ADALET ADALET ADALET
İşte o zaman hukuk yok,
Ahlak yok,
Adalet yok,
Hatta insanlık yok deriz.
Herkes kendi hakkını elde etmek için yola koyulur.
Türkiye’de kan davalarının temelinde yatan, insanların idare edildikleri sistem tarafından Adalet duygularının tatmin edilmemiş olmasıdır.
İnsanlar iki, üç, dört, beş, altı, hatta bazen 7-8 yakınlarını aynı eylemde katleden birisini karşılarında gördükleri zaman ne yaparlar, onlardan ne yapmalarını beklememiz lazım.
Sussunlar, otursunlar, hatta gidip katillerinin ellerini mi sıksınlar…
Böyle bir karakterde insanı, tanıyanınız bileniniz var mı?
Elbette yoktur.
Hz.Ali efendimiz, sanıyorum kendisine vaki haksızlıklar sebebiyle işte o meşhur "El Adlu Esasul Mülk" Adalet Mülkün Temelidir" sözünü söylemiş.
Siz mülkünüzün, devletinizin, ümranınızın daimi ve başarılı bir şekilde devam etmesini istiyorsanız, Adil olacaksınız kardeşim, başka çaresi yok.
Kur’an Cenabı Allah’ın en mu’ciz kelamadır. Hangi ayetine baksanız "ADALET, ADALET, ADALET" diye fışkırdığını görürsünüz.
İşte onlardan biri.
"Şüphesiz ki Allah Adaleti, iyiliği, yakınlara yardım etmeyi, fuhşiyatın her türlüsünden ve kötülüklerden sakınmayı emreder, o tutup düşünesiniz diye size nasihatta bulunur" diyor.
YSK bu seçimlerde en kötü sınavlarından birisini verdi vermeye devam ediyor.
Önce seçim kanunları ve Anayasanın 76.maddesine göre seçilme yeterliği olmayanlara, memnu haklarının iadesi konusunda karar verildiği gerekçesi ile seçimlere girme hakkı tanıdı.
Anayasanın Milletvekili seçilme yeterliliği başlığını taşıyan 76.maddesinde " En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, AFFA UĞRAMIŞ OLSALAR BİLE MİLLETVEKİLİ SEÇİLEMEZLER" hükmünü içeriyor.
Hangi hukukçuya sorarsanız sorun, bu maddenin muhtevasındaki suçları ika edenler, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler ibaresi ile, TBMM sine ne şartla olursa olsun giremeyecek olanlar sayılmıştır, bu suçlardan mahkum olanların milletvekili olması mümkün değildir diyecektir.
Peki durum öylemi?
Hayır asla değil.
Ben bu türden onlarca insanın TBMM sine girdiğini biliyorum.
Seçimlerin hemen öncesinde Hatip Dicle ile ilgili husus anlaşılmıştı.
YSK hemen toplanıp bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar vermedi.
Böylece Hatip Dicle seçimlere katıldı ve Diyarbakır siyasi tarihinin en yüksek bağımsız oyunu alarak Milletvekili seçildi.
Mazbatası verildi.
O arada YSK Hatip Dicle’den aldığı hüküm ile ilgili olarak savunma istedi.
YSK nın istediği savunmanın içeriği belli olmadığından Dicle ifade veremedi.
Ama YSK özel yeteneği ile onun ne diyeceğini bildiğinden, oturup mazbatasını iptal etti ve Milletvekilliğini düşürdü.
YSK bu millete iyi bir çalım attı, 80 bine yakın oyu yok saydı.
Hatip Dicle’nin seçimlere girme ehliyeti yoktur denilse idi, ona verilen 80 bin oy elbette başka yerlere kayacaktı.
YSK bu seçimlerde 80 bin seçmene biri nevi hile yaptı,
Ak süte baldıran zehri kattı.
Bu hali ile Yüksek Seçim Kurulu gibi değil de, Yasakları Siyasallaştırma Komisyonu gibi görev yapmış oldu.
Bu oyların şimdi nereye yazılacağı hususu konuşuluyor. Aslında adres belirlenmiş.
Bu hususta makalemin devamında çok şey yazdım. Ama onları şimdi siliyorum. Çünkü hep birkaç yıl sonrasını söylemenin zararını çektim.
Yazdıklarım kalsın, ben yine zarar çekeyim dedim amma, bu defa da kişileri üzmekten korktum. Hele bu kişi nahif, zarif birisi olunca… Yeri gelir, zamanı dolar, o kısımları ben aynı ile yayınlarım.
Bu işin bir de AİHM boyutu var.
Böylesine önemli bir konuda AİHM sinin çok acil olarak bir karar vermek için toplanacağını ve 80 bin oy almış birisinin Milletvekilliğinin yok sayılmasının hukuka, insan haklarına uygun olmadığına karar vereceğini düşünmek yanlış mı olur acaba?
İstiyorum ki, bu işin siyasi ceremesini ne kişiler ve nede siyasi partiler çekmesin, bir çuval incir durduk yere berbat edilmesin.