ANAYASA MAHKEMESİ ÖNÜNDE DARBELERE DUR DE

Seyfi Oktay Adalat Bakanlığı yaptığı dönemde Anasaya Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu bakanın müsteşar yardımcılığı görevi yapmış.

Daha  sonra Danıştay üyeliğine , oradan da bizim bir kısım Nurcu Kardeşlerimizin onlarca yıl arkasından koştukları Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilmiş.

Bu konuya biraz değinelim istiyorum.

Süleyman Demirel yıllar yılı bir kısım nurcu kardeşlerimizin oylarına ipotek koydu.

Risalei Nurlarda Demokrat zihniyete destek olunması yolundaki değerlendirmenin kendilerini işaret ettiğini , bu açıdan başka bir yere oy vermenin Üstada ihanet anlamına geleceğini söyleyip, halkın analarının ak sütü gibi helal oylarını ceplerinde keklik bildiler.

Doğrusu bu kesimin insanlarına "ya bu bildiğiniz gibi değil, Morrisonluğu var, Mason localarına kaydından , akşamları yatmadan önce bir kadeh viskiyi yudumladığından,özellikle dindar niteliğe haiz bürokratların önemli yerlere gelmesine bugüne kadar sıcak bakmadığından söz ediliyor" siz bunda ne buluyorsunuz? denildiğinde, onlar  "biz üstadımızın çizdiği yoldan asla ayrılamayız" diye "İMAN" nutku tekrarlamaktan ve bunu "TECDİDE" vardırmaktan bir adım geri durmadılar.

Millet onu "artık halktan oy isteme mecburiyetinden kurtulduğu, tüm imkanları eline geçirdiği Cumhurbaşkanlığı döneminde" çok iyi tanıdı.

Çünkü kimseye ihtiyacı kalmamıştı. Onlardan oy istemek gibi bir derdi yoktu. Artık dünyaya bakış tarzının gereklerini eksiksiz yerine getirmesine kim ne diyebilirdi.

28 Şubat süreci onun zamanında f          ütursuz biçimde dört nala kalktı.

Askerlerin bütün dediklerini yerine getirdi.

Dönemin Başbakanı Erbakanı bir şeye saymamasının kendince anlaşılabilir tarafı vardı.

Fakat içerisinden çıkarak geldiği DEMOKRAT ZİHNİYETİN PARTİSİNE/HATTA KENDİ KURDUĞU DOĞRUYOL PARTİSİNE/İHANETİNİ NASIL YORUMLAYACAKTIK?

REFAH YOL HÜKÜMETİNİN BAŞBAKANI ASKERLERİN BASKISI ÜZERİNE İSTİFA ETTİĞİNDE, HÜKÜMETİN DOĞRUYOL PARTİSİ GENEL BAŞKANI TANSU ÇİLLER TARAFINDAN KURULMASININ ÖNÜNDE EN KÜÇÜK BİR ENGEL YOKTU.

Ama Demirel kendi partisinin genel başkanına hükümeti kurma yetkisi vermedi.

O sebeple,sevgili nurcu kardeşlerimizin canlarını feda edercesine sahip çıktıkları Demokrat Zihniyetin En Üst Seviyesindeki insanın yaptıklarını, mercek altına almaları, HATTA BU KONUYU EN İNCE DETAYINA KADAR YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMELERİ BUGÜN BİLE ŞARTTIR.

Niye?

ÇÜNKÜ:

KENDİ PARTİSİNİN GENEL BAŞKANINA HÜKÜMETİ KURMA GİBİ EN ÖNEMLİ GÖREVİ VERMEYEN DEMİREL’İN, DEVLETİN DİĞER ÖNEMLİ KURUM VE KURULUŞLARINA YAPILAN ATAMALARLA İLGİLİ OLARAK, YILLARCA KENDİSİNİN ARKASINDA KOŞAN MÜTEDEYYİN İNSANLARI GÖREVLENDİRMESİ DÜŞÜNÜLEBİL Mİ?

O da zaten yapmadı.

Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde bu ülkenin çok önemli kurum ve kuruluşlarına atanan kişilerin yaptıkları görevlerde hep sorun yaşanıyor.

İşte Fulya Hanım.

Demirel ,Fulya Hanımı Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirir iken, hiç kuşkunuz olmasın gerekli araştırmaları yapmıştır,yaptırmıştır.

Fulya Hanım Muhafazakar/Demokrat/ bir zihniyetin insanı olmaması sebebiyle buraya atanmıştır.

Fulya Hanımın atanması konusunda eğer Seyfi Oktay’dan Demirel’e bir talep gelmiş ise, ki bu son gelişmelere baktığımızda bunun nerede ise yüzde yüz gerçekleştiğini düşünüyoruz,Demirel seve seve gereğini yerine getirmiştir.

İşte Anayasa değişikliği ile ilgili kanun teklifi TBMM sinde görüşülür iken , sabah akşam yargıyı serbest bırakın, yargıyı eğemenliğiniz altına almaktan vazgeçin, bu gidişat gidişat değil, bu gidişat iyi değil, bağımsız yargıdan ne istiyorsunuz, siz HSYK yı  ve Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirme çabalarınız ile yargıyı içinden çıkılmaz, iflah olmaz bir hale sürüklüyorsunuz diye ahkam kesen CHP nin sakıt genel başkanı Deniz Baykal,Seyfi Dede ile konuşuyor, Anayasa Mahkemesi üyeleri /Özellikle Bakanlığının müsteşar yardımcısı Fulya Kantarcıoğlu/nezdinde girişimlerde bulunmasını istiyor.

Seyfi Oktay/dede/nin bu hanımefendi ile konuşmaları dinlemelere takılıyor. O konuşmalarda Fulya Hanım, talebe uygun hareket edileceği, yürütmeyi durdurma gibi bir takım yapay kararlardan kaçınılacağı ve doğrudan doğruya iptal hususunu nazara alacaklarını ifade ediyor.

Anayasa değişikliği ile yargıya siyaset girecek diyenler için şu satırbaşları sanırım öğretici olacaktır.

Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay gibi alevi kökenli kişilerin ardı arkasına Adalet Bakanlığına getirilişleri çok önemli bir siyasi projenin Yargıya yansıyan yüzüdür.

Onlar Bakanlıkları döneminde bu çok önemli Bakanlığın kadrolarını ellerinden geldiğince şişirmişlerdir.

Mehmet Moğultay eleştiriler üzerine, ne yapacaktım , MHP lileri mi bakanlık kadrolarına getirecektim sorusu ile, ta o günlerden bu millete aklınızı başınıza alın demiştir.

O gayretler ile iş başına getirilenler, bugün yargının her aşamasında bu ülkeye kök söktürmektedirler.

Bir çoğunun Ergenekon soruşturmanın orasında burasında olmasının şimdi yadırganacak bir yanı yoktur.

O jenerasyonun bir üyesi olarak bugün Fulya Hanım Anayasa Mahkemesinde bir nevi nöbet tutmaktadır.  Emir ve talimatları başı gözü üzerinde kabul etmektedir.

Fulya Hanımı Seyfi Oktay Bakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine getirmiştir.

Bir kısım Nurcu kardeşlerimizin!!! Demirel Babaları da bu hanımı Anayasa Mahkemesi üyeliğine atamıştır.

Bu hanım 367 kararında, Anayasanın değiştirilimesine çalışılan 10 ve 42.maddelerinin oylamasında/ki başörtüsü kararı olarak hukuk tarihindeki yerini alan düzenleme/ ve Ak Partinin kapatılması için açılan davada kabul oyu vermiştir.

Ana Muhalfet Partisi Genel Başkanı , TBMM sinde Anayasa değişikliği ile ilgili teklif görüşülür iken, ayak oyunlarına kalkışmış ve bu oyunlarına eski Adalet Bakanını, Anayasa Mahkemesi üyesini alet etmiş ve böylece Yargıya olan "ENGİN SAYGISINI!!!" bir kez daha göremmizi sağlamıştır.

TCK nu ve Ceza Yargılaması Kanununa kesin biçimde aykırı davrandığı, ihsası reyde bulunduğu açıkça ortaya çıkan Fulya Hanım hiçbir şey yokmuş gibi görevine devam etmektedir.

Bu konumdaki bir Anayasa Mahkemesinin vereceği karara uyulmasın,iptal kararı resmi gazetede yayınlanmasın diyen Mahkeme Raportörü Osman Can’dan, Mahkeme üyeleri " ya sözlerini düzeltsin veya gereğini yapsın" diyerek istifasını beklemektedirler.

Verilecek karar için her türlü siyaset bezirganı ile sabah akşam görüşüp ihsası reyde bulunan hanımdan kimsenin bir talebi yok mu?

Onların bir talebi yok ise, halk olarak bizim,

ANAYASA MAHKEMESİNİN ESAS HAKKINDA KARARINI VERECEĞİ GÜN, MAHKEME ÖNÜNE TOPLANARAK,KARAR VERİLİNCEYE KADAR HEP BİR AĞIZDAN,

"DARBELERE DUR DE, DUR DE" DİYEMEZ MİYİZ?