ASKERLERLE UĞRAŞIYORMUŞUM

Ben onunla bununla durduk yere niye uğraşayım. Ben haksızlıklarla, kanunsuzluklarla, vatan millet Sakarya edebiyatı ile yola çıkıp, vatanın da milletin da anasını belleyenlerle hukuk ölçüleri içerisinde mücadele ettim.

                            

Millet adına vekillik yaptığımız dönemde Şırnak Uludere Andaç köyünde/beldesinde/ durduk yere askerler tarafından terörist diye öldürülen iki Andaçlının olayında da, Gümüşhane Şirvan Elmaçukuru köyünde katledilen Elmaçukurlu henüz 18 yaşını doldurmamış gençlerimizin katledilmesi olayında da, Kulp Şenyayladan Peynir yapmaktan dönen 11 vatandaşımızın terörist yaftası yapıştırılarak canlarının alınması olayında da hep hak ve hakikatten yana tavır koydum.

Tabii Şemdinli olayında Mutkili Ali Kaya tarafından Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba konulması ve iki vatandaşımızın öldürülmesi olayındaki kesin tavrım ve bu tavrımın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıta kadar ulaşması sebebiyle ismim Askerlerle uğraşıyora çıkarıldı. Koca koca Genelkurmay Başkanları ellerindeki listelerle, siyaset büyüklerimize gidip, bunu partiden at dediler.

Peki ben haksız yere uğraştı isem ve bu konularda yazdığım raporlar Avrupa İnsan hakları literatürüne kanunsuz olarak girdi ise, suçladığım kişilerle ilgili olarak bugün açılan davalar ne anlama geliyor?

Bana hep şu söyleniyor. Kardeşim her hakkı bileceksin, ama her hakkı söylemen hakkın değildir. Tamam bu çok önemli kuralı elbette önemsiyorum. Ancak benim aklımın almadığı şey, 10 sene önce söylediğim hak ve hakikatlerin bugün dava konusu olması ve sanıklarının yargı önüne bir bir çıkarılmaya başlanması.

Andaç köyünde Irak’tan getirdikleri sigaralar sebebiyle öldürülen köylülerin durumu ne oldu, sanıkları hakkında ne tür işlem yapıldı, bilmiyorum. Yasa dışı işlere karışan Askerlerle ilgili yazdığım rapor bir ilkti. Raporu ben yazmış, şimdi Mazlum Der Genel Başkanı olan Faruk Ünsal, bir iki ilavede bulunmuştu.

O rapor öyle masa başında falan yazılmadı. Andaç köyüne gidildi. Oradan dağlar tepeler aşıldı. Andaçlıların çapraz ateşe tutuldukları yerde tarafımızdan keşif yapıldı. Boşkovanlar toplandı, tutanağa bağlandı ve yazılan raporda Askerlerin durduk yere aşırı güç kullanarak iki köylü vatandaşın ölümüne sebebiyet verdikleri belirtildi.

Keşif sonrası öldürülen ailenin evine misafir olmuştuk. Dere başındaki evin sahipleri neye yanıyoruz biliyor musunuz? Askerler nöbete çıkarken biz onlara ekmek su veririz, onlar da gittiler çocuklarımızın canını aldılar, işte biz buna yanıyoruz, demişlerdi.

Gümüşhane ili Şirvan ilçesi Elmaçukuru köyünde öldürülen gençlerle ilgili olarak ta olay mahallinde karda kışta keşif yapmış, delilleri toplamış, olay sanığı yüzbaşıyı dinlemiştik. Başına geleceklerden ötürü tir tir titriyordu. Sonunda raporumuzu yazdık, davayı Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesinde takip ettik. Adam 30 yılı aşkın cezalar aldı.

Kulp Şenyayladan Peynir yapmaktan dönen köylülerin olayını birkaç kez yazdım. Teferruatına girmeyeyim. Yağmur yağmış, sel gelmiş, katledilerek gömülen köylülerin kemikleri ortalığa saçılmıştı. Herkes elinde torba torba kemiklerle dolaşıyordu. Sanıyorum o dönem İHD Diyarbakır Şube Başkanı olan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ta olay yerinde bir torba insan kemiği ile görüntülenmişti.

Kulp’a gittik. İlgilileri dinledik. Ölenlerin yakınlarının olay mahallinde elde ettikleri gömlek parçaları, sigara tabakalarını delil olarak aldık. Tutanağa bağladık. Bolu Komanda Dağ Tugay Taburunun, Tugay Komutanı Tuğgeneral Yavuz Ertürk nezaretinde bu eylemin gerçekleştirilmiş olduğunu raporumuza yazdık. Raporun bir örneğinin C.Savcılığına gönderilmesine karar verdik. Aradan yıllar geçti. Ve işte şimdi öğreniyoruz ki, Yavuz Ertürk hakkında Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine dava açılmış.

Söz konusu raporun bir örneği herhalde dosya içerisindedir. Eğer rapor dosya içerisinde değilse, Sayın Mahkeme elbette bu raporun bir örneğini TBMM si İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundan isteyecektir.

Demek ki, biz öyle ulu orta kendimize uğraşı alanı olarak Askerlerimizi seçmiş değiliz. 10 sene önce söylediklerimiz bugün uygulamaya konuluyor, 10 sene önceki tespitlerimiz şimdi dava konusu oluyor.

Olsun.

Hak ve hakikat yerini bulsun da.

Vema Eseluke mi ecr. İn Ecriye İlla Alallah- ben sizden bir ücret istemiyorum, biz ecrimizi Allah’tan(c.c) isteriz/bekleriz/.