BANKA KREDİLERİ

Daha önce de yazmıştım sanıyorum, ama yeri geldi yeniden o işlerin bir bölümünü hatırlamakta yarar var.

TBMM sinde Ziraat Bankası ile Halk Bankasının özelleştirilmesi ile ilgili çıkarılmış olan kanunun süresinin dolmasına az bir zaman kalmış.

Kalan süre içerisinde ya bu iki banka özelleştirilecek veya çıkarılmış olan kanun hükümsüz kalacak.

Bu iki kamu bankasının kanunda öngörülen ve çok az kalan zamanda özelleştirilmesi imkansız olduğundan, biz de sürenin uzatımı ile ilgili yeni bir yasayı görüşüyoruz.

CHP si buna karşı çıkıyor. O zaman Anavatan Partisi de kurulmuş, onlar da karşı çıkıyor.

Bizden Prof Dr Nevzat Yalçıntaş hoca da çıktı, kürsüde kanunu eleştirdi. Bizim elimizde topu topu iki Devlet Bankası kalmış, onları özelleştirir isek, bir savaş zamanında çok zor durumda kalırız. İhtiyaçlarımızı giderek kaynak bulmada zorluk çekeriz dedi.

Gurubun iyice kafası karıştı.

Ben o sırada butona bastım ve dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan beye bazı sorular sordum.

Ak Partinin iktidara geldiği 2002 yılına kadar bu iki bankanın görev zararı ne kadardı?

Devlet Bankaları görev zararı olduğunda neler yapar, bu zararı kapatmak için nasıl davranırlar?

Bu iki bankanın görev zararı Türkiyede batan diğer bankalardaki miktarlarla mukayese edildiğinde, durum daha mı iyi, yoksa daha mı kötü idi?

Kemal bey benim bu sorularıma karşılık olarak, Cavit Beyin soruları biraz çalışmayı gerektiriyor, biz kendisine yazılı olarak beyanda bulunacağız, sorularını bu şekilde cevaplandırmış olacağız dedi.

Meclisin kanun görüşmelerinde hükümeti temsil eden bölümünde hem ilgili bakan oturur, hem de Bakanlığın önemli bürokratları yerlerini alırlar.

Kemal Beyin bana cevap verdiği sırada, o bölümde bir karışıklık meydana geldi.

Bürokratlar Kemal beye bir takım notlar ulaştırdılar.

Bunun üzerine Kemal bey, sözümü değiştiriyorum. Önemine binaen Cavit beyin sorularına buradan şimdi cevap vermek istiyorum dedi.

Kemal bey sözlerine devamla,

Ak Partinin iktidara geldiği 2002 yılına kadar bu iki bankanın görev zararı 23,9 katrliyondu.

Bu görev zararının kapatılması için, bankaya HAZİNE KAĞITLARI konuldu. Yani Hazine bu görev zararlarını üstlendi dedi.

Bunun üzerine ben bir soru daha sordum ve Sayın Bakanım, batık İmar Bankasında giden para miktarı 8 katrliyon olduğuna göre, bu iki bankada 3 tane İmar bankası mı batmış diye sordum.

Bakan maalesef öyle diye cevaplandırdı.

Bu soru ve cevaplar üzerine Prof Dr Nevzat Yalçıntaş hoca genel kuruldan ayrıldı.

Anap Milletvekilleri ve bazı CHP liler de sanki uzayan zamanı bahane ederek genel kuruldan ayrıldılar.

Oldukça uzayan kanun görüşmelerinde iyice sıkışan Bakan Kemal Unakıtan rahatlamıştı. Bu gelişme üzerine kanunun görüşmeleri sürat kazandı ve kanun geçti.

Ben aşağıya namaz kılmaya indim. Allah selamet versin(hastaymış) Kemal bey de namaza geldi. Ya kardeşim sen hukukçumusun, ekonomistmisin, bizi sıkıntıdan kurtardın, Allah razı olsun dedi. Ben başımı önüme eğdim çıktım.

Görüyorsunuz, yıllar gelip geçti. Ziraat Bankası ve Halk bankası yine gündemde.

Biz Meclis gündeminden koptuğumuz ve bu iki Banka hala özelleştirilmemiş olduğundan, yeni süreler için kanun çıkartıldı mı, yoksa bu iki bankanın özelleştirilmesinden vaz mı geçildi bilmiyoruz.

Ama bildiğimiz bir şey var Halk Bankası Genel Müdürü evinde bulunan dolarlar sebebiyle cezaevinde.

Ve yine bu bankanın kaynaklarının kullanımında bazı sıkıntılar yaşanıyor. Mesela ismi yolsuzluk soruşturmasında geçen Ali Ağağolunun bankadan 3 Milyar(Katrliyon) kredi kullandığı ve buna karşılık olarak herhangi bir teminat vermediği ifade ediliyor.

Ziraat Bankası ile ilgili olarak ortaya çıkan durum hemen hemen Halk Bankasındaki uygulama ile aynı.

Bir gazetenin alımı için müteahhitler bir araya gelmişler, kimisi nakit paraya sıkışmış ve devreye Ziraat Bankası Genel Müdürü girmiş.

Ziraatın genel Müdürü Hüseyin Aydın 200 Milyon krediyi bu müteahhitlere açarken, kendi ağzından Ağabey biz görevimizi yaptık, bir tek kuruş teminat almadık, daha ne yapalım demiş.

Konuşma böyle ama, Ziraat Bankası yetkilileri verilen kredi ile ilgili olarak mevzuatı zorlayan bir hususun olmadığı açıklamasını resmen yapmışlar.

Demek ki, kredinin verildiği doğru, ancak bu kredi kullanımının mevzuat açısından bir eksiği gediği yokmuş.

Tabii ki böyle olması lazım.

Ancak banka yetkilileri basına yansıyan “Ağabey bak bir tek kuruş teminat almadık” şeklindeki konuşmalarının, halkın zihninde yarattığı olumsuz algıyı silmek için, kullandırılan kredi karşılığında, hangi teminatları aldıklarını da ifade etmeleri lazım. Çünkü basına yansıyan konuşma ile yapılan açıklama arasındaki çelişki ancak bu şekilde giderilebilir.

2002 yılından bu yana Halk Bankası ile Ziraat Bankasının önemli ölçüde kar eden kurumlar haline geldiği biliniyor.

Bu arada bu iki Bankanın söz konusu süre içerisinde görev zararı denilebilecek bir zararı var mı? işte bunu bilmiyoruz.

Evet bir kurum kar edebilir, ancak görev zararları olmasa idi, daha büyük oranda kar elde edilecekti diyecek durumda isek, işte bunun da bilinmesi lazım, ki, bu krediler nerede battı, nasıl battı, niye battı bilmiş olalım, millet olarak, Devlet olarak tedbirimizi ona göre alalım.

Aslında Bankaların kullandırdıkları krediler kolay kolay batmaz. Çünkü her banka herkesten çok basiretli bir tacir gibi davranmak ve kullandırdığı kredilerden daha fazla değere sahip, menkul(altın, esham,tahvil) ve gayrı menkul ipotekler almak zorundadır. Bu ihtimalde batak ya hiç olmaz veya günün şartlarına göre çok az olur. Ancak böyle davranılmaz da beleş bedava paralar “güven” esasına dayanılarak verilir de geri dönmez ise, halk olarak çok şeyler kaybederiz. 2002 yılına kadar batan banka sayısı bu ülkede 20 yi geçmişti. İşte o sarıda beş kuruşuna bir kuruş daha eklemek için, evini,barkını, yorgan yatağını satıp da bankalara para koyanlar, paralarının batmasından ötürü inanılmaz acılar çektiler.

İntihar edenler oldu. Bu banka sahiplerinden bir kısmı hapislerde yattı, bir kısmı ise yurt dışına kaçtı.

Hemen kaydedelim bu ülkenin 2002 yılına kadar, hükümet edenlerin basiretsiz tutumları sebebiyle Ziraat ve Halk Bankalarında 23,9 katrliyon para batınca, halkın sıkıntısı kat kat arttı. İşçiye, memura, dar gelirliye yeterli maaş verilemedi, yardım yapılamadı. Hükümetler yeni yatırım yapamadı. İşsizlik aldı başını gitti. Kemal Derviş yasaları o günlerde çıkarıldı. sıkılan kemerler insanların iki büklüm hale gelmesine sebep oldu.

Kendilerine teminat alınmadan kredi verilenler, bu paraları ödemez ise,yine eski günlere dönülmez mi? O paraları teminatsız kullandıran Genel Müdürler soluğu hangi Mahkemede alırlar. Dahası siyasal sonuçları işi nerelere götürür, düşünmek lazım.