ALLAH(cc) MAHCUP ETMESİN
24 Ekim 1945 te 56 devlet tarafından kurulan Birleşmiş Milletler örgütünün üye sayısı bugün 196 ü bulmuş durumda.
Bu sayı azalmıyor, artıyor.
Dünyadaki devletlerin sayısı belli olduğuna göre bu sayının sürekli artış göstermesinin sebebi, parçalanan devletler içerisinden yenilerinin çıkması.
İkinci dünya harbinin bitiminden sonra Birleşmiş Milletler örgütü kuruldu.
Örgüt dünya insanlığının iki dünya harbinde yaşadığı korkunç katliamın bir örneğini daha görmemek için teşkil edilmiş ve aciliyet kesbeden konularda karar vermek üzere kendi içinden Güvenlik Konseyi adı altında bir birim meydana getirmiş!!!
Güvenlik Konseyi 15 üyeden oluşuyor.
Bunlardan 5 tanesi daimi üyeler, diğer 10 u ise BM Genel Kurulunca seçilen geçici üyeler.
ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin bu örgütün daimi üyeleri.
BM ler Güvenlik Konseyinin önüne gelen konular/sorunlar/ hakkında karar almak için 15 üyeden dokuzunun evet oyu kullanması gerekiyor.
Bu arada daimi 5 üyeden herhangi birisinin veto yönünde oy kullanması halinde diğer daimi ve geçici 14 üye evet oyu verse bile alınan karar geçersiz hale geliyor.
BM ler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi dünyanın en çarpık kuruluşu olarak söylense yeridir.
BM lere üye olacak ülkeler, sözleşme hükümlerini ve sözleşmenin eki olan tüzükleri kabul etmiş sayılıyorlar.
Yani üye ülke, Güvenlik Konseyinin kendisi adına hareket etme, karar verme yetkisini peşinen kabullenmiş oluyor.
Aslında dünyadaki bütün kuruluşlarda elbette bir öz yönetim vardır. Bu öz yönetim idareyi sağlar iken Genel Kurul adına hareket eder ve Genel Kuruldan aldığı yetkiyi kullanır.
Derneklerin, Vakıfların, Siyasi Partilerin teşkilinde de bu kuruluşlara rastlarız.
Siyasi Partileri ele alalım.
Partili delegelerin oluşturduğu kongreler siyasi partilerin en üst karar organıdır.
Kongreler partinin Genel Başkanını ve Merkez Karar Yönetim Kurulu üyelerini seçer. MKYK larda MYK/Merkez Yürütme Kurulunu/ belirler.
Çoğu zaman Merkez Karar Yürütme Kurulu yetkilerini MYK ya devreder ve yeni kongreye kadar kararları bu heyet alır.
Siyasi partilerin bu teşkilinde bir çarpıklık yok ise, BM ler ve Güvenlik Konseyinin oluşturduğu yapıda neden bir çarpıklık aranıyor denilebilir.
Siyasi Partilerin teşkili, BM lere bakıldığında daha demokrat bir nitelik taşıyor. Çünkü hiçbir parti lideri kaydı hayat şartı ile seçilmiyor. Eski Komünist sistemlerin devamı olan partilerde bile böyle bir düzen/düzensizlik/ kalmadı.
Ama Birleşmiş Milletler Sözleşmesine göre ABD,İngiltere,Fransa,Rusya ve Çin değişmez daimi üyeler ve bu üyelerden herhangi birisinin veto yetkisini kullanması halinde karar almak mümkün değil.
Sayın Başbakan işte dün BM ler genel kurulunda konuşma yaparken, bu yapının gayri adil olduğunu, kimi devletlere avantaj sağlayan bu yapıyı sürdürmenin hakkaniyete sığmadığını söyledi.
Evet biz de sonuna kadar bu düşünceye katılıyoruz.
Şimdi dünyada 5 ülke veya bu 5 ülkeden herhangi birisi dünyanın her tarafında istediği gibi at koşturacak, astığım astık, kestiğim kestik diyecek ve kimse neden böyle yaptın deme hakkına sahip olmayacak.
Konuyu biraz da Filistin Devletinin kuruluşu için Devlet Başkanı Abbas’ın girişimlerine getirmek istiyorum. Filistin Devletinin kuruluşuna kesin destek sözü veren Obama, bu sözünden çark etti ve eğer Filistinlilerin Devlet olma istekleri BM Güvenlik Konseyine gelecek olur ise, veto edeceğini belirtti. Büyük Devlet sözü böyle oluyor işte.
Filistinliler de göz göre göre BM Güvenlik Konseyine Devlet olma başvurusunu yapacaklar mı bilmiyorum. Ama bilinen bir şey var, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve Sayın Başbakan Genel Kurula bu başvurunun yapılacağını söylediler. Sayın Başbakan bilakaydu şart bu talebin arkasında olduğunu açıkladı.
BM Genel Kurulunun üçte iki çoğunlukla alacağı karar Filistinlilere üye statüsü sağlıyor, fakat Filistin Devleti bütün unsurları ile kurulmuş olmuyor. Zira BM Genel Kurulu İsrail’i işgal etmiş olduğu 1967 sınırları ile kabul etmiş durumda. Oysa Filistinde Hamas ve diğer çeşitli guruplar İsaril’i 1947 yılındaki sınırlarına dönmesi gerektiğini söylüyor ve 1967 deki işgali tanımıyorlar. Bu durumda Mahmut Abbas’ın yalnız kalması ve Filistin topraklarında ardı arkası gelmez tedhiş olaylarının baş göstermesi söz konusu. Ama Hamas’ın da şunu bilmesi lazım. Filistinlilerin dışarıdan Devlet veya Devletlerin yardımı olmadan İsrail’i 1947 sınırlarına döndürmeye gücü yetmez. Filistinlilere bu bağlamda destek olacak, onun yanında savaşa girecek Devlet kim? O açıdan Hamas ve benzer kuruluşların FKÖ ile işbirliği içerisinde hareket etmesi, kan kusup kızılcık şerbeti içtim demesi lazım. İleride Allah(cc) ne gösterir bilemeyiz.
Bana soracak olursanız, ben her halukarda Filistin Devletinin kuruluşu ile ilgili talebin, BM ler genel kurulunda bir oylamaya tabi tutulmasını istiyorum. Hele BM ler genel kurulu Filistin Devletinin kuruluşunu bir kabul etsin, gerisi Allah(cc) Kerim.
Kurulacak olan Filistin Devletini Çin ve Rusya’nın kabul etmesi, dünyada bir çok dengeyi değiştirir.
BM ler Güvenlik Konseyi daimi üyesi İngiltere kuruluşun teşkili anındaki gücünde mi? Bir zamanlar "Güneş Batmayan Ülke/Büyük Krallık" olarak kabul edilen İngiltere, şimdilerde nerede ise güneşi görmeyecek hale geldi.
O açıdan dünya üzerindeki Müslüman Ülkeler ve onlara dost ülkelerin en önemli sınavlarından birisi olan BM ler Genel Kurulunda yapılacak Filistin oylamasında takınacakları tavır, BM lerin geleceği açısından da çok önemli fikirler verecektir.
Allah(cc) mahcup etmesin.