ADAM KONUŞACAK
Esenboğa havaalanında, içerisinde özel eşyalarımın olduğu valizimi bekliyorum. Valizde kılık kıyafetin dışında bir de kameralı cep telefonum var. Bu telefonun özelliği vefatı öncesinde "anamın" çekilmiş resimlerinin bulunması. Benim için hiçbir parasal değerle karşılanması mümkün olmayan bir durum. Valiz o gün kayıptı, bugüne kadar bulunamadı. Tabii buna daha sonra döneceğim, şimdilik bu kadarlık bir "İHTARIM" olsun yeter.
Havaalanında Valiz bekleme "nöbetim" sırasında Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal beyin oğlu Ahmet Özal salona geliyor. Daha önceden tanışıyoruz.
Tam o sırada Televizyonlarda Dursun Çiçek hakkında Askeri Savcılığın hazırlamış olduğu iddianame konuşuluyor. Bir çok basın kuruluşu nerede ise bayram yapacak durumda. Bakın işte Dursun Çiçek nekadar ıslak imzalı belgeyi inkar etse de, Askeri Savcılık hazırladığı iddianamede, onun bu belgeyi, terfi etmemesi üzrine bizzat hazırladığı, orduyu zor durumda bırakmak içni dışarı sızdırdığı, böylece millete ihanet planını bizzat kendisinin kurguladığını söylüyor diye yayın yapıyorlar.
Şöyle bir Ahmet Özal’ın yüzüne bakıyorum, bu gelişmeye ne diyecek diye. Tam da "ordunun kimi mensuplarını aklayan" ve Dursun Çiçek’i suçlayan Askeri Savcılık İddianamesine ,O’nun "vay be" diyerek, "açığa" düşmesini istemediğimden(Çünkü bunu hissettim), hemen,
"Böyle bir şey olabilir mi? Ne yani adam terfi etmedi diye millete ihanet belgesi hazırlayacak, bu belgeyi imzalayacak, Ordu zor durumda kalsın diye bunu dışarı sızdıracak, ve belki de ortaya çıkmasını sağlayacak, bunlar bizi hepten keriz yerine koyuyor ve aklımızla alay ediyorlar. Sen suç belgesi hazırla, ismini yazı, imzanı bas, sonra ordunun zor durumda kalmasını temin et… Hani isim imza olmasa, derdik ki, ordunun kimi mensupları, Urfa gibi eski tarak, eski tas.
Bir kere bu belgenin hazırlanmasında bir çok subayın dehalati olduğu, emir komuta zinciri içerisinde hareket edildiği bal gibi delilleri ile ortaya çıkmış iken,Dursun Çiçek’in böyle bir belgeyi tek başına, terfi etmemesinin intikamını almak için hazırlayarak, imzalayıp, dışarı sızdırdığını hala iddia etmek akıllara ztiyan bir taleptir. Kabul edelim etmeyelim, adam ordunun başarılı subaylarından birisi, bu kadar aptallığı "emir almasa" bir başına yapmasının imkanı yok. BAŞ PARMAK, SERÇE PARMAK MESELESİ. BUNLAR FAHŞOLUR DA, TÜMÜMÜZ BİRDEN YARGI ÖNÜNE ÇIKARIZ ENDİŞESİ YOKTU Kİ. Ordu’nun tüm kurumları ile birlikte ön ayak olduğu belgeler basına yansıyacak, soruşturma konusu olacak, subaylar tutuklanacak, generaller göz altına alınacak, aklıma iyilik sağlık, tövbe tövbe, düşüncesi hakimdi. O cesaretle belgeleri hazırladılar, yeri geldi, eylem planını uygulamaya koydular.
Bu şimdiye kadar böyle olmuştu. Böyle olmaya da devam edecek zehabına kapıldılar. Ama işte devir değişti, devran döndü, Ergenekon davası Hakimlerin önüne eylemleri ile sökün etmeye başladı da, Dursun Çiçek’in hazırlamış olduğu eylem planının "SİVİL AYAĞININ" faaliyete geçmesi için bir yerlere gönderildi, aramalar sırasında ele geçti" dedim. Ahmet Özal bey aynen katılıyorum dedi.
Salı günü Valiz derdinde olmam sebebiyle vakit iyice ilerledi ben bu düşüncelerimi kağıda döküp önünüze çıkaramadım. Zaten Çarşamba günü basının önemli kesimi Ahmet Özal beye söylediklerimi,haklı olarak aynen yazmaya, konuşmaya başladı.
Bu belgenin hazırlandığı dönemde Genelkurmay Başkanı olan yaşar büyükanıt,Genelkurmay ikinci başkanı hasan ığsız neden soruşturulmuyor. Bakınız Dursun Çiçek’in Avukat kızı, eğer bu belge Askeri Savcılığın dediği gibi gerçekten doğru ise, bunu babamın bir başına yapması mümkün değil. Çünkü o, ordunun kurallarına sıkı sıkıya bağlı birisi idi, bir başına bunu yapması düşünülemez dedi. Arkasından Dursun Çiçek’in Ordudan emekli Avukatı da aynı yönde beyanda bulundu.Dursun Çiçek’in söz konusu belgeyi bir başına hazırlamasının imkansızlığına değindi.
Ancak gerek Dursun Çiçek’in Avukat kızı ve gerekse Avukatı , Askeri Savcının milleti avanak yerine koyan iddianamesine eleştiri gelmeye başlayınca,bu açıklamaları yapmaya başladılar. Yoksa işin başında onlar da,
Erzincan Savcısı İlhan Cihaner oyununun Askeri Mahkemece de oynanacağını, İstanbul özel yetkili ağır ceza mahkemesindeki davanın ,Askeri Mahkemede birleştirileceğini ve derhal tahliye ve beraat kararı verilmesini bekliyorlardı.
Oyun bu idi.
Ama milletin feraseti "tezgahı" farkedince, babamız ve dahi müvekkilimiz böyle bir suçu tek başına işleyemez demeye başladılar.
Ve şu mesajı vermenin uygun olacağını düşündüler.
Ne yapıp edin, Dursun Çiçek’i yargının elinden kurtarın.
Girilmiş olan boyunduruktan kurtulmanın imkansızlığı söz konusu olduğunda;
Adam konuşacak.