AKLIM HAYIR DİYOR AMA
Kemal Kılıçdaroğlu bulduğu her fırsatta Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü partisine davet ediyor. O da her davet sonrasında yaptığı açıklamada, ben tek değilim ki, benimle birlikte gelmek isteyen 3 bin kişi var diyor. Mustafa Sarıgül’ün bahsini ettiği üç bin kişi TDH/Türkiye Demokrasi Hareketi/ mensupları.
Top Mustafa Sarıgülden çıkıp, Kemal Kılıçdaroğluna gidince, o da hemen voleyi çakıyor, 3 bin kişi ile değil, 5 bin kişi ile gelsinler, bu partinin kapısı herkese açık, partimizi büyütecek gelişmelere biz bigane kalabilir miyiz diyor. Ve tabii topu yine Mustafa Sarıgülün önüne düşüyor.
Sonra Mustafa Sarıgül’ün partiye geçiş için, daha başka talepleri gündeme taşınıyor.
Aslında Mustafa Sarıgül nazlı gelinler gibi, yerim dar oynamıyorum diyor, fakat tüm kartları da elinin tersi ile itmek istemiyor.
Mesela bunlardan birisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylık.
Hiç kuşku yok ki, Mustafa Sarıgül zekasında bir insan Türkiye’de velevki CHP sinin başına geçmenin imkan dahiline girmesi söz konusu olsa da, iktidarda olmayan bir partinin Genel Başkanlığını üstlenmek yerine, en az 10 bakanlığa bedel İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmayı arzu eder.
Aslında İstanbul’u idare eden, yani Büyükşehir Belediyesini elinde tutan parti, bir anlamda Türkiye Genel siyasetinin de başat rolünü üstlenmiş olur.
Yani Mustafa Sarıgül belki alttan alta, CHP sine dönmeyi, dönerken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını garanti etmeyi planlıyordur. Bu garanti edilir ise, Mustafa Sarıgül, şimdilerle sözünü ettiği, CHP yi, DSP yi ve TDH yı bir araya getirip, buradan CHP ismi altında bir iktidar yaratmak istiyorum sözü/belki de girişimi/ hiç kuşku yok atiye terk edilir/edilebilir.
Zira İnsanların, Mustafa Sarıgül’ün yeniden CHP ye dönmesi ile birlikte partinin başına geçmesini, parti içerisindeki klikleri bir araya getirmesini, hoopp oradan DSP yi partiye katmasını beklemeleri, Türkiye siyaseti açısından biraz hayal olmaz mı?
Siyasette olmayan olmaz ama, bu yapılmak istenen işlerde deve dikeni görünümünde olduğu gizlenmeyen çok mayın var CHP de.
İktidar olmak, bölgesinde artık küresel bir güç haline gelen Türkiye’nin, önemli yapısal sorunlarını çözmenin yanında, dünya ülkeleri ile olan ilişkileri belirli bir düzeyde götürmeyi de gerektirir.
Biraz açalım isterseniz.
Bu ülkede hala muhalefete göre 12 Milyon, iktidara göre 10 Milyon civarında insanın günlük 2 dolarla geçinmeye çalıştığı biliniyor. Bu öyle az uz bir problem değildir. 2 dolar 3 lira 60 kuruş para eder. Bu parayı tek bir öyüne sarfetseniz bile doğru dürüst bir lokma et kursağınıza girmez.
Devasa bir Kürt sorunumuz var. Sayıları neresinden baksanız 15 Milyondan az olmadığı söylenen bir Kürt nüfusu hala kendi dillerinde eğitim alamıyorlar, kendi kimliklerini taşıyamıyorlar.
Bitti gibi görünen ama, şimdilerde yeniden ifade edilmeye başlandı, yöresel özerklik, yapılacak Anayasada etnisite açısından en azından nötr bir belirleme, ana dilde eğitim gibi konular halledilmez, kimlik sorunu çözüme kavuşturulmaz ise, işin nereye varacağı belli olmaz.
Asgari ücretten vergi kesilmemesi isteği, bir başka sorun değil mi?
Gittiğim alışveriş merkezlerinde çalışanlarla sohbet en hoşlandığım şeylerden birisidir. Bu beni ülkem insanı ile diyalogumun diri tutulmasına götürür. Geçen gün bir önemli marketin kasap reyonunda çalışan arkadaşlar ile konuşuyorduk. İnsanların birer birer ayrıldığını görünce, sordum, arkadaşlar nereye gidiyor diye. Ya ağabey vallahi geçinemiyoruz, hani tabir caiz ise açız aç demez mi? Niye dedim, buradaki arkadaşlar ciddi manada iş yapan, kasaplık gibi zor bir zanaatı en ince detayına kadar bilen ve Ankara insanının beğenisine sunan insanlar. Zira bu ilde, tercih o kadar çok ve hemen her alanda yetenekli insan o kadar fazla ki, bir falso yapsanız, ya şikayet edilirsiniz veya müşteri kaybedersiniz. Bu konumdaki esnaf niye işi bırakıyor diye tekrarladım. Ağabey burada en iyi maaşı ben alıyorum, topu topu 1.100 lira. Diğer arkadaşlar asgari ücretle çalışıyor ve geçinemiyorlar. Çekip gidiyorlar, çünkü gecekonduda bile otursanız, hani Ankara da o da çok az kaldı, 300 lira kira ödüyorsunuz. Geri kalan 500 lira ile geçin geçinebilirsen dedi.
Ve tabii her geçen gün biraz daha büyüyen orta doğunun sorunlar yumağı, bir ateş topu gibi kucağımıza atılmış durumda. Suriyeli mültecilere 1 Milyar dolar para harcamışız. Ve Onlar hala bu ülkede. Ne zaman ülkelerine dönecekleri, Suriye sorununun hangi konuya evrileceği hiç belli değil. İşte Rusya Suriyeye yeni yeni füzeler satmaya karar verdiğini açıkladı. ABD yetkilileri Suriyeye müdahaleyi göze alamıyorlar. Çünkü Rusya ve Çin ve tabii ki İran bir kartal kanadı gibi kanatlarını Esedin üzerine açmış durumdalar. BM ler kararı olmadan Suriye’ye müdahaleyi, batı göze alamıyor. Allah korusun çekilmiş olan kılıçların kınına girdiğine dair bir gelişme de yok, ya bunlar şakırdamaya başlarsa, asi nehrinin rengi bir anda maviden kızıla döner.
Gördünüz mü Mustafa Sarıgülden başladık, nerelere geldik. Yani bu ülkenin onca çabaya rağmen, hala devasa sorunları var. Mustafa Sarıgül, sosyal demokrat partileri birleştirme vizyonu ile ortaya çıkıp, fincancı katarlarını ürküttükten sonra, İstanbul Büyükşehir belediye Başkanlığını garanti etmeye mi çalışıyor? Olabilir.
Ama bir şey daha aklıma geliyor ki, CHP den kopacak milletvekilleri ile yeni bir parti kurup, Parlamentoda gurup oluşturarak, önümüzdeki dönem seçim barajının da düşmesi ihtimaline binaen, ana muhalefetin bel kemiğine oluşturacak sayıya ulaşıp, daha sonra iktidara talip olmak gözden ırak tutulması gereken bir şey mi? Aklım hayır diyor.
Aklımın neye hayır dediğini sizde anlamadınız değil mi? Olur böyle vakalar. Sır yazının derununda.