ZERDÜŞTLÜK TARTŞMASI
Kürtleri çeşitli kılık ve kıyafetlere sokma konusu insanlara garip bir şevk vermeye başladı.
Şimdi en revaçta olanı Kürtlerin aslında Zerdüşt dinine bağlı oldukları ve İslamiyet ile bir ilgilerinin bulunmadığı yolundaki tartışma.
Bir şey ne kadar eski, diğer bir deyimle ve sanıyorum en güzeli de budur, ne kadar kadimse, değeri de o kadar artıyor.
Türkiye Kürtleri yaşadıkları doğu ve güneydoğu Anadolu topraklarının kadim halkı olduklarını, Türkler gibi buralara sonradan gelmediklerini, sosyolojik olarak bölge coğrafyasında hiç kimsenin olmadığı kadar hakları olduğunu,
Ontoloji/varlık/sebeplerinin bölgede yaşayan diğer milletlere göre daha kadim esaslara dayandığını söylüyorlar.
Bu düşünceler farazi, hayali ve bir varsayımdan başka bir şey değildir.
Diyarbakır Merkez olarak alınacak olur ise, Halid Bin Velid(R.A) oğlu Hz.Süleyman ile birlikte ve kumandaları altında Anadolu toprakları Miladi 639 yılında fethedildi.
O zaman Ümmetin başında Hz.Ömer halife olarak bulunuyordu.
Fethin gerçekleşmesi ile birlikte Anadolu topraklarına İrani unsurların Kürt ve Zaza bölümleri ile yine İran Azerbaycan’ın Türkmen unsurlarının İslamiyeti kabul edenleri maddi ve manevi açıdan zengin Anadolu topraklarına akın akın gelmeye başladılar.
Sebebini pek anlayamadığımız biçimde Türk ve Arap unsurlar şehirlere, Kürt ve Zazalar köylere yerleştiler.
Anadolu şehir medeniyeti etraflıca sosyolojik ve ontolojik değerlendirmeye tabi tutulduğunda bu hususun hiç şüpheye yer vermeyecek biçimde doğru olduğunu ortaya koyacaktır.
Konu örneklenecek olur ise, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır(çok yakın zamana kadar), Mardin, Siirt, Maraş, Elazığ, Malatya, Erzurum, Kars, Sivas, Adıyaman, Erzincan, Bitlis, Van şehirlerin merkezinde yaşayan insanların konuşma dillerine, lehçelerine bakılması bize her şeyi daha net bir şekilde izah edecektir.
İranlılar bir takım tanrılara inanmakta idiler. İnançlarında çok tanrıcılık hakimdi. Onlar Rahiplerinin hazırlamış olduğu uyuşturucu kutsal içkiyi içmekle uygulanan HAOMA kültürünü devam ettirmekte idiler. HAOMA bütün alemi sıvı şeklinde doldurduğuna inanılan hayat tanrısının adı idi.(Bizim Zazaların Allah’a HOMA dediklerini hatırlayın lütfen)
İran üzerinden akınlar halinde Anadolu topraklarına gelen insanların ilk dinleri Zerdüştlük idi. Zerdüşt İran’da M.Ö. 570 li yıllarda inancını yaymaya başladı.
İnsanların iyilik ve kötülük tanrılarının olduğunu söyledi.
İnsanlar iyilik tanrısının AHURA MAZDADA belirtilen kuralları yerine getirmeleri halinde iyilik yurduna, onun emirlerine karşı çıkmaları halinde de kötülük evine gideceklerini ve burada ateşle imtihan edileceklerini belirtti.
İnsanlar öteki alemde Cinvat KöGoogle(kelimeye dikat) Page Rankingününden geçer. Onların geçtiği bu yerin üstü kılıç yüzü gibi keskindir. Dinsiz olanlar ateşe düşer, inananlar sahili selamete ulaşırlar.
Böyle bir inanışın sahibi olan Kürtler, Türkler, Zazalar kısa sürede nerede ise aynı ritüelleri kabul eden İslam Dinine çabucak girmede bir beis görmediler.
Zaten Zerdüşt Ahuramazda da kendinden 3000 yıl sonra EHRİMAN’IN(Erhamurrahimin’e-merhamet edicilerin en merhametlisi-Allah(c.c) ismi azamına ne kadar benziyor) geleceğini insanları en doğru ve selamet yurduna davet edeceğini söyledi.
Anadolu coğrafyasına, Kürtler, Türkler, Zazalar ve Araplar İslamiyeti kabul ettikten sonra birlikte yerleştiler. O açıdan Kürtlerin doğu ve güneydoğu Anadolu coğrafyasında hakim ırk oldukları, diğerlerinin sonradan buralara gelip yerleştikleri hiçbir açıdan doğru değildir. Son yıllarda büyük nüfus istihaleleri yaşanmış olmasına rağmen, bu coğrafyada yapılacak ırk belirlemesinden kimsenin kimseye galip gelecek bir yoğunluğa sahip olmadığını ortaya koyacaktır.
Peki kimi Kürtler neden günümüzden iki bin yıl önceki bir inanışa kendilerini raptetmek istiyorlar.
Dertleri şudur:
Anadolu coğrafyasında yaşayan Kürtler, Türkler, Araplar, Zazaların kahir ekseriyeti İslamiyet denilince akan suları durduruyorlar ve hiçbir ırki kavmiyet anlayışının bu inanışın üzerine çıkmasına fırsat vermiyorlar.
Bu da; biz Türklerle, Araplarla birlik içerisinde değiliz, onlarla müşterek noktamız yok diyen ırki taassup içerisinde bulunanların işine gelmiyor,
Ve
İlk işleri “İnnemel Mu’minuvne İhvetun fe Eslihuv beyne exeveykum- Bütün Mü’minler kardeştir, o halde kardeşler aralarını ıslah etsinler” ayetini bizlere emreden İslamiyet ile bağlarını kopartmaya çalışıyorlar.
Son zamanlarda örgüt elemanlarının, dağlarda mensuplarına verdikleri derslerde, çok yoğun bir biçimde Zerdüştlüğü din olarak Kürtlere kabul ettirmeye çalıştıkları, /elimizde örgüt dökümanı var/ Kürtlerin İslamiyet ile bağlarını kopartma gayreti içerisinde oldukları, ayrıca kimi BDP li vekillerin yaptığı konuşmalarda “Kürtlerin en büyük probleminin İslamiyet olduğu ve ondan kopuş ölçüsünde ulusal birliğin sağlanmasının daha kolay olacağı” yönünde açıklamalar yaptıklarına tanık oluyoruz.
Kutlu doğum haftasının hiçbir etkinliğine katılmayıp, aynı günlerde kilise ziyaretleri yapmak, onların mutluluk ve saadet içerisinde yaşamalarını dilemek böyle bir düşüncenin iz düşümü olarak ortaya çıkıyor.
Hiç kimsenin bir başkasına din, inanç, mezhep hatta Irk dayatması içerisinde olmaması gerekir.
Her insan istediği biçimde inanmaya, inançlarını yaşamaya, örf adet ve ananelerini devam ettirmeye hak sahibidir.
Bu bağlamda hiç kimse bir diğerine ne BDP gibi Kürtlüğü ve ne de diğer bütün siyasi partiler gibi Türklüğü dayatmaya hak sahibi değildir.
Kürtlük veya Türklük başlı başına bir erdem değildir. Kürt’ün de, Türk’ün de akla hayale gelmedik çirkefliğe bulaşmış insanları olduğu gibi, Erdemi, Ahlakı baş tacı yapmış, insanlığa sonsuz hizmetler sunmuş insanları vardır.
Çok gerilere gitmeye gerek yok, coğrafyamızda insanlığa en büyük hizmetleri sunan, insanların yaşatılması konusunda gecesini gündüzüne katan, bu uğurda dünyasını, hatta ahretini, hatta cennetini feda etmeye hazır olduğunu söyleyen Bediüzzamanı ve günümüzün Gülen yüzü Fethullah Hocayı iki mükemmel örnek olarak görmek ve göstermek, bize her şeyi çok güzel anlatıyor.
Bunlardan biri Kürt, diğeri Türk’tür.
Ama ortak özellikleri katıksız birer Müslümandırlar. Kıyamete kadar devam edecek başarılarının altında yatan gerçek sebep de budur.