ANLAMA KILAVUZU

Fethullah Gülen Cemaatini bilirim. Bir zamanlar kendi düşüncelerini seslendiren, kendileri gibi namaz kılan, oruç tutan, kandillerde sabahlara kadar dua eden, yalvaran, yakaran insanlar siyaset sahnesinde bulundukları halde, tutmuş Bülent Ecevit’in DSP sine açıktan destek vermiş, oylarını atmışlardı.

O günlerin Türkiye’sinde bir partinin tek başına iktidara gelmesi söz konusu değildi.

En iri olanı 150-160 Milletvekili çıkarabiliyor ve bunun doğal sonucu olarak partiler daha seçimin başında kimlerle ittifak yapacaklarını topluma deklare ediyorlardı.

Onların bu deklarasyonunun sebebi, benimle birlikte koalisyon yapma ihtimali olanlara oylarınızı verin, diğerlerini dışlayın ki, size hiç olmaz ise daha fazla hizmet!!! Edelim düşüncesini yaygınlaştırmaktı. Yani oyun içinde oyun oynamaktı.

Bilindiği üzere 28 Şubat süreci sonrasında 1999 seçimleri yapıldı. Bu seçimler sonucunda aşağıdaki tabloda görülen oylar alındı. Yani Propaganda tutmuş ve Fazilet Partisinin denklem dışında kalması temin edilmişti.

Oyların Partilere Göre Dağılımı ve Milletvekili Sayıları:

 

S.
Parti Adı
Oy Oranı
Toplam Oy
M.V. Sayısı

 

1
DSP
22,19
6.919.668
136
liste »

2
MHP
17,98
5.606.634
129
liste »

3
FP
15,41
4.805.384
111
liste »

4
ANAP
13,22
4.122.926
86
liste »

5
DYP
12,01
3.745.417
85
liste »

6
CHP
8,71
2.716.096

 

7
HADEP
4,75
1.482.194

 

8
BBP
1,46
456.354

 

 

 

Bu sonuçlar üzerine Ecevit’in başkanlığında DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan koalisyon hükümeti kuruldu.

Bu denklemin meydana gelmesinde cemaatin etkisini, kimsenin inkâr etmesi mümkün değil.

Cemaat insanlara doğrudan DSP ye oy verin demiyordu ama, Fazilet Partisinin o cenahlarda esamisi bile okunmuyordu.

Seçimler sonucunda Merve Kavakçı Parlamentoya başı örtülü olarak girme imkanı buldu. Onun yemin töreninde yaşananları hiçbir şekilde unutmamız mümkün değil.

Ecevit kürsüde en yaşlı başkan sıfatı ile oturumu yöneten Şükrü Elekdağ’a yönelerek, bu hanıma haddini bildirin demiş, ardından,

DSP nin bütün vekilleri Başbakan olma ihtimali oldukça yüksek Ecevit’in etrafında toplanmışlar ve hep bir ağızdan dışarı, dışarı diye tempo tutturmuşlardı.

Bir Cuma günü, Cuma namazının kılınmasından sonra dualarla açılan TBMM si üyeleri, Allah’ın emrini yerine getirmeye çalışan bir bayana ve inancına akıl almaz hakaretler etmişlerdi.

Ben o zaman da, nasıl oluyor da Rabbim Allah diyen insanlar, yine Rabbim Allah diyen bir insana, hakaret etme temayülünde şüphe bulunmayan kişilere götürüp oylarını verirler diye hayret etmiştim.

Yapacak bir şey yok, bu bir içtihattır, hata etseler de yine bir sevapları vardır diye kendimi teselli etmiştim.

Ecevit’in Türk Okulları konusundaki müspet tavrı, Cemaatte, Ecevit ve partisine karşı merhamet kanatlarının gerilmesine sebebiyet vermişti.

Kuşkusuz hiç kimsenin merhameti Allah’ın merhametinden fazla olmayacağından ve kimse Allah’ın kendisine vermiş olduğu rolün haricinde bir rolü üstlenme yeteneğinde bulunmadığından, Ecevit hükümeti büyük başarısızlığa uğradı, 3 Kasım 2002 yılında erken genel seçimlere gitme kararı alındı, Ak Parti iktidarları bu şekilde doğmuş oldu.

Cemaat mensuplarının ileri gelenlerine Hocaefendinin önemli ikazlar yaptığını biliyoruz. Onun yaptığı ikazlardan canı yananlar da az değil. Her şeyin daha güzel, daha mükemmel, daha hasbi, daha İslami ve daha İmani biçimde yapılmasını isteyen Hocaefendinin isteklerine muhalefet anlamına gelecek biçimde hareket eden cemaat mensupları, O’nu herkesten çok üzüyorlar.

Cemaati kullanarak para pul sahibi olanlar, mal menale ulaşanlar, makam mevki tutanlar, dobra dobra siyaset yapanlar, elbette en fazla Hocaefendiye zarar veriyorlar.

İşte o zaman da İsa Gök gibiler kalkıyor, Bahçelinin desteğinde Cemaate Çete suçlaması yapıyor.

Dünya üzerinde başta Türkiye olmak üzere hiçbir ülkenin gidemediği yerlere giden, oralarda okullar açan, dilimizi (dinimizi) öğreten, iman ve inancın sembolü olan bayrağımızı dalgalandıran, milyonlarca insanı haramdan, hileden, yalandan, dolandan, hırsızlıktan, arsızlıktan, hayasızlıktan, biçarelikten, yoksulluktan, yolsuzluktan, cehaletten, görgüsüzlükten kurtarmaya çalışan insanlara çete demek, gerçekten büyük bir akıl tutulmasından başka bir şey değildir.

İsa Gök’ün benim kıblem bellidir, sizin kıbleniz Pensilvanyamı derken, milyonlarca insanın iman ve inancına hakaret eden tavrı, acaba hangi imanın eseridir?

Bu yazının bütününden çıkarılması gereken mana şudur.

Fethullah Hoca masumdur.

Kimi cemaat mensubu olduğunu düşünen kişilerin yaptığı hareketlerin ona mal edilmesi yanlıştır.

Fethullah Hoca’yı anlayamamalarının vebalini ona yükleyemeyiz.

Cemaatin yapmış olduğu umumi işlerin hasbilik ve rabbaniliğe ulaşması ve İsa Gök gibilerin suçlamasına maruz kalmasının önüne geçilmesi için "adaletten" sapmamaya, "merhametten" kopmamaya, "vefadan" ayrılmamaya, "günü kurtarma sevdasına" düşmemeye ihtiyaç var.

Okullar, yurtlar, yuvalar kapansın diyenlerin bu dünyada da ukbada da yatacak rahat bir yatak bulması imkansızdır.

Fethullah Hocaefendiye çete diyenler, çetelerin elebaşıdır.