BAĞDA(D) VE ERBİL ZİYARETLERİ
ABD ordusunun Irak’ı işgalinden sonra, çok sık biçimde Irak’ın üçe bölüneceği, Kuzey’de Kürdistan, orta Irak’da sünni bir Irak Devleti ve güneyde de şii başka bir Devlet’in kurulacağı konuşuldu.
Bunlar suya sabuna tirit laflar değildi elbette. Başta ABD olmak üzere Irak’ta yaşayan bütün unsurlar bu projenin uygulunabilirliği üzerinde ciddi ciddi çalışmalar yaptılar.
Irak üçe bölünüyordu ama, bu işe en çok ABD li yetkililerin canının sıkıldığı ortaya çıkıyordu.
Çünkü, Kuzey Irak Kürdistan Bölgesinin bağımsız bir ülke statüsünde Türkiye , İran ve Irak’ın çoğunluğu tarafından benimsenmediği, onların muhalefetine rağmen böyle bir ülkenin yaşamasının imkansız olduğu ortaya çıkıyordu.Ayrıca güneyde İran’dan sonra Şii bir Devletin kurulması başta ABD olmak üzere batılı hiçbir ülkenin işine gelmiyordu.
Zaten bu durumu Irak Kürdistan yönetimi de, sünni ve şii Araplar da görmede geç kalmadı.
Irak’lılar bir Anayasa hazırladılar ve bu Anayasaya Devletin kurucu unsurları olarak Kürtleri, Türkleri, Arapları, Sünni,Asuri ve Şiileri koydular.
Kürtler de söz konusu Anayasanın kabulünde en çok gayret gösteren gurup olarak ortaya çıktılar.
KYP nin Başkanı Celal Talabani Meclis tarafından Yeni Irak Devletinin Başkanlığına getirildi.
Şu anda kim ne derse desin Celal Talabini Birleşik Irak’ın tüm kurum ve kuruluşları ile yeniden tesisi konusunda herkesten daha fazla gayret gösteren insanlardan birisi durumunda. Hatta Irak’ta yaşayan tüm dini ve etnik guruplar Celal Talabaninin işin başında olmasını Irak’ın bütünlüğü açısından vazgeçilmez kabul ediyorlar.
Türkiye bu gelişmeler sırasında işin başında Irak’ın parçalanacağı, ABD nin bu konuda karar verdiği ve döşünü olmayan bir yola girildiği konusunda çok büyük korkuya kapılmış ve buna ciddi manada inanmıştı.
Olaya dışarıdan bakınca Türkiye’nin bu konuda kapıldığı korkuda haklı oludğu anlaşılıyor ve Irak’ın bölünmesi bizim kırmızı çizgimizdir, böyle bir şey gerçekleşir ise müdahale ederiz gibi sözler söylemesini insanlar anlamaya çalışıyordu.
Aslında Irak’ın bölüneceği yoktu ama, Türkiye bu yönde atması muhtemel adımların neler olacğağını deklare etmekle tavrını belirliyordu.
Ben Türkiye , bu tavrı ile Irak’ın bölünmesini önledi, eğer bu yönde net bir durum sergilememiş olsa idi, Irak bölünecekti, demek istemiyorum. Irak’ın üç ayrı Devlet biçiminde şekillenmemesinde Türkiye’nin tavrının bir önemi belki olmuştur, fakat , bu işin belirleyici unsuru oldu dememiz için elimizde herhangi bir kanıt yoktur. Zira Türkiye Irak’ın sadece üç ayrı Devlet biçiminde teşkil edilmesine değil, Federasyan biçiminde de şekillenmesine karşı çıkıyordu, değil mi?
Irak parçalanacak, şöyle olacak, böyle olacak denilen günlerde işin merkezlerinden birisi olarak kabul edilen Erbil’de yaptığımız incelemede(buna büyük çaplı bir araştırma dememiz bile mümkün değil) Irak’ın değil bölünmek, batılı örneklerinde olduğu gibi gerçek bir federalizme gittiğini söylemenin bile imkansız olduğunu /gördüğümü /söylemiştim.
Türkiye bilgi sahibi olmadan İlim sahibi olmayı çok sevenlerin ülkesi.
Ak Parti 7 seneden beri iktidar koltuğunda bulunuyor.
Komşu ülkeler ile ilgili olarak istihbari bilgileri MİT sağlıyor. Milli İstihbarat Teşkilatının bu bilgilerin ne kadarını Ak Parti ile paylaştığı, ne kadarını gizlediğini işin doğrusu bilmiyoruz.
Bir zamanlar Ecevit’ten, Süleyman Demirel’den, Tansu Çiller’den ve Mesut Yılmaz’dan bilgi saklayan MİT in tüm gönlünü Ak Partiye açtığını söylememiz acaba ne kadar mümkündür?
Yıllar yılı Irak Kürdistan’ının yönetimini ellerinde bulunduranlar, bizim ayrı bir Devlet olarak ortaya çıkmamız söz konusu değil, biz bunu istemiyoruz, biz Irak’ın bütünlüğü içerisinde kendimizi idare etme isteğimizi dile getiriyoruz, zaten yıllardan beri bu durum devam ediyor, Türkiye bu durumdan neden şikayet ediyor, bizi neden yetkisiz, yeteneksiz bir şekilde Arapların kucağına itiyor, bunu anlamıyoruz , bize harhangi bir biçimde silahlı müdahale olur ise kendimizi savunuruz diyorlardı.
Onların bu sözüne bile herkes kızıyordu. Şu baldırı çıplaklara bak. Biz Saddam zamanında onlara pasaport verdik, yurt dışı ile irtibatlarını sağladık, bakın şimdi kendilerini savunacaklarını söylüyorlar, bu kabul edilebilir bir şey mi?
İstiyorduk ki, başınızı kıracağız dediğimizde, onlar "peki buyurun boynumuzu da vurabilirsiniz" desinler.
Gün döndü dolaştı, Türkiye resmi kaynaklar dışındaki yerlerden aldığı bilgilerle, Irak Kürtlerinin Türkiye’ye bir husumetleri olmadığı, kendileri ile iyi ilişkiler kurulması halinde bunun en büyük karını Türkiye’nin elde edeceğine kanaat getirdi.
İşte aldığımız bilgiler yanlış değilse, 15 Ekim 2009 günü Sayın Başbakan’ın Irak’ı ziyaret edeceği , bu ziyarette Kuzey Irak’ın Başkenti Erbil’e de gideceği ve oradaki yetkililer ile görüşmeler yapacağı ifade ediliyor.
Sayın Başbakan,Mesut ve Neçirvan Barzani, Behram Salih, Sefin Dizai,Haşyar Zebari ve pek tabii Celal Talabani ile kendi mekanlarında görüşüp, Erbil’deki Türk iş adamları ile toplantılar yapınca, göreceksiniz, her şey çok daha farklı bir hal alacak.
Ben bu ziyaretin Türkiye’nin de , Irak’ın da kaderinde önemli bir kilometre taşı olacağını, her iki ülke için, Kürtler ve Türkler için kaderin bir kez daha birlikte hareket etmenizden başka çare yok diyeceğine inanılan günlerin yakında olduğunu görüyorum.
Bu ziyarete bir iki DTP li Milletvekilinin katılması çok şık olur. Hadi hayırlısı.
Bunlar suya sabuna tirit laflar değildi elbette. Başta ABD olmak üzere Irak’ta yaşayan bütün unsurlar bu projenin uygulunabilirliği üzerinde ciddi ciddi çalışmalar yaptılar.
Irak üçe bölünüyordu ama, bu işe en çok ABD li yetkililerin canının sıkıldığı ortaya çıkıyordu.
Çünkü, Kuzey Irak Kürdistan Bölgesinin bağımsız bir ülke statüsünde Türkiye , İran ve Irak’ın çoğunluğu tarafından benimsenmediği, onların muhalefetine rağmen böyle bir ülkenin yaşamasının imkansız olduğu ortaya çıkıyordu.Ayrıca güneyde İran’dan sonra Şii bir Devletin kurulması başta ABD olmak üzere batılı hiçbir ülkenin işine gelmiyordu.
Zaten bu durumu Irak Kürdistan yönetimi de, sünni ve şii Araplar da görmede geç kalmadı.
Irak’lılar bir Anayasa hazırladılar ve bu Anayasaya Devletin kurucu unsurları olarak Kürtleri, Türkleri, Arapları, Sünni,Asuri ve Şiileri koydular.
Kürtler de söz konusu Anayasanın kabulünde en çok gayret gösteren gurup olarak ortaya çıktılar.
KYP nin Başkanı Celal Talabani Meclis tarafından Yeni Irak Devletinin Başkanlığına getirildi.
Şu anda kim ne derse desin Celal Talabini Birleşik Irak’ın tüm kurum ve kuruluşları ile yeniden tesisi konusunda herkesten daha fazla gayret gösteren insanlardan birisi durumunda. Hatta Irak’ta yaşayan tüm dini ve etnik guruplar Celal Talabaninin işin başında olmasını Irak’ın bütünlüğü açısından vazgeçilmez kabul ediyorlar.
Türkiye bu gelişmeler sırasında işin başında Irak’ın parçalanacağı, ABD nin bu konuda karar verdiği ve döşünü olmayan bir yola girildiği konusunda çok büyük korkuya kapılmış ve buna ciddi manada inanmıştı.
Olaya dışarıdan bakınca Türkiye’nin bu konuda kapıldığı korkuda haklı oludğu anlaşılıyor ve Irak’ın bölünmesi bizim kırmızı çizgimizdir, böyle bir şey gerçekleşir ise müdahale ederiz gibi sözler söylemesini insanlar anlamaya çalışıyordu.
Aslında Irak’ın bölüneceği yoktu ama, Türkiye bu yönde atması muhtemel adımların neler olacğağını deklare etmekle tavrını belirliyordu.
Ben Türkiye , bu tavrı ile Irak’ın bölünmesini önledi, eğer bu yönde net bir durum sergilememiş olsa idi, Irak bölünecekti, demek istemiyorum. Irak’ın üç ayrı Devlet biçiminde şekillenmemesinde Türkiye’nin tavrının bir önemi belki olmuştur, fakat , bu işin belirleyici unsuru oldu dememiz için elimizde herhangi bir kanıt yoktur. Zira Türkiye Irak’ın sadece üç ayrı Devlet biçiminde teşkil edilmesine değil, Federasyan biçiminde de şekillenmesine karşı çıkıyordu, değil mi?
Irak parçalanacak, şöyle olacak, böyle olacak denilen günlerde işin merkezlerinden birisi olarak kabul edilen Erbil’de yaptığımız incelemede(buna büyük çaplı bir araştırma dememiz bile mümkün değil) Irak’ın değil bölünmek, batılı örneklerinde olduğu gibi gerçek bir federalizme gittiğini söylemenin bile imkansız olduğunu /gördüğümü /söylemiştim.
Türkiye bilgi sahibi olmadan İlim sahibi olmayı çok sevenlerin ülkesi.
Ak Parti 7 seneden beri iktidar koltuğunda bulunuyor.
Komşu ülkeler ile ilgili olarak istihbari bilgileri MİT sağlıyor. Milli İstihbarat Teşkilatının bu bilgilerin ne kadarını Ak Parti ile paylaştığı, ne kadarını gizlediğini işin doğrusu bilmiyoruz.
Bir zamanlar Ecevit’ten, Süleyman Demirel’den, Tansu Çiller’den ve Mesut Yılmaz’dan bilgi saklayan MİT in tüm gönlünü Ak Partiye açtığını söylememiz acaba ne kadar mümkündür?
Yıllar yılı Irak Kürdistan’ının yönetimini ellerinde bulunduranlar, bizim ayrı bir Devlet olarak ortaya çıkmamız söz konusu değil, biz bunu istemiyoruz, biz Irak’ın bütünlüğü içerisinde kendimizi idare etme isteğimizi dile getiriyoruz, zaten yıllardan beri bu durum devam ediyor, Türkiye bu durumdan neden şikayet ediyor, bizi neden yetkisiz, yeteneksiz bir şekilde Arapların kucağına itiyor, bunu anlamıyoruz , bize harhangi bir biçimde silahlı müdahale olur ise kendimizi savunuruz diyorlardı.
Onların bu sözüne bile herkes kızıyordu. Şu baldırı çıplaklara bak. Biz Saddam zamanında onlara pasaport verdik, yurt dışı ile irtibatlarını sağladık, bakın şimdi kendilerini savunacaklarını söylüyorlar, bu kabul edilebilir bir şey mi?
İstiyorduk ki, başınızı kıracağız dediğimizde, onlar "peki buyurun boynumuzu da vurabilirsiniz" desinler.
Gün döndü dolaştı, Türkiye resmi kaynaklar dışındaki yerlerden aldığı bilgilerle, Irak Kürtlerinin Türkiye’ye bir husumetleri olmadığı, kendileri ile iyi ilişkiler kurulması halinde bunun en büyük karını Türkiye’nin elde edeceğine kanaat getirdi.
İşte aldığımız bilgiler yanlış değilse, 15 Ekim 2009 günü Sayın Başbakan’ın Irak’ı ziyaret edeceği , bu ziyarette Kuzey Irak’ın Başkenti Erbil’e de gideceği ve oradaki yetkililer ile görüşmeler yapacağı ifade ediliyor.
Sayın Başbakan,Mesut ve Neçirvan Barzani, Behram Salih, Sefin Dizai,Haşyar Zebari ve pek tabii Celal Talabani ile kendi mekanlarında görüşüp, Erbil’deki Türk iş adamları ile toplantılar yapınca, göreceksiniz, her şey çok daha farklı bir hal alacak.
Ben bu ziyaretin Türkiye’nin de , Irak’ın da kaderinde önemli bir kilometre taşı olacağını, her iki ülke için, Kürtler ve Türkler için kaderin bir kez daha birlikte hareket etmenizden başka çare yok diyeceğine inanılan günlerin yakında olduğunu görüyorum.
Bu ziyarete bir iki DTP li Milletvekilinin katılması çok şık olur. Hadi hayırlısı.
Yazarın Önceki Yazıları