ADALETİN BU MU DÜNYA
Ali Ercan’ın Adaletin Bumu Dünya şiirini Selda Bağcan seslendirmişti. İsterseniz o şiir/şakının sözlerini bir kez daha burada yineliyelim.
Adaletin bumu dünya
Güvenmem servetime malıma,
Ümidim yok bugün ile yarına
Toprak beni de basacak bağrına
Adaletin bu mu dünya
Ne yar verdin ne mal dünya
Kötülerinsin sen dünya
İyileri öldüren dünya.
Ne insanlar gelip geçti kapından
Memnun gelip giden var mı yolundan
Kimi fakir, kimi ayrılmış yarından
Adaletin bu mu dünya,
Ne yar verdin ne mal dünya
Kötülerinsin sen dünya
İyileri öldüren dünya.
Kimi mecnun gibi dağda yaşar
Kimisi de ölüm yokmuş gibi çalışır,
Kimi meteliksiz, kimi milyona karışır.
Adaletin bu mu dünya.
Sayın Başbakan Newyork’da yaptığı bir konuşma esnasında AB liğinin Türkiye’yi 50 yıldan beri oyaladığını, bunun haksızlık olduğunu söyledi. Birlik yetkililerine sesleniyorum, Türkiye’yi daha fazla oyalamayın, alacaksanız alın, ama almayacak iseniz de bunu açıkça söyleyin derken birden Ali Ercan’ın yazdığı ve Selda Bağcan’ın seslendirdiği o Şarkının sözleri aklına geldi.
Adaletin bu mu dünya deviyverdi.
Bu cümle salondakilerin çok hoşuna gitti ,belki de acı bir hatıra olarak,gülüşmelere sebebiyet verdi.
Türkiye’nin nerede ise 200 yıldan beri Avrupa kapılarında dönüp dolaşması elbette hiçbirimizin hoşuna gitmiyor.
Önceleri Osmanlı sonra Türkiye sadece Avrupaya öykünüyor, onlar gibi medenileşmek/şehir medeniyetini kuracak imkanlara kavuşmak/, onlar gibi Demokrasi’yi –hiç olmaz ise 1950 den beri- içselleştirmek için çaba harcıyor.
Bu çabaların garip bir tarafı yok.
2002 yılından sonraki 5 yıllık sürede, bu sürecin bizzat içinde olduk. Yapılan çalışmaları, gösterilen gayretleri inceleme imkanı bulduk.
Bu alanda atılan adımlara destek olduk, çıkarılan kanunlar üzerinde konuşma imkanı elde ettik.
Mesela ben bu konu ile ilgili olarak 6 ncı uyum yasası çıkarılır iken, Meclis Genel Kurulunda yapıtğım konuşmada, "biz başkalarına müsafir oluyoruz , ama onlara müsaadenizle sizin evinizde kendi evimizde olduğu gibi pijamalarımız ve terliklerimiz ile dolaşacacağız" diyoruz, bu kabul edilebilir mi? Adamlar da zaten bunu kabul etmedikleri için, sürekli olarak bizim ikircikli tavrımıza, onlar da ikircikli davranışları ile karşılık veriyorlar.
Ben esasen bu konuda yaşanan sıkıntıyı iki notkada görüyorum.
Bunlardan birincisi tamamiyle bizim iç işleyişimizi, yaşam biçimimizi, hukuk ve adalet anlayışımızı ilgilendiren konular.
Biz bu konularda gerçekten ulaşmak istediğimiz noktadamıyız?
Bugün bizim yaşadığımız problemler acaba AB liğine üye ülkelerde yaşanıyor mu?
Mesela onların azınlıklar veya çoğunluklar ile ilgili olarak , etnik, kültürel, eğitim,sağlık, sosyal münasebetler, dini talepler ile ilgili problemleri bizim yaşadığımız boyutta sorunlu mu?
AB liğine üye ülkeler bizim Demokrasimize öykünüyorlar mı?
Şu anda harhangi bir Avrupa ülkesinin Yüksek Mahkemesinde 1.000.000 dosya incelenmek üzere sıra bekliyor mu? O ülkelerin herhangi birisinde 150 bin Öğretmen, 6 bin Hakim ve Savcı açığı var mı? Dinin kamu alanlarında görünürlüğüne engel teşkil eden bir uygulamadan söz edilebilir mi?
Kürtler,Türkler, Lazlar Çerkezler, lisanlarını rahatlıkla konuşabilme, yazma, kültürlerini geliştirmede herhangi bir sorunla karşı karşıya bulunuyorlar mı? Avrupalılar kendi ülkelerinde yaşayan bu unsurlara her alanda kimliklerini geliştirme hususunda bir engel çıkartıyorlar mı?
Bunlara daha onlarcasını ekleyebileceğimiz problemleri biz hala doya doya yaşıyoruz. Yani kendi insanımıza hakkettiği adaleti sağlıyabildik mi?
Türkiye tüm bu alanlardaki eksiğini , gediğini kapatmaz ise, hep yoğun eleştirilere maruz kalır ve pijamanı, terliğini çıkarıp, elbiseni giymeden bizim buralarda dolaşamazsın dediklerinde verecek cevap bulamaz.
Bizim esas problemimiz budur. Bu alanlarda insan haklarına, temel hürriyetlere, adalete uygun tedbirler almak ,Avrupalılar istemese bile bizim görevimizdir. Zaten Sayın Başbakan biz bu düzenlemeleri kendi insanımız için yapıyoruz, biz üzerimize düşeni yapalım , gider onların kapısına dayanırız, içeriye almazlar ise, AB liği kriterlerinin ismini Ankara Kriteleri koyar yolumuza devam ederiz demiyor mu idi.
AB liği ile ilgili Adaletin bu mu dünya diyeceğimiz ikinci konu, Yunanistan , Kıbrıs ve Ermenistan ile olan problemlerdir.
Hemen belirtelim Avrupalılar bizim iç işleyişimize ait düzenlemeleri yapmamamızdan ötürü , dış dünya ile olan ve asla Türkiye’den kaynaklanmayan sorunları daha rahat biçimde önümüze koyuyorlar.
Biz Yunanistan ile olan ikili ilişkiler, Kıbrıs Probleminin çözümünde attığımız olumlu adımlar ve Ermenistan meselesinde şimdiye kadar hiç olmamış biçimde müsbet tavırlarımız sebebiyle gerçekten iyi durumdayız ve AB liği üyelerinin bu konuda çıkaracakları marazayı anında def edecek imkanlara sahibiz.
Bu konuda son bir cümle olarak söylemem o ki, biz kendi iç işleyişimizdeki sorunları çözelim,dış sorunlar ağrısız,sancısız atlatılabilecek durumdadır.
İşte o zaman Adaletin bu mu dünya Şarkısını daha gür bir sesle söyleme imkanımız olur.
Bizim zorluğumuz kendimize reva gördüklerimizdir.