AĞZINDAN YEL ALSIN

Durum böyle giderse, iki seneye kalmaz Türkiye Suriye’ye müdahale edermiş.

Yani savaş.

Savaş teranelerine karşı çıktığımız zaman, efelenenler bizim gibileri korkaklıkla suçluyorlar.

Evet biz ülkemizin parçalanmasından korkuyoruz.

Milyonlarca insanın hayatını kaybetmesinden endişe ediyoruz.

Müslüman’ın Müslüman’ı kırmasına tahammülümüzün bulunmadığını belirtiyoruz.

Ta başından beri Suriye meselesine bu kadar balıklama dalmasa idik, işin insanlık suçu olarak nitelenecek duruma gelmeyeceğini biliyorduk, aman yaman diye endişemizi ifade edişimizin sebebi bu idi.

Başa dönmekte yarar var.

Türkiye’nin Suriye ile ilişkisi Ak Parti iktidarlarında, özellikle 2011 yılında mükemmel bir hale gelmişti.

Çok yazdık, yine belirtmekte yarar var, gece gündüz çat kapı görüşmeler, ortak bakanlar kurulu toplantıları, ŞENGEN’İN yerine ŞAMGEN’ in kurulması, Asi nehri üzerinde ortak baraj inşaatı.

Bütün bunlar İsrail başta olmak üzere ABD yi ve bunların Hınk deyicileri olan kimi batılı ülkeleri çok tedirgin ediyordu.

Esed’in İsrail’e karşı olan tutumunu asla hazzetmiyorlardı.

Beşşar İsrail ile barış masasına oturmak, başta Filistin olmak üzere Suriye ile ilgili sorunların çözümünde Türkiye’nin arabuluculuğunu kabul etmişti. Filistin meselesi çözülünce sıra İsrail Suriye münasebetlerinin barış ortamında görüşülmesine gelecekti. Golan tepelerinin iadesi olmadan barış olmayacağını İsrail başta olmak üzere bütün dünya biliyordu.

Önce Başbakanı bu denklenmeden düşürmek ve Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine bir örnek ülke olarak yansımasının ortaya çıkardıklarını yok etmek gerekti. İsrail’in Filistin ile olan Türkiye aracılı dolaylı barış görüşmeleri, doğrudan görüşmelere evrilmek üzere idi ki, İsrail Gazzeyi vurdu. 1500 şehit, 4500 yaralı meydana geldi. İlk en büyük darbe burada vuruldu.

Sonra Suriye Türkiye ilişkilerinin kopmasını sağlamak için yola koyuldular.

Beşşar Esed, babası Hafız Esed gibi çıkmamıştı.

Suriye’de hak ve özgürlüklerin ileri aşamalar kaydetmesinde önemli açılımlar yapıyordu.

Esedler Nusayri idi, ama halkın çoğunluğunu teşkil eden Sünni Müslümanlar, Beşşar’ın yönetiminden fazlaca bir şikayetleri yoktu. Beşşar zamanında Sünniler için 1000 tane cami inşa edilmişti.

Ekonomi iyiye gidiyordu. Suriye’nin petrolü kendisine yetecek durumda idi. Mümbit arazileri vardı. Hepsinden önemlisi 900 kilomerteye ulaşan sınır komşusu Türkiye ile olan münasebetleri, parçalanmadan sonraki en büyük bahar havasını yaşamaya başlamıştı.

İki ülke arasındaki ticari ilişkiler her iki ülkedeki halkların refah seviyesini olabildiğince yükseltmişti.

2004 yılında Diyarbakır Söz Televizyonunda bölge ülkeleri ile ilgili olarak “Suriye ile aramızda sınırlar niye var, Irak ile hatta İran ile aramızda sınırlar niye var” söylemim, 2011 yılına doğru meyvelerini vermiş, yükselişleri önlemez tarzda seviye kat eden büyük İslam bloku, batı dünyasına, her alanda adeta meydan okuyacak duruma gelmişti.

Zaten o sebeple değil mi ki, körfez ülkeleri paralarını, pullarını Türkiye’ye aktarmaya başlamışlar, Türkiye batının payandası olmaktan kurtuldu, kendi özüne döndü, o halde biz de bu ülke ile her türlü sosyal, siyasi, ticari, beşeri ilişkilerimizi geliştiririz ve kendi özgün değerlerimiz ile AB liğindekine benzer birliktelikler teşkil ederiz, dünya İslam’ın bir blok halinde başarısına şahit olur dediler.

Çok geçmeden batı dünyasının operasyonu ile ismine barış dedikleri zemheriyi estirdiler.

Lamı cimi yok arkadaş ben böyle inanıyorum, vicdanım böyle söylüyor, Türkiye’yi bu işlere alet ettiler.

Hareketlenmeler başladı. Özellikle Şam’daki Emeviye Camiinden Cuma namazları çıkışında ufak tefek protestolara yönetim tarafından verilen cevaplar, öylesine abartıldı ki, hemen her tarafa Suriye’de iç çatışmalar başladı diye lanse edildi.

Türkiye tavır aldı. Ülkeye sığınacaklara melce olacağını ifade etti. Bu karar iç karışıklığı kızıştırmaktan başka bir işe yaramadı.

ABD güdümünde işleyen plan, Suriye’de şu anda 1000 ayrı gurubun, ayrı ayrı örgütlenmeler halinde iç savaşta yer aldığını gösteriyor.

Sonradan Sayın Başbakanın bir çok defa şikayet ettiği gibi, başta ABD olmak üzere batı dünyasının bu olayda sanki tarafsızmış gibi bigane tavırları, ta başlangıçta tezahür etse idi, ne Türkiye, Suriye işine bu kadar bulaşır ve ne de Suriye, tarihinin en büyük iç savaşını yaşardı.

200 bine yakalaşan ölü var. binlerce gurup biri biri ile ve aynı zamanda Esed ile çatışıyor. Suriye’nin kimyasalları yok edildikten sonra, burada iç savaş devam ediyormuş, akla hayale gelmedik insanlık dramı yaşanıyormuş, işkenceler had safhaya varmış mış, bunlar batının umurunda değil.

Golan tepeleri İsrail’in elinde kaldı. Daha uzun yıllar bu topraklar için İslam alemi bir bardak soğuk su içsin. İçinin acısını dindirmeye çalışsın!!!

Bu son cümleler ile herkese sesleniyorum vicdanınız rahat mı? kimbilir şimdiye kadar Türkiye’den ne kadar silah Suriye’ye gitti, Türkmenlere yardım adı altında giden mühimmatlar, kaç on bin, kaç yüz bin kişinin ölümüne sebep oldu.

Abdulkadir Selvi kardeşim bak, son zamanlarda Camia, Parti denkleminde başından büyük laflar ettin, camiaya ver yansın lafların ile ne kadar büyük gazeteci olduğunu ispatlamaya çalıştın. Oynanan bir büyük oyunun hınk deyicisi olmayı vazife bildin. Oysa Müslüman Allah Resulünün hadisi şerifinde belirttiği gibi “men selimel müslumuvne min lisanihi ve yedihi, vel muhaciri men hacere ma haramellah-Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilenden emin olduğu kişidir. Muhacir ise Allah’ın(c.c) haram kıldıklarından kaçınan insandır”.

Sen bu hadisi şerif uyarınca yerini yurdunu tayin et.

Ha bu yetmiyormuş gibi, şimdi de kalkmışsın “Suriye’deki olaylar bu şekilde cereyan etmeye devam ederse, çok kalmaz Türkiye bir iki yıl içerisinde buraya müdahale eder.

Yani Türkiye, Suriye’ye savaş ilan eder…” demişsin.

Ağzından yel alsın.

Sen savaşın ne demek olduğunu bilmiyorsun.

Bu ülke birinci dünya harbinde yaptığı savaş ile topraklarından 16.000.000 Kilometreyi kaybetti.

Bizim şu anda öyle senin zannettiğin gibi, dünyanın dört bir yanına savaş ilanı yapacak durumumuz yoktur.

Rusya ve İran birçok defa resmen, Suriye’ye BM ler kararı dışında herhangi bir ülkenin müdahale etmesi halinde, bunu kendi ülkelerine yapılmış bir hareket olarak göreceklerini ve Suriye yanında yer alacaklarını ifade ettiler.

Bir felaket senaryosu çizmenin peşinde değilim. Türkiye’nin elini kolunu sallaya sallaya Suriye’ye girebileceğini sananlar aldanıyor. Bu yönde atılacak en küçük bir adım Ortadoğunun, hatta dünyanın felaketi olabilir. Nükleer bombalar bir anda ordan oraya fırlatılabilir.

Abdulkadir Selvi, benim sana söyleyeceğim son şey, cirmine ve bir süreden beridir yaptığın cürmüne bak. Bir büyük camiaya kafa tuttuğun için, bir dünya gücü haline gelmiş olmazsın.

Öyle devlet gazetecisi oldun, şöyle büyüksün, böyle yol göstericisi konumuna geldin laflarına fazla itibar etme. Elinden ve dilinden insanlar emin olsun.

“Hasibuv kable en tuhasebuv-Hesaba çekilmeden hesabınızı yapın”.