28 ŞUBATIN HER İLDE İZİ VAR

Pazar günü UZAY TV de Ömer Büyüktimur Beyin hazırlayıp sunduğu ve günün siyasi değerlendirmelerinin yapıldığı programa katıldım.

Program 12.10 geçe başladı, saat 15.10 a kadar sürdü.

Program özellikle 28 şubat süreci üzerinde değerlendirmelerle başladı ve 27 Nisan Bildirisinin eleştirisi ile devam etti.

Programa Sayın Mehmet Ali Altındağ, Sayın Mustafa Şenay Canoruç ve bendeniz konuşmacı olarak katıldık.

Ömer Bey hem programı sundu ve hem de sonunda genel bir değerlendirmede bulundu.

Ömer bey ilk sözü bana verdi.

Ben “28 Şubat sürecinin sırf Ankara merkezli bir hareket planı olduğunu düşünmüyorum, bu post modern darbenin özellikle Diyarbakır ayağı çok önemli çalışmalar yaptı.

Mesela yaşar büyükanıt’ın 7.Kolordu Komutanı olduğu dönemde çok iyi iş yapan Altındağ tesisleri bombalı saldırıya uğradı. Tesislere 2-3 kilometre uzaklıktaki zırhlı Jandarma aracı olaya müdahale etmedi.

Mesela Altındağ ailesinin PKK örgütüne  350 bin Alman markı yardım ettiğine dair, Kulp Kırsalında öldürülen KOÇERİN isimli örgüt mensubunda bir belgenin ele geçtiği iddia edilmiş ve söz konusu belgenin doğrudan dönemin 7.kolordu komutanı yaşar büyükanıt’a gönderildiği, onun da belge üzerinde herhangi bir inceleme ve araştırma yapmadan Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı nihat çakar’a havale ederek Mehmet Ali Altındağ’ın çocukları aleyhine dava açılmasını sağladığı yönünde yapılan çalışma idi.

Konu Mahkemeye intikal etti.

Biz Mahkemeden Lice Tugay Komutanlığında bulunan, Koçerin isimli örgüt mensubunun öldürülmesi ile ilgili tüm evrakın gönderilmesini istedik.

Mahkemeye intikal eden belgeler üzerinde yaptığımız çalışma sonrasında, dosyanın en önemli belgesi olan “OLAY YERİ ZABIT VARAKASINDA” Kulp kırsalında öldürülen KOÇERİN’İN üzerinden herhangi bir bilgi, belge, örgütsel doküman, silahın ele geçirilmediği yazılı idi.

Bunun üzerine Altındağ ailesinin bir andıçlamaya maruz kaldığını ve bunun millete deli gömleği giydirmek üzere yapılan bir çalışma olduğunu Mahkemede ifade ettik.

Olay yeri zabıt varakasında herhangi bir suç unsuruna rastlanmamış ise, Altındağ ailesinin 350 bin mark parayı örgüte verdiğine dair belge nasıl ortaya çıkmıştır diye sorduk.

Tabii kimse cevabını veremedi ve daha sonra yapılan incelemede örgüt belgesi olarak Hakim Ali Çağan beyin başkanlığını yaptığı DGM sine sunulan belge üzerinde yaşar büyükanıt’ın ŞEMDİNLİ olayında “tanırım iyi çocuktur” dediği Mutkili Ali Kayaya ait yazılar ortaya çıktı.

Altındağ ailesi bu yargılamadan ötürü beraat etti.

Onun beraatine karar veren Mahkeme Başkanı ve üyeleri dönemin DGM Başsavcısı Nihat Çakar tarafından HSYK ya şikayet edildiler ve düz Hakim olarak başka illere atanmaları sağlandı.

HSYK o günün dosyalarını açsın, Başsavcı Nihat Çakar, Ali Çağan, Tarık Senkeri gibi Hakimlere ne tür isnatlarda bulunmuş, bunun üzerine neler yapılmış, öğrensin.

Nihat Çakar’ın hiçbir şey yapmadı ise, Altındağ ailesini baskı altına alarak, onlardan milyarlarca lira parayı nasıl, hangi yetki ile aldığını ortaya çıkarsın.

Nihat Çakar bizi yaşar büyükanıt’a , o da Genelkurmay Başkanı iken kim bilir kimlere şikayet ettiğini, dili olan konuşsun.

Konuşmasalar ne olacak, Allah yok mu? Ahiret yok mu, hesap kitap görülmeyecek mi? Elbette Rabbimiz var, ahret te, hesap ta var. Yoksa en verimli çağımızda bizim millete hizmet etmekten alıkonulmamızın hesabı nasıl sorulacak?

Korgenerallikten orgeneralliğe terfi eden yaşar büyükanıt Ankaraya tayin edildi.

Ordu komutanı, KKK komutanı, Genelkurmay İkinci Başkanı ve Genelkurmay Başkanlığı gibi görevlere getirildi.

Onun ordu komutanlığı zamanında, Altındağ ailesine yönelik olarak hazırlanan ANDIÇ belgesinde el yazısı çıkan Mutkili Ali Kaya Şemdinli de Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba attı, bir kişiyi katletti, birkaç kişinin yaralanmasına sebep oldu.

Yaşar büyükanıt hemen sazı eline aldı, nazlı nazlı teline vurdu “ben Ali Kaya’yı tanırım, iyi çocuktur” dedi.

Ben o zaman dedim ki, ben de bu adamı tanıyorum, ama iyilikleri ile değil, melanetlikleri ile. Zira bu adam yaşar büyükanıtın Diyarbakır’da bulunduğu sırada Altındağ ailesine iki kez baskın yaptı. Evlerini, işyerlerini didik didik aradı. En küçük bir suç unsuruna rastlamadı. Arapça dilbilgisi kitaplarını alıp, Hizbullah örgütü dökümanı olarak Emniyete götürdü.

Ardından Ali Kaya’nın bu işleri kendi başına yapamayacağını, serçe parmağın yaptığı her işten başparmağın haberinin olduğunu söyledim. En üst seviyedeki yerlere işarette bulundum.

Beyefendinin Genelkurmay ikinci başkanlığı döneminde Ak Parti hükümetini devirmeye yönelik internet siteleri kurdurduğu, bu yetmiyormuş gibi, Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri’ye talimat vererek, Bakan ve Milletvekillerini fişlettiği belgeleri ile ortaya çıktı.

Genelkurmay Başkanlığı zamanında ise, Ak Partinin Cumhurbaşkanını seçmemesi için, 27 Nisan muhtırasını yayınlattı.

TBMM sinin toplanabilmesi için 367 Milletvekili sayısının Mecliste bulunması gerekir ucubesini icat ettirdi.

Bu da yetmedi, ANAP ve DYP nin Meclise girmelerinin önüne geçmek amacıyla, Genel Başkanların tehdit edildiği çarşaf çarşaf yazıldı”

Ben özet olarak bunları söyledim. Tabii çok daha fazla şeylerden de bahsettim. Özellikle hükümetin icraatlarının bizleri bugünlere taşımasındaki “ihsanı” hiçbir zaman unutmayacağımızı belirttim.

Mustafa Şenay bey bunların meydana gelmesinin ana sebebinin ülkenin hukuk devleti olmada yeterli mesafe kat etmemiş olması üzerinde haklı olarak durdu.

Mehmet Ali Altındağ bey ise, işte buradan sözü ele alarak, niye bu eylemleri yapanlardan hesap sorulmuyor, ben iki evladımı bu işin üzerine verdim, oğlum Mehmet Emin Altındağ, Nihat Çakar tarafından haksız biçimde göz altına alınmam sebebiyle alel acele Erzurum’dan Bingöl’e geldi, oradan Diyarbakır’a gelirken, yolu askeri araç tarafından kesilerek uçuruma yuvarlanmaları temin edildi ve iki genç sabaha kadar can çekişerek hayatlarını kaybettiler. Benim gözaltına alınmamın yasal bir çerçevesi var idi ise, oğlumun ölümünden hemen sonra Nihat Çakar Avukatımız Cavit Torun’u arayarak, gelin Mehmet Ali Beyi alın götürün neden söyledi, bunların hesabı niçin sorulmuyor diye intizarda bulundu.

Nihat Çakar’ın HSYK da bulunan dosyasında oğlum Mehmet Emin Altındağ’dan aldığı para ile ilgili onlarca belge var, bunlar niçin ortaya çıkarılmıyor, neyin zaman aşımından söz ediliyor, zaman durmuştu, işlemiyordu ki, zaman aşımından söz ediliyor dedi.

Bendeniz son olarak, olayların kronolojik gelişimine bakıldığında, 28 Şubat sürecinin öyle böyle bir süreç olmadığını, TBMM sinde 2003 yılında yapmış olduğum bir konuşma esnasında 23 Şubat sürecine ilişkin değerlendirmelerimin Ak Partili bir Bakan tarafından nasıl eleştirildiğini bir nebze izah ettim.

Aslında hepimiz tarihe önemli notlar düştük ve kaderin bize biçtiği rolü, kendi cirmimize denk bir şeklide dile getirdik. Gerisi önce Allah’a, sonra aziz Milletimize kalmıştır. Evvel Allah kimseye minnetimiz yok.