önemine dikkat çeken Sambur, “İnsanların adalet ihtiyacının tatmin edilmesi lazım. Yani gençler, çalışanlar, bütün toplum kesimi, kadınlar… bunların 'bana haksızlık yapılıyor, ben hak ettim ama engel oldular' gibi o haksızlığa uğrama duygusunu yaşamamaları lazım. Adaletin çok önemli bir yeri var. Tabi adaletle birlikte her şeyin layık olduğu yerde durmalıdır. Aslında bu da liyakat ile ilgili bir şey. Üniversite mezunu olan bir insan almış olduğu eğitime, birikime ve yeteneğe göre uygun bir iş yapmalı ve uygun bir kazancı olmalı.” dedi.

“İSLAM'IN DA TEMEL ÇAĞRISI BARIŞTIR, ADALETTİR, ÖZGÜRLÜKTÜR, LİYAKATTİR”

Devamında Sambur, “Bugün bu toplumun yarısı mahkeme kayıtlarında birbiriyle davalık durumda. Yani birbirimize karşı barış içinde olmalıyız. Her gün kadın cinayetleri, her gün çocuklarıyla iletişim kuramayan, çatışma içerisinde olan anne babalardan bahsediyoruz. Trafikte insanların birbiriyle olan kavgalarını her gün görüyoruz. Aslında toplumun bütün kesimlerinde bir dip dalga olarak bir çatışma, bir öfke dili, bir nefret dili ve davranışları var. Barışın bizim toplumsal, zihinsel ve siyasal hayatımıza hâkim olması lazım. İslam'ın da temel çağrısı barıştır, adalettir, özgürlüktür, liyakattir ve Allah insanları Daru-s Selama davet ediyor. Ama biz bir barış yurdu değil, bir savaş yurdu, umutsuzlar yurdu ve çaresizler yurduna döndük. Çatışmanın, kavganın olduğu bir yerde insanlar maalesef intiharı kendileri için bir pratik bir yol olarak görebiliyor.” ifadelerini kullandı.  

“BİZİM İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ ŞEY İNTİHAR DEĞİL”

Son olarak Sambur, “Bizim ihtiyaç duyduğumuz şey intihar değil, intihar yolu değil. Bunun için de ölümü yücelten, ölümü kutsayan, ölümü, yok olmayı, umutsuzluğu ve çaresizliği hep böyle önümüze koyan o tuzaklara düşmemek lazım. Bir yaşama kültürünü hep birlikte inşa etmek lazım. Komşular birbirinin külüne muhtaçtır. Anne ve babalar çocuklarıyla evlerde huzuru inşa edecekler. Yöneticilerimiz doğru pratikler, doğru bir yönetim ortaya koyarak bunu inşa edecekler. Eğitimde daha paylaşımcı, daha verimli, üretici bir modelle orada inşa edeceğiz. Yani hayatın her alanında yaşama kültürünü inşa etmek lazım.” diye konuştu.

Kaynak: Diyarbakır Söz