Uykusuz her gece

Geceleri çocuklarının ödevlerini kontrol etti, çocuk gelişimine kafa yordu. Dört oğlu da Türkiye derecesiyle üniversiteye girdi. Yine geceleri Risalelerden Marx’ın ‘Das Kapital’ine kadar binlerce kitap okudu. Şimdi kendi kitabını yazıyor. Uyku apnesi rahatsızlığı olan Diyarbakırlı Yemlihan Okçu'nun hikayesi..

Uykusuz her gece
Yemlihan Okçu bir devlet kurumunda işçi. 1997 yılında üst üste yaşadığı talihsizlikler nedeniyle önce sağlığını sonra da uykusunu kaybetmiş. Pek çok hastada ağır psikolojik sorunlara yol açan hastalık, Okçu için zorunlu fırsata dönüşmüş. Kendi deyimiyle ‘tevekkül’ eden ve kendisini ailesine adayan Okçu, hastalığını tam olarak yenemese de epeyce ilerleme kaydetmiş.

Al Jazeera'nın haberine göre, Kanser hastası babası ve henüz sekiz aylık olmasına karşın şeker komasına giren oğlu ile uğraşırken diğer oğlunun düşüp beyin kanaması geçirmesi sonucu yaşadığı ağır stres Yemlihan Okçu’nun uykusuz gecelerinin başlangıcı olmuş. Okçu o stresin vücudunun savunma mekanizmasını bozduğunu ve hormonlarında yol açtığı değişim yüzünden hastalığa yakalandığını anlatıyor.

“Babam kanser tedavisi nedeniyle bir hastanede, oğlum şeker koması nedeniyle başka bir hastanede. Aralarında mekik dokurken diğer oğlum oynarken düşüp kafasını çarpmış. Apar topar başka bir hastaneye de onu götürünce vücudum artık dayanamadı. Yaşadığım şok nedeniyle uyuyamadım. Sıçrayarak uyanıyorum ve boğulacak gibi oluyordum.”

‘PSİKOLOJİM BOZULDU HUYUM DEĞİŞTİ’ Uykusuz geçen gecelerin ardından yatağından dayak yemiş gibi kalkan Yemlihan Okçu’nun bu durum nedeniyle psikolojisi bozulur. Başvurduğu doktorların her biri başka bir şey söyleyip tedavi verseler de gecede ancak yarım saat uyuyabilir.

“Kimi doktor sinüzit dedi, kimi geniz eti, kimi de küçük dil veya damak şişmesi. Dört ameliyat oldum. Bademciklerimi, küçük dilimi ve geniz etlerini aldılar. Envai türlü uyku hapı verdiler ama hiç biri işe yaramadı. Psikolojim bozuldu, huyum değişmeye başladı. Yatağımda uyumaya çalışırken yanımda mışıl mışıl uyuyan eşimi boğmak bile istedim.”

POLİSOMNOGRAFİ TEKNİĞİ Yemlihan Okçu, Diyarbakır, Ankara ve İstanbul arasında mekik dokumuş. Uzmanlar Poligrafik Teknik adı verilen bir yöntemle uyku laboratuarında beyin bölgelerinin aktiviteleri, uykunun yapısı ve uyku bozuklukları hakkında teste tabi tutmuşlar. Çıkan sonuç uyku apnesi olmuş.

“Uyurken solunumunuz kesiliyor ve sıçrayarak uyanıyorsunuz. Siz bunu hatırlamıyorsunuz ama bu sıçramalar nedeniyle derin uykuya geçemiyorsunuz ve vücudunuz dinlenemiyor. Ankara Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde CPAP adı verilen cihaza bağladılar. Nefesiniz kesildiğinde yüzünüze taktığınız maskeyle hava kanalını açan makine bu ve 2001 yılından beri kullanıyorum. Hastanede Hasan Celal Güzel de vardı ve cihaz ile uyuduktan sonra; ‘anamdan yeni doğmuş gibi oldum’ demişti.”

UYKUSUZ GECELER VE KİTAPLAR Gece uyuyamayınca insan ne yapar? Yemlihan Okçu okumaya başlamış. Eline geçirdiği tüm kitapları ve çocuklarının ödevlerini.

“Gece uzun ve bitmiyor. Kitap okumaya başladım. Ne bulursam okudum. Risalelerden Karl Marx’ın Kapital’ine kadar okudum. Çocuk gelişimi üzerine kafa yordum. Sonra çocuklarımın ödevlerini kontrol etmeye başladım. Eksikliklerini tespit edip onları yönlendirmeye başladım. Onlar da sağ olsunlar her zaman beni dinlediler ve doğru yöntemle çalışarak başarı kazandılar. Güneydoğu ve Türkiye dereceleri ile üniversiteye girdiler. Bir oğlum doktor oldu, biri mühendis biri de biyolog. En küçük oğlum bu yıl tıp fakültesine girdi. Ben de yaptığım araştırmalar sonucu Cumhuriyet Öncesi Diyarbakır tarihi üzerine bir kitap hazırlıyorum bu günlerde.”

"KİŞİLİK BOZUKLUKLARINA YOL AÇIYOR" Yemlihan Okçu, hastalığından başarı ve çocuk gelişimi üzerine dersler çıkarsa da uzmanlar uyku apnesinin tehlikeli sonuçlar çıkarabileceğini belirtiyorlar. Dicle Üniversitesi Uyku Bozuklukları Merkezi Sorumlusu ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doçent Gökhan Kırbaş’a göre hastalığın en tehlikeli yönü kişilik bozukluğuna bağlı olarak aile içi şiddete yol açması.

“Bu hastalık Türkiye’de yaklaşık olarak yüzde 15 civarında. Yani diyabet ve yüksek tansiyondan daha yaygın. Üst solunum yolunda dil, yumuşak damak, küçük dil, bademcikler ve geniz etinden biri veya bir kaçı uyurken solunumu tıkayabiliyor. Hasta boğulunca beyin sinyal göndererek ‘silkin ve kendine gel’ komutu veriyor ve sıçrama ile yeniden solunum başlıyor. Oksijen azalmasından bütün organlar etkileniyor ancak oksijene en hassas hücre grubu olan beyin daha fazla etkileniyor. Hastanın problem çözme yeteneği azalıyor, zeka düzeyi düşüyor ve agresifleşiyor. Yaşam kalitesi düşüyor dolayısıyla iş kazaları ve trafik kazaları yaşıyorlar. Aile içi şiddet sık görülüyor. Kendi içlerine kapanıp kavgacı bir kişiliğe dönüşebiliyorlar. Hatta cinayete bile meyledebilirler.”

REM UYKUSU Bir insanın 20 saat bile uyusa Rem uykusuna dalamaması nedeniyle asla dinlenemeyeceğini söyleyen Doçent Gökhan Kırbaş, medyada sıklıkla karşılaşılan ‘hasta masada kaldı’ türündeki haberleri hatırlatarak bu vakaların altında da uyku apnesi hastalığının aranması gerektiğini söylüyor.

“Uykunun en derin halidir Rem uykusu. Yapılan deneylerde Rem uykusuna geçerken uyandırılan hayvanların en dayanıklısı olan fare sadece 17 gün yaşayabilmiş. İlginçtir tüm hayvanlar da bağışıklık sisteminin çökmesi sonucu ölmüş. Bu nedenle tedavi şart. Eğer bir insanda uyku apnesi varsa ve narkoz gerektiren bir ameliyata giriyorsa masada kalma ihtimali çok yüksek. Çünkü zaten solunumu sorunlu siz de kaslarını uyuşturan narkozu verdiğinizde oksijensizlikten ölmesi çok olası. Bu nedenle artık hastalara narkozdan ayılıncaya kadar oksijen veriliyor.”

KADINLAR ŞANSLI Kadınlarda menopoza girinceye kadar uyku apnesi hastalığı görülmüyor. Ancak menopozdan sonra ortaya çıkıyor. Doçent Kırbaş, çocukların altını ıslatmasının da nedenlerinden birinin bu hastalık olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Ayrıca ‘ben deli yatıyorum’ diyen kim varsa yine kontrolden geçmelidir. Zira yaşam kalitesi diye bir şey kalmaz, cinsel hayat bitme noktasına gelir ve kişiliğiniz tümden değişebilir.”

Kaynak: Diyarbakır Söz