ANAYASA MESELESİ

Geçen hafta yazdığım yazılarda Anayasa meselesini işlemiş ve bence öyle yarım marım değil, tam Başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini ifade etmiştim.

Zira ülkemizin gerçek manada İstikrara ihtiyacı var.

Parlamenter demokrasi sisteminin uygulandığı ülkelerde yapılan genel seçimlerde her zaman tek parti iktidarı çıkmıyor.

Tek parti iktidarı olmayınca, mecburen koalisyonlara gidiliyor.

Koalisyonlar dönemlerinin ne netameli günler olduğunu hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.

Öyle ucube hükümetler kurulmuştu ki, böylesine garebet ancak bizde bulunur dedirtmişti.

Hani hatırlayın bir ara Ecevit en az Milletvekiline sahip olmasına rağmen, Karizması sebebiyle koalisyon hükümetinin Başbakanı olmuştu.

Mesut Yılmaz’lı, Bahçeli’li bu koalisyon hükümetinde yok yoktu.

Başbakan yardımcısı Avrupa ziyareti sonrası dönüş yolunda şöyle bir uğradığı Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de Kumar oynadığı iddia edilen Gazinodan çıkarken dayak yiyor,

Başbakanın yüzüne Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa kitapçığı fırlatılıyor, karizma yerlerde sürünüyor,

Koalisyonun partileri liderlerinin Başbakanlıkta yapmış oldukları üçlü “ağlamaklı” basın açıklamasında, bunun aynı zamanda bir Devlet krizi olduğu vurgulanıyordu.

Türkiye’de hiçbir koalisyon hükümeti sorunsuz, problemsiz olarak 2 yılını doldurma başarısı göstermedi şimdiye kadar.

Ülke sorunlarını çözmekle görevli Hükümetler, tam da ülkenin en önemli “SORUNU” haline geliyordu.

Yani millet oturup kalkıp, şu hükümet meselesi nasıl çözülür, neler yaparsak bu “illetten” kurtuluruz demek zorunda kalıyorlardı.

Çok şükür 03. Kasım.2002 den beri Millet her türlü maniplasyona rağmen, Ak Partiyi tek başına iktidara getiriyor, yani basiretleri ile “İstikrarı” sağlıyor.

Millet 9 seneden beri tek bir partiyi üst üste üç dönemdir iktidara taşıyor ama, o partinin başındaki “Lidere” de bir anlamda toz kondurmuyor.

Yani Türk toplumu “LİDER” seviyor.

Sayın Başbakanın Ak Parti İç Tüzüğü gereği kendisini 3 dönemle sınırlandırması veya Cumhurbaşkanlığına gitme ihtimali, ülkede yeni liderin kim olacağı ve bunun tutup tutmayacağı konusunda ortaya çıkan testi cevaplamak zorunda kalan Millet, bir anlık bocalama yaşayabilir ve bu durum “İSTİKRARI” sarsabilir.

O nedenle, Demokrasinin en önemli “KURAMI” olan “KUVVETLER AYRILIĞI” sisteminin kamil manada oturması için, Anayasaya tam başkanlık sisteminin konulması, halledilmesi gereken en önemli meseledir.

Seçilecek Başkan Parlamento dışından kendi hükümetini kursun, bir partiye bağlı olarak veya bağımsız bir şekilde dar bölgelerden kendi bileklerinin hakkı ile seçilip gelen Milletvekilleri Parlamentoyu teşkil etsin. Kuvvetler ayrılığı sisteminin diğer ayağı olan Bağımsız Yargı da kendi işine baksın.

Yargının başında, seçilerek gelmiş olsun veya olmasın, Adalet Bakanının ne işi var.

Adalet Bakanları Hukukçu kimliğine de sahip olsalar, netice itibariyle YÜRÜTME ORGANININ en önemli elemanlarıdır.

Çok basit bir şey ama çok önemlidir.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu toplantısına Başkanlık eden Adalet Bakanı, bu toplantıya en son iştirak eder ve o kurulda bulunan bütün yüksek dereceli Hakimler Bakan geldiğinde ayağa kalkmak zorundadırlar.

İdarenin bir parçası olan Adalet Bakanının ilmen, fikren, zihnen, keyfiyet ve kemiyet olarak o Hakimlerden ne üstünlüğü var ki, böylesine tazim ediliyor? Bunun tek bir sebebi var, o Bakandır ve bizim üstümüzde bir yere sahiptir!!!

Biz demokrasiyi bir bütün olarak yaşamadığımızdan, böylesine garipliklere çok normal şeylermiş gibi algılıyoruz.

Parlamenter Demokraside ki, bizim şu anda uyguladığımız sistem veya Yarı Başkanlık sisteminde “erkler”(kuvvetler) arasında biri birinin işine çok fazla kafa uzatmalar söz konusudur, bu sebeple ortaya karman çorman bir sistemsizlik çıkmaktadır.

Ben tüm bu sebeplerle yine fikrimi yazmış olayım, bizim için tam Başkanlık sistemi inanın biçilmiş kaftandır.

Ak Partinin 2008 yılında bir Anayasa metni hazırlattığı komisyonun başında bulunan Prof Dr Ergün Özbudun hocanın  bugün yayınlanan bir değerlendirmesinde, aynen görüşüm gibi, biz eğer istikrar istiyor isek, eğer ikide birde hükümet krizleri yaşamak niyetinde değilsek, öyle yarı marı değil, tam başkanlık sistemine gitmemiz gerektiğini belirtmiş. Aklın yolu bir.