ALLAH EN BÜYÜKTÜR

Zamanında hesaplarını iyi yapmayanlar, yaptıkları kötülüklerden nedamet getirmeyenler, pişman olup Yarabbim sen en büyüksün, istediğini aziz eder, istediğini rezil edersin, mülk senindir ve sen her şeye kadirsin demiyenler, hesaba çekilmeden önce kendi hesaplarını görmeyenler, dünyalarını da ahiretlerini de berbat ederler.

Bizim Diyarbakır Haber sitesinde bir haberi okudum.

18 Ocak 2009 günü kendisi ile röportaj yapılan Diyarbakırlı acılı baba İzzettin Aslan "oğlumu öldüren JİTEM'ciye Cumhurbaşkanı A.Nejdet Sezer madalya verdi, bizi kahreden bu" dedi.

Oğlum Murat 25 yaşında kaybolduğunda takvim yaprakları 10 Haziran 1994' ü gösteriyordu. Elektrik faturasını yatırmak üzere evimizden ayrıldı. Bir daha kendisinden haber alamadık. Görgü tanıklarının beyanına göre evimizin iki sokak ötesinde bir beyaz taksiye bindirilerek götürülmüş, aradık , taradık, gitmediğimiz yer kalmadı, ama onu bulmamız mümkün olmadı.

Oğlumuzun izini 11 Mart 2004 te bir televizyon proğramında bulduk. Ekranda eski bir PKK itirafçısı anılarını anlatıyordu. Diyarbakır'da Murat Aslan isimli bir genci BİNBAŞI ABDULKERİM KIRCA'NIN emriyle aldık. JİTEM merkezinde işkence ile sorgulandı Sonra Silopi'ye götürüldü. Orada Çukurca köyünün yakınındaki mezarlığın altında bir dere yatağında yakılarak öldürüldü.

Bu haberi eşim ile birlikte izliyorduk. Ona dönüp baktığımda çoktan bayılmıştı. Evde herkes şok içinde idi. Şikayetçi olduk, ancak binbaşı Kırca'nın ifadesi bile alınamadı.

İtirafçının tarif ettiği yere gittik. Köylülerle konuştuk. Onlar olayı doğruladılar ve beni mezarlığın hemen dibindeki bir alana götürdüler. İşte oğlun mezarı dediler. Silopi C.Başsavcılığına başvurduk. Mezar açıldı, ben de başında durdum. Mezardan alınan örnekler ile DNA testi yapıldı. Sonuç % 99.99 tutuyordu. Ceset Murat'ındı.

Kişi hakkında şikayetçi olduk. Ancak Binbaşı Abdulkerim Kırca'yı 23 Aralık. 2004 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer tarafından Devlet Övünç Madalyası ile ödüllendirildiğini gördük. Bir daha kahrolduk. Nasıl olur da oğlumuzun ölümüne ferman yazan adam bu devlet tarafından övünç madalyası ile taltif edilir?"

İneternet Sitesinin haberine göre Abdulkerim Kırca daha sonra Albaylığa kadar terfi etmiş ve Ahmet Cem Ersever'den sonra JİTEM'İN başına geçmiş.

Kırca'nın isminin Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde görülen JİTEM dosyasında da geçiyormuş. JİTEM elemanları ile birlikte 28 ayrı cinayet dosyasından sanık olarak yargılanıyormuş.

Bu kişi hakkında İzettin Aslan oğlu Murat'ın katlinden de sorumlu olduğu gerekçesi ile şikayetçi olmuş.Silopi C.Savcılığı 17 Mayıs 2005 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı göndererek Abdulkerim Kırca'nın ifadesinin alınmasını istemiş. Ankara Cumhuriyet Savcılığı 13 Haziran 2005 te bir yazı ile Kırca'nın oturduğu Ankara Güvercinlik Askeri lojmanlarının yönetimine bildirmiş.Ancak geçen süreye rağmen Kırca'nın ifadesi alınamamış. Baba İzzettin Aslan'ın Avukatları en son 25 Aralık 2007 tarihinde soruşturmanın akibeti ile ilgili bilgi almak için Savcılığa başvurmuş, Savcılık 31 Ocak 2007 deki yazılı cevabında "soruşturmanın çok yönlü olarak" sürdürüldüğü bilgisini vermiş.

Bu bilgiler ışığında,

Ya nasıl böyle bir şey olabilir,

Burası bir Hukuk Devleti değil mi?

Tamam adam suç işledi

Ama insanlar arasında zamanı eviren, çeviren Allah, haksız, adaletsiz hükümlerini sürdürmek isteyenlerin deveranlarını tersine çevirdi, işte zanlı ortaya çıkmış, niye 4 seneden beri gerekli soruşturma yapılmıyor?

Neden artık emekli olan ve bir köşeye çekilmiş bulunan kişiye yaptığının hesabı sorulmuyor?

2009 yılına geldik, 2005 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Emekli Albay Abdulkerim Kırca'nın beyanının alınması amacı ile Güvercinlik Askeri Lojmanlarına yazdığı yazının cevabı hala neden ortada yok?

Adli görevini bu kadar ihmal etme hakkını bu insanlar nasıl kendilerinde buluyorlar?

Bu görevini göz göre göre kötüye kullananlar hakkında neden işlem yapılmamış?

Eylem birisine bir tokat vurmak, birisinin ayağına çelme takıp yere düşürmek değil ki, taammüden, tasarlayarak adam öldürme, bu işin şakası veya ihmali olur mu? kimdir bu ifadeye çağrılmanın gereğini yerine getirmeyenler?

Dediğim sırada ,

İnanın böyle,

İnternet sitelerine işte o haber düştü.

PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan'ın beyanına göre onlarca kişiyi insanların gözü önünde diz çöktürerek başlarına kurşun sıkıp öldüren, bir çok insanı öldürdükten sonra yakan,Vedat Aydın'ın yeğeni Mehmet Aydın, Necati Aydın ve Ramazan Keskin'i Silvan-Diyarbakır karayolunda bizzat kafalarına kurşun sıkarak infaz eden, Silvanlı Mehmet Salim Dönen ve amcasını katleden,Abdulkerim ve Zana Zoğurlu'yu evlerinden aldıktan sonra arazide öldüren,

EMEKLİ ALBAY ABDULKERİM KIRCA ANKARADAKİ EVİNDE KENDİ KAFASINA KURŞUN SIKARAK İNTİHAR ETMİŞ.

EVET OLAY BU.

Bizde "Hasire-d-dünya vel Ahire" diye bir söz var. Dünyanın ve Ahiretin berbat olması, hüsrana uğraması…

Yaptığın şeyler güzel ise, vatana ,millete hizmet etmiş isen , verdiğin mücadele sonrasında gazilik unvanını yakalamışsan , hatta Cumhurbaşkanının elinden DEVLET ÖVÜNÇ MADALYASI almak gibi bir şerefe nail olmuşsan emeklilik günleri tamda bu yaptıklarının keyfini çıkarma zamanı değil mi?

Ama yaptıklarına bakıldığında, o en büyük olan Allah , bunu senin yanına bırakmıyor ve kendi belanı kendi elinle sana veriyor. Seni kendi Azrailin yapıyor.

Hadi git bakalım.

Orada neler göreceksin.

Hangi gerekçe ile olursa olsun, insanlara zulmedenlerin sonu yoktur.

Bu dehşetengiz, ibretlik olayı herkesin birde bu gözle görmesini istedim.

Ders çıkarılmasını arzuladım. Allahu Ekber dedim.

Evet Allah en büyüktür, züntikamdır.