ABİ BANA KOSTER BOZUK DEME NE DERSEN DE
BİR ZAMANLAR BİRAZ MERHAMET DEMİŞTİM.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin bey yaptığı açıklamada ölüm orucunda olanların sayısının 650 civarında olduğunu söylemiş.
Sayın Bakan zaten bir süre önce Sincan F Tipi cezaevini gezmiş ve ölüm orucunda olan tutuklularla da görüşmüştü.
Adalet Bakanının cezaevi ziyaretinde, ölüm orucunda olan iki kadın tutuklu ile de görüştüğünü ve bunların Bakanın önünde bir şey yemeyip içmediklerini de biliyoruz.
Ölüm orucunda olanların/ki buna birileri açlık grevi diyor/ bazı talepleri var.
İHD de Ankara bölgesinden bir Avukatla konuştum. Siz kimi tutuklu ve hükümlüleri ziyaret ediyorsunuz, Ölüm orucunda olanların ne gibi talepleri var, nedir istedikleri diye sordum.
Cevap olarak Abdullah Öcalan’ın bir yıldan fazla süreden beri devam eden tecrit halinin kaldırılması, Avukatları ile görüşmesine izin verilmesi, Kürt dilinde mahkemelerde savunma hakkının tanınması gibi acil bir takım istekleri olduğunu söyledi.
Abdullah Öcalan’ın tecrit hali ile ilgili olarak, ben vekilliğim döneminde de, İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuzu ziyaret eden 70 civarında Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen, ancak yer darlığı sebebiyle 10 kişiyi kabul edip görüştüğüm Avukatlara, isim vermeden bir kısım açıklamalarda bulunmuş, tutuklu ve hükümlülerin hangi şartlarda yakınları ve Avukatları ile görüşeceğinin hükme bağlandığını, bu hükmün ihlalin cezaevi idarecileri ve onlara nezaret eden Savcılar bakımından suç teşkil ettiğini söylemiştim. Özellikle hükümlüler bakımından aldıkları cezaların nevine göre, tecritte ne kadar süre ile kalacakları hükme bağlanmıştır. Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası alanların durumu, 765 sayılı ceza kanunun ilk maddelerinde, şimdi ise, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkındaki kanunun 25.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin yazımıza denk düşen kısımlarını aşağıya alıyorum.
Madde 25 - (1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı rejimine ait esaslar aşağıda gösterilmiştir:
a) Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.
b) Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır.
c) Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.
d) Hükümlü, yaşadığı yerin olanak verdiği ve idare kurulunun uygun göreceği bir sanat veya meslek etkinliğini yürütebilir.
e) Hükümlü, kurum idare kurulunun uygun gördüğü hâllerde ve onbeş günde bir kez olmak üzere (f) bendinde gösterilen kişilere, süresi on dakikayı geçmemek üzere telefon edebilir.
f) Hükümlüyü; eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve vasisi, belirlenen gün, saat ve koşullar içerisinde onbeş günlük aralıklarla ve günde bir saati geçmemek üzere ziyaret edebilirler.
g) Hükümlü hiçbir suretle ceza infaz kurumu dışında çalıştırılamaz ve kendisine izin verilmez.
h) Hükümlü, kurum iç yönetmeliğinde belirtilenlerin dışında herhangi bir spor ve iyileştirme faaliyetine katılamaz.
ı) Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemez. Hükümlü hakkında uygulanacak tüm sağlık tedbirleri, tıbbî tetkik ve zorunluluklar hariç ceza infaz kurumlarında, mümkün olmadığı takdirde tam teşekküllü Devlet ya da üniversite hastanelerinin tek kişilik ve yüksek güvenlikli mahkûm koğuşlarında uygulanır.
Bu maddeler yoruma gerek bırakmayacak kadar açık. Adam ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alsa da başkaları ile ihtilattan/bir araya gelip oturma, sohbet etme, sosyal etkinliklere katılma/ men edilemez, ailesi ve vasisisi ile, ki bu genel anlamda Avukatıdır, 15 günde bir görüşmeden ve telefon irtibatı kurmadan engellenemez.
Şimdi biz biliyoruz ki, Abdullah Öcalan ile bir yılı aşkın süreden beri ne ailesi, ne Avukatı ve ne de Vasisi görüşemiyor. Koster bozuk diyorlar. Hani o seksenler dizisinde işportacılık yapan bir karakter var, çok daraldığı zaman söylediği gibi, “Abi bana koster bozuk deme, ne dersen de” diyeceğim geliyor.
Koster bozuksa, demek ki adada olanların tümü mahsur kaldı.
Çünkü orada cezaevi personeli var, Askerler var. Onların nöbet değiştirmeleri, görev yapanlara ihtiyaçlarının ulaştırılması hangi araçla oluyor?
Zaman zaman da Abdullah Öcalan’ın kimse ile bu aşamada görüşmek istemediği ifade ediliyor, yalnız onun bu isteminin bir başka şekilde izah edilmesi zorunluluğu olduğundan, koster bozuldu bahanesine sığınılıyor, denildiğini duyuyorum.
Tamam.
O zaman Avukatları veya yakınları adaya kadar gider, görüşme talebinde bulunurlar, bu talep şahsa iletilir, o, görüşme yerine gelmiyor ise, bir tutanak tutulur ve iş olur biter.
Bütün bunları yazmamdaki sebep tabii ki ölüm oruçları.
Bu çok, ama çok tehlikeli bir süreçtir.
Hiç temenni etmem, ama ardı arkasına cezaevinde ölüm orucuna yatanların cenazeleri çıkar veya bir operasyon sırasında ölümler gerçekleşir ise, bundan en çok Ak Parti zarar görür.
Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu da önemli açıklamalar yapmış. Galip bey, atılması gereken en önemli adımın, Abdullah Öcalan ile en kısa zamanda bir görüşmenin yapılması ve onun ölüm oruçlarına bir son vermesi konusundaki mesajının alınması gerektiğini ifade etmiş. Ben öyle anladım. Bana göre de doğru bir tespit. Zira cezaevlerinden çok ama çok önemli haberler yayılmaya başlandı. Önümüzdeki haftanın çok kritik olduğu, yani ölümlerin ardı arkasına gelebileceği bir anlamda ifade edildi.
Şurası bir gerçek ki, Türkiye Abdullah Öcalan ile belirli bir plan dahilinde görüşmelerin önünü kesti.
Abdullah Öcalan ile örgütün irtibatı kesilir ise, eylemlerin duracağı, bu işin daha rahat çözüm noktasına gelebileceği var sayıldı. Ama 2012 ilkbaharından şimdiye kadar çok ama çok canımızı acıtan eylemlere sahne oldu ülkemizin bağı ve dağı.
Bir zamanlar biraz “merhamet” demiştim.