ABD İLE DOST OLMANIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ

Demirel ile Ecevit içerisinde bulundukları siyasi kutuplaşmanın sınırlarını zorlamasalardı,siyasi tartışmaları sonu gelmez biçimde allandırıp ballandırmasalardı, 12.Eylül.1980 ihtilali olmayacaktı.

Bu düşüncenin doğruluk payı yokmudur, vardır elbette. Ama o naktaya gelinmesinde, tek nedenin bu olduğunu söylemek ve enginleri barındıran limanın en sığ tarafına yaslanmak , gerçekleri bütünü ile görmemize engel olur.

Türkiye doğu ile batı arasında dünyanın en önemli geçiş ülkesi.

Bu ülkede borusunu öttürmek isteyen çok sayıda insan, gurup, görüş, kuruluş, ülkeler var.

O nedenle, Türkiye’deki gelişmelere bakarak herkes kendisine göre bir vaziyet alıyor.

Şimdi dünyanın en güçlü ülkesi olan ABD yi ele alalım. Biz de onlar da Demokrasi ile idare ediliyoruz. Başımızda monarklar, krallar, kraliçeler, imparatorlar, imparatoriçeler yok.

Her iki ülke de hukukun üstünlüğünün yönetime hakim olmasından yana.

ABD Başkanlarının ülkemizi ziyareti her zaman olağanüstü misafirperverlikle karşılanıyor.

ABD yönetmininin Türkiye’ye,seninle şu ilişkiden zarar gördüm, şu menfaatlerimi göz göre göre elimden kaçırmama sebep oldun, ülkem içerisinde bana zarar veren şu yasa dışı örgütlere yardım ettin, destek oldun, uluslar arası hukukun kabul etmeyeceği tarzda davrandın deme ikmanı bulunmuyor.

1 Mart Tezkeresinin reddi olayının ABD de sürekli canlı tutulduğunu biliyoruz. Ama akıl sahibi herkes , ülkenin savaşa girmesine karar verme yetkisinin Demokrasilerde Milletin MECLİSLERİ olduğunu bilir ve bu kurumun vereceği karara, saygı duymanın ötesinde yapılacak bir şey olmadığını kabul eder.

O dönemin ABD başkanı olan Geogre W Bush, döneminde yaşananları anlatan kitabında istihbarat birimlerinin Irak’da nükleer silahlar bulunduğu konusunda kendisini yanılttıklarını ve bu sebeple savaşa karar verdiğini söylüyor.

D Ü Ş Ü N E B İ L İ Y O R M U S U N U Z?

Irak da nükleer silahlar bulunduğu zehabı ile savaşa giren ABD, o savaşta topraklarımızın nerede ise yarısından fazlasını bizzat kullanmak istemiş ve ayrıca eylemli olarak bizim de savaşta rol üstlenmemize karar!!! vermişti.

Biz gitmedik. O gitti.

Olan biten ortada. Yakılmış,yıkılmış bir ülke. Bir Milyondan fazla ölü. Yüzbinlerce dul kadın. Milyonlarca yetim, öksüz çocuk. Bu manzaraya şimdi o savaş kararı veren kişi dahi kahrediyor.

Bu işgalin Türkiye’ye yansıyan kısmı Irak’takinden daha beter desem mübalağa mı etmiş olurum.

ABD işgal etmiş olduğu Irak Kandil dağlarına PKK örgütünü kendi eliyle götürüp yerleştirmedi mi?

Şu anda bile örgüt ABD nin desteği olmadan bir gün dahi oralarda barınabilir mi?

Kandil dağına örgütün yerleşmesi ve sonrasında lojistik, istihbari,siyasi, sosyal desteği veren ABD değil mi?

Yıllar yılı helikopterlerle dağdakilere yardım malzemesini kim taşıdı.

Gıda v.s gibi lojistik destek nereden gidiyor?  Kandile giden yollar kesilir ise, örgüt ne kadar süre ile dağda yaşayabilir?

Dağ koşulları zaten oldukça zor. Bir de desteksiz kalan bu insanlar, on gün içerisinde bir huruç hareketi ile ovaya mecburi inişe geçerler.

Bu anda kendi derdine düşen örgütün Türkiye’ye karakol saldırılarına geçmesi imkansızdır.

ABD, TÜRKİYE’YE BIRAKİN BÖYLE BİR DESTEK VERMEYİ, TÜRKİYE’NİN IRAK İÇLERİNDE KENDİ ETEĞİNDEKİ TAŞI DÖKMESİNE BİLE İZİN VERMEDİĞİNİ HERKES BİLİYOR.

Bu destek ile palazlanan örgüt, yönelip karakol basıyor, ülkeninin birlik ve bütünlüğünü tehlikeye sokuyor.

İşte böyle bir ortamda makalemizin başında sözünü ettiğimiz,partilerin siyasi kutuplaşmaya sebebiyet veren tutumlarına dönebiliriz. Bu tür kutuplaşmalar elbette ortamın gerilmesine ve sorunların çözümünde ortak bir aklın bulunmasına engel teşkil ediyor. Dıştan bir etki olmasa biz sorunlarımızı daha rahat çözeriz. Bunda hiçbir kuşku yok. Fakat tavşana kaç, tazıya tut misali oynayan bir devasa ülkeye karşı ne yapabiliriz?

Örgüt Türkiye’yi vurmak için harekete geçiyor, ABD bazen bize, "geliyorlar" diye istihbarat veriyor, bazen vermiyor.

İstihbaratı alan Türkiye çocuklar gibi seviniyor.

Tüm siyasilerimiz hemen her platfomda ABD ile istihbarat paylaşımında bir sıkıntımız yok diyorlar. Ve o esnada Türk halkının ABD ye olan sempatisi artıyor. İyi mi?

Örgütün karakolları vurmada başarıya ulaştığı anlarda da, ABD den eksik istihbarat geldiği yorumları ortalığı kaplıyor.

HERKESTE BİR TELAŞ. BİZ NE YAPTIK DA BU ABD Yİ KÜSTÜRDÜK. İŞİN SUÇLUSU BİZİZ. EYLEMLERİMİZ İLE ONU KÜSTÜRMESEYDİK, İSTİHBARAT PAYLAŞIMINDA SIKINTIYA DÜŞMEZ, BAŞIMIZA BU İŞLER GELMEZDİ. NE YAPALIM DA ONU ESKİ HALİNE GETİRELİM DEMEYE BAŞLIYORUZ. AKLA HAYALE GELMEDİK YALTAKLANMALAR BİRİ BİRİNİ İZLİYOR.

Ben bunlara hep acı acı gülüyorum. Buzdağının su üstündeki kısmına çakı bıçağı ile saldırmanın nasıl bir donkişotluk olduğunu hiç mi hiç hatırımdan çıkarmıyorum.

Şu ABD denilen ülke,gerçekten Türkiye’nin başının terörden kurtulmasını istiyor ise, bize istihbarat falan vereceğine, işgali altında bulunan ülkede yaşayanlara bir dakikada hooopp desin yeter.

ABD nin hiç böyle bir şeye kalkıştığını duydunuz mu? Hayır.

Karakollar basılıp Türk ve Kürt analarının avazları yeri göğü inletince,Türkiye’den sesler yükselince ne diyor? Ben zaten Irak’ta zor durumdayım, bir de PKK ile savaşacak halim yok diyerek hepimizi aptal yerine koyuyor.

Ya arkadaş kimse sana PKK ile savaş demiyor ki,bırak ben mücadelemi vereyim, engel olma yeter diyor.

Türkiye 1980 lerin Türkiyesi değil.

O zaman siyasi partiler arasındaki kutuplaşmalar ideolojikti. Biri ondan yana ise, diğeri bundan yana idi. Ülke yönetiminin ne yöne evrileceği tartışılıyordu. Türkiye liberal,demokrat bir ülke mi olsun, yoksa Marksist-Leninist bir sınıf Cumhuriyetine mi evrilsin. Tartışılan bu idi ve devrim yapmak isteyenler ile devrim belasından vatanı çekip almayı düşünenler sabah akşam biribirlerini vuruyorlardı. Hoş bu işlerde de ABD nin parmağı olduğu sonradan anlaşıldı ya neyse…

Ama şimdi öylemi?

BDP haricinde tüm partiler, ki bu ülke siyasetinin yüzde 94 üne tekabül ediyor,Cumhuriyetten,demokrasiden, ülke bütünlüğünden, hukukun üstünlüğünden yanalar.

Herkes terörün bir an önce bitsin diyor, destek veriyor.

Türk ve Kürt analarının gözyaşları artık dinsin, bu zulüm bitsin istiyor.

Hepimiz bunu istiyoruz, ama bir türlü bitiremiyoruz isek, buradaki yanlışlığın sebebini içimizde bir ararken,dışımızda bir aramak durumundayız. İşin bilincindeyiz.

ÖZET:ABD bölge ülkelerini ve insanlarını biribirine düşman etmekten müthiş haz duyuyor. NASIL BİR İŞ İSE, BİRİBİRİNE DÜŞMAN OLAN BÖLGE ÜLKELERİ VE İNSANLARI, DÖNÜP ABD YE DOST OLUYOR. Haspa bu işi çok iyi beceriyor.

1.NOT: Sayın Başbakan Açılım Sürecinin Devam edeceğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ilan etti. 17 şehit haberinin evlere şivan düşürdüğü bir hengamda, tuzağa düşmeden acıyı bağra gömüp, zalimi ve zülmünü ziru zeber etmek,çok büyük bir cesaret işi idi.Sayın Başbakan Dostlarını sevindirdi, düşmanlarını üzdü. Efendim "özde" de dostlarınızı sevindirmeye, düşmanlarınızı üzmeye devam edin.

2.NOT: Çınar ilçesi Bayırkonak Köy yolunun asfaltlama ihalesi bugün yapıldı. Bu iki konuya kısaca değindim. Yarın detayını yazayım. İn şae Allah.