Görüş Bildir

Sosyal bir sorun!

Türkiye’de artan intihar olaylarını değerlendiren Türkiye Psikologlar Derneğİ Başkanı Psikolog Mehmet Ülgen, intihar girişimlerinin psiko-sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınması gereken çok boyutlu toplumsal bir sorun olduğunu söyledi.

Sosyal bir sorun!

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2018 yılında 3 bin 161 kişi hayatına son verdi. Verilere göre, “hastalıklar, geçim zorluğu ve aile geçimsizliği” intihar nedenleri arasında önemli yer tutuyor. Türkiye'de 2000'lerin başlarında her yıl 2 binli rakamlarla ifade edilen intihar sonucu ölüm vakaları, 2012 yılından itibaren 3 bine çıkmış durumda. İntiharlarla ilgili en son yayımlanan istatistik 2018 yılını kapsıyor. Buna göre, geçen yıl 3 bin 161 kişinin hayatını intihardan kaybetti ve bu, günde ortalama sekiz kişinin yaşamına son verdiği anlamına geliyor. Ülkede 2017'de 3 bin 168, 2016'da 3 bin 193, 2015'te 3 bin 246, 2014'te 3169 kişi intihar sonucu yaşamını yitirdiği kaydedildi. 2018'de, 432 ölümle en fazla intihar vakası İstanbul'da olduğu belirtilirken sırasıyla Ankara (194), İzmir (186), Bursa (119), Konya (103) takip etti. Raporda 2018'de 2391'i erkek, 770'i kadın olurken erkeklerin oranı yüzde 75.64, kadınlarınki yüzde 24.36 olduğu belirtildi. Artan intihar vakalarını değerlendiren Türkiye Psikologlar Derneği İzmir Şube Başkanı Psikolog  Mevlüt Ülgen, intihar girişimlerinin psiko-sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınması gereken çok boyutlu toplumsal bir sorun olduğunu dile getirdi.

‘TOPLUMSAL BİR SORUN’

İntihar girişimlerinin psiko-sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınması gereken çok boyutlu bir olgu olduğuna dikkati çeken psikolog Mevlüt Ülgen, intihar girişimine karar vermek ve gerçekleştirmek her ne kadar bireysel bir girişim gibi olsa da, ekonomik, siyasal ve kültürel belirleyicileri olan toplumsal bir sorun olduğunu vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü’nün kavramsallaştırmasını hatırlatan Ülgen, intiharın bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade etti. Ekonomik kriz, savaş, çatışma dönemleri ile siyasal kriz dönemlerinde intihar ve madde bağımlılığında artış olduğuna vurgu yapan Ülgen, “Bu tür durumlarda bireylerde, kaygı bozuklukları gibi ruhsal sorunlara daha sık rastlandığı bir gerçektir. Yine toplumsal gerginlik, belirsizlik, çatışma, umutsuzluk, dayanışma ve sosyal destek sistemindeki yetersizlikler intihar vakalarında artışa zemin hazırlar” diye belirtti.

‘ EKONOMİK SORUNLAR ETKENLERDİR’

Son zamanlarda haberlere yansıyan intihar vakalarında insanların ekonomik durumlarına işaret eden detaylar otaya çıktığını belirten Ülgen, maddi olanaksızlıkların kişinin psikolojisine etkilediğini kaydetti. İşsizlik, ekonomik sorunlar, hastalık, ilişki, bireyi intihar girişimine yönelmede önemli etkenler arasında olduğunu ifade eden Ülgen, şöyle devam etti: “Ekonomik yoksunluk birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. Kişinin günlük yaşamını sürdürmesini zorlaştırdığı gibi aile ve sosyal ilişkilerini bozmakta, umutsuzluğu ve belirsizliği artırırken,  güveni düşürmektedir. Depresyona zemin hazırlamaktadır. Ekonomik krizden en çok en fazla alt ve orta gelir gruplar etkilenmektedir. Ekonomik ve sosyal krizi daha derin yaşana bireyler, işsizlik ve yoksullaşma sonucu oluşan güvencesizlik bireylerin en fazla gereksinim duyduğu ruh sağlık hizmetlerine erişememe de tetikleyici nedenler arasındadır.”

'SORUNLAR ÇATIŞMA VE GERGİNLİKLE ÇÖZÜLMEMELİ'

İntiharın bir halk sağlığı ve toplumsal sorun olarak ele alınması gerektiğinin söyleyen Ülgen, bu konuda siyaset erkinin bütünlüklü bir politika oluşturulması gerektiğini belirtti. İntihar girişimine zemin hazırlayan ekonomik, sosyal nedenleri ortadan kaldırmaya ve önleyici çalışmalara odaklanan, ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kolaylaştıran bir yönelime ihtiyaç olduğunu sözlerine ekleyen Ülgen, şunları söyledi: "Siyaset,  sorunları çözme, bireylerin refahını ve yaşam kalitesini yükseltme kurumudur. Savaş, çatışma ekonomik ve siyasal kriz kendiliğinden oluşan bir kriz veya doğa olayı değildir. Siyasal ve ekonomik politikaların sonucudur. Demokrasi, adalet ve özgürlüklerle direk ilişkilidir. Siyasal iktidar ve siyaset kurumuna düşen görev çatışma ve gerginlikle, çatışma ile krizi derinleştirmek değil, toplumsal mutabakat ve güveni sağlayarak demokratik zeminde sorunları çözmektir."

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi